Türkiye’de gerek oyunculuğa, gerekse seslendirme ve dublaja artan ilginin sebeplerini ilk kez ustalar yorumluyor
18 Ekim 2009 03:00
Türkiye’de son zamanlarda, gerek oyunculuğa, gerekse seslendirme ve
dublaja artan ilginin sebeplerini ilk kez ustalar yorumluyor… Kendi dalında
başarılı olmuş usta isimlerden Rüştü Asyalı, Altan Erkekli, Bülent
Özveren, Sungun Babacan, Nuran Kutlubay ve Ali İpin sektörü ve sektördekileri
değerlendirdi…
İşte Ustaların Gözüyle
Oyunculuk Sunuculuk Spikerlik ve Seslendirme mesleği ve meslektekiler ile ilgili
yorumlar:
Gazi Üniversitesi, Eğitim Fakültesi mezunu olan Başkent
İletişim Bilimleri Akademi yöneticisi Selin İnce, 1991 yılında kurdukları
Akademinin kuruculuğunu Dilbilimci Levent İnce’nin yaptığını belirterek,
‘’Diksiyon, Spikerlik-Sunuculuk, Seslendirme ve Oyunculuk alanlarında eğitim
veren okulumuzda Türkiye’nin en önemli isimleri hocalık yapıyor. Ayrıca Milli
Eğitim Bakanlığı’na bağlı bir okuluz.’’dedi
Selin İnce' Subay-doktor oyuncularımız var!'
Akademi Başkent öğrencilerinin
çoğunun ciddi kurumlarda işe başladığını da belirten Selin İnce, ‘’Şu anda, NTV,
CNN Türk, TRT, Kanal D, Show TV, Star TV, Fox TV gibi ulusal birçok televizyon
kanalında, eğitim programlarımızı başarıyla tamamlamış, yüzlerce öğrencimiz
spiker –sunucu ya da oyuncu olarak çalışmaktalar. Hatta şu anda oyunculuk
eğitimimizi tamamlamış 3 öğrencimiz, Devlet Tiyatrolarında oyuncu olarak
çalışmakta. Yine izlediğiniz birçok yabancı film, öğrencilerimiz tarafından
seslendirilmekte. Her yaş grubundan öğrencilerimiz olmakla beraber, ağırlıklı
olarak 18-30 yaş arası bu işi meslek olarak yapmak istiyor. Bu yaşlar bence de
çok uygun yaş aralığı. İş yaşamına adım atmak isteyen gençler, eğlenceli ve
kendilerinin de zevk alacağı meslek olarak görüyorlar bu meslekleri. Hatta bir
yerde çalışırken, part-time olarak bile yapabilecekleri meslek grupları bunlar.
Oyunculuk grubumuzda subay ve doktor öğrencilerimiz var. Bu öğrencilerimiz, bunu
meslek olarak yapmak için değil, bireysel gelişimlerine katkıda bulunabilmek
için programlara katılıyorlar. Şu anda birçok kesimden okulumuza gelenlerin
ilgisi ağırlıklı olarak Diksiyon Bölümüne olmakla birlikte Spikerlik-Sunuculuk,
Seslendirme ve Oyunculuk bölümlerine.
