Yeni Akit gazetesi yazarı Mustafa Özcan, Yahudiler, kadınlar ve eşcinseller için nefret söylemi içeren iddialar öne sürdü. Özcan, "Olsa olsa tahrik olmak erkeklerin genetiğinde olmalı! Aksini söylemek zinhar yasak. Yahudi lobisinden sonra dünyadaki en güçlü lobi kadın lobisi. Belki de sıradaki ‘yumuşakların’ lobisidir. Hiç kadınlar öyle şey yapar mı? Erkekler kendi kendilerine tahrik oluyorlar" ifadelerini kullandı.
Özcan'ın Yeni Akit'te yayımlanan (1 Haziran 2014) "Cihadı seçin İsrail'i yenin" başlıklı yazısı şöyle:
Mona Elthawy Mısır asıllı Amerikalı bir gazeteci. Zaman zaman gürültülü patırtılı olaylara imza atıyor. Bunlardan ikisi dikkat çekici. Bu iki olay Mısır cuntasıyla Yahudi mahfillerinin zımni ilişkisini veya davranış kalıplarındaki ortaklığını nazara veriyor. Bunlardan birisi, 25 Ocak devrimi sırasında (2011 yılında) yine askeri bir konsey veya cunta gölgesinde idare edilen Mısır’da cereyan ediyor. Devrimcilere bekaret kontrolü yapan askerler veya onların yandaşları kendisine sarkıntılık ediyorlar. Batı’nın pek sevdiği Sisi o dönemde gösterici kızlara bekaret kontrolü uygulayanların başında yer alıyor. Halbuki, Mısır’da askeri desteklesin de fahişeler bile ‘kız oğlan kız’ çıkar! Lakin muhalif olduğunuzda hemen bekaret kontrolüne geçerler! Tacizi de artısı! Huylarıdır, batsın! Mona Elthawy gazetecilik yaparken Tahrir Meydanı veya çevresinde asker yanlısı, sonraki ismiyle ‘Temerrüt’ tarzı çetelerin böyle bir tacizini yaralı bereli atlatıyor. Bilindiği gibi, Tahrir Meydanında Batılı turistler ve hatta yabancı gazeteciler de sık sık tacize uğruyorlar. Maalesef son yıllarda Fas’tan Mısır’a kadar Arap ülkeleri taciz yuvası haline geldi. Tahrir Meydanı da baltacıların ve kalıntıların tünedikleri taciz üssü haline geldi. Burada karmaşık bir mekanizma var. ‘Kadınlar tahrik etmeden erkekler tahrik oldu’ diyoruz zira kadın tahrik etti dediniz mi zabıtalar başınıza dikilir! Olsa olsa tahrik olmak erkeklerin genetiğinde olmalı! Aksini söylemek zinhar yasak. Yahudi lobisinden sonra dünyadaki en güçlü lobi kadın lobisi. Belki de sıradaki ‘yumuşakların’ lobisidir. Hiç kadınlar öyle şey yapar mı? Erkekler kendi kendilerine tahrik oluyorlar! Ortalıkta hava satanlar ise (baiat el heva) tek kelime ile taş gibi iffet abideleri! Gönüllerindeki gibi giyiniyorlar kim karışa ki! Mona Elthawy’nin ikinci kez cinsel taciz olmasa bile saldırıya ve hakarete maruz kalması, ilk olaydan bir yıl sonra 2012 yılında New York Metrosuna ‘israil’i destekle, Cihadı yen!’ afişlerinin asılması üzerine harekete geçtiğinde patlak veriyor. Afişleri imha etmek istiyor. Bunun üzerine, suç işlediği var sayılıyor. ikincisi de aşırı sağcılar ve Çay Partisi takımı veya kafadarları kendisine had bildiriyor ve hakaret ediyorlar. Elbette yargı bu afişleri asan Pamela Geller grubunun arkasında.
