Art arda gelen vergi artışları, Türkiye’deki tüm mal ve hizmet fiyatlarını artıracak. Uzmanlara göre, seçim harcamaları nedeniyle büyüyen bütçe açığını kapatmak için yapılan vergi zamları en çok dar gelirliyi vuracak.
AKP iktidarının önceki gün TBMM'ye sunduğu Torba Kanun Teklifi'nde yer alan vergi artışlarına ilişkin tartışmalar sürerken, Resmi Gazete'de yayınlanan sürpriz bir Cumhurbaşkanlığı kararı ile yeni pek çok ek vergi ve harç artışları yürürlüğe girdi.
DW Türkçe'ye konuşan uzmanlara göre, hükümetin seçim döneminde yaptığı harcamalar nedeniyle oluşan bütçe açığı, söz konusu vergi artışları ile kapatılmaya çalışılacak. Ancak iğneden ipliğe binlerce ürünün fiyatında artışa neden olacak yeni vergiler, zaten resmi verilere göre bile yüzde 40'lar seviyesinde olan enflasyonun hızla yükselmesi sonucunu doğuracak. Vergi artışlarından en olumsuz etkilenecek kesimler ise dar gelirliler ve emekliler olacak.
Vergi artışlarına 'deprem' gerekçesi
5 Temmuz Çarşamba günü AKP tarafından TBMM Genel Kurulu’nda Meclis Başkanlığı’na sunulan 17 maddelik Torba Kanun Teklifi, Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim öncesi vaatleri arasında yer alan en düşük memur maaşının 22 bin liraya çıkarılmasını öngören düzenlemenin yanı sıra yeni vergi artışlarını da içeriyordu.
Kanun teklifi kapsamında 2023 yılı için belirlenen genel kurumlar vergisi oranı yüzde 20'den yüzde 25'e yükseltilirken, bankalar ve diğer finansal kuruluşlar için ise yüzde 30'a çıkartıldı. Ayrıca Motorlu Taşıtlar Vergisi (MTV) 2023 yılı için geçerli olmak üzere iki katına çıkarıldı. Söz konusu vergi artışlarına gerçekçe olarak ise "Deprem nedeniyle ortaya çıkan finansman ihtiyacının karşılanmasına katkı sağlanması" gösterildi.
Binlerce ürün grubu etkilenecek
7 Temmuz Cuma günü itibariyle Resmi Gazete'de yayınlanan yeni düzenleme ise kanun teklifindeki vergi artışlarının kapsamını daha da genişletti. Buna göre, mal ve hizmetlerden alınan Katma Değer Vergisi (KDV) genel oranı yüzde 18'den yüzde 20'ye çıkarıldı, bazı mal ve hizmetler için uygulanan yüzde 8'lik KDV ise yüzde 10'a yükseltildi. Yurt dışı cep telefonu kayıt ücreti 20 bin oldu, pasaport dahil harçlarda yüzde 50 artışa gidildi.
Ayrıca tüketici kredilerinde BSMV (Banka ve Sigorta Muameleleri Vergisi) yüzde 10'dan yüzde 15'e yükseltildi. Bununla birlikte şans oyunlarından alınan verginin oranı; spor müsabakalarına dayalı müşterek bahislerde 5'ten yüzde 10'a, at yarışlarında yüzde 7'den yüzde 14'e, diğer şans oyunlarında ise yüzde 10'dan yüzde 20'ye yükseltildi. Sabun, şampuan, deterjan, dezenfektanlar, ıslak mendil, tuvalet kağıdı, kağıt havlu, kağıt mendil ve peçetede KDV oranı ise yüzde 8'den yüzde 10'a çıkarıldı.
Peki bu vergi artışları hem ekonomik dengeleri hem de vatandaşın yaşam koşullarını nasıl etkileyecek?
"En çok dar gelirli ve emekli etkilenecek"
DW Türkçe'ye konuşan İstanbul Kültür Üniversitesi Öğretim Üyesi Vergi Hukuku Uzmanı Prof. Dr. Funda Başaran Yavaşlar, maaş ve ücretlere yapılan zamların enflasyonun yarattığı satın alma gücündeki erimeyi karşılamaya yönelik gerçekleştirildiğini vurguluyor.
Ancak TÜİK'in açıkladığı enflasyon verilerine ilişkin tartışmalar düşünüldüğünde son üç yıllık erimenin zamlarla ne ölçüde karşılandığını belirlemenin mümkün olmadığını kaydeden Prof. Yavaşlar, şu değerlendirmeyi yapıyor:
"Benim kanaatim, son maaş ve ücret zamlarına rağmen alım gücünün üç yıl öncesinden daha düşük olduğu şeklinde. Yeni vergi zamlarının, ağırlıklı olarak dolaylı vergilerde yapıldığını görüyoruz: Katma değer vergisi ile petrol ürünleri üzerindeki özel tüketim vergisinin artırılmasının her türlü tüketimi doğrudan etkileyeceği dikkate alındığında, maaş ve ücretlere yapılan zammın bir kısmının geri alındığını belirtmek yanlış olmaz. Kısaca, yeni vergi ve zamları alım gücünü tabi ki olumsuz etkileyecek."
