Gündem

Yabancı din görevlilerinin vizeleri engelleniyor, sınır dışı etme artıyor: Türkiye’deki Protestanlar her an gönderilme endişesi yaşıyor

06 Haziran 2024 14:01

Protestan Kiliseleri Derneği’nin raporuna göre, yabancı uyruklu din görevlilerinin “N-82 ve G-87” kodları verilerek Türkiye’ye girişini engelleme ve sınır dışı etme sayısında önceki yıla göre ciddi artış yaşandı. Bu kişilere aileleri de eklenince, 2019 yılından bu yana “güvenlik” gerekçesiyle vize başvuruları reddedilen ve oturma izinleri iptal edilen 250 Protestan, Türkiye’den ayrılmak zorunda kaldı. Hâlâ Türkiye’de olanlar ise her an gönderilme endişesi yaşıyor.

Protestan Kiliseler Derneği, 2009 yılında kurulduğundan bu yana Türkiye’deki Protestan Hristiyanların yaşadığı sorunları ve hak ihlallerini rapor haline getiriyor. Derneğin son olarak 2023 yılını kayda aldığı rapora göre, en ağır ihlallerden biri din ve inanç özgürlüğü üzerine oldu.

Türkiye’deki Protestanlar, henüz Türk Milli Eğitim sistemi içinde kendi din görevlilerini yetiştirme olanağına sahip olamadığı ve tüm ihtiyacı karşılayacak kadar yerli Protestan din görevlisi olmadığı için, bazı kiliselerin ruhani liderliğini yabancı uyruklu pastörler (Protestan ruhani önder) yapıyordu. 

Ancak raporda, 2019 yılından bu yana yabancı uyruklu din görevlilerinin büyük çoğunluğunun Türkiye girişinin engellendiği, oturma izni verilmediği ve sınır dışı edildiğine dikkat çekildi. Aralarında ise en çok ABD, Kore, İngiltere ve Almanya uyruklular yer aldı.

Rapora göre, bu durumda geçen yıl ciddi artış yaşadı ve 2023 yılında yabancı uyruklu 33 din görevlisinin büyük kısmına “N-82” (Girişi ön izne bağlı yabancı)”, kalanına da “G-87 kodları” (Genel güvenlik açısından tehlike oluşturabilecek kişiler) verilerek Türkiye’ye girişi engellendi. Bu sayısı 2022 yılında yalnızca 2 kişiyle sınırlıyken, aileler de eklenince son 5 yılda 250 Protestan Türkiye’den ayrılmak zorunda kaldı.

Derneğe göre, bu kodları alan din görevlileri ile topluluk üyelerinin vize başvurularının tamamı reddedildi. Buna ilişkin açılan davalarda ise “N-82” ve özellikle “G-87 kodları” verilen din görevlilerinin “Türkiye aleyhine faaliyet sürdürdüğü ve misyonerlik yaptığı” iddia edildi. Davaların bir kısmı Anayasa Mahkemesi’ne (AYM) taşındı ancak bazı başvurular AYM tarafından da olumsuz sonuçlanınca AİHM’e de başvuru yapıldı.

Protestan Kiliseler Derneği, ‘2023 Hak İhlalleri İzleme Raporu’nda, yabancı uyruklu din görevlilerine uygulanan yasakları şöyle özetledi:

“N82 pratikte giriş yasağı olarak uygulanıyor, 5 yıl önce kod alan turist olarak bile giremiyor”

“Bu kişilerin büyük kısmı uzun yıllardır ülkemizde yerleşik olarak aileleri ile birlikte yaşamaktadır. Haklarında hiçbir suç kaydı, soruşturma veya mahkûmiyet bulunmamaktadır. Bu kişilerin büyük kısmı N82 (Türkiye’ye girişi ön izne bağlı olma durumu) kodu almıştır. Yasağı koyan idari yetkililer, mahkemeye sundukları savunmalarında N82’nin bir giriş yasağı olmadığını, sadece ön izin olduğunu belirtmektedir. Ancak pratikte bu duruma maruz kaldıktan sonra vize başvurusunda bulunan kişilerin tamamının başvurusu reddedilmiştir. N82 hukuken giriş yasağı olmamakla birlikte pratikte Türkiye’ye giriş yasağı olarak uygulanmaktadır.

