Eski İstanbul Barosu Başkanı Ümit Kocasakal, anayasa değişikliği referandumuna ilişkin olarak "Değişiklik gerçekleşirse, partili cumhurbaşkanı, kurulun 13 üyesinin altısını atayacak. Geri kalan altıyı da partisinin çoğunlukta olduğu Meclis belirleyecek… Yani bir bölümünü sağ, bir bölümünü sol eliyle belirleyecek. Yargıda ve akabinde yargı eliyle 'mıntıka temizliği' yapılacak ve tek adama dikensiz gül bahçesi yaratılacak. Sonrası Lale Devri ve muhteşem yüzyıl!" görüşünü dile getirdi. Barodaki görevini tamamladığı günden beri ‘Hayır' kampanyasına düzenleyen Kocasakal, "Ülke, kararname adı altında esasen 'kralname' veya 'ferman'larla yönetilecek yapıya götürülmektedir" diye konuştu.
Binali Yıldırım: 'Evet' çıkarsa, 'Hayır' diyenleri öpeceğiz!
Ümit Kocasakal'ın Sözcü gazetesinden Özlem Gürses'e verdiği söyleşi şöyle:
- Pek çok noktada toplumla buluştunuz. İzlenimleriniz ne?
Elimden geldiğince insanlarımızı aydınlatmaya çalıştım, sadece ben değil, çok sayıda isimsiz kahraman vardı sahada… Tümüne teşekkür ederim. Bu süreçte şunu gördüm ki; ‘Hayır' diyen yurttaş neden ‘Hayır' dediğini biliyor. Buna karşılık ‘Evet' demeyi düşünen yurttaşlarımız değişikliğin içeriğini ve anlamını tam olarak bilmiyor. Daha çok bir parti aidiyeti veya bir kişiye duyulan sevgi ve bağlılık olarak ‘Evet' diyor. Buna rağmen tüm yurtta, bir toplumsal sezgi, bir toplumsal vicdan, bir milli refleks ve şuur devreye girmiş. İnsanlar, ‘Artık bu kadar da olmaz' diyor ve ülkenin tek bir akıla bırakılmasının sakıncalarını görüyor.
"Ulu Önder'in dediği gibi…"
- Anayasa zaten çok zor bir metin, anlaması da anlatması da kolay değil. Siz meseleyi nasıl aktarıyorsunuz?
Ulu Önder'in dediği gibi şuna inandım: Türk Milleti çalışkandır, Türk Milleti zekidir. Doğru anlatabilirseniz anlar ve anladığını da görüyorum. Bu nedenle meseleyi, bilgi ve belgeye dayalı olarak üç başlık altında anlatmaya çalışıyorum: Referandumun anlamı, değişikliğin gerçek amacı ve değişikliğin içeriği ile nelere yol açacağı. Çünkü bu basit bir 'sistem değişikliği' değil, rejim değişikliği ve ülkenin güvenliği, devletin geleceği ile ilgili.
"Evet çıkarsa böyle olur"
- ‘Evet' çıkarsa ne olur?
‘Evet' çıkarsa Türkiye medeni milletlerin yer aldığı süper ligden, Uganda, Mozambik, Katar gibi ülkelerin yer aldığı amatör kümeye düşer ve saatleri öyle 1-2 saat değil, 200 yıl geriye alır.
‘Evet' çıkarsa Türkiye hukuk devleti ve demokratik devlet olmaktan çıkar, bırakın parti devletini, partiyi de tam olarak elinde bulunduran kişi devletine dönüşür. Hiç kimsenin hukuk güvenliği kalmaz, tüm egemenliği elinde bulunduran tek kişi patron, 80 milyon da teba olarak yönetilir.
1923 Cumhuriyeti sonlandırılmış olur. En önemlisi de Türkiye tek bir kişi üzerinden teslim alınabilir, bölünüp parçalanabilir, eyaletlere bölünebilir.
Evet çıkarsa, 17'nci Türk devleti, 1923'te kurulan Türkiye Cumhuriyeti yıkılır. Nitekim artık bunu gizlemiyorlar. Baksanıza, bu değişikliğin mimarlarından olan ve Cumhurbaşkanının danışmanlarından Mehmet Uçum açık açık "Halkın kendi devletini kurması"ndan söz ediyor, Sevr'in amacına ulaşacağını muştuluyor! ‘Evet' çıkması halinde sadece rejimin değişeceğini değil, ayrıca Türk Devleti'nin de yıkılıp yeni bir devletin kurulacağını söylüyor! Başka söze gerek var mı? Daha ne desinler? Ey Türk Milleti, devletini yıktırma, hayır diyerek vatanını koru!
"Hayır çıkarsa böyle olur"
- Peki ‘Hayır' çıkarsa ne olur?
‘Hayır' çıkarsa yüksek tansiyon düşer, nabız biraz daha normale döner, ülke biraz nefes alır, herkes anayasal sınırlarına çekilir ve işine bakar. Hiçbir kaos da olmaz, çünkü zaten sınırları belli bir sistemimiz var. Sıkıntı olan yerler örneğin Siyasi Partiler Kanunu değişebilir. Seçmen böylece ülkeye bir sakinleştirici yapmış olur. Ülkenin işsizlik, üretim, terör, pahalılık gibi gerçek gündemine ve sorunlarına odaklanılır. Bu herkesin hayrına olur.
"Türk milletinin varlığına küresel bir tuzak kurulmuş"
- Bu anayasa değişikliği temelde neyi amaçlıyor sizce?
Bu teklifle, üniter yapımıza, Türk milletinin varlığına küresel bir tuzak kurulmuş. Bu bir CIA projesidir ve projenin özü, tek kişi üzerinden Türkiye'yi teslim almaktır. Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) kapsamında, Türkiye'nin eyaletlere bölünerek parçalanmasının önü açılacak. Bu teklifle, anayasanın değiştirilemez ilk üç maddesi değiştirilmektedir ki, bu bir rejim değişikliğidir. Esasen bu bir hükümet sistemi değil bir hükmetme sistemidir. Şeklen bir denetim varmış gibi gösterilip, bunun olması fiilen imkansız kılınmaktadır. Egemenlik milletten alınıp, kayıtsız, şartsız, denetimsiz tek bir kişiye devredilmektedir. Kuvvetler ayrılığı, hukuk devleti, yargı bağımsızlığı, hukuk güvenliği ortadan kaldırılmaktadır. Ülke, kararname adı altında esasen “kralname” veya “ferman”larla yönetilecek yapıya götürülmektedir. Ülkenin tüm zenginlikleri, malvarlığı bir kişi veya kişilerin örtülü ödeneği haline gelmektedir. Vesayet odakları kaldırılıyor yalanı altında, 80 milyon üzerinde denetimsiz bir tek adam vesayeti kurulmaktadır.
- Sosyal haklar nasıl değişebilir?
Teklife göre, Cumhurbaşkanı sosyal hakları tamamen kendi inisiyatifiyle ve kararnamelerle etkileyebilecek. Bu son derece vahim! Bunlar arasında ailenin korunması ve çocuk hakları, eğitim ve öğrenim hakkı, toprak mülkiyeti, tarım ve hayvancılık, kamulaştırma, özelleştirme, çalışma, sendikal haklar, grev, sağlık ile sanat var…
"Yargı eliyle dikensiz gül bahçesi yapılacak"
- Değişiklik Resmi Gazete'de yayınlandığı an yürürlüğe girecek değil mi?
İlginç olan, 16 Nisan'da oylanacak metnin kabulü halinde değişiklik 2019 Kasım'ında yürürlüğe girecek. Buna karşın cumhurbaşkanının partili olması ve HSYK ile ilgili düzenleme hemen yürürlüğe girecek. Bu bile asıl niyeti göstermiyor mu? Demek ki cumhurbaşkanının acil ve asıl ihtiyacı bunlar! Değişiklik gerçekleşirse, partili cumhurbaşkanı, kurulun 13 üyesinin altısını atayacak. Geri kalan altıyı da partisinin çoğunlukta olduğu Meclis belirleyecek… Yani bir bölümünü sağ, bir bölümünü sol eliyle belirleyecek. Yargıda ve akabinde yargı eliyle “mıntıka temizliği” yapılacak ve tek adama dikensiz gül bahçesi yaratılacak. Sonrası Lale Devri ve muhteşem yüzyıl!
"Oy için düşmanlıklar daha da körükleniyor"
- Ülkeye en büyük zarar ayrıştırma politikalarıydı. Bu kırıldı mı?
Üzülerek gördüm ki bu süreçte özellikle siyasi iktidar tarafından oy uğruna düşmanlıklar körüklenmeye çalışılıyor, sunulan seçeneklerden birisine yönelenler düşman, hain ve terörist ilan edilerek düşman iki kutup yaratılıyor. Bu çok yanlış ve tehlikeli! Hepimiz aynı gemideyiz, Türkiye gemisi… Bu gemi batarsa, birlikte batarız, yol alırsa birlikte rahat nefes alırız. Güç ve oy uğruna Türkiye'ye kötülük ve yazık ediyorlar.
- Korkuyor insanlar. Neden?
Doğal. Çünkü bu yapıda kurumlar, kurallar, denetim, hukuk güvenliği kalmıyor. Daha şimdiden, bu sistemde yapılanlar herkesi tedirgin eder.