Okulumuza üst düzey bürokrattan, genel
müdürlere, doktorlardan, avukatlara, öğretmenlerden, öğrencilere bugüne kadar
binlerce öğrencimiz oldu. Hatta, şu anda televizyon kanallarında Spiker - Sunucu
ya da oyuncu olan öğrencilerimiz, telaffuzundan emin olamadıkları sözcüklerle
ilgili hocalarımızı arayıp, görüş alıyorlar. Ayrıca yayın imajında değişiklik
yapacak olan televizyon kanalları 10-15 yıllık spikerleri için bizden,
istedikleri imaja uygun özel eğitimler almaktalar.’’dedi
Eğitim
kadrosunda, Rüştü Asyalı, Altan Erkekli, Levent İnce, Bülent Özeren, Özlem
Ersönmez, Sungun Babacan, Sezai Aydın, Cevdet Arıcılar, Ali İpin, Nuran
Kutlubay, Müge Oruçkaptan, Elçin Temel, Haluk Cömert, Uğur Demirpehlivan gibi
tamamı Devlet Tiyatroları Sanatçıları, TRT Spikerleri, Dilbilimci ve Seslendirme
Sanatçılarından oluşmakta olan Akademi Başkent hocaları oyunculuktan
seslendirmeye, spikerlikten sunuculuğa her konu ile ilgili ilk kez
konuştular…
Rüştü Asyalı 'İyi oyuncu kendini seslendirmeli'
Sektörün
duayenlerinden, Akademi Başkent’in hocalarından olan Rüştü Asyalı ilk kez sektör
ile ilgili düşüncelerini belirtti. Asyalı, “Bizim mesleğin okullarından
yetişmiş, usta-çırak disiplininden geçmiş genç ve yetenekli oyuncularımız var,
ama yoldan geçerken, ahbap-çavuş ilişkisi sonucu türeyen “taslak oyuncular” da
var. Her meslekte olması gerektiği gibi, bizim oyunculuk mesleğinde de yoluna
baş koymak, emek ve zaman harcamak gibi olmazsa olmaz çabalar gereklidir.
Emeksiz, çabasız hiçbir konuda mesleki donanıma kavuşulamaz; elbette, tiyatro,
sinema oyunculuğunda da bu kural geçerli! Türkiye’de sinema çalışmalarının ilk
yıllarında, şimdiki İstanbul Şehir Tiyatroları’nın oyuncuları filmlerde de
oynamışlar, dolayısıyla sesli çekilen filmlerde konuştukları gibi, sessiz
çekilen filmlerin seslendirmelerinde de kendilerini konuşturmuşlar.
Ayrıca, ilk yılların tiyatrocu ekipleri, yurt dışından gelen yabancı
filmlerin oyuncularını da Türkçe konuşturmuşlar. Gelgelelim, daha sonraki
yıllarda gelişi güzel oluşan özensiz ve disiplinden uzak sinemacı ekipleri,
kendi kafalarına ve keyiflerine göre oyuncular yaratmış; bu oyuncuları,
seslendirmeci tiyatroculara konuşturtarak; filmi kurtarma yoluna gitmişler.
Nedeni de şu! Sinema filminde sözüm ona oynattıkları kişiler, kendilerini
ya da başkasını konuşacak bilgi ve beceriye sahip değillermiş! Durum böyle
olunca, yıllarca şu çelişkiyi yaşattılar bize! Perdede gördüğüm oyuncudan mı
etkileneceğim, yoksa sesini dinlediğim oyuncudan mı? Bu çelişki, seyirci olarak
beni yapılan işe yabancılaştırmış, bu yarım yamalak yapımlardan soğutmuştur.
Sonuç olarak, oyuncu dediğin, elbette kendi sesiyle oynamalı. Tersi, akla da
mantığa da, işin kurallarına da terstir!” dedi.
Asyalı'Türkçemiz elden gitmektedir'
Devlet Tiyatroları
Başrejisörü ve Seslendirme Sanatçısı Rüştü Asyalı, “Seslendirmesi yapılmış bir
filmi dinlerken kulağıma gelen, bu işle uzaktan,yakından ilgisi,ilişkisi olmayan
kişi ya da kişilerin ağzından çıkan itici ve acınası konuşmalar, beni, izlediğim
filmden koparır. Sanmayın ki, seslendirme denemeyecek o konuşmaları yapan
kişilere kızarım. Hayır!… Benim kızdığım ve kızacağım; sinema seyircilerine her
zaman şikayet edeceğim kişiler, bu kendini ve haddini bilmez konuşmacılar değil,
onlara filmlerde konuşma olanağı sağlayan seslendirme yönetmenleri ve film
yapımcılarıdır. Bu gibi kişiler, sinema sanatına saygısı olmayan, ucuzcu,
kolaycı, fırsatçılardır! Zaten, seyirci de bunlara göz yummakta ve “dur”
dememektedir. Yani alan razı, satan razıdır; en önemli çelişki de budur! En
korkuncu da böyle-böyle, güzelim Türkçemiz elden gitmektedir. Bu yüzden son
yıllarda karamsarlığa düştüğüm oldu, oluyor; ama hiç umutsuzluğa
düşmedim!’’şeklinde konuştu
Altan Erkekli 'İyi oyuncu iyi insan olmalıdır'
Akademi Başkent hocalarından olan usta oyuncu Altan Erkekli de
oyuncu meslektaşları ile ilgili şunları söyledi, ‘’İyi bir oyuncu olmak için
öncelikle iyi insan olmak gerekiyor. Kendisiyle barışık olması gerekiyor
insanın. Hayata karşı dört elle sarılmış bir insan olması gerekiyor. Gözlem
yapması gerekiyor. Okuması, izlemesi gerekiyor. Yaşadığı ana tanıklık etmesi
gerekiyor. Eğer, siz Afrika’da ağlayan bir annenin acısını, Rus steplerindeki
bir zavallı hayvanın, yaralanmış bir hayvanın gözündeki yaşı, bir Kızılderilinin
acısını hissedemezseniz, Türkiye’nin şu anda, 2009 yılında, aynı dünyanın her
tarafındaki insanın duygusunu yüreğinizde hissedemezseniz; iyi bir insan, iyi
bir oyuncu olma şansınız yok. İyi oyunculuk iyi insan olmaktan, evrensel duygu
ve düşünceleri kendi içinizde bir demet haline getirmekten ibarettir.
