Adanalı 25 yaşındaki gencin, parmağında çıkan ve kanser teşhisi konulduktan sonra cerrahi operasyonla alınan yağ bezesi tüm vücudunu sardı. Sol elinin orta parmağı kesilen, şimdi ise sol kolunun omuzdan tamamen kesilmesi gündeme gelen Alper Terkeşli, iki yıllık eşi ve 11 aylık kızının sevgisiyle yaşama tutunmaya çalışıyor.
Merkez Yüreğir ilçesinin Yavuzlar Mahallesi’nde yaşayan, hastalığa yakalanmadan önce kahvecilik yapan ancak, son bir yıldır çalışamayan, tedavisini ise yeşil kartı sayesinde yaptırabilen Alper Terkeşli ve ailesi hastalığın yanı sıra bir de yoksullukla mücadele ediyor.
Alper Terkeşli, yaptığı açıklamada, yaklaşık 2 yıl önce sol elinin orta parmağının alt kısmında çıkan ve "şeffaf hücreli sarkom" teşhisi konulan yağ bezesini cerrahi operasyonla aldırdıktan sonra tüm vücuduna sıçramaya başladığını bildirdi.
Çıkan her yağ bezesinin dayanılmaz acılar verdiğini, kemoterapi tedavisine rağmen bezelerin vücudunun çeşitli noktalarına sıçramaya devam ettiğini belirten Alper Terkeşli, "Bezelerin ağrısından sanki etimle kemiğim birbirinden ayrılıyor. Bu bezelerin alınması için bugüne kadar 9 kez ameliyat oldum. Ama bu kez başka yerden çıkıyor" dedi.
Alper Terkeşli, ilk yağ bezesinin çıktığı sol elinin orta parmağının tamamen kesildiğini, şimdi de doktorların sol kolunun omuzdan itibaren kesilmesi gerektiğini bildirdiklerini belirterek, şunları söyledi:
"Eşim ve ben kolumun kesilmesine izin vermedik. Tedavimi sürdüren Başkent Üniversitesi Adana Kışla Hastanesi doktorları, ilaçlı tedavinin sonuç verme ihtimalinin çok düşük olduğunu söylemelerine rağmen bir umut da olsa denemek istedik. Şimdi tarifi imkânsız ağrılar çekiyorum. Kesilmesi istenen sol kolumun koltuk altındaki bezelerin ağrısına artık dayanamıyorum. Yakında hastaneye gidip kolumun kesilmesine izin vermek zorunda kalacağım."
Akciğere de sıçramış
Alper Terkeşli, son muayenede, kanser hücrelerinin akciğerinde de 4 noktaya sıçradığının görüldüğünü belirterek, şunları kaydetti:
"Bu gidişle 1.90'lık Alper, kesile kesile el kadar et parçasına dönüşecek ama yaşama umudumu yitirmek istemiyorum. Doktoruma son muayene sırasında 'beni el kadar kalınca mı toprağa vereceksiniz' dedim. Bana 'seni nasıl toprağa vereceğimizi değil, ne kadar yaşatabileceğimizi düşünüyoruz' cevabını verdi."
Kahvecilik yapmasına rağmen ne içki ne de sigaranın tadını bildiğini anlatan Alper Terkeşli, "Vücuduma zararlıdır diye çay bile içmezdim ama şimdi kanser akciğerlerime de sıçramış. Sağlıklı beslenir, sporumu da ihmal etmezdim. Bir yağ bezesinin beni son 2 yılda ölümün eşiğine getirdiğine inanamıyorum" dedi.
Evin duvarları aşk yazılarıyla dolu
Yaklaşık 2 yıl önce evlendiği eşi Funda (21) ve 11 aylık kızı Özge'nin sevgisiyle yaşama tutunmaya çalıştığını anlatan Alper Terkeşli, "Hastaneye her gidişinde duvara eşim ve kızım için yazılar yazıyorum. Her defasında da tekrar geri dönebilecek miyim diye düşünüyorum. Kızımı doya doya seyredip öyle evden çıkıyorum. Hastaneden eve her dönüşümü sanki fazladan yaşadığım bir yaşam olarak görüyorum" dedi.
‘Yağ bezesi deyip geçmeyin’
Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Ortopedi ve Travmatoloji Anabilim Dalı Öğretim Üyesi Prof. Dr. Serdar Özbarlas, vücudunun neresinde çıkarsa çıksın yağ bezesi ve benzeri dokuların ihmal edilmemesi gerektiğini bildirdi.
Adanalı gencin yakalandığı hastalığın yumuşak doku kanserleri türü olduğuna dikkati çeken Özbarlas, "Kötü huylu olarak adlandırılan bu tümörlere cerrahi müdahale yapılması daha çok yayılmasına neden olur" dedi.
Gelişen tıp imkânları sayesinde bu tür yumuşak dokuların, cerrahi operasyon yapılmaksızın kanser olup olmadığına karar verilebildiğini anlatan Özbarlas, şunları söyledi:
"Bu tür yağ bezeleri yağ dokusu, kas dokusu ya da bağ dokusu kökenli olabiliyor. Hangi kökende olursa olsun bu tür vakalarda, son derece ince bir iğne ile dokudan artık ameliyatsız da biyopsi alabiliyoruz. Bu sayede doku kötü huyluysa sıçrama riskinin önüne geçiyoruz. Patolojik incelemenin ardından kanser olduğu teşhisine varılırsa önce kemoterapi uygulayarak küçülmesini sağlıyor, daha sonra ameliyatla derin bir şekilde dokuyu çıkartıyoruz.
Bunun tam tersi durumunda dokunun başka organlara sıçrama riski önlenemiyor. Kanserli hücreler, özellikle de akciğerlere sıçradığında yapılacak bir şey kalmıyor."
(AA)