Okulda politik etkinlikte bulunmak, okula girmesi hiçbir şekilde yasaklanmamış olmamasına rağmen okula zorla girmeye çalışmak, sinevizyon gösterisi yapmak, aslında saldırıya uğradığı kişiye saldırmış olmak gibi gerekçelerle rektörlük tarafından toplam olarak 14 yıl 9 ay uzaklaştırma cezası alan 54 İstanbul Üniversitesi öğrencisi bu durumu protesto etmeye devam ediyor.
Milliyet gazetesi yazarı Ece Temelkuran, 19 gündür Beyazıt Kampusu
önünde nöbet tutan cezalı öğrenciler ile yağmur altında gerçekleştirdiği "Ne olacak bu işler" başlıklı
alternatif derste öğencilere "inat etmeyi"
öğütledi. Yazarın kaleme aldığı (05.11.2009) ''Uzaklaştırmaya inat yağmur altında ders'' başlıklı yazısı şöyle...
9 ay uzaklaştırma cezası verilen 54 öğrencinin İstanbul Üniversitesi önündeki eylemi sürüyor. Bazı öğretim üyeleri yağmur altında ders verdi.
Son sahnede, Gevende grubu üyelerinin “şefliğinde” , yağmur altında göğüslerine ve bacaklarına vurup “Umut! İnat!” diye bağırıyordu öğrenciler. İstanbul Üniversitesi’nin meşhur kapısının önündeki bu neşeli ve kalabalık “koroyu” görenler ne düşündü, kim bilir? Oysa öğrenciler, haklarını arıyorlardı ve olaylar şöyle başlamıştı...
“Sabah 7’ de okula gelmek”, “satırlı ülkücülerin saldırısına uğramak(!)”, “1 Mayıs afişi asmak” gibi gerekçelerle toplam 14 yıl 9 ay uzaklaştırma alan 54 öğrenci, 15 gündür üniversite önünde nöbet eylemi yapıyor. Kimi hocalar “kapı önü fakültesinde” ders verdi bile. Ben de dünkü dersin “hocasıydım.”
Dersin konusu: “Ne olacak bu işler!”
Dersten önce Çağdaş Avukatlar Grubu’nun basın açıklaması vardı. Dendi ki “Bu cezaların hepsi mahkemeden dönüyor ama bu sırada öğrencilerin eğitim hakkı engellenmiş, parasız ve bilimsel eğitim isteyen öğrenciler yıldırılmış oluyor.”
‘Umut! İnat!’Çocuklara destek veren bir dizi sivil toplum örgütü var. Seslerini duymayan bir tek okul yönetimi. Üstelik önceki gün aynı olaylara karışan ülkücü öğrencilerin sadece kınama ve uyarı cezasıyla yırtması da taraf tutulduğu şüphesini doğuruyor. İşte bu sıkıntılı ve yağmurlu havada yapıldı ders.
Özetle dedim ki:
“Örgüt sözcüğünün bir hastalık türü zannedildiği ülkede, haklarınız için örgütlenerek asıl dersi siz veriyorsunuz bu ülkeye. Ama kendinize dikkat edin. Çünkü bu sistemin öğütmek istediği insanlar sizsiniz. En büyük cahillik, insanın kendi gerçekliğini tek gerçeklik sanmasıdır. Siz, o cahillerden değilsiniz. O yüzden güçlü ve inatçı olmalısınız. “Bu işlerin “ sonunda umut var mı yok mu, buna kafası takılanlar olabilir. ‘ Umut’ sözcüğünü fazla önemsemeyin. ‘İnat’ daha önemli bir sözcüktür. İnat edin! “
9 Kasım’a kadar“Dersten” sonra Mimar Sinan öğrencileri de küçük bir tiyatro gösterisi yaptı. Ve en sonunda Gevende “sahne aldı “. . Hemen oracıkta bedenlerini kullanarak bir müzik yaptılar. Böylece çocuklar, ooo, aaa, şşş seslerini kullanarak, göğüslerine, bacaklarına vurarak bağırmaya başladılar:
“Umut! İnat! Umut! İnat!”
Hep birlikte ıslandık ve her şey bittiğinde çok gülüyorduk. Üniversite önündeki nöbet 9 Kasım’a kadar sürecek. Meraklısı için:
[email protected]!