Gündem

Uzmanlar, ABD’nin Türkiye’ye yaptırım kararlarını T24'e değerlendirdi: CAATSA alacakaranlığı nedir, neler olabilir?

15 Aralık 2020 23:34

Melis Karaca & Metin Kaan Kurtuluş

Washington, Rus yapımı S-400 hava savunma sistemlerinin alınmasının ardından Türkiye-ABD ilişkilerinin uzun bir süredir gündeminde yer alan CAATSA (ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası) yaptırımlarını uygulama kararı aldı. Türkiye’ye uygulanan CAATSA yaptırımları, temel olarak Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayi Başkanlığı’nı hedef aldı. Buna göre, Savunma Sanayi Başkanlığı bundan böyle ABD’den ihracat lisansı alamayacak. 

ABD Dışişleri Bakanı Mike Pompeo’nun imzasıyla yayımlanan yaptırım kararında, "Türkiye’nin Rus hava savunma sistemlerini satın alma ve test aşamasında, ABD’den gelen uyarıları dikkate almadığı" belirtildi. CAATSA çerçevesinde Türkiye şu yaptırımlarla karşı karşıya kaldı: 

  • Cumhurbaşkanlığı Savunma Sanayi Başkanlığı (SSB), ABD'den ihracat lisansı alamayacak.
  • SSB, ABD'li ve uluslararası finans kuruluşlarından kredi alamayacak.
  • SSB’ye yapacağı ihracatlarda ABD İhracat-İthalat Bankası desteği sağlanmayacak.
  • Savunma Sanayii Başkanı İsmail Demir, Savunma Sanayii Başkan Yardımcısı ve Roketsan Yönetim Kurulu Başkanı Faruk Yiğit, Savunma Sanayi Başkanlığı Hava Savunma ve Uzay Daire Başkanlığı’ndan Serhat Gençoğlu ve Mustafa Alper Deniz de yaptırım listesinde yer alacak. Bu kişilerin ABD’deki mal varlıkları dondurulacak  ve vize kısıtlamaları getirilecek. 

T24 Ekonomi yazarı Barış Soydan, Middle East Institute Türkiye Analisti Gönül Tol, T24 yazarı Hakan Aksay, Uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. İlhan Uzgel, Güvenlik analisti ve DEVA Partisi kurucusu Metin Gürcan, gazeteci-yazar Murat Yetkin, akademisyen-gazeteci Sezin Öney, T24 yazarı ve Kadir Has Üniversitesi öğretim görevlisi Soli Özel ve siyasi risk uzmanı Wolfango Piccoli, ABD’nin yaptırım kararını her yönüyle T24’e değerlendirdi.

Trump iktidarının bitmesine çok az süre kaldı; yaptırım kararı neden şimdi alındı? 

Uluslararası ilişkiler uzmanı Prof. Dr. İlhan Uzgel, CAATSA yaptırımlarının zamanlaması ve içeriğini şu sözlerle yorumladı: “ABD sisteminin S-400 alımını ne kadar ciddiye aldığının, bunun yönetimlerden bağımsız bir başlık olduğunun göstergesi”

Uzgel, Ankara’nın bugüne kadar Joe Biden göreve başlamadan önce Donald Trump yönetimiyle “hafifletilmiş yaptırımlar” üzerinde anlaşma umudu taşıdığını ama varılan noktadan memnun olmadığını belirtti.

Akademisyen-gazeteci Sezin Öney de ABD Başkanı Donald Trump’ın, iktidarının son günlerinde CAATSA yaptırımlarının “kabulünden başka bir lüksü olmadığı” tespitini yaptı. Trump’ın Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı sık sık takdir eden tavırları olduğunu hatırlatan Öney “Yaptırımın, Trump’ın başkanlığının sonunda gelmesinin, aslında Türkiye’ye yapılmış bir iltimas olduğunu söyleyebiliriz” ifadelerini kullandı. “ABD’nin Türkiye’yi kendi istediği rotada yönlendirme arzusu var” değerlendirmesini yapan Öney, ABD için uygulaması kaçınılmaz olan yaptırımların Türkiye’yle “köprüleri yakma” niteliği taşımadığını hatırlattı. 

