Pelin Batu küvetteki vişne suyuna girerek Karakalem’in Ağustos kapağına afili bir seri katil pozu verdiğinde hem kendisi hem de söz konusu dergi çok konuşulmuştu. Ele aldığı konularla, siyah sayfalarından damlayan kanlar misali kırmızı yazılarıyla, klasik edebiyat dergilerinden çok fanzinleri çağrıştıran bir dergi Karakalem. Henüz 6 sayı çıkmış olmasına rağmen yayıncılık politikasıyla zor bir işi hayata geçirmeyi başarmış görünüyor; popüler kültürün merkeziyle marjinal alanları buluşturmayı… Derginin sayfalarında dünyanın ilk seri katili gibi ‘lanetlenmiş’ bilumum isim ve konularla birlikte Hollywood yıldızlarını bir arada görebiliyorsunuz. Dikkat çekici başka bir durumsa, televizyon ekranlarında, popüler filmlerde, çok satan kitap listelerinde görmeye alışkın olduğumuz ünlü isimlerin, magazincileri bile peşinden koşturacak hikayelerini ‘böyle’ bir dergiye anlatmaları. Fikret Kuşkan’ın kadın korkusunu ya da Teoman’ın ergenlik hikayelerini, şarkılarının kendisine nasıl ‘ödlekçe’ bir kaçış yolu açtığını Karakalem’de okuyabilirsiniz örneğin.
“Hepimizin kapıldığı ana akımda, alt kültürlerin de akabildiği yeni kanalların açılması gerekiyor” sözleriyle derginin üstlendiği misyonu açıklıyor Altay Öktem. Kendisi Karakalem’in Yayın Yönetmeni; ismi, çıkardığı kitaplardan, şiirlerinden ya da her hafta yazdığı Penguen’deki köşesinden size tanıdık geliyor olabilir. Öktem’e, kapakları ve konuklarıyla bundan sonra da dikkat çekmeye devam edecek dergisini sorduk.
Magazin meraklıları bile kendilerine yakın bulabilir
- Daha önce Türkiye’deki fotokopi dergilerle, fanzinlerle ilgili ‘Şeytan Aletleri’ adlı bir kitap çıkardınız, Karakalem’e de bir ‘fanzin güzellemesi’ olarak bakabilir miyiz?
Evet, yeraltı kültürünün etkisi var Karakalem’de ama bir fanzin değil. Fanzinlerle ‘merkez’deki edebiyat dergilerinin bir karışımı olduğunu söyleyebiliriz. Hem klasik edebiyat okuruna hem de marjinal bir kitleye hitap ediyor. Hatta magazin okuyanların bile kendisine yakın bulabileceği bir dergi bu. Teoman da, Nejat İşler de, ‘punk’ meraklısı lise öğrencisi de var bizde. Sadece ‘yüksek’ sanatla uğraşanlar değil, herkes bir yıldızdır diyoruz, aralarında büyük farklar olmadığını söylüyor Karakalem.
- ‘Merkezi’ edebiyata ve kültüre karşı bir protestonuz var mı?
Aslında merkeze karşı doğrudan bir protestomuz yok, onlara da gerek olduğunu düşünüyoruz.
İçine kapanma, sistemin içine girmeme, gizlenme gibi bir derdimiz de yok. Hatta sistemin ortasında yer aldığımız bile söylenebilir. Karakalem en lüks marketlerde de satılıyor mesela ama tabii hayatın başka yönlerinin var olduğunu göstermeye çalışıyoruz, oralardan alan da çok oluyor. Bu bir çelişki değil bana göre.
- İlk sayılarınızda 3 aylık periyotla çıkacağınızı duyurmuştunuz, sonra aylığa döndünüz. Çok mu talep geldi? Fiyatı da ucuz değil üstelik.
Evet, ilk sayı öyle başlamıştık, ikinci sayıyı üç ay sonra basacaktık, hatta ilk olduğu için dikkat çeker ve zamanla satılır diye o sayıyı normal bir edebiyat dergisinden çok daha fazla sayıda bastık. Fakat 15 günde biteceği aklımıza gelmemişti. Sonra yeni sayıyı iki ay daha beklemeyelim diyerek ikinci sayıyı hazırlayıp erkenden satışa çıkardık. O da çok satılınca aylığa dönelim dedik. Fiyatına gelince, aslında 8 YTL çok değil bizim için, maliyetleri ancak karşılıyor, siyah sayfa çıkmanın bile az olmayan bir maliyeti var.
