02 Aralık 2014 18:02
Uluslararası Şeffaflık Derneği, Ankara 7. Sulh Ceza Mahkemesi’nin TBMM Yolsuzlukları Soruşturma Komisyonu’nun çalışmaları hakkında yayın yasağı getirilmesine ilişkin kararına itiraz etti.
İtiraz, Anayasa’nın 42. Maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin ifade özgürlüğünü düzenleyen (AİHS) 10. Maddesi’nin 1. Fıkrası uyarınca bilgi edinme ve haber alma hakkının engellenmesi ve yolsuzlukla mücadele alanındaki uluslararası yükümlülüklere aykırılık teşkil etmesi temeline dayandırıldı.
Dilekçenin sonuç ve istek kısmında, “Yukarıda açıklanan nedenlerle itirazımızın kabulüyle; Anayasa, Basın Yasası, diğer yasa hükümleriyle AİHS’nin 10. maddesine aykırı olan Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliği kararın kaldırılmasına, aksi takdirde itirazımızın kabulüyle dosyanın Ankara 8. Sulh Ceza Mahkemesine gönderilerek yayın yasağı kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ederiz” denildi.
Uluslararası Şeffaflık Derneği’nin itiraz dilekçesi şöyle:
02 Aralık 2014
ANKARA 8. SULH CEZA HAKİMLİĞİ’NE
gönderilmek üzere
ANKARA 7. SULH CEZA HAKİMLİĞİ’NE
gönderilmek üzere
İSTANBUL NÖBETÇİ SULH CEZA HAKİMLİĞİ’NE
İSTANBUL
Dosya No: 2014/4205 D.İş
İTİRAZ EDEN : ULUSLARARASI ŞEFFAFLIK DERNEĞİ
19 Mayıs Mah. Operatör Raif Bey Sok. Niyazi Bey Apt. No:30/3-5 Şişli İstanbul
TALEP KONUSU : Ankara Basın Suçları Soruşturma Bürosu tarafından gerçekleştirilen taleple Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliği tarafından 2014/4205 D.İş sayılı kararla verilen yayın yasağı kararının itiraz incelemesi neticesinde kaldırılması talebinden ibarettir.
AÇIKLAMALAR :
İşbu itiraz, Dernek tüzüğümüzün “Dernek faaliyet alanına giren konularda hak savunuculuğu yapılması, bilgi desteği sağlanması ve gerektiğinde hukuki girişimlerde bulunulması”na dair 3. maddesi (g) fıkrası uyarınca gerçekleştirilmektedir.
Ülkemiz tarafından Türkiye Büyük Millet Meclisi tarafından 2004 yılında onaylanarak yürürlüğe giren UNCAC’in 5. Maddesine göre, devletimizin yolsuzluğa karşı toplumsal katılımı geliştirecek ve hukukun üstünlüğü, kamu mallarının doğru yönetimi, bütünlük, saydamlık ve hesap verme sorumluluğunu yansıtacak etkin ve eşgüdümlü politikaları geliştirip uygulama zorunluluğu bulunmaktadır. Bu madde devletlere aktif yükümlülük getiren bir hüküm niteliğinde olup, devlet organlarının yolsuzluğa karşın toplumsal katılımı ve bilgi akışını sağlayacak şekilde hareket etmeleri gerekmektedir.
UNCAC’in “Toplumsal Katılım” başlıklı 13. Maddesine göre ise, taraf devletler yolsuzlukla mücadelede ve önlenmesinde toplumsal bilinci yükseltmek amacıyla toplumun aktif katılımını geliştirmek için uygun önlemleri almak zorundadır. Anılan maddede, bilgi edinme hakkının yolsuzlukla mücadeledeki önemi özel olarak vurgulanmaktadır. Bu çerçevede, 13 (d) bendinde yolsuzlukla ilgili bilgiyi araştırma, alma, yayınlama ve dağıtma özgürlüğüne saygı gösterilmesi, geliştirilmesi ve korunması yükümlülüğü düzenlenmiştir.
UNCAC’a ilişkin gerek açıklayıcı yasal kılavuz, gerekse de teknik kılavuza bakıldığında 13. madde bağlamında, herkesin talep halinde kamu makamlarının nezdinde bulunan bilgi ve belgelere erişme hakkının bulunduğu ve Taraf Devletlerin de herkesin yolsuzluk vakaları hakkında bilgi edinme, bu vakaları yayma ve yayınlama özgürlüğünü temin etmeleri gerektiği belirtilmektedir.