Gazeteci-yazar Murat Yetkin, "Yaptırımlar neden Trump döneminin bitmesine bu kadar yakın uygulandı?" sorusuna, “Çünkü süreç öyle işledi. İki yıldır devam ediyordu. Kongre süreci başladığında Trump'ın gideceği, Biden'ın geleceği belli değildi. Kongre'nin yaptırımların devamı için de bastıracağı anlaşılıyor" yanıtını verdi.

Kararın Trump iktidarının sona ermesine 37 gün kala alındığına dikkat çeken Türkiye’nin önde gelen analistlerinden T24 yazarı ve Kadir Has Üniversitesi öğretim görevlisi Soli Özel, “Pompeo, 2024 için kendince önemli bulduğu bir takım seçmen gruplarına mesaj veriyor diye düşünüyorum.” değerlendirmesinde bulundu. Trump’ın kararların dün açıklanmasında bir rol oynamadığının konuşulduğunu belirten Özel, “Ben bunun Trump’ın onayıyla Pompeo tarafından 2024 seçimleri için atılmış bir adım olarak görüyorum” dedi.

Prof. Dr. İlhan Uzgel: Türkiye, ABD’ye dış politikada gerekli karşılıkları verebilecek maddi kapasitede değil

Türkiye Dışişleri Bakanlığı’nın, yaptırım kararının ardından yaptığı, “ Türkiye, uygun gördüğü şekilde ve zamanlamayla mukabelede bulunacaktır” açıklamasını değerlendiren Uzgel, Türkiye’nin özellikle son zamanlarda dış politikada gerekli karşılıkları verebilecek maddi kapasitede olmadığını söyledi.

“Sizce Türkiye’nin bir sonraki adımı ne olabilir?” sorusunu yanıtlayan Uzgel, muhalefetin “İncirlik Hava Üssü’nü kapatalım” kampanyası başlatabileceğini, üsteki uçuşların yaptırımlar kalkana kadar yavaşlatılması gibi adımların atılabileceğini söyledi. Uzgel, Türkiye’nin içinde bulunduğu kırılgan atmosfer nedeniyle bu tür adımları atmasının mümkün görünmediğini belirterek, “Yumuşak bir tepki olarak yakında bir NATO tatbikatı olacak, ‘Oradan çekiliyoruz’ denilebilir ancak Türkiye bunları bile yapamıyor” dedi.

ABD’nin CAATSA kararının gölgesinde Türkiye’nin dünya siyasetindeki konumunu değerlendiren Uzgel, Türkiye’nin ‘Soğuk Savaş’ gibi çift kutuplu bir dönemde bile dış politikada özerklik kullanabilen bir ülke olduğunu ancak AKP döneminde bu özerkliğin  “iyi kullanılamadığı” yorumunu yaptı. Uzgel, “AKP yönetimi gereksiz silah alımı gibi çok da işe yaramayacak hamlelerle Türkiye’nin özerklik alanını harcıyor” dedi. 

Uzgel’in yaptırımlarla birlikte güncel Türk dış politikasına dair verdiği son yanıt şöyle: “Dış politika zihniyetinde ciddi bir revizyon gerekiyor. “İçeride otoriter, dışarıda askeri güce ağırlık veren, müttefiksiz, ekonomik olarak kırılgan”, bu bileşim şu an yaşadığımız sorunları ortaya çıkarıyor. Batı karşıtı politika dâhi iyi yürütülemiyor.” 

Bir güvenlik analistinin gözünden ABD yaptırımları

Güvenlik analisti ve DEVA Partisi kurucusu Metin Gürcan, Türkiye’nin S-400 alımı kararının “milli güvenlik, beka, egemenlik” gibi kavramlarla ilişkilendirilmesini değerlendirirken, “Bu günün sonunda Türkiye’nin kararı değil, mevcut hükümetin yapmış olduğu bir siyasi tercih” ifadelerini kullandı. Ankara’nın hava savunma sistemleri konusunda  Amerika’nın Patriot’ları, Avrupa’nın SAMP-T’leri gibi farklı seçenekleri olduğunu da hatırlatan Gürcan, “CAATSA yaptırımları bunun sonucu. Bu yüzden sorgulanabilir, eleştirilebilir ve siyaseten de yanlış bulunabilir” dedi.

