BM'nin dünyadaki mülteci ve sığınmacı hareketiyle ilgili hazırladığı yıllık göç raporu, ABD ile İran arasında yaşanan gerginlik ve Almanya'da yerel siyasetçilere yönelik tehditler Alman basınında öne çıkan konular.İç savaşlar ve bölgesel çatışmalar nedeniyle yaşadıkları yerleri terk etmek zorunda kalan insanların sayısı son yıllarda sürekli artış gösteriyor. Westdeutsche Zeitung Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliği'nin dünyadaki mülteci ve sığınmacı hareketiyle ilgili hazırladığı yıllık göç raporunda Batılı ülkelerin sorumluluklarına dikkati çekiyor:
"BM kuruluşundan tam 50 yıl sonra 20 Haziran 2001 tarihini Dünya Mülteciler Günü olarak ilan etti. BM o tarihten itibaren, dünyada mülteci hareketliliğini "Global Trends" (Küresel eğilimler) adını verdiği yıllık raporla açıklıyor. Ve bu rakamlar 2012'den itibaren düzenli olarak artış gösteriyor. Genel bir tabirle, 'Daha önce olmadığı kadar büyük' bir göç dalgasından söz ediliyor. 'Yangın yerleri' farklılık gösterse de temel gerçekler yıllardır hiç değişmiyor: İnsanların çoğu kendi ülkeleri içinde kaçmak zorunda kalıyor, yoksul ülkeler en büyük yükü taşıyor; mültecilerin yüzde 10'u bile Avrupa'da yaşamıyor."
Dünya Mülteciler Günü nedeniyle Rhein Zeitung da sığınmacı sorununa ilişkin bir yoruma yer veriyor:
"BM'in mülteci raporu adeta bir korku vesikası gibi. Dünyanın birçok bölgesinde kısmen uzun yıllardır süren veya bir türlü önlenemeyen ve insanları kitleler halinde göçe zorlayan savaşlara, krizlere, çatışmalara yer veriliyor. Sığınmacıların sadece çok azı Almanya gibi varlıklı ülkelere kaçabiliyor. Bazı radikaller ve popülistler de bundan hikayeler üretip, bir işgalden söz ediyor ve böylece halkta korku oluşturuyor. Ancak insanlar kötü durumda oldukları için göç ediyor. Sığınmacıların korunması bir insanlık görevidir, kışkırtıcılar için bir malzeme olamaz."
ABD ile İran arasında uzun yıllardır yaşanan gerginlik son aylarda kritik bir sürece girdi. ABD'nin İran'la yapılan nükleer anlaşmadan çekilmesi, ardından ekonomik yaptırımlara başvurması, İran'ın da nükleer anlaşmadaki taahhütlerini kısmen durduracağını açıklaması iki ülkeyi savaşın eşiğine getirdi. Frankfurter Allgemeine Zeitung ortamın gerilmesinde ABD'nin izlediği stratejinin de etkili olduğu görüşünde:
"Geçtiğimiz hafta yaşanan olaylardan sonra ABD ve İran ilişkilerindeki gergin ortam bir derece daha arttı. İşin bu boyuta gelmesinde büyük ölçüde ABD'nin düşünmeden uyguladığı stratejiler sorumlu. Trump, bir yandan İran'a yönelik ekonomik yaptırımları arttırırken, diğer yandan da savaş olasılığını gündemde tutuyor. Bu karmaşdan kurtulmanın kolay bir yolu yok. İran'da reform yanlıları nükleer anlaşmanın iptal edilmesiyle etkilerini yitirdiler. Trump ise seçim çalışmalarında zayıf bir görüntü vermek istemeyecektir. Ve yakın çevresinde çoğu atanmış görevlilerden hiçbiri Ortadoğu'da ağır bir krizle başedecek durumda değil."
Almanya'da Kassel Bölge Valisi Lübcke'nin aşırı sağcı saldırılara karışmış bir saldırgan tarafından öldürülmesinden sonra yerel politikacılara gelen ölüm tehditleri gözleri yeniden aşırı sağcı terör oluşumlarına çevirdi. Yerel politikacıların yeteri kadar korunmadıkları ve olası saldırıların hedefinde oldukları tartışmaları giderek büyüyor. Ludwigsburger Kreiszeitung gazetesinin konuya dair yorumu şu şekilde:
"Devlet şimdi hızlı bir şekilde korumaya muktedir olduğunu göstermelidir. Lübcke cinayetinden sonra aşırı sağcı şiddetin ne denli tehlikeli olduğunu hala anlayamayanlar çok saflar ve ırkçı tehlikeye dolaylı da olsa zemin hazırlıyorlar. Herkes, kendi yerel siyasetçisini teşvik ederek bu sürece katkıda bulunabilir. Her konuda aynı düşünceye sahip olmasalar da bunu yapmalılar. Bu onlara cesaret verecektir. Yerel politikacılar şu anda özellikle cesur olmalılar."
TY, HT
© Deutsche Welle Türkçe