Hürriyet yazarı Uğur Gürses, Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekci’nin açıkladığı yabancılara yapılacak konut satışlarının 'döviz kazandırıcı işlem' sayılması düzenlemesi gerçekleştiğinde “Asıl 'turpun büyüğü' 'heybeden' çıkacak” dedi. Gürses, bu satışları yapan inşaat firmaları için bankalar üzerinden, Merkez Bankası'nın ihracatçılara kullandırdığı reeskont kredilerine erişiminin “kapısının açılmış” olacağını öne sürdü.
Finansman sıkıntılı inşaatçılara ‘banknot matbaasından’ kredi vermenin etrafında dolaştığımızı söyleyen Gürses, “'Döviz kazandırıcı iş' denilerek; riski bankalar üzerinde, kaynağı ise Merkez Bankası'nın banknot matbaasına bağlanan kalıcı bir yol sonuçta hiç de iyi sonuçlar getirmeyecektir” dedi.
Uğur Gürses’in Hürriyet’te “İnşaata banknot makinesi hazırlığı” başlığıyla yayımlanan (17 Ekim 2015) yazısı şöyle:
Ekonomi Bakanı Nihat Zeybekçi yabancılara yapılacak konut satışlarının 'döviz kazandırıcı işlem' sayılması için hazırlık yaptıklarını açıkladı.
Maliye Bakanı Mehmet Şimşek ise buna karşı olduğunu söylüyor. Hayata geçerse en başta bu işlemlerde resim ve harç istisnası, KDV iadesi gibi avantajlar olabilecek. Ancak bu düzenleme yapıldığında, asıl 'turpun büyüğü' 'heybeden' çıkacak.
O da, bu satışları yapan firmaların bankalar üzerinden Merkez Bankası'nın ihracatçılara kullandırdığı reeskont kredilerine erişiminin kapısı açılmış olacak. Hatırlatalım; bu kredilere, hali hazırda sadece mal ihraç edenler değil, 'döviz kazandırıcı' hizmet sağlayanlar da erişiyor.
Sonuçta şu olacak; her açık kapıya bir formül bulunduğu gibi, nihayette inşaatçılara da Merkez Bankası üzerinden finansmanının kapısı açılmış olacak. 'Döviz kazandırıcı iş' denilerek; riski bankalar üzerinde, kaynağı ise Merkez Bankası'nın banknot matbaasına bağlanan kalıcı bir yol sonuçta hiç de iyi sonuçlar getirmeyecektir.
Merkez Bankası'nın ihracatçı firmalara bankalar üzerinden reeskont kredisi sağlama politikası, 2008 küresel krizi sırasında 500 milyon dolarla uygulamaya sokulmuştu. 2009'da ve 2010'da birer milyar dolarlık kullandırıldı. Daha sonra rutin hale getirildi. 2011'de 2 milyar dolara yaklaşırken, 2012'de 8 milyar dolara ulaştı. 2013 ve sonrasında yıllık kullandırılan miktar 12 milyar dolar görünüyor.
Bu yıl başında ihracat reeskont kredilerinin kapsamı genişletilerek, görüş alanı ihracattan 'döviz kazandırıcı hizmetler' kulvarına çekildi. Turizm, sağlık, müşavirlik, yazılım ve mühendislik, taşımacılık gibi hizmetler de reeskont kredisi kapsamına alındı. İşte bakan Zeybekçi'nin açıklamasına bakılırsa inşaatı da bunun içine katılmak isteniyor.
Bu yıl eylül ayına kadar olan dönemde kullandırılan ihracat reeskont miktarı ise 11 milyar dolar oldu. Bu kullandırılmış olan kredilere karşılık, bankanın tesis ettiği toplam limit de devasa boyutta; 17 milyar dolar.
Kullandırılan ihracat reeskont kredilerinin biraz fazlası bir miktar, vadesinde döviz olarak Merkez Bankası hesaplarına girdiğinden, banka için döviz rezervi demek. Bu yüzden faizi düşük tutan para politikasıyla rezerv kaybeden banka, bunun kısmi telafisini bu kanaldan yapıyor.
İhracat reeskont sistemi özetle şöyle çalışıyor; bu kapsama giren şirketler üç imzalı döviz cinsi ticari senetlerini, bankalar üzerinden Merkez Bankası'na ıskonto ettiriyorlar, yani kırdırıyorlar. Merkez Bankası faizini peşin keserek, döviz cinsi bu senetlerin karşılığını TL olarak ödüyor. Yani piyasaya TL sürüyor. Senetlerin vadesinde (en fazla 240 gün), firmalar senette yazan döviz miktarını yine bankalar aracılığı ile Merkez Bankası'na geri ödüyorlar.
Kriz için alınan bir önlem, aslında bir parasal genişleme demek; şimdi tüm sektörlere yayılıyor. Hem de boyutu arttırılarak. Konuyu tartıştığım bir iktisatçı; 'hisselerini halka arz eden ve yabancılara satan şirket sahipleri de çıkar, 'döviz kazandırıcı iş yaptığını' söyler bu kredilerden talep ederse ne diyeceksiniz?" derken, eski bir merkez bankası başkanı da selektif para politikasının hedefe dönük, etkili ve kısa süreli olması gerektiğini vurguladı.
Merkez Bankası, çok uzak geçmişten beri bu araçlara sahipken, 2008'e kadar neden kullanmayı tercih etmedi? Gayet basit bir nedeni var; kredi kanallarının mevcut mali sistem içinde yol bulması, büyümesi ve derinleşmesi tercih edildi. Bu nedenle, Merkez Bankası'nın ihracat reeskont kredilerini bu denli büyütmesi, öte yandan mali sisteme güdükleşme katkısı vermesi demek. Kısa vadede adrenalin, orta vadede ise sönükleştirici etki getiriyor. Geriye gidiş, mali piyasayı daha dalgalı ve kırılgan bir döngüye sokuyor.
Türkiye 2008'den bu yana, yapısal sorunlarını çözmek yerine 'pansumanlarla' idare ediyor. Çözümler ötelendikçe, 'pansumanların' ölçeği büyütülüyor. İşte Merkez Bankası'nın ihracat reeskont kredisi de böyle. Şimdi öyle bir yere gelindi ki; finansman sıkıntılı inşaatçılara banknot matbaasından kredi vermenin etrafında dolaşıyoruz.
Not: Türkiye'de 2014 yılında yabancılara yapılan konut satışının tutarı 4.3 milyar dolar oldu.
Yazının tamamı için tıklayın.