Dünya

Venezuela’da Bolivarcı Devrim değil Maduro kaybetti

Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi’nin(PSUV) mecliste 99 olan sandalye sayısı 44’e indi

09 Aralık 2015 14:23

Hem petrol fiyatlarının düşmesi hem de ABD yaptırımlarının giderek artması Maduro’yu radikal önlemler almaktan alıkoydu. Başkan’ın kriz idaresi konusundaki acemiliği de seçim yenilgisini hazırladı.

Maduro, partisinin kendisinden daha radikal olan tabanının beklediği cüretkâr tutumu gösteremedi Chavezci uygulamaların, sağcı iktidarlarca yürürlükten kaldırılamayacak kadar halk desteğine sahip olmasının verdiği güvenle, seçmen PSUV’dan uzaklaştı

Birgün’den Mustafa K. Erdemol’un analizine göre, yapılan genel seçimlerden sağın büyük bir başarıyla çıkması Venezuela’nın düşmanlarınca sevinçle karşılandı tabii. Sonuçlar Nicolas Maduro’nun Venezuela Birleşik Sosyalist Partisi’nin(PSUV) mecliste 99 olan sandalye sayısını 44’e indirirken sağcı Demokratik Birlik Koalisyonu’na 99 sandalye kazandırdı.

Hugo Rafael Chavez Frias tarafından büyük bir başarıyla, ‘temsili demokrasi’den ‘katılımcı demokrasi’ye geçirilen, halka danışılarak hazırlanan anayasası Latin Amerika tarihinde imzayla onaylanmış tek anayasaya olarak kabul edilen Venezuela’da “Bolivarcı devrimci hükümet”in onca kazanımı nasıl böyle bir yenilgiye yol açtı?

 

Bolivarcı kazanımlar

 

Sağlık başta olmak üzere eğitim ile gıda alanlarındaki başarıları UNESCO, BM Kalkınma Programı ile BM Tarım ve Gıda Örgütü (FAO) tarafından onaylanan bir ülke Venezuela. Okuma yazma oranı Chavez’den önceki seviyeyle karşılaştırılamayacak kadar büyük bir oranda, yani 2004 verilerine göre yüzde yüz. Latin Amerika’da en fazla okul kaydı yapılan ülke olan Venezuela bu alanda dünyada sıralamasında beşinci sırada bulunuyor. Uyguladığı kalkınma programı ile ülkesindeki yoksulluğu büyük oranda gerileten Chavez, bizim “solumsular” ile liberaller ne kadar küçültmeye çalışırlarsa çalışsınlar bu çabasıyla tüm dünyada takdir görmüş bir liderdi. FAO’nun başlattığı dünya açlıkla mücadele özel programına ‘’Hugo Rafael Chávez Frías’’ adının verilmesi buna güçlü bir örnektir. Venezuela yoksulluğu yüzde 44, eşitsizliği yüzde 54 oranında düşürmeyi başarmış bir ülkedir. Yakın bir zamanda meydana gelen selde yaşamlarını kaybedenler için bir buçuk yıl gibi kısa bir süre içinde 250 bin konut inşa etmek her ülkenin kolay yapabileceği bir şey değil. Ayrıca uygulanan özel bir programla 6 yıl boyunca 19 bin 840 evsiz insana hizmet verildi. Bugün sokaklarda yaşayan çocuk yok denecek az...

 

Sosyal Politikalarda da

 

Bolivarcı Venezuela hükümeti son on yıl içinde sosyal harcamalarını yüzde 60,6 oranında arttırdı. Chavez’den önceki hükümet dönemlerinde sadece 400 bine yakın kişiye emekli aylığı verilebiliyordu, bugün ise bu rakam 2 milyonu geçmiş durumda. Gıdasının neredeyse yüzde 90’ını ithal eden bir ülkeyken bu rakam günümüzde yüzde 30’un altına düştü. Dört milyonu çocuklar olmak üzere beş milyon kişiye ücretsiz yemek veriliyor.

 

 

Bebek ölüm oranı azaldı

 

 

Bebek ölümleri 1990 yılında bin kişide 25 iken bu rakam 2010’da bin kişide 13’e düşürüldü. Sekiz binden fazla Kübalı doktorun da yardımıyla yaklaşık 1,4 milyon kişinin yaşamı kurtarıldı. Daha burada sıralanması bir hayli yer tutacak çok ciddi başarılar elde edilen sağlık politikaları uygulandı.

 

Peki neden kaybetti?

 

Tüm bu kazanımlara rağmen Chavez’in başlattığı Nicholas Maduro’nun sürdürmeye çalıştığı “halkçı uygulamalar” başta ABD bir takım güçlerin yoğun baskısıyla etkisizleştirilmeye çalışıldı. Petrol gelirlerinin düşmesi, en önemli gelir kaynağı petrol olan ülkede “devrimci/halkçı uygulamaların” hayata geçirilmesini zorlaştırdı. Ülkede hem polis hem de yargı çok güçsüz durumda. Bu nedenle adi suçlardaki artışın önüne geçilemedi. Cinayetler, insan kaçırmalar neredeyse her gün yaşanır hale geldi.

İşte bu noktada Nicolas Maduro’nun ciddi bir liderlik gösteremediği söylenmelidir. Radikal adımlar atamadı, ülkenin başına bela olmuş azınlıktaki çıkar çevrelerinin üzerine kararlıkla gidemedi. Maduro’nun, Büyük Chavez’in karizmasına da vizyonuna da sahip olmadığı bir sır değil. Halkın çok sevdiği Chavez’in ruhuyla zaman zaman karşılaştığını söylemesi “romantizmin” sınırlarını aşan mantıksızlıklar olarak değerlendirildi. Maduro, Chavez’in boşluğunu asla dolduramadığı gibi liderliğini yaptığı PSUV’un tabanındaki radikalliği de yönetemedi. Tabanı radikal ama kendisi pısırık bir lider görüntüsünü, Bolivarcı Devrim karşıtları çok iyi kullandı.

Halkın gündelik sorunlarının kaynağı olarak Bolivarcı uygulamaları gösteren  sağcı kesimlere inanması için uygun zemin uzun zamandır hazırlanıyordu. Halka, PSUV’un iktidardan uzaklaştırılmasının sorunların çözümünü kolaylaştıracağı, ülkedeki ABD yanlısı medya aracılığıyla başarıyla aşılandı. Chavez’ci uygulamaların, sağcı iktidarlarca yürürlükten kaldırılamayacak kadar halk desteğine sahip olmasının verdiği güvenle, Bolivarcı hükümet sadece güvenlik meselesi yüzünden PSUV’dan uzaklaştı.

Ama bu Nicolas Maduro’nun yenilgisidir. Ülkede endişe uyandıran güvenlik sorununun sağcı alternatiflere yönelttiği halk, verilen temiz suların özelleştirildiğini, petrol gelirlerinden sadece bir kesimin yararlandığını, katılımcı demokrasiden, temsili demokrasiye dönüldüğünü gördüğünde yeniden Bolivarcı devrime yüzünü dönecektir.