Usta gazeteci Umur Talu artık Gazete Habertürk’te…
Sabah'ta 5 Ağustos'ta yayımlanan son yazısında "mescit içeride, sendika kapı önünde" vurgusuyla Sabah'ı eleştiren ve izne çıktıktan sonra emekliliğini isteyen Talu, Habertürk'e geçti.
Basının önde gelen saygın yazarlarından Umur Talu, Habertürk'teki yazılarına bir süre sonra başlayacak.
Talu'nun ayrılış gerekçelerini belli ettiği "Nabza göre anayasa" başlıklı Sabah'taki son yazısı, şöyle:
"Temel hak ve özgürlükler" öyle tek tek basaraktan...
Bade süzerekten...
Ona değmiş buna değmemiş ayıklanarak...
İdrak ve icra edildiğinde...
Belki muhafazakar olursunuz ama demokrat olamazsınız!
Belki liberal olursunuz ama demokratlığınız su götürür!
Belki kendinizi demokrat sayarsınız ama hepimiz öyle saymak mecburiyetinde değiliz!
Elbette insanın içine doğduğu ortam ve kültürle edindiği, inandığı "kimlik ve değerler" çok saygındır; ama aklı ve kalbiyle inandığı, hak ettiği, kağıt üstünde bile olsa hak sayılan başka "değerler" de saygıya değerdir.
"Değerler"in gücünü sadece onların o esnada en üsttekinin, en güçlünün, en kalabalığın, çoğunluğun değeri olması vermez; aynı, o esnada azınlıkta olanların "değerleri" nin de sırf bu yüzden değersiz sayılamayacağı gibi.
O yüzden, herhangi bir dayatma ile kendi değerleri rencide edildiğinde haklı olarak feryat edenlerin, gün gelip kendi değerlerini kendi istedikleri gibi başkalarının üstüne sürmesi tabii mümkündü... ama her mümkün ille makul değildir!
***
Anayasa Madde 24:
Herkes, vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir.
(14. madde hükmüne aykırı olmamak şartıyla) ibadet, dini ayin ve törenler serbesttir.
Kimse ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz, dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz ve suçlanamaz.
***
Anayasa Madde 51:
Çalışanlar ve işverenler, üyelerinin çalışma ilişkilerinde, ekonomik ve sosyal hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için önceden izin almaksızın sendikalar ve üst kuruluşlar kurma, bunlara serbestçe üye olma ve üyelikten serbestçe çekilme haklarına sahiptir. Hiç kimse bir sendikaya üye olmaya ya da üyelikten ayrılmaya zorlanamaz.
***
Bizim gazete binasında "mescit" yapılıyor.
Çevredeki, güzel sesli veya mekanik, metalik hoparlörlü müezzinlerin ibadete davet ettiği camiler yerine, egzoz dumanıyla kuşatılmış olması pek mümkün bir garajda "ibadethane".
Kimin gidip gitmediğine dair pek muhtemel fiskoslar!
İnsanların vicdan, inanç, düşünce, kanaat, ifade özgürlükleri ile temel hakları üstüne kaç bin yazı yazmış olan, şu güne kadarki ömrünün çoğunu bu fikirle geçirmiş olan, başı örtülü kızların üniversite kapısında, başı örtülü annelerin nizamiye kapısında maruz kaldığı ayrımcılığa onca öfkelenmiş ben... buna "tek başına" ne diyebilirim ki!
Ama "tek başına bu" ise, "tek başıma bile" denecek çok şey var:
"Çalışanların ihtiyacının karşılanması, toplumsal dokuya uygun bir eylem" diye açıklanan bir gerekçe varsa...
1. Çalışanların tüm ihtiyaç ve hakları kapınızı çalar. En azından kulağınızı çınlatır.
2. "Toplumsal doku" sadece çoğunluk ya da muktedir olanın kimlikleri, inançları, haklarından ibaret sayılıyorsa, rengarenk bir dokudan ziyade tek tip, tek renk bir kumaştan söz edilmiş olur. Azınlık da olsalar, diğer inanç sahiplerinin dokudan sayılmaması başta!
***
Özetle; bizim gazete, TV binasında, "Mescit" var; aslında biraz "Sendika" da var.
Mescit içeride, Sendika kapı önünde!
Hoş, diğer medya gruplarında ikisi de yok!
Artık kendilerini "Gazeteci gazetesi" nin çok üstünde gören "işletmeci, finansçı, şirketçi" idari, mali yöneticiler elbet istediğini kapatır, istediğini açar.
"Gazeteci" ise, en azından elindeki "yasal izin hakkı"nı kullanıp bir müddet biraz uzaklara kaçar!
Alttaki yazılar da bitince, müsaadenizle!