fiöyle söylemek mümkündür. Beynenmilel Yahudi veya Yahudi severler (Judaizerler) ile Amerikan yargısı ve devleti arasında bir muvazaa hattı var. Evet! Yahudilerin sevmediği bir tabirle tam bir muvazaa veya komplo var. Mızrak çuvala sığmıyor yani hatırlarına inkar mı edelim? Yargı, Yahudi aleyhtarlığına karşı olabildiğince sert, müteyakkız ve duyarlı iken sıra islamofobik saldırı veya yaklaşımlara geldiğinde lalu ebkem! Deve kuşu gibi başı yerde kuma gömülü. Üç maymunu oynuyor. Görmedim, duymadım, hissetmedim seansındalar. Bundan dolayı 11 Eylül olaylarında Yahudilerle Amerikan derin devleti arasında böyle bir muvazaa olduğunu düşünen Müslümanlar haksız mı? Havadan nem mi kapıyorlar? Keza Arap Baharının söndürülmesi konusunda yerleşik Arap rejimleri ile israil ve ABD ortak ve muvazaalı hareket etmiştir. Artık Arap Baharının söndürülmesinin bir Batı projesi olduğunu The Independent gibi gazeteler de yazıyorlar. Arap ulusalcıları ise bizdeki Banu Avar gibi Batılıların İhvan’ı destekledikten sonra çark ettiğini ve rüştüne geri döndüğünü sayıklıyorlar! Batı ihvan’ı mı destekledi yoksa değerlerinin tellallığını yaptığı demokrasiyi mi savunuyor göründü? Zaten daha sonra Kerry ihvan’ın sandık üzerinden Arap Baharını çalmakla suçlamıştı. Hadi bakalım, şimdi darbe veya sandık üzerinden Sisi’nin Arap Baharını çaldığını söyleyebilecek mi? Yoksa kaypaklığının sınırı yok mu? Batı ihvan’ı hiç desteklemedi. Ama Arap Baharıyla birlikte gece gündüz vaazını yaptığı demokratik değerlere ters döndü. Kendi ilahını kurban etti. Arap ulusalcıları ise zihin konforlarını bozmak istemediklerinden başlarda demokratik görüntüyü ihvan yanlısı bir görüntü olarak takdim etmişlerdir. Ulusalcılar varken Batılılar islamcıları niye desteklesinler ki? Bazen ehlileştirmek ve ayar çekmek için suret-i haktan göründükleri varsayılabilir. Lakin Osmanlı sonrası dönemde Batılıların kimlerle siyasi yatağa girdiği belli.
Mona Elthawy iki yıl sonra Washington’da tekrarlanan New York Metrosuna islam karşı afiş asma kepazeliği karşısında müdahalede bulunuyor ve ayrıca bir yazısıyla konuyu baştan sona hikaye ediyor. Yazısında ilginç isimlere temas ediyor. Bunlardan birisi Pamela Geller benzeri bir başka isim Pamela Hall. Bir zamanlar New York Times gazetesinin Kahire bürosunu işleten ve bir ara Sudan’da Batini karakterli Mahmut Taha’nın davasını takip eden Judith Miller öyle azman ve azgın bir hatun ki Scooter Libby’nin sızdırmasıyla bir devlet sırrını bile ulu orta ifşa etmekten kaçınmamıştır. Neoconlar adına kocasından intikam almak için Valerie Plame’nin CIA ajanı olduğunu faş etmiştir. Bu takım olsa oysa Deccal takımı olabilir. Mona söz konusu yazısında masumane olarak Amerikan yargısına ve siyasilerine şunu soruyor: Afişteki seçim tersyüz edilseydi, “Cihat’ı seçin. israil’i yenin!” yazılsaydı aynı duyarsızlığı veya ifade hürriyetinin aynı tonunu benimserler miydi? En hafif tabiriyle bu olsaydı bırakın meseleyi ifade hürriyeti kapsamına sokmayı Yahudi aleyhtarlığı suçlamasıyla veya benzer suçlamalarla zanlılar aleyhinde dava açabilirlerdi. ihtimal dedikse de bu lafın gelişi. Bunu yazanlara Amerika’nın kaç bucak olduğunu gösterirlerdi! işte Amerika! Adaletin ve eşitliğin unutulduğu yer!