"Arabası olana ek vergi var, yat sahibine yok"
Bununla birlikte ek vergi artışlarının gelir gruplarına göre dengeli bir şekilde dağıtılmadığına da dikkat çeken Prof. Yavaşlar, "Ek vergilerden en çok etkilenen ise dar gelirliler, yani ücretli ve emekli kesimi olur. Çünkü onlar gelirlerinin tamamını harcıyorlar" diyor.
Diğer yandan, ortalama bir motorlu taşıtın lüks tüketim olmadığı dikkate alındığında, getirilmek istenen ek motorlu taşıtlar vergisinin de dar ve orta gelirli kesim üzerinde bir yük oluşturacağını dile getiren Yavaşlar, "Yat sahiplerine MTV yok, ama mütevazi bir araç sahibine var. Dolayısıyla, dengeli bir dağılımdan söz edilemez" diye konuşuyor.
"Deprem değil, seçim ekonomisi finanse ediliyor"
Ek vergi yağmurunun Hazine'ye ne kadar gelir yaratacağı ve bu sayede bütçe açığının kapanıp kapanmayacağı da bir diğer merak konusu.
DW Türkçe'ye konuşan Galatasaray Üniversitesi Öğretim Görevlisi, Vergi Uzmanı Dr. Nedim Türkmen'e göre, hükümet yalnızca kurumlar vergisi ve motorlu taşıt vergisi artışından yaklaşık 350 milyar TL ek gelir elde edecek. Ancak haziran ayındaki kur artışları da düşünüldüğünde, son vergi zamları enflasyondaki yükselişi hızlandıracak.
İktidarın söz konusu vergi artışlarına gerekçe olarak sunduğu 'deprem finansmanı'nın gerçeği yansıtmadığına işaret eden Nedim Türkmen, "Torba yasa teklifinde ek vergilere gerekçe olarak 6 Şubat'taki deprem nedeniyle oluşan finansman ihtiyacı gösteriliyor. Ancak böyle bir şey söz konusu değil. Burada depremin öne sürülmesinin nedeni anayasaya aykırı olarak geçmişe yönelik vergileme getirilmesidir. Bu düzenlemeler Anayasa Mahkemesi'nden dönmesin diye deprem öne sürülüyor" diyor.
Bugüne kadar depremle ilgili 115 milyar TL bağış ve yardım toplandığını, mayıs ayında da şirketlerden deprem gerekçesiyle 35 milyar TL ek vergi alındığını hatırlatan Türkmen, "İlk 5 aya baktığımızda depremle ilgili bütçeye yansıyan öyle önemli bir şey yok. Bu tamamen uygulanan seçim ekonomisinin yarattığı bütçe açığını kapatmak için yapılan zamlar" diye konuşuyor.
"Ekim ayında yeni vergiler gelebilir"
Getirilen ek vergilerin zaten yüksek enflasyon altında ezilen milyonlarca insanın alım gücünü daha da düşüreceğini kaydeden Nedim Türkmen, "KDV artışı yaptığınızda bu 85 milyonu ilgilendiren bir konu oluyor. Ek vergiler pazartesi gününden itibaren yürürlüğe gireceği için, hafta sonu herkes marketlere koşacaktır ihtiyacını zam gelmeden alabilmek için. Çünkü iğneden ipliğe her şeye zam gelecek" şeklinde konuşuyor.
Öte yandan ek vergilerin son düzenlemelerle sınırlı kalmayacağı, önümüzdeki aylarda yeni vergi artışlarının da yapılabileceği belirtiliyor.
Dr. Nedim Türkmen, torba yasa ve Resmi Gazete'deki düzenlemelerde yaklaşık 4,5 milyon gelir vergisi mükellefinin ve gayrimenkul sahiplerinin yer almadığına işaret ediyor. Türkmen, "Ekim ayı itibariyle bu kesimleri de içeren yeni vergi artışlarının yapılacağını düşünüyorum" diyor.
"Ek vergilere rağmen bütçe açığı kapanmaz"
Uygulamaya konan ve konulacak tüm ek vergilere rağmen mevcut bütçe açığını kapamanın çok zor olduğunu belirten Türkmen, şöyle konuşuyor:
"Bu yıl için 655 milyar TL bütçe açığı hedefi vardı. Ben bunun tüm vergi artışlarına rağmen, yılsonunda 2 trilyon TL'ye kadar çıkacağını öngörüyorum. Çünkü henüz bütçeye yansımayan yalnızca EYT gideri asgari 250 milyar TL maliyet yaratacak. Ayrıca en düşük memur maaşının 22 bin TL'ye çıkarılmasının yılsonuna kadar maliyeti 455 milyar TL’yi bulacak. Bu nedenle Mehmet Şimşek’in bahsettiği milli gelirin yüzde 3,5’i kadar olacak bir bütçe açığının önümüzdeki 3 yıl tutturulması mümkün değil."
Prof. Dr. Funda Başaran Yavaşlar da yeni vergi artışlarının bütçe açığını kapatmakta tamamen yeterli olmayacağını belirterek, "Para basma, özelleştirme gibi diğer gelir yaratma araçlarının da kullanılacağını düşünüyorum. Maastrich kriterlerine dönüş niyeti var. Ama, bu niyete ne kadar uygun davranılacağını hep birlikte göreceğiz" diye konuşuyor.
Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştir