Dünya
Deutsche Welle

Uzmandan uyarı: Türkiye AB'den uzaklaşıyor

Almanya ile Türkiye arasındaki gerginlik Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Başbakan Merkel’e yönelik ithamları ile yeni bir boyut kazandı. Siyaset bilimci Josef Janning, tahriklere kapılmamanın en iyi strateji olduğu görüşünde.

22 Mart 2017 15:46

European Council on Foreign Relations adlı düşünca kuruluşunun Berlin ofisi yöneten siyaset bilimci Josef Janning, Deutsche Welle'den Marc Saha'nın, Türkiye ile Almanya arasındaki gerginliği ve gerginliğin nasıl giderilebileceği ile ilgili sorularını yanıtladı.

Deutsche Welle: Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Almanya Başbakanı Angela Merkel'i Nazi metotları uygulamakla itham etti. Bir dış politika uzmanı olarak Almanya hükümetinin Türkiye'den gelen sözlü suçlamalara gösterdiği tepkiyi nasıl değerlendiriyorsunuz?

Josef Janning: Gösterilen tepkinin iki yönlü hesaplandığı kanaatindeyim. Almanya hükümeti iç politika açısından provokasyona gelmeyeceğini, ancak ithamları da karşılıksız bırakmayacağını göstermek istiyor. Bunu yapmasa Almanya'daki itibarı zedelenirdi. Öte yandan, Türkiye'ye verilen tepki itinayla hesaplanmışa benziyor. Çekingen davranmasının Türk tarafını daha da tahrik ettiği gayet açık. Anlaşılan Erdoğan ve Türk hükümeti, Almanya'yı sert tepki göstermeye zorlamak için suçlama ve sözlü saldırılarını sürdürüyor.

Almanya açısından çekingen tepki gösterilmesi doğrudur. Almanya ve Avrupa Türk tarafına sert çıktığı takdirde bu Erdoğan'a yarar. Berlin ona böyle bir lütufta bulunmak istemiyor. Aynı zamanda Türkiye'nin mülteci anlaşmasıyla ilgili tutumunu değiştirmesi de istenmiyor. Avrupa'nın bu anlaşmaya ihtiyacı var. Aslında Türkiye'nin de ihtiyacı var.”

Almanya'nın bu dikkatli tavrını 16 Nisan'daki Anayasa değişikliği referandumuna kadar devam ettirmesi sizce doğru olur mu?

Bu opsiyon pek cazip olmasa da nispeten izlenebilecek en iyi stratejidir. Bu gibi anlaşmazlık durumlarında sonuçlarına katlanmaya hazır olunmadan kırmızı çizgiler çekmek doğru olmaz. Almanya hükümeti eli kolu bağlı duruma düşmemeye dikkat etmeli. Almanya anlaşmazlığı tırmandırmakta yarar görmese de tırmandırma kozunu kaybetmek istemez.

Almanya gibi bir ülke istikrarlı çizgisini koruyabilmeli ve hakarete boyun eğmemelidir. Ankara'dan gelen Nazi benzetmeleri sonunda sahibini bulur. Hiçbir AB ülkesi bu ithamların doğru olduğuna inanmıyor. Türkiye kendini AB'den uzaklaştıran bir süreç başlattı. Daha da uzaklaşıp uzaklaşmayacağı Anayasa referandumundan sonra belli olacak. 16 Nisan'dan sonra Avrupa tavır almak durumunda kalacaktır ve bir sonraki aşama olarak Türkiye'ye AB üyesi olamayacağını bildirmesi gerekebilecektir.

AB ile tam üyelik müzakerelerinin kesilmesi Türkiye'nin canını acıtır mı?

Bu durumda Türkiye'nin de tavır alması gerekeceğinden, sorunun cevabı evet olabilir. Türkiye'nin AB üyesi olma azmini taşıdığını sanmıyorum. Üyeliğe sırt çevirdiği anda AB ile arasındaki gümrük birliğini de kaldırmak zorunda kalır. Bunu izleyecek olan ilişkileri sınırlayıcı adımlar Türkiye'ye zarar verecektir. Türkiye'nin AB pazarlarına ve AB'nin yatırımlarına ihtiyacı var. Bunu hiçbir şekilde ve Rusya ile daha sıkı ilişkiler kurarak da ikame etmesi mümkün değildir.

Norbert Röttgen ve Julia Klöckner gibi Hristiyan Demokrat politikacılar söylemleriyle Başbakan Merkel'in düşünüp de söylemek istemediklerini mi kast ediyorlar?

Başbakan hükümetin başıdır. Devletin itibarı onun için en önde gelir. Almanya'nın dış politik çıkarları göz önünde bulundurulur. Bu bakımdan sorumluluk sahibi olan siyasi liderlerin çekingen davranıp iç politika açısından gerekli olan ‘sınırlamaları' sorumluluğu olmayanlara bırakması normaldir.

2015'te bir Rus uçağı düşürüldüğünde iki ülke arasında kriz patlak vermiş ve Rus turist rotasını başka ülkelere çevirmişti. Türkiye'yi cezalandırmak için Alman turistin de aynı şekilde davranması doğru olmaz mı?

Avrupalılar Ruslar gibi tepki göstermezler. Rus turistlerin Türkiye rezervasyonlarının iptal edilmesi devlet tarafından organize edilmişti. Buna paralel olarak Türkiye'den yapılan taze sebze ve meyve ithalatı da yasaklandı. Rusya Türkiye'ye haddini bildirdi. Hava Erdoğan'ın özür dilemesiyle yumuşadı. Ancak AB böyle jeopolitik oyunlar oynamaz. Ne jeopolitik açıdan boykot kararı verir, ne de attığı adımları özür karşılığında geri alır.

Türkiye ile Almanya arasındaki ilişkiler nasıl yeniden normal halini alabilir? Kimin hangi adımları atması gerekir?

Mülteci geri kabul anlaşmasının her iki tarafın da çıkarına uygun olması önemli bir husus. Bu anlaşma Türkiye'yi ağır yük altına soktu. Avrupa ve Almanya Türkiye'ye destek taahhüdünde bulundu. Çıkarların uyuştuğu bu nokta düzelme için fırsat olabilir. Türkiye aynı zamanda Almanya'daki gelişmelere yakın ilgi duyuyor. Bu da Almanya'ya ikili ilişkilerde şekillendirici olma fırsatı yaratıyor.

Ama önce Türkiye'nin yeniden hukuk devleti ilkelerine geri dönmesi gerekir. Erdoğan referandumu kazansa ve başkanlık sistemi tesis edilse bile, gazeteciler rahat bırakılır, içteki anlaşmazlığın tırmanması önlenir ve kuvvetler ayrılığına yeniden geçerlik kazandırılırsa, ilişkilerin sonlandırılması gerekmez. 16 Nisan'da Erdoğan istediğini elde ederse sular durulmaya başlar. Anayasa değişikliği kabul edilmez ise Türkiye'de şimdi olduğu gibi zihinsel olağanüstü hal devam eder.

© Deutsche Welle Türkçe

Marc Saha

Haber, değiştirilmeden kaynağından otomatik olarak eklenmiştirDeutsche Welle