Birbirimizi görmeden iletişim kurmaya başlıyoruz. Chetleşme dedikleri olay, işte
sanal alışverişler! Ama gidip bir domatesi pazarda, elleyip, domatesin
kırmızılığını görüp, seçip, kokusunu hissedip öyle domatesi almak başka bir
keyif verir. Hayatın devamlılığını verir. Burada arkadaşlarımız, 2,5-3 aylık
süreç içince tiyatronun nasıl engin bir sanat dalı olduğunu öğreniyorlar. Yani,
deneyimlerimizi aktarıyoruz biz arkadaşlarımıza. Yaşadıklarımızı
aktarıyoruz. O yaşamdan onlar da süzgeçlerinden bir şey çekiyorlar. Altan
abi’nin şu anlattıklarıyla, ben hayatın başka bir yolundan girebilirim. Oyuncu
ve oyuncu adaylarının bunları göz önüne almaları gerekiyor. Yoksa çok kolay ya
da çok hafife alınacak bir meslek değildir oyunculuk!”
dedi. Nuran Kutlubay 'Birçok spiker de diksiyon hatası var' Yıllardır TRT
spikerliği yapan şu anda Akademi Başkent hocalarından Nuran Kutlubay,
spikerlerin canlı yayınlarda ne yapacaklarını şaşırdıklarını belirterek, “
Birçoğunda aslında diksiyon hataları görüyorum. Ayrıca, aktarım ve ifade
bozuklukları görüyorum. Özellikle, canlı yayınlarda yapılan röportajlarda,
konuklu söyleşilerde doğru soruların sorulamadığını görüyorum. “Türkiye’de Allah
habercileri sever” gibi, bir söz kullanacağım. Çünkü çok haber var ve biz
bunları 2 gün geçmeden unutuyoruz adeta. “Hangi haber başa çıkacak? Hangi haber
manşete gelecek?” Uzmanı getirecek, konuğu getirecek, onunla konuşacak.
Spikerlerin okuduğu haberi en iyi şekilde aktarması gerekiyor ve o konuya
ilişkin en iyi röportajı yapabilme yeteneğine sahip olması gerekiyor.”
dedi.
Ustalardan Bülent Özveren
ise meslektaşları ve meslektaş adayları ile ilgili şunları söyledi ‘‘Şöyle
demekte yarar var sanıyorum, yeni meslektaşlarımızın amacı ne olursa olsun bir
şeyi garantiye alıyor buradan, mezun olduğu anda artık Türkçeyi doğru ve düzgün
konuşmaya başlıyor. Medyaya girebilir, bir radyo - televizyona girebilir ya da
girmeyebilir, ama yarın çocuklarına doğru ve düzgün Türkçe öğretecek. En büyük
avantaj bu bence. Bu işi yapacak olanların eğitim alıp mesleklerini icra
etmeleri... Eğitim almadan yapanların sayısı her geçen gün artsa da mutlaka bu
gibi eğitim okullarından yapacakları işin eğitimini almaları gerekiyor... Tabii,
kim spiker olabilecek, ben derslerimde bunu anlatıyorum. En iyi, en farklı olan
kazanacak. Yani, bir dönem diyelim 15 arkadaş eğitim alıyor. Bunun 15’i de
başarılı oluyorlar. Sonra bir TV kanalı spiker istiyor. 15’i birden başvuruyor.
