Politika

'Vatanı terk edip gitmek gibi bir niyetimiz yok'

12 Eylül soruşturması kapsamında haklarında dava açılan dönemin Genelkurmay Başkanı,

24 Ocak 2012 02:00

T24 - 12 Eylül soruşturması kapsamında haklarında dava açılan dönemin Genelkurmay Başkanı, 7. Cumhurbaşkanı Ahmet Kenan Evren ile dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya'nın avukatı Ömer Nihat Özgün, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'nce müvekkillerine getirilen yurt dışına çıkış yasağına itiraz etti.

Özgün, Ankara Adliyesi'ne gelerek, 4 sayfalık “itiraz dilekçesini” Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi'ne sundu. Dilekçede, Evren ve Şahinkaya'ya verilen “yurt dışına çıkış yasağının”, Anayasa'da yer alan düzenlemeler, kararda bildirilen ölçülülük ve orantılılık ilkeleri ile uyumlu olmadığı ileri sürüldü.  



Anayasa'nın, “Temel hak ve hürriyetlerin kullanılmasının durdurulması” başlıklı maddesine atıfta bulunulan dilekçede, 96 yaşındaki Kenan Evren'in, Türk Silahlı Kuvvetleri'nde (TSK) ve birçok onurlu kademede görev aldığı, 12 Eylül 1980-9 Kasım 1989 arasında ise Türkiye Cumhuriyeti Devlet Başkanlığı ve Cumhurbaşkanılığı yaptığı belirtildi.

Ali Tahsin Şahinkaya'nın ise 87 yaşında olduğu, 1943'den 1983'e kadar TSK'da subay olarak hizmet verdiği, 21 Ağustos 1978-6 Aralık 1983 arasında Hava Kuvvetleri Komutanlığı, 1980-1983 yılları arasında da Milli Güvenlik Konseyi üyeliği yaptığı anımsatılan dilekçede, “Her iki sanık da Türkiye Cumhuriyeti'nin milli birlik ve beraberliği, iç ve dış tehdit ve tehlikelere karşı korunması ve kollanması, devletin tüm dünyada temsili ve bekası için vatan ve millet sevgisi ile ve her türlü özveriyle çalışıp vatana ve millete faydalı olmuş seçkin kişilerdir” denildi.


'Yaşam hakkına uygun deil'

Yaşlarının ilerlemiş olması nedeniyle sağlık sorunları bulunan Evren ve Şahinkaya'nın sürekli doktor kontrolünde olduğu belirtilen dilekçede, şunlar kaydedildi:

“Bu kişilerin yaşamlarını mümkün olduğu kadar sağlıklı ve sıhhatli bir şekilde sürdürmeleri, sadece ailelerine düşen bir görev değildir. Bu çerçevede müvekkillerim kendilerini Türk Doktorlarına emanet etmişlerdir.

Her iki müvekkilimiz de vatanlarından başka bir yere gidip orada yaşamak istememekte ve hiçbir şartta vatanlarından ayrılmayı düşünmemektedir. Ancak sıhhatlerinin bütünlüğü bakımından gerekirse her türlü imkanın kullanılması aileleriyle birlikte Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin de düşünmesi gereken mecburiyetler olabilecektir. Bu konu sanıkların 'yaşama hakkı' ile doğrudan ilgidir. Anayasamızın 15. Maddesi'nin 2. Fıkrasında düzenlenmiş olan sınırlamalar içerisinde en baştaki neden kişilerin yaşama hakkıdır. Orantılılık ve ölçülülük ilkelerinin içerisinde var olan bu temel hak ve hürriyet hiçbir şekilde sınırlanamamaktadır. Ancak sayın mahkemenizin vermiş olduğu 'yurt dışına çıkmama' şeklindeki adli kontrol kararı ile yaşam hakkının ihlali sonucunu doğurabilecek bir durumun ortaya çıkması muhtemeldir. Bu anlamda verilen adli kontrol kararı, Anayasanın belirttiğimiz hükmündeki düzenlemeye 'yaşama hakkı' bakımından uygun değildir.”


'Aklandıklarını görerek ömürlerini tamamlamak...'

Evren ve Şahinkaya'ya görevlerinin, devlet ve Türk milleti tarafından tevdi edildiği ifade edilen dilekçede, “Tüm zamanlarda her türlü vazifeyi üstün başarılarla yerine getirmişlerdir. Bu görevlerinin verdiği ve şahıslarıyla bütünleşen maneviyatın hiçbir şekilde zedelenmemesi ve hatta yüceltilmesi gerekmektedir. Görevleri nedeniyle yüklenilen bu maneviyat ülkenin uluslararası haysiyeti bakımından da çok önemlidir. Ancak sayın mahkemece verilmiş bulunan söz konusu karar, müvekkillerin her ikisinin de yurtta ve dünyada bu saygınlıklarına telafisi imkansız zararlar vermektedir” denildi. Dilekçede şunlar kaydedildi:

“Sanıkların vatanını terk edip gitmek gibi bir niyetleri asla bulunmamaktadır. Hatta her fırsatta ömürlerinin müsaade ederek yargılamanın sonucunu görmek ve aklandıklarını görerek ömürlerini tamamlamak arzusunda olduklarını bildirmektedirler. Vatana hizmette en üst kademelerde ömürlerinin 60 yıldan fazlasını geçiren müvekkillerin kendilerinin de katkıda bulunduğu hukuka olan güvenleri tamdır. Adalet duygusunu en iyi bilenlerden olan müvekkiller her türlü eylemlerinin sonucuna katlanacak yetkinlikte ve vasıftadır. Türkiye Cumhuriyeti'ni yönetmiş olan ve bunun bütün sorumluluklarını her an taşımakta olan müvekkiller dava açılıncaya kadar uzunca vakitleri olmasına rağmen hiçbir yere gitmemişler ve haklarında yapılan incelemenin ve şimdide yargılamanın sonucunu beklemektedirler. Bu nedenlerle adli kontrol kararı ile kontrol altında tutmak gereksiz bir önlem olacaktır.”

Dilekçede, adli kontrol kararının “ölçülülük ilkesi” doğrultusunda verildiğinin belirtilmiş olmasına rağmen, “zorunluluk” unsurunun hiçbir şekilde gerçekleşmediği savunuldu.


'Evren ve Şahinkaya fazlasıyla üzüldü' 

Sanıkların yaşlarının ileri olduğu ve birçok sağlık sorununun bulunduğu belirtilen dilekçede, bu durum dikkate alındığında, mahkemenin, sanıklara yurt dışına çıkış yasağı koymaması gerektiği savunuldu.

Dava konusu suça ilişkin dönemin diğer kuvvet komutanları ve Jandarma Genel Komutanının da soruşturma kapsamında yer aldığı, ancak Evren ve Şahinkaya dışında diğerlerinin vefat ettiği hatırlatılan dilekçede, “Müvekkiller de yaşlarının vermiş olduğu sağlık sorunlarının yanında bu soruşturmanın ve davanın açılmasıyla daha da fazla çöküntüye uğramışlardır. Bir de sayın mahkemece verilen adli kontrol kararıyla fazlasıyla üzülmüşler daha da çok yıpranmışlardır” ifadesi kullanıldı.

Dilekçede, mahkemenin aldığı adli kontrol kararının, Anayasa'da yer alan temel hak ve hürriyetlere, bunların sınırlandırılmasına ilişkin ilkelere, İnsan hakları Evrensel Beyannamesine, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ne ve birçok uluslararası sözleşmede yer alan, hassasiyet oluşturan ölçülülük ve oranlılık ilkelerine uygun olmadığı savunularak, karara itiraz edildi.