N82 kodu ile ülkemize “giriş yasağı”nın beş yıllık olduğu düşünülüyordu ancak, beş yıl önce kod alan bir kişi Türkiye’ye turist olarak kısa süreli girmek için başvurduğunda girme hakkının olmadığı ve üzerinde kod olduğu belirtilmiş ve girememiştir.”

“Protestan toplumu üyelerine, hiçbir suç kaydı yokken G-87 kodu verildi”

“Bu kişilerin az bir kısmı da G-87 kodu almıştır. (Genel güvenlik açısından tehlike arz eden kişiler) Bu kod daha çok yabancı ülkelerde silahlı eylemlere katılmış, terörist organizasyonlar da veya eylemlerinde yer almış kişilere verilirken, ülkemizde hiçbir suç kaydı olmayan, şiddet karşıtı ve sadece inanç odaklı yaşayan Protestan toplumu üyelerine herhangi bir kanıttan yoksun şekilde verilmesi bizleri ve mağdurları derinden yaralamıştır. Bu insanlara en az 5 yıl ülkemize girememe yasağı verilmiştir.

Bu durumlarda açılan davalarda bu kişilerin Türkiye aleyhine faaliyet sürdürdüğü, misyonerlik yaptığı ve bazılarının Derneğimiz tarafından her yıl olmak üzere yirmi yıldır organize edilen Aile Konferansına veya tamamen yasal ve açık seminer vb. toplantılara katılmaları gerekçe gösterilmiştir. Davaların bir kısmı sonuçlanmış ve somut hiçbir gerekçe, kanıt, bilgi, belge gösterilmeden bu kişilerin aleyhine karar verilmiştir.”

“Aileleri de etkileniyor, umut AİHM ve Anayasa Mahkemesi’nde”

“Çok az dava da olumlu karar çıkmıştır. Ancak idare kararları uygulamamakta ısrar etmekte ve tekrar kod ya da vize iptali vererek bir daha dava sürecini baştan başlatmakta ve bürokrasi içinde keyfi uygulamalarla insanların umutlarını yok etmektedir. Eşlerden birinin yabancı uyruklu olduğu vakalarda genellikle mahkemeler kazanılmakta oturumları yenilenmekte ancak Ankara’da mahkemeyi kazanan bir ailenin yabancı eşinin yeni verilen oturum hakkı tekrar iptal edilerek hukuksuzlukta ısrara devam edilmektedir.

Olumsuz sonuçlanan davalar için Anayasa Mahkemesi’ne itirazda bulunulmuştur. Bazı davalar Anayasa mahkemesi tarafından da olumsuz sonuçlanmış ve AİHM’e başvurular başlamıştır. Mağdurlar açısından çoğunluğunun iç hukuk süreci devam etmektedir. Umudumuz hiçbir hukuki gerekçesi olmayan ve insan haklarına aykırı bu durumların Anayasa Mahkemesi’nde adaletle sonuçlanmasıdır.”

“Hristiyan olmaları dışında neden yok, yabancı uyruklu Protestanlar endişe yaşıyor”

“Derneğimiz, ülkemizin egemenlik hakkına, yani ülkemizde kimin bulunup bulunmayacağına karar verme hakkına, saygı duymakla birlikte bu kişilerin Hristiyan olmaları dışında başka neden olmaksızın bu muameleye maruz kalmasını büyük bir hak ihlali ve ayrımcılık olarak görmektedir. Ayrıca ülkemizde yaşayan yabancı uyruklu Protestan toplumu üyeleri her an Türkiye’den gönderilme endişesi yaşamaktadır. Birçok yabancı uyruklu aile ya da birey kilise toplantı ve etkinliklerine katılmamakta ve/veya aile gönüllü olarak ülkemizden ayrılmaktadırlar. Ancak gönüllü ayrılanlar ile ilgili sağlıklı bir kayıt tutulmadığından verilere bu raporda yer verilmemiştir.”

