Uyar Madencilik’in Soma’daki ocağında 7 yıl önceki kazada Ali Kandemir 2 gözünü kaybetti, İdris Sarıkaya’nın vücudunda 42 parça çoklu kırık meydana geldi. O günden beri Uyar Ailesi’nin peşindeler. İdris Sarıkaya 125 bin lira tazminat kazandı, ancak şirketlerin sürekli el değiştirmesi nedeniyle hiçbir mal varlığı bulunamadı. Zor durumdaki Sarıkaya “Şirket yetkililerinin kazadan sonra bize, ‘Ölseydiniz kurtulurduk, sakat kaldınız başımıza bela oldunuz’ dediği gibi ölse miydik?” diye sordu.
Ali Kandemir ve İdris Sarıkaya, Uyar’lar mağduru 2 madenci. Uyar Madencilik’in Soma’daki ocağında hatalı dinamit patlatması sonrası biri 2 gözünü diğeri de kol ve bacaklarının parçalarını kaybetti. Kazanın meydana geldiği 2007’den bu yana, 7 yıldır Uyar Ailesi’nin fertlerinin peşindeler. Dedektif gibi iz sürüyor, avukat gibi mevzuat biliyorlar. Ancak bugüne kadar 400 kilo kömür hibesi dışında ellerine hiçbir şey geçmemiş. Aileleri de onlarla beraber nerede bir milletvekili, bakan, kaymakam, vali, yetkili varsa, taksi araba tutup dert anlatmak için yollarda.
Emekli maaşım 850 lira
Soma’ya 20 kilometre mesafedeki Savaştepe’de oturan 2 arkadaş, 7 yıllık kovalama süresince başından geçenleri Hürriyet’ten Banu Şen’e anlattı. Patlamada kol ve bacaklarının büyük bölümünü kaybetmesi sonucu yüzde 48 bedensel engelli kalan İdris Sarıkaya şunları söyledi:
“Azmi Uyar’ın madeni, 2002’de faaliyete başladı. İlk Şahin Madencilik olarak açıldı. Ben de o zaman başladım çalışmaya. Sonra Buruyar Madencilik oldu. Ondan sonra Azyak Kömür, ondan sonra Azyak Uyar, en son da Uyar Madencilik oldular. 2011’de madenleri kapatılınca Soma’dan gittiler. Bizim kaza 31 Temmuz 2007’de meydana geldi. Yerin 350 metre altında hatalı dinamit patlaması nedeniyle 5 kişi kazalandık. Dinamitçi aceleci davranınca, haberci bizim olduğumuz yere yetişemeden, patlatılan dinamit de ucuz olduğu için dışarıda patlatılması gereken malzeme olduğundan yaşandı. 3 kişi işbaşı yaptı. Biz Ali’yle Celal Bayar Üniversitesi’ne sevk edildik. Ali, 2 gözünü kaybetti, yüzde 100 engelle, ben de yüzde 48 engelle 2010’da emekli edildik. Vücudumda 42 parça çoklu kırık ve vücudumun her yerinde açık yara var. 17 tane cıvata ve 3 tam platin var. O tarihte maaşlarımız 577 liraydı, şimdi elimize geçen 850 lira emekli maaşı.”
Tek kuruşum yok
“2008’de dava açtık. Benim davam 2011’de sonuçlandı. Ali’nin sürüyor. 125 bin 692 lira tazminat kazandım. Bir de yasal faizleri var. Ankara 27’inci İcra Dairesi’nce Azmi Uyar’a verilmiş icra takibi var fakat üzerinde hiçbir mal varlığına rastlanamadı. Çocuğumuzun dershane parasını ödeyemedik diye icraya verildik. Eşimin kolundaki tek bileziği satıp ödedik. Vatandaşın elektrik, su her türlü borcu icrayla alınabiliyor da bu insanların icrası nasıl alınamıyor? Alacağım var ama tek kuruşum yok. Kapısız penceresiz evde oturuyoruz. Paramı almak için devlet büyüklerine kadar başvurdum ama hâlâ bulamıyorum. Şirketler sürekli bir onun, bir başka akrabanın üzerine geçiyor. Tek istediğim Soma’da tanınan hakların, verilen sözlerde olduğu gibi bize de sağlanması. Şirket yetkililerinin kazadan sonra bize, ‘Ölseydiniz kurtulurduk sakat kaldınız başımıza bela oldunuz’ dediği gibi ölse miydik?”