Bu anlamda, özellikle UNCAC’in 13. maddesi uyarınca var olan yükümlülükler uyarınca haberlerin yayınlanması ve gerçeklerin öğrenilmesinin yasaklanması değil, kamuoyunun bilgi edinme ve haber alma hakkını sağlanması gerekmektedir.
Buna göre teminat altına alınan özgürlükler, (i) kanaat sahibi olma özgürlüğü, (ii) bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğü (iii) bilgi ve kanaat açıklama özgürlüğü. Bu özgürlükler serbestçe, kamu otoritelerinin müdahalesi olmaksızın ve ulusal sınırlardan bağımsız olarak kullanılabilmelidir.
Bilgi ve kanaatleri açıklama ve bilgi ve kanaatlere ulaşma özgürlüğünün birbirini bütünlediği açıktır, basılı medya, radyo ve televizyonların bu bilgileri açıklamasına olanak tanınmış olması gerekir.
Basının görevi kamu yararını ilgilendiren başka alanlarda olduğu gibi siyasi konularda da bilgi ve kanaat açıklamaktır. Ancak, sadece basının bilgi ve kanaatleri açıklama, yayma görevi yoktur, halkın da bu bilgilere ulaşma hakkı vardır. AİHM bu özgürlüğü ele alırken halkın özellikle menfaatini ilgilendiren konularda yeterli bir biçimde bilgilendirme hakkının olması gerektiği görüşündedir. Kamu yararıyla ilgili konuların halkın önünde tartışılmasına ilişkin olarak AİHM basın özgürlüğüne güçlü bir güvence sağlamaktadır.
Kamusal yararı bulunduğu açık olan yolsuzluk konusunda yayın yasağı getirilmesi halkın bu bilgilere ulaşma olanağını engellemektedir.
Halbuki, 17 ve 25 Aralık soruşturmalarına verilen takipsizlik kararları dolayısıyla, millet iradesinin temsil edildiği Millet Meclisi'nde yürütülen soruşturma daha da büyük bir önem arz etmektedir. Bu soruşturmaya getirilen yayın yasağı, en temel haklardan biri olan bilgi edinmeye ilişkin hakkı da engellemektedir.
Anayasamızın 42. Maddesine göre "Herkes bilgi edinme hakkına sahiptir". Devletin, demokratik ve şeffaf yönetimin gereği olan eşitlik, tarafsızlık ve açıklık ilkelerine uygun olarak kişilerin bilgi edinme hakkını kullanmalarına imkan sağlamak görevi bulunmaktadır. Yayın yasağı, kurumumuzun esas faaliyet alanındaki bir konuda bilgi edinme hakkını engellemekte, bu sebeple bir Anayasal hakkın ihlali niteliği taşımaktadır.
Yolsuzluk iddialarının araştırılıp soruşturulmasında ve bunların halk tarafından serbestçe izlenmesinde açık bir toplumsal menfaat bulunmaktadır. Neden ve sonuçlarıyla birlikte ele alınıp, sistemsel çözümler getirilmesi gereken yolsuzluk sorununa ilişkin tahliller yapılabilmesi ve doğru çözüm önerileri getirilebilmesi için, ciddi iddialar içeren bu soruşturma içeriğinin izlenmesinde her Türkiye Cumhuriyeti kişisi gibi kurumumuzun da yakından menfaati bulunmaktadır. Yayın yasağı bu haliyle yolsuzluk iddialarına ulaşılmasını, bilgi edinilmesini önlemekte, toplumsal menfaate zarar vermekte ve kurumumuzun faaliyet alanına ilişkin bir engel teşkil etmektedir.
Buna göre (i) müdahale yasalarda öngörülmüş olmalıdır (ii) müdahale korumaya yönelik çıkar ve değerlerden birini içermelidir (iii) müdahale gerekli olmalıdır. Düşünce özgürlüğüne müdahaleyi sağlarken, 10. Maddenin asıl işlevinin herkesin ifade özgürlüğünü korumak olduğu unutulmamalıdır, bu sebeple AİHM, bu müdahalenin yorumu için kesin kurallar getirmiştir.
AİHM kararlarına göre üst düzey yetkililere (bunlara ülkenin cumhurbaşkanı, başbakanı, bakanları, milletvekilleri de dahildir) veya kamu görevlilerine (bunlar arasında polis yetkilileri, savcılar ve kolluk kuvvetleri, her türden memur olabilir) hakaret veya bu kişilerin şöhretlerine zarar verme halinde bu hüküm geniş bir biçimde yorumlanmaktadır. AİHM'in Sunday Times-Birleşik Krallık, Guardian-Birleşik Krallık ve Radyo Twist-Slovakya kararlarında bu durum açık bir şekilde görülmektedir.