Rapora göre yaşanan diğer hak ihlalleri ile çözüm için sunulan tavsiyeler şu şekilde:

Türkiye’deki Protestanlar dini yapılardan yoksun durumda

Türkiye Protestan toplumu büyük çoğunlukla yeni Hristiyanlardan oluştuğu için Türkiye’de bulunan Geleneksel Hristiyanların sahip olduğu kültürel ve dini mirasın bir parçası olan dini yapılardan yoksun durumda. Büyük çoğunluğu İstanbul, Ankara ve İzmir’de olmak üzere yaklaşık 205 kilise/topluluktan oluşan Protestan toplumunun yalnızca 12’si geleneksel tarihi kilise binalarında ibadet edebiliyor. Geriye kalan ezici çoğunluk ise ancak kiraladıkları halka açık mekanlarda ya da kendilerine ait mekanlarda ibadet edebiliyor. Topluluğun bazıları ise ibadet için kendi evlerinde bir araya gelebiliyor.

Amacı dışında kullanılan kilise binaları kullanıma açılabilir

Bu nedenlerle, Hristiyanlar için mescit benzeri küçük ibadet yerleri (şapel) kurulması bekleniyor. Bu konuda belediyeler, Kültür Bakanlığı, Vakıflar Genel Müdürlüğü ve diğer resmi kuruluşların, ellerinde bulunan ve amacı dışında kullanılan kilise binalarını en azından pazar günleri ve/veya dini bayramlarda kilise cemaatlerinin kullanımına açması bekleniyor.

Cezasızlık nefret söylemini artırdı, sosyal medya en büyük araç oldu

Dernek raporuna göre, nefret suçları ve nefret söylemlerinde önceki yıla göre 2023 yılında ciddi artış yaşandı. Bunda en etkili araç sosyal medya oldu. Hristiyanlar, internet siteleri ile sosyal medya hesapları, nefret söyleminin hedefi oldu. Medyada özellikle yerel düzeyde hedef gösterme, ötekileştirme ve ayrıştırma arttı. Şikâyete rağmen zanlıların serbest bırakılması ve cezasızlık hali endişe ve güvensizlik yarattı. Adli makamlardan şikâyet beklemeden nefret suçları ve söylemleri ile ilgili resen harekete geçmeleri bekleniyor.

Hükümet ve resmî kurumlar görmezden geliyor

2023 yılında da Hükümet tarafından ve/veya resmî kurumlar tarafından düzenlenen dini grupların davet edildiği toplantılara Protestan toplumu/kilise temsilcileri davet edilmedi. Bu durum, Türk Protestan toplumunu yok sayma ve görmezden gelme eğiliminin devam ettiğini gösterdi. Hükümet veya kamu kuruluşlarının diyalog halinde olması, yapılan toplantılara resmi olarak Protestan kurum temsilcilerinin davet edilmesi, önyargıların aşılması ve sorunların çözülmesi için önemli görülüyor.

Zorunlu din dersi ve seçmeli dersin etkileri

Zorunlu Din Kültürü ve Ahlak Bilgisi Dersi içeriği ve kullanılan kaynaklar, okullarda okutulan seçmeli İslam dini içerikli dersler dışında alternatif dersler koyulmaması ve öğrencilerin en az üç seçmeli dersi seçme zorunluluğu dolayı bazı Hristiyan öğrenciler ve aileleri ciddi sorunlar ile karşı karşıya bırakıyor.