MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, artık anayasa hazırlığı sürecine PKK ve Abdullah Öcalan'ın fiilen müdahil olduğunu ifade ederek, "Bize göre Başbakan ve İmralı canisi arasındaki paslaşmanın özeti şu şekildedir: Ver başkanlığı, al özerkliği, ver başkanlığı, al bağımsızlığı, ver başkanlığı, al anadilde eğitimi, ver başkanlığı, al Güneydoğu'yu" diye konuştu.
Bahçeli, partisinin grup toplantısında yaptığı konuşmada, AK Parti hükümetinin PKK terör örgütü ve "canibaşı" dediği Abdullah Öcalan'la yürüttüğü sözde barış görüşmelerinin her gün farklı bir boyut aldığını ifade etti. PKK terör örgütünün bundan 14 yıl önce, 5 Ağustos 1999'da silahlı mücadeleyi terk etmek kararı aldığını, bu kapsamda terörün sıfırlandığını ve Türk devletinin de bölücü terör örgütünün başını ezdiğini belirten Bahçeli, "Fakat AKP, küle dönmüş, başaramayacağını anladığından iskelet haline gelmiş terörist örgütü yeni baştan diriltmiş, canlandırmış ve üstelik bir de yanına alarak Türk milletine müştereken cephe açmıştır. Geçmişte şartlar gereğince barış, çözüm diyerek mevzi elde etme kurnazlığına başvuran kanlı örgüt 2002 yılında tam olarak toprağa gömülmek üzereyken; BOP rüzgarıyla, küresel kanlı planlar öyle gerektirdiği için iktidara taşınan Recep Tayyip Erdoğan imdada yetişmiştir. Terörist başı İmralı'da çürümeye terk edilmişken, Başbakan ve partisi bölücülük aşısıyla ilk yardım müdahalesini yapmış ve bu katili yeniden ayağa kaldırmıştır" dedi.
Başbakan'ın "Abdullah Öcalan'ın kurtarıcısı" olduğunu söyleyen Bahçeli, "Zindandaki ışığı, özgürlüğünün garantisi, ümitsizliğinin tamircisi, her şey bitti derken eli kanlı canavara yeni baştan yaşama iksiri sunan İmralı süvarisi olarak PKK'nın vereceği bölücülük nişanına çoktan hak kazanmıştır. Gerekirse Papaz elbisesini bile giymekten gocunmayacağını söyleyen birisi için, PKK'nın kanlı çekilişinden hayatı boyunca ve hatta nesillerinden bile lekesi çıkmayacak ödül kazanmak yadırganmayacak, hor görülmeyecektir" dedi.
Bahçeli, tutsakların bırakılması konusunda ise "Devletin elindeki tutsaklarla PKK'nın elindeki tutsaklara vurgu yapılarak tam bir utanmazlık ve küstahlık örneği sergilenmiştir. İmralı canisi, aldığı tavizlerle ahlaksızlıkta sınır tanımamış ve Türk devletiyle PKK'yı aynı kefeye koyma pespayeliğine hayasızca sapmıştır. Ne zamandan beridir, Mehmetçiklerimizi, polislerimizi ve masum insanlarımızı gözleri dönmüşçesine katleden teröristler, insanlık suçu işleyen vampirler tutsak kabul edilir olmuştur? Başbakan Erdoğan buna ne diyecektir? Yoksa kendisi, şehide kelle, katile sayın dediği gibi, militanlara da tutsak mı diyecektir? Türkiye eşit ve dengi bir ülkeyle savaşa girmiştir de, cephelerde esir almış veya esir mi vermiştir? Cenevre Sözleşmesi'nde savaş tutsaklarına sağlanan haklar tersten yorumlanıp, eğilip bükülüp AKP tarafından PKK'lı katillere de uygulanacak mıdır? Türkiye'yi böyle bir rezaletin, böylesi bir acziyetin içine düşürmeye kimin ne hakkı vardır?" diye konuştu.
AK Parti Hükümeti'nin "İmralı canisinin gönlünü etmek" adına 4'ncü yargı paketini hazırladığını, KCK-PKK militanlarını serbest bırakmak için kanun tasarısını TBMM'ye gönderdiğini belirten Bahçeli, bunun karşılığında ise, PKK'nın elinde tutulan 16 kişinin bırakılmasının söz konusu olacağını kaydetti. Bahçeli, "Sayın Başbakan, devlet senin babanın çiftliği ya da ortak olduğun şirketlerinden birisi değildir. PKK militanlarına af çıkararak, İmralı canisinin dayatmalarına sessiz durarak devlet yönetilmez, böylesi bir mizaçla devlet itibarı korunamaz. Senin 10 yıl geçmesine rağmen öğrenemediğin devlet yönetmenin adabı ve bir ahlakı vardır. İşte bu ahlak, bu kalite, bu tıynet, bu düzey ve bu zek' Başbakan Erdoğan'da olmadığı için Türk devleti maalesef bir çeteyle aynı hizaya sokulmuş, aynı kalıba dökülmüştür" diye seslendi.
Artık anayasa hazırlığı sürecine PKK ve "İmralı canisi"nin fiilen müdahil olduğunu ifade eden Bahçeli şunları kaydetti:
"Bize göre Başbakan ve İmralı canisi arasındaki paslaşmanın özeti şu şekildedir; ver başkanlığı, al özerkliği, ver başkanlığı, al bağımsızlığı, ver başkanlığı, al anadilde eğitimi, ver başkanlığı, al Güneydoğu'yu. İşte Türkiye böylesi dar bir alana kıstırılmış, böylesi hasis ve kendisinden başkasını düşünmeyen menfaatçi, omurgasız, günahk'r, ikiyüzlü ve fitne zihniyetler tarafından buhrana sürüklenmiştir. Başbakan Erdoğan'a göre, Türkiye'deki teröristler sınırdan ikinci bir ülkeye gittiği anda çöküş süreci fiilen başlayacaktır. Burada unutulan husus; terörist inlerinin ve kamplarının zaten çoğunlukla sınır dışında olduğu gerçeğidir. Başbakan her ne hikmetse bölücülükten hiç bahsetmemekte, bu konuya hiç değinme gereği duymamaktadır. Silah bırakma görüşmelerinin yapılacağı ise neyin karşılığında, bölücü terörün hangi taleplerinin cevaplanma pahasına olacağı belirsizdir. Bu aşamaya kadar gelinirse, vatandaşlık tarifinin yeniden yapılması, Türk kimliğinin anayasadan çıkarılması, özerkliğin tesis edilmesi ve anadilde eğitim gibi isteklerin etaplar halinde hayata geçirilmesi AKP-BDP-PKK ve kredi açmakla meşgul CHP tarafından yerine getirilecektir. Başbakan'ın çözüm süreci dediği, bize göre çöküş ve çözülüş olan gidişatın Türkiye'yi götüreceği mecra, Türk milletini mahkûm edeceği çıkmaz sokak işte bu kadar tehlikeli, işte bu denli felaketlerle doludur."