ABD’nin yaptırım kararının kısa vadede devam eden projelerde etkisini çok hissettirmeyeceğini düşündüğünü belirten Gürcan, 4-5 senelik süreçte yaptırımlar devam ederse sonuçların ciddileşebileceğini ifade etti. “Türkiye’nin ABD ile ortak yürüttüğü çok önemli projeler var” diyen Gürcan, örnek olarak şunları gösterdi: “MİLGEM projesi, şimdiden 30 tanesi Pakistan’a satılan T129 ATAK helikopteri, TFX projesi, HÜRJET projesi, Stinger projeleri, F-16 yedek parça ve bakım malzemeleri, drone teknolojilerinde kullanılan lensler.” Gürcan, bu projelerin parçaları için ABD’li şirketlerle çalışıldığına dikkat çekti. Gürcan, Ankara’nın SSB’ye yönelik yaptırımları aradan çıkarmak için kısa vadeli çözüm olarak bu projeleri Milli Savunma Bakanlığı’nın Dış Tedarik Başkanlığı’na kaydırabileceğini ifade etti. 

“Rakamlarla konuşalım. SASAD'ın araştırmasına göre 2018 yılında Türkiye’nin savunma sanayi ithalatı 2 milyar 449 milyon dolar“ diyen Gürcan şu üç soruyu sordu:

  • 2018'deki 2 milyar 449 milyon dolarlık  savunma ithalatımızda ABD'den yapılan ithalatın payı yüzde kaç?
  • 2019’da daha yüksek olduğunu biliyoruz. Bu pay tam olarak kaçtı?
  • Niçin savunma sanayimiz büyüdükçe ithalatımız da büyüyor? Bu nasıl bağımsızlaşma?

Gürcan bu bağlamda, “Savunma sanayimiz bir başarı hikayesi olarak nitelendiriliyor ama dışa dayalı, ithalat ikamesine dayanan bir büyüme bu. Bu büyüme aslında bağımsızlaşamadığımızı gösteriyor. ABD şu anda yüzde 40-45 bandıyla Türkiye’nin en büyük savunma sanayi ithalatçısı. Yani ABD’den alıyoruz biz bu malları” değerlendirmesinde bulundu. 

Gürcan, ABD’nin yaptırım kararının Türkiye’den savunma sanayi ithalatı yapan Katar ve Pakistan gibi ülkeleri de tedirgin edebileceğini, bu yüzden Türkiye’nin bu ülkelerle yapacağı ihracatın zarar görebileceğini belirtti.

Prof. Uzgel de benzer bir değerlendirmede bulunarak, yaptırımların özellikle ithalat-ihracat konusunda savunma sanayini olumsuz etkileyeceğini belirtti: “ABD ile savunma konusunda işbirliği imkânını bir yıl boyunca kapatıyor. Başka ülkelerle de devam eden alım-satımlarda da sorun yaratıyor. Türkiye’nin F16 parçaları gibi ABD ile ortak ürettiği ürünler var. Bunlara ne olacağı şu an belirsiz. Bunlar yürütülecek mi? Satış yapılabilecek mi? Türkiye savunma sanayiinde kullanılan hassas malzemeleri alabilecek mi?”

Uzgel, Ankara’nın yaptırımların savunma sanayiinde çevrelenmesi, finansal boyuta taşınmaması nedeniyle bir anlamda rahatladığını da ekledi. Uzgel “ABD özetle şunu diyor: Savunma konusunda bir anlaşmazlığımız var, bunun cevabını sana savunma alanında veriyorum” ifadelerini kullandı. 

Peki ya ekonomi? 

T24 ekonomi yazarı Barış Soydan, “CAATSA yaptırımları ilk elde piyasaları çok fazla etkilemedi. Borsa yükselişini sürdürdü, dolarda ise bir yükseliş olmadı. Bunun sebebi, en yumuşak yaptırımların seçilmiş olması. Bu nedenle ekonomiye etkisinin olmayacağı düşünülüyor” değerlendirmesinde bulundu.

“Hatta yaptırım kararının yeni Başkan Biden’a bırakılmamasının, piyasa tarafından olumlu bir gelişme olarak değerlendirildiğini söylemek bile mümkün” diyen Soydan, “Bununla birlikte piyasaların miyop olduğu, hep kısa vadeli baktığı, geleceği göremediği bilinen bir gerçek” ifadelerini kullandı.

Soydan, Türkiye’nin CAATSA yaptırımlarına dahil edilmesinin önemsenmesi gereken bir durum olduğunu düşündüğünü ifade ederken, CAATSA’nın açılımının “ABD'nin Hasımlarıyla Yaptırımlar Yoluyla Mücadele Etme Yasası” olduğuna dikkat çekti; “Bu doğrultuda Türkiye, Amerika’nın hasımlarından biri olarak kategorize edilmiş durumda”. 

Soydan, Pompeo’nun yaptığı açıklamada “müttefik” söylemi sürse de Türkiye’ye CAATSA kapsamında yaptırım uygulanmasıyla kritik bir eşiğin aşıldığını dile getirdi.

Bu haber için değerlendirmede bulunan birçok kişi gibi “Biden döneminde Türkiye üzerindeki baskının ağırlaşacağını öngörmek için kahin olmaya gerek yok” diyen Soydan, “Şimdilik savunma sanayini ilgilendiren yaptırımlar, eğer taraflar ilişkileri iyileştirmek için irade göstermezse diğer alanlara da yayılır. Ufukta kara bulutlar birikiyor” dedi.

“Reel sektör sonuç yaşamayacak”

Siyasi risk uzmanı, danışmanlık şirketi Teneo Intelligence'in başkanlarından Wolfango Piccoli, ABD yaptırımlarının Türkiye’nin savunma sanayine zararı olsa da ülke ekonomisinin finansal yönden etkilenmeyeceğini, reel sektörün de sorun yaşamayacağını belirtti.

“Türkiye zaten S-400 alımı nedeniyle en büyük sonucu F-35 programından çıkarılarak yaşadı” diyen Piccoli, bu kararın ülkenin savunma şirketlerine büyük zarar verdiğini ifade etti.

Piccoli, “Türk yetkililerin vereceği öngörülebilir tepkileri bir kenara bırakırsak Ankara’daki birçok kişi yaptırımları Biden yönetimi değil de Trump yönetimi yürürlüğe soktuğu için çok rahatlamıştır” değerlendirmesinde bulundu. 

Piccoli, “Doğu Akdeniz, Suriye’nin kuzeyi ve Türkiye’de hukukun üstünlüğü sorunları” gibi konu başlıkları sebebiyle Ankara-Washinton ilişkilerinin çalkantılı seyretmeye devam edeceğini öngördü.

Murat Yetkin de YetkinReport'taki makalesinde Global İlişkiler Forumu (GİF) İcra Kurulu Başkanı Selim Yenel'in dile getirdiği "ABD'nin Türkiye'yi F-35 programından 2019’da dışlamasıyla zaten en ağır yaptırımı yürürlüğe koymuş olduğu" görüşünü hatırlatarak şunları yazdı:

"F-35 Türkiye’nin hava savunması için stratejik önemde bir projeydi. Çalışmaları 1999’da başlamış, 2010’lardan itibaren F-16’ların yerini alması öngörülmüştü. Türkiye 9 ortak üreticiden biri olmuş, 120 uçaklık siparişle aynı zamanda üçüncü büyük alıcı haline gelmişti. Bugüne dek ABD’ye (Erdoğan’ın açıklamasına göre) 1,4 milyar dolar ödendi ama sözleşmeye aykırı olarak şimdiye dek 8 uçağına resmen el kondu.