Sözkonusu kararlara göre demokratik bir toplumun işleyişinde, iktidarı yürütmekte olan siyasi ve kamu görevi bulunan kişi ve kurumların eleştirilmesi, bunlara ilişkin bilgi edinilmesi sıradan kişilerin ve genel olarak toplumun temel bir hakkı ve görevidir. Bu konudaki bilgi ve kanaatlerin açıklanması, bilgiye ulaşılması, bunların kamu önünde tartışılması, toplumsal sorunlara çözüm bulabilmenin tek yolu olduğu için serbestçe dile getirilebilmelidir. Bu sebeple siyasi sıfat taşıyan eski bakanların hak ve şöhretlerine etkisi olacağı dolayısıyla yayın yasağı getirilmesi AİHS 10(2) hükmüne uygun bulunmamaktadır.
Ayrıca düşünce özgürlüğüne müdahale olabilmesi için, bu müdahalenin "demokratik bir toplumda gerekli" olduğunun kanıtlanması ve ifade özgürlüğünün kullanılması üzerinde bu kısıtlamayı gerektirecek "acil bir sosyal ihtiyacın" varlığı sözkonusu olmalıdır. Olayımızda bu acil sosyal ihtiyaç gerçekleşmediği gibi, tersine bu ciddi yolsuzluk iddialarının yasal bir zeminde ve serbestçe tartışılabilmesine ilişkin "acil bir sosyal ihtiyaç" bulunmaktadır.
17 ve 25 Aralık iddialarına ilişkin takipsizlik kararı verilmesi dolayısıyla, bu iddiaların tek incelenebileceği yer olan Meclis Soruşturma Komisyonuna ilişkin haberlerin yasaklanması dolayısıyla, toplumsal menfaati yakından ilgilendiren bir konunun serbestçe konuşup tartışılabileceği hiç bir kamusal alan kalmayacaktır ki, bu da düşünce özgürlüğünün önüne büyük bir engel teşkil etmektedir.
Anayasa'nın 28. Maddesine göre "Basın hürdür, sansür edilemez". Yayın yasağı dolayısıyla halkın devlet organlarının işleyişi konusunda sansüre tabi tutularak bilgiden yoksun bırakılması ise bu temel demokratik hakkın ihlalidir. Basın kaynağı ne olursa olsun, haber yayınlama konusunda sansüre, tedbir kararlarına veya önceden kısıtlamaya tabi tutulmaksızın serbest olmalıdır, özgür ve demokratik bir toplumda bu kısıtlamalara yer bulunmamaktadır.
Anayasa'nın 28. Maddesinin 6. Fıkrasına göre "Yargılama görevinin amacına uygun olarak yerine getirilmesi için, kanunla belirtilecek sınırlar içinde, hâkim tarafından verilen kararlar saklı kalmak üzere, olaylar hakkında yayım yasağı konamaz" denilmiştir. Fıkra metninde yayım yasağı konulamayacağının kural olduğunun altı çizilmekte, ayrıca açıkça yargılama görevine atıfta bulunarak ancak bu halde ve istisnai olarak yayın yasağı getirilebileceği belirtilmektedir. Meclis Komisyonu yargılama yapan bir mahkeme niteliğinde değildir, bu sebeple Komisyon çalışmalarına yayın yasağı getirilmesi sözkonusu olamaz.
Getirilen yayın yasağı Anayasamızın 28. Maddesi, AİHS 10. Maddesi ve ilgili kararlarına aykırılık teşkil etmektedir.
Ayrıca soruşturmaya konu olan kişilerin yayın yoluyla kişilik haklarının ihlali söz konusu olursa yargısal haklarını kullanma imkanları önünde bir engel bulunmamakta olup, bu kişilerin kişilik haklarının ihlal edilmesi halinde ilgili kişi ve kurumlara ilişkin serbestçe dava açmaları mümkündür Aksinin düşünülmesi halinde, her türlü soruşturma ve inceleme sırasında, soruşturulan her kişi için yayın yasağı kararı almak üzere yargıya başvurulması söz konusu olursa, bu hakkın istismarı ile kamusal yarar bulunan hallerde toplumun haber alma hakkı zedelenecektir.