Sobamda kömür yok
İş güvenliği olmadığı için hatalı yapıldığını söylediği patlamada gözlerini kaybeden Ali Kandemir ise şöyle konuştu:
“Benim madende 7’nci ayımdı, ilk işimdi. Sonra emekli edildim. O madende gözlerimi bıraktım ama Uyar’ların peşini bırakmadım. Gitmediğimiz yer kalmadı. Türkiye’nin her yerinde bu kişilerin işyerlerinin izini sürüp takip ettik. Ancak bir sonuca ulaşamadık. Devlete de sesimizi duyuramadık. Bize yaşadığımız, dünyamı kapkara yapan o günden sonra sadece 4’er ton kömür verdiler. Ama bunu verdiler diye son maaşımızı kömüre kesmişler. Birkaç yıl sonra aynı şirketten kömür almaya gittim. Tonu 200 liraydı. 195 liram vardı. 5 lira için kömür alamadım. Orada isyan ettim, ağladım. İnsanın içi yanıyor. Ben kömür için gözlerimi verdim. Ama sobamda yakacak kömürüm bile yok. Dağdan topladığımız odunu yakıyoruz. Bir an önce madencilere Soma’dan sonra verilen sözlerin tutulmasını, hakların bize de sağlanmasını istiyorum. 2 gözümün, kararan hayatımın hakkını istiyorum. Bu halimle bu adamların peşinde daha fazla koşmak istemiyorum.”
48 madenci alacaklı öldü
Ali Kandemir ve İdris Sarıkaya’yı Soma Komisyonu’nda dinleyip kayda aldıklarını belirten CHP Manisa Milletvekili Özgür Özel de konuya ilişkin önemli bir ayrıntıya dikkat çekti:
“Kendileriyle 13 Mayıs’ta faciada tanıştım. Bu halde oraya koşup gelmişlerdi. Defalarca Bakan’a taleplerini ilettim. Yardımcı olunacağı söylendi ancak maalesef böyle daha çok madencimiz var. Soma faciasında Uyar’lardan alacaklı ölen 48 madencimiz var. Bu aile hep birinin üzerine maden açıp kapayıp ortadan kaybolmuş. Bu 2 madencimizin anlattığı önemli bir konu daha var. Uyar’larla ilgili şöyle bir şüphe… Onların yaşadığı kaza, kaçak galeride meydana gelmiş. Yani bu şirket yanda terk edilen başka bir ocağa ait, kendi ruhsatları olmayan galeriden kömür çıkarırken kaza olmuş. Şimdi Ermenek’le ilgili de böyle bir şüphe var. Yanda başka galeriye girmek isteyip oradaki suyun bu ocağı doldurmasıyla kaza oldu diye düşünülüyor.”
Komşu maden böyle
Bu fotoğraflar Ermenek’teki faciadan birkaç gün önce, 18 madencinin mahsur kaldığı ocağı işleten Uyar Ailesi’nin hemen yandaki diğer madeninde çekildi. Facianın yaşandığı Saffet Uyar’ın Hasşekerler İşletmesi’ne çok yakın olan Birsa Madencilik’te işçiler, faciadan birkaç gün önce başka bir faciadan dönülen anları böyle fotoğrafladı. Bu ocağın işletmecisi de Saffet Uyar’ın amcasının oğlu Soner Uyar olarak biliniyor. 21 Ekim’de çekilen bu fotoğraflarda, emniyetsiz dinamit patlatıldığı ve göçük meydana geldiği görülüyor. Göçüğün arkasında kalan işçiler de dikkat çekerken uzmanlar başka bir facianın kıl payı atlatılmasının mucize olduğunu söylüyor. O anı yaşayan işçiler ise şöyle konuştu:
“18 arkadaşımızın faciaya yakalanmasından birkaç gün önce bu göçük meydana geldi. Kıl payı faciadan kurtulduk. Domuz damı yaptık. 10 gün bu göçükle uğraştık. İşletme sahiplerine bu şartlarda nasıl çalışacağımızı sorduğumuzda, ‘Şartlar bu. İşine gelen gelir, gelmeyen de bir daha gelmesin’ dediler. Hatta su patlağı faciasından 1 gün önce bile ‘Şartlar bu, işinize gelirse’ cevabını aldık.”