Yunanistan nispet yaparcasına bu uçakları almak istediğini söylüyor. S-400 dünyadaki en iyi hava savunma füzesi, F-35 de en iyi muharebe uçağı. Yeminli Türkiye düşmanı Muhammed bin Zeyid yönetimindeki Birleşik Arap Emirlikleri anlaşma imzalıyor F-35 alımı için. İsrail iki yıldır kullanıyor, hem de Suriye’de, Türkiye sınırlarında"

Peki Rusya bu işe ne diyor?

Rusya, Türkiye’ye S-400 alımı nedeniyle yaptırım uygulanacağının duyurulmasından kısa süre sonra ABD’ye tepki gösterdi. 

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, ABD'nin kararının ardından Rus ajansı Interfax'a açıklama yaparken, yaptırımların gayrimeşru olduğunu ve ABD'nin uluslararası hukuka yönelik ‘kendini beğenmişliğini gösterdiğini’ söyledi.

T24 yazarı Hakan Aksay, Rusya’nın önde gelen gazetelerinden İzvestiya’da yer alan bir makale hakkında şu aktarımda bulundu:

“ABD’nin S-400 yaptırımları Rusya medyasında geniş yer buldu. 

Bugünkü İzvestiya Gazetesi, ‘AB ve ABD Ankara’ya yönelik yaptırımları genişletme kararı aldılar’ başlıklı yazıda, ‘İkinci Dünya Savaşı sonrasında ABD’nin bölgedeki sağ kolu olan Türkiye, artık bağımsız bir bölgesel lider olmaya çalıştığı, Amerikalıların ise Türklere eskisi gibi baskı yapabileceğini sandığı’ yorumu yapıldı.

Diğer yandan yazıda Türkiye’ye yönelik kibar üslupla dile getirilen bir eleştiri de vardı: ‘Ankara iki koltukta birden oturmak istiyor: Hem Batılı olmayan ülkelerle işbirliği yapmak, hem de Amerika ve Avrupa kökenli teknolojilere ulaşmak istiyor.’

Yazının devamında, “Türkiye’nin giderek bağımsız davrandığı koşullarda Moskova-Ankara ilişkilerinin her iki ülke için de daha iyi gideceği, Rusya’nın artık Türkiye’nin aldığı kararların arkasında ABD ve İngiltere’yi aramaması gerektiği” vurgulandı. 

Yazının sonunda şöyle denildi: ‘Bu arada Ankara’nın daha bağımsız bir politika izlemesi her zaman Rusya açısından olumlu olmayabilir. Dahası, aktif bir dış politika için sahip olduğu kaynakların yetersiz kalmasından dolayı Ankara daha saldırgan bir siyasete de yönelebilir.”

Soli Özel değerlendirdi: Avrupa Konseyi, neden ABD’yi bekliyor?

Avrupa Birliği Konseyi geçen hafta Doğu Akdeniz’deki sismik araştırmaları nedeniyle Türkiye’ye yönelik yaptırım listesini genişletmeye karar verse de daha sert önlemleri Mart ayına bıraktığını ve Türkiye konusunda ABD ile koordineli hareket edeceğini duyurdu. 

Türkiye’nin önde gelen analistlerinden T24 yazarı ve Kadir Has Üniversitesi öğretim görevlisi Soli Özel, AB liderlerinin neden ABD’yi bekleme kararı aldığıyla ilgili soruya şu yanıtı verdi:

“Avrupa Birliği’nin içinde Türkiye’yle ilgili ilişkilerin nasıl götürülmesi gerektiği konusunda bir mutabakat yok. Üyelerin çoğunun Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin kuyruğuna takılmaya niyeti olduğunu sanmıyorum. Haklı bulsalar bile Fransa herkesin içinde bir gıcıklık duygusu canlandırdığı için onun da peşinden gitmiyorlar. İtalya ve İspanya gibi Türkiye’de bankaları olan, büyük çıkarları olan ülkeler; Almanya gibi hem mülteciler hem de üretim konusunda çıkarları olan ülkeler olayı çok sert bir yere götürmek istemiyorlar. Dolayısıyla karar veremiyor Avrupa Birliği. Topu da sürekli taca atarak durumu idare etmeye çalışıyorlar. 