Her okuyan yazmak istiyor
- Neyini beğeniyorlar derginizin?
Bu derginin öncesinde yıllardır bana şiirlerini, yazılarını mektuplarla, maille gönderen epey bir insan vardı; lise ve üniversite öğrencilerinden, edebiyat, sinema, gazetecilik alanlarında çalışan kişilere kadar… Çalışmaları kötü değil ama sanat anlayışları günümüzdeki yayınevlerinin, dergilerin anlayışıyla uyuşmayan bir kitle. Elimde öyle bir birikim oldu ki dergi çıkarmaya zorlandım diyebilirim. Liselerden beklemediğim kadar karşılık buldu örneğin bu dergi. Okuyan herkes yazmak istiyor, yazmanın mümkün olabildiğini fark ediyorlar, kışkırtıyor onları. Her sayı 50-60 kişilik yazar kadromuz var. İlk şiirler ilk denemeler çok burada ama epey iyi işler çıkıyor ortaya ve onları ‘yüksek’ sanatçılarla buluşturuyoruz. Sevilmemizin nedeni de bu.
- Pelin Batu’yu kapak yapma fikri nasıl çıktı?
Elizabeth Bathory adında tarihi bir şahsiyet var, Drakula’yla akrabalık bağı bulunan bir leydi ve tarihin ilk kadın seri katili olarak kabul ediliyor. Hayatı boyunca 300-400 kişiyi öldürmüş ama karakteri, felsefesi, ‘duruşu’ olan biri, basit bir katil değil. Türkiye’de çok tanınmıyor, yurt dışındaysa hem edebiyatı, hem sinemayı, hem müziği etkilemiş. Fantastik bir hayal ürünü olabilir tabi ama öldürdüğü kişilerin kanıyla küvette yıkandığı söylenir. Onu canlandırmak istiyorduk biz de. O sırada Pelin Batu’yla karşılaştığımızda bu konudan bahsettik, kendisi de Bathory’le çok ilgilendiğini söyleyince böyle bir çalışma için iyi olacağını düşündük. Yoksa ünlü birini soyup kapağa koyalım gibi bir fikrimiz yoktu. Bizim şansımız ünlü fotoğrafçı Mehmet Turgut biraz da; stüdyosu üst katımızda ve kapaklarımızı o çekiyor.
Ünlü isimlerle devam edecek
- Bundan sonra da ünlü isimleri kapak yapacak mısınız?
Şöyle bir durum var; Pelin Batu Karakalem’e yakın bir isim, duruşuyla, şiire olan yakınlığıyla, entelektüelliğiyle. Sanata da hayata da farklı bakan biri. Fikret Kuşkan’la birkaç sayı önce röportaj yapmıştık ve şiir yazdığını öğrendik, hiçbir yerde yayınlamamıştı bizde çıktı. Teoman’ı kapak yaptığımızda çok tepki çekmişti, ‘magazinin, popüler kültürün adamı’ diye. Ama aslında öyle değil, daha önce nasıl yaşıyorduysa hâlâ öyle yaşıyor, bizimle aynı sokaklarda içiyor, bizim gibi sızıp dağıtıyor, biz ünlü olmadığımız için çıkmıyoruz magazine. Samimi biri ve ‘aykırı’ yanları var, kadınlara düşkünlüğünü inkar etmiyor mesela. ‘Beni savaşlardan çok kadınların terk etmesi üzüyor’ dediğinde çok tepki çekmişti, herkes öyle değil midir zaten? Hepimiz savaşlara karşıyız tabi ama gece sabahlara kadar ‘ah ne olacak bu Gürcülerin hali’ diyerek ağlayanlar yoktur sanırım. Dürüst olduğu için aykırı biri Teoman ve bu tür insanlarla çalışmak istiyoruz. Her gün magazinde gördüğümüz yanlarının arkasında başka birinin olduğunu göstermek gibi bir niyetimiz var, bundan sonra başka ünlü isimler de olacak. (AKŞAM)