İçlerinden muhtemelen biri alınacak. O kim olacak? En başarılı olan… En iyi
olan, en farklı olan… Onu anlatıyorum ben gençlere. Fark yaratmaları gerekiyor.
Burada aldıkları eğitim, doğru bir eğitim. Benden de, diğer hocalardan da. Ama
kendi kendilerine üzerine katmaları gerekiyor. Kültürlerini alıştırıp,
geliştirmeliler. Ben bir habere gitsem bu haberi nasıl verirdim, diye
düşünmeleri gerekiyor. Hayali şeyler de yapmalılar ki, yarın böyle şans ortaya
çıktığı zaman, ben hazırım, ben bunu yaparım
demeliler.’’dedi.
Oyunculukta usta isimler arasında yer alan Ali
İpin ise mesleği ile ilgili şunları söyledi: “Oyunculuk yapmak isteyenler ve
yapanlar sadece ve sadece söz söylemekle oyunculuk yapılmayacağını bilmeliler.
Tabii ki bütün bedeniyle, gözüyle, kaşıyla, kulaklarıyla, burnuyla, ağzıyla,
parmaklarıyla, göbeğiyle. Bilmiyorum daha öncesinde dikkatini çekti mi? Gülmek
ve ağlamakta insanın yüzünün aldığı şekil aynı. Oyuncu olarak düşündüğünüzde,
gülmek de zordur, ağlamak da. Ama çalışa çalışa, senelerini vere vere, öğrene
öğrene bu işlerin üstesinden gelebiliyorsunuz. Oyunculuk bir veya iki kare rol
alarak olmaz. Her zaman meslektaşlarımızın kendisini geliştirmesi ve en iyi
sonuca nasıl ulaşabilirim diye çabalamaları
gerekiyor.’’dedi
Dünyanın önde gelen oyuncuları seslendiren
Sungun Babacan ise meslektaşları ve sektör ile ilgili ilk kez açıklamalar da
bulundu,’’ İyi bir seslendirme kendini vererek olur. Yani, zaten belli bir
donanımın olması gerekir. Ondan sonra filmin içine gideceksin. Konuştuğun adam
olacaksın, kendini o sanıp o olacaksın. Bence yapılan en büyük hata, teklememeye
çalışmak. Aman teklemedim demek. Halbuki istediğiniz kadar tekleme özgürlüğüne
sahipsiniz. Önemli olan ekrana çıkan iştir. Aman şu repliği bir atlatayım
kazasız belasız. Benden gitsin de nereye giderse gitsin, dediğiniz zaman olmaz.
Replik bana geldi, şimdi göstereyim demek gerekir. Öncelikle düzgün Türkçe
konuşmayı, daha sonra seslendirmede dikkat etmeleri gereken şeyler.
Seslendirmenin incelikleri… Ayrıca, stüdyo uygulamalarıyla pratik yapmaları
gerekiyor bu işi yapanların ve yapacakların. Ben 4.mızrakçıyla başlamıştım. Uzun
yıllar 4.mızrakçıyı, ondan sonra 3,2,1, sonra prensleri konuşmaya başladım.
Seslendirme ile iyi-kötü geçiniyoruz. (Gülerek) Mesela, ben sadece seslendirme
yapıyorum. Eskiden seslendirme yönetmenliği yaptım, tiyatro deneyimim var. Uzun
yıllar çevirmenlik yaptım. Ama, şimdi sadece kendimi, seslendirmeye kanalize
ettim. Bu işe yeni girecek olanlar, kendilerini farklı alanlarda da
geliştirmeliler. Seslendirme dediğin zaman, sadece film seslendirmesi yok. Yerli
seslendirmesi olabilir, yabancı film seslendirmesi olabilir, belgesel olabilir,
reklam seslendirmesi olabilir, tanıtımlar olabilir. Çizgi film
olabilir.