Şimdiki son tarih Mart 21. Anlaşılan şubat ayında bir NATO zirvesi var; Joe Biden oraya gelecek. Belki NATO zirvesiyle Münih Güvenlik Konferansı’nı aynı tarihlere denk getirmeye çalışabilirler. Belki o ziyaret çerçevesinde Biden, Almanya’ya bir resmi ziyaret gerçekleştirir ve Merkel’le konuşur; transatlantik ilişkilerde yeni bir dönem başladığını dosta düşmana ilan etmiş olurlar. 

AB, Biden yönetiminin Türkiye’ye nasıl bir yaklaşım sergileyeceğine bakarak kendi davranışını belirleyecek. Bu tabii AB’nin hala bir stratejik beyninin olmadığını ve yakın zamanda da olmayacağını gösteriyor herhalde.”

Yaptırımların iç siyasete yansıması nasıl olacak?

Uygulanması kararlaştırılan yaptırımların içeriği hakkında değerlendirmelerde bulunan Sezin Öney, kişilere özel yaptırımların bir etkisi olmayacağını söyledi ve 2018 yılında Adalet Bakanı Abdülhamit Gül ve İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ya yönelik yaptırımları hatırlattı. Öney, “Şubat 2020’de Türk Petrolleri Anonim Şirketi’nin üst düzey iki yöneticisine Avrupa Birliği tarafından getirilen yaptırımları Türkiye’de çok az kişinin ruhu duydu” diye ekledi. 

Öney, Savunma Sanayi Başkanlığı’na yönelik yaptırımların ise ciddi etkileri olabileceğini söyledi: “ABD yaptırımları, Türk Silahlı Kuvvetleri’ni (TSK) değil, SSB’yi hedefliyor: bu da, asker-sivil kanatlar arasında bir ikilik yaratmayı amaçlayan bir yönü olabileceğini de düşündürüyor. Türkiye, bazı askeri ithalatlarını SSB üzerinden yapamayınca, TSK üzerinden yapmak zorunda kalırsa; bu durum, Türkiye dış politikasında bir etkileme aracı olarak mı kullanılmak isteniyor?”

Yaptırımlar gölgesindeki atmosferin iç siyasete nasıl yansıyacağını değerlendiren Öney, “Türkiye kamuoyunda artık ‘dış mihraklar’ söyleminin eskisi gibi bir karşılığı yok. Kamuoyu araştırmaları çerçevesinde ‘dış mihrakların’ Türkiye üzerindeki etkisini sorduğunuzda, ‘Türkiye güçlü ülke ise veya olabilse, dış mihraklar nasıl bizimle istedikleri gibi oynayabilirler ki’ gibi tepkilerle karşılaşıyorsunuz. Aynı zamanda ‘dış ülkelerin de kendi çıkarlarına göre hareket etmesi’ bir komplo değil, uluslararası düzenin normal akışı gibi algılanıyor. O nedenle, ‘ABD, bizim güçlenmemizi istemiyor; komplo kuruyor’ gibi bir bakış açısının da toplumda karşılığı yok” ifadelerini kullandı. 

Türkiye-ABD ilişkilerinin 1950-2010 yılları arasındaki ‘sıkı müttefik’ çizgisine dönemeyeceği yorumunda bulunan Öney “Batı İttifak’ının doğası değişti; bundan sonrası için bu ittifak var olacak mı bunu görmeliyiz” dedi. Öney, Biden dönemi öncesi Türkiye’de iktidar ve muhalefetin “Batı sonrası dünyada nasıl bir yer hedeflediklerini” hesaplaması gerektiğini söyledi. 

Türkiye-ABD ilişkilerini yakın gelecekte ne bekliyor? 

Yaptırım kararını değerlendirirken “Türkiye ile ABD arasında bir sinir harbi başladı” diyen Metin Gürcan, “2021 Türkiye ABD ilişkilerinde zor bir yıl olacak” ifadelerini kullandı. 

