“Infinite Jest: Sonsuz Jest” adlı romanı Time dergisi tarafından “1923’ten beri yayımlanmış en iyi 100 İngilizce Roman” arasında gösterilen yazar, alaycı ve eğlenceli üslubunun yanında, insanların kendileriyle yüzleşmelerini ve iç çelişkilerinin üzerine gitmelerini amaçlayan kışkırtıcı eserlere de imza atmıştı. Wallece, 3 yıl önce intiharının sinyallerini bir röportajında şu sözlerle vermişti:
İntihar sinyali veren sözler
İntihar nedenlerini şu an bilinmemekle birlikte son zamanlarda yazarın eski iğneleyici ve alaycı üslubununun yavaş yavaş soluklaştığına dikkat çekildi. Örneğin “Brief Interviews with Hideous Men: İğrenç Adamla Kısa Mülakatlar” adı denemesinde görülen renkli ve eğlenceli bir dili son yıllarda yaptığı konuşmalarda yoktu. 21 Mayıs 2005’te Kenyon College’de yaptığı konuşmasında şunları şöylemişti; “Nasıl düşünmek gerektiğini öğrenmek aslında neyi nasıl düşünmemiz gerektiğini kontrol etmeyi öğrenmektir; ancak klişeleşmiş olsa da şunu unutmayalım; düşünce iyi bir hizmetçi, kötü bir efendidir. Yetişkinlerin çoğunun kendilerini başlarından vurarak intihar etmesi tesadüf değildir. Böylelikle kötü efendileri vurmuş oluyorlar. Bu intiharların çoğunda gerçek olan şu ki, aslında tetiği çekmeden çok önce zaten intihar etmiş oluyorlar... Ne kadar üzücü.”
Bir filozofun oğlu
1962’de Ithaca’da doğan yazarın babası Ilinois Üniversitesi Felsefe Bölümü’nde öğretim üyesiydi. Babasının da etkisiyle çocukluk yıllarında felsefe ve İngilizce’ye karşı ilgisi yoğundu. Felsefe tutkusu hep devam etse de 1987’de yaratıcı yazım üzerine kazandığı bursla Arizona Üniversitesi’e gitti. Aynı yıl ilk romanını yayınladı.
“The Broom of the System” (Sistem Süpürgesi) adlı romanı olağandışı espri gücü ve tutkulu yazımıyla dikkat çekti. Wallece bu romanı yazdığında henüz 24 yaşındaydı ve romanı için New York Times; “Joyceiyen kelime oyunları, edebi bir parodi ve maskaralığa kaçan kaçak hikâyelerinin bileşimiden oluşan Modern Amerikan çılgınlığının bir portresini çiziyor” yorumunu yapmıştı.
İlk romanının ardından Harvard Üniversitesi’nde felsefe eğitimine karar veren yazar, ‘Girl with Curious Hair: Mütecessis Saçlı Kız’ı 1990’da yayınlandı. Kitap birçok kısa öykünün yer aldığı bir derlemeydi. Felsefe eğitiminden bir süre sonra vazgeçti. Wallace’ın bir sonraki adresi Illinois Eyalaet Üniversitesi’ndeki İngilizce Bölümü oldu. Burada da çok ses geitirecek olan ikinci romanı “Infinite Jest” (Sonsuz Jest) üzerine çalıştı. 1991’de başlayan çalışmalar 1995’te sonuçlandı ve kitabı 1996’da yayınlandı.
Absürd Öyküler arasına gizlenmiş ağır konular
Parodik olarak kurgulanmış gelecekte, Kuzey Amerika’da geçen öyküler, ilk bakışta birbiriyle ilişkisiz görünen pek çok konuya değiniyor. Örneğin tenis, uyuşturucu bağımlılığı, geri kazanım programları, depresyon, çocuk tacizi, aile içi ilişkiler, sinema teorileri ve Quebec’in ayrılıkçı talepleri... Absürd öyküler arasına gizlenmiş ciddi konuların ele alındığı bu kitap, karakomedinin ve bilimkurgunun harmanladığı post-modern edebiyatın önde gelen eserlerinden biri oldu. Time dergisinin kitabı, 1923-2005 arasındaki En İyi İngilizce Romanlar listesine alması da bunu doğruladı.
David Lynch portresi de yazmıştı
Wallace’ın kısa öyküleri ve denemeleri Esquire, GQ, Harper’s, The New Yorker ve The Paris Review gibi ünlü dergilerde yayınlandı. Yazarın edebiyat dışında da yazıları vardı. Premiere dergisi için yönetmen David Lynch’in profili ve tenis dergilerinde America Açık Tenis Turnuvası hakkında yazdıkları buna örnek verilebilir.
David Foster Wallace, 2002 yılından beri Pomona Üniversitesi’de yenilikçi yazım ve İngilizce dersleri veriyordu. İntihar ettiği yer üniversiteye yakın Claremont’taki evi oldu. İntiharı arkasından üniversite yöneticilerinden Dean Gary Kates AP’ye verdiği demeçte şunları söyledi: “Öğrencileri için içtenlikle kaygılanan ve birçok genç insanın yaşamını değiştirmiş biriydi. Üniversitemiz için büyük bir kayıp.”
Hakkındaki bir yazı
1996’da Wallace’la bir röportaj da yapmış olan Laura Miller’ın yazarın ölümünün ardından şunları söyledi: “Reklamlarla, eğlence endüstrisiyle, çokbilmişlerle ve basit ironilerle dolup taşan bir dünyada yazar olmanın ne kadar güç olduğunu söylüyordu. İnsanın kendini dikkatle incelemeye kalktığında delirmemesinin imkansızlığı üzerine yazdı. Çünkü ona göre en merhametsizce kendinle yüzleşmeye çalıştığında bile aynı zamanda ruhunun derinliklerini araştırdığın için kendini alkışlamaktan ve kurum yapmaktan kendini alamazsın.
İçten olmaya ve etrafındaki dünyaya katılamaya çok çalıştı; çünkü ne kadar çok içten ve dikkatli olduğumuzun ama hepsinden çok da bunları geride bırakmaya çalıştığımızın farkındaydı. Bu farkındalık âdeta ona işkence ediyordu. Disiplinden ve bunu aşındırmadan çok sık bahsederdi. Günlük işleri bile büyük efor isterdi çünkü tüm yaptıklarında tevâzu ve bilgelik arasındaki yakın ilişkiyi kurma çabası onun için zorunluluktu.
Her büyük yazarın en önde gelen yükümlülüğü gerçeği söylemektir. David Forest Wallace’ın en önemli yeteneği bizlere anlatımın; ne kadar rahatsız edici ve karmaşık, ne kadar zor ama gerekli hâle geldiğini göstermesidir. Ancak sadece bizler için değil aynı zamanda kendisin için de. O olmadan ne yapacağız?”