Soli Özel, ilişkilerin geleceğini Türkiye’nin davranışlarının belirleyeceğini ifade etti: ”Kavga etmek istiyorsa bağırır çağırır. Bunu usulca halletmek istiyorsa o zaman ona göre davranır.” Ancak Özel, Türkiye’nin artık, karşılığında bir şey almadan S-400’leri kutusunda saklamayı kabul etmeyeceğini düşündüğünü ifade etti. Özel buna örnek olarak şunu gösterdi; “Mesela ‘S-400’leri kutularına koyacağım ve üzerine üzerine çip yerleştireceğim; açıldığı takdirde haberin olacak. Ama bunun karşılığında ben de senden bizi F-35 programına tekrar dahil etmeni ve F-35 sürecinde eski döneme dönülmesini istiyorum’ denilebilir”.

Özel, bu yol haritasının izlenmesi durumunda Türkiye’nin hava savunması için tekrar Patriot’lara yönelebileceğini ifade etti.

“Amaç S-400 almayı düşünen diğer Amerikan müttefiklerini de caydırmak”

Middle East Institute Türkiye Analisti Gönül Tol da 20 Ocak’tan itibaren Biden yönetiminin atacağı adımları Türkiye’nin hamlelerinin belirleyeceğini söyledi. “Eğer S400 meselesi çözülmezse Biden yönetimi daha ağır yaptırımları devreye sokabilir” diyen Tol, “CAATSA yaptırımlarının amacı sadece Türkiye’yi S400 aldığı için cezalandırmak değil. Amaç S400 almayı düşünen diğer Amerikan müttefiklerini de caydırmak. Bu nedenle Biden’ın üzerinde Türkiye üzerindeki baskıyı devam ettirme baskısı olacaktır“ değerlendirmesinde bulundu.

Middle East Institute Türkiye Analisti Gönül Tol, açıklanan yaptırımların CAATSA başlığı altında yer alan yaptırımlarla kıyaslandığında beklenenden hafif olduğunu söylerken, bu kararı Biden iktidarı vermiş olsaydı da benzer yönde bir karar çıkacağını düşündüğünü söyledi. 

Uzmanların aklına takılanlar 

CAATSA yaptırımlarını T24’e değerlendiren uzmanlar, söyleşiler sırasında zaman zaman bundan sonra olacaklara dair kendi sorularını da paylaştı:

Metin Gürcan, rakamlarla verdiği örnekte SSAT’ın araştırmasına atıfta bulundu. Buna göre 2018 yılında Türkiye’nin savunma sanayisi ithalatının 2. 449 milyar dolar olduğunu belirten Gürcan şu üç soruyu yöneltti:

- 2018'deki 2.449 milyar dolarlık savunma ithalatımızda ABD'den yapılan ithalatın payı yüzde kaç?

- 2019’da daha yüksek olduğunu biliyoruz. Bu pay tam olarak kaçtı?

- Niçin savunma sanayimiz büyüdükçe ithalatımız da büyüyor? Bu nasıl bağımsızlaşma? 

Yaptırımların ABD ile savunma konusunda işbirliği imkânını bir yıl boyunca kapattığını söyleyen İlhan Uzgel ise başka ülkelerle devam eden sanayi sektörü alım satımlarının akibetini sordu. Uzgel, “Türkiye, ABD ile ortak üretilen F-16 gibi araçlar var. Dolayısıyla bunlara ne olacağı şu an belirsiz. Bunlar yürütülecek mi? Satış yapılabilecek mi? Türkiye savunma sanayiinde kullanılan hassas malzemeleri alabilecek mi?” diye sordu.

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) değil de Savunma Sanayi Başkanlığı’na yönelik olan yaptırımların ciddi etkileri olabileceği değerlendirmesinde bulunan Sezin Öney, “Bu durum yaptırımların asker-sivil kanatlar arasında ikilik yaratmayı amaçlayan yönü olduğunu düşündürüyor” dedi. Öney, “TSK üzerinden yapmak zorunda kalırsa; bu durum, Türkiye dış politikasında bir etkileme aracı olarak mı kullanılmak isteniyor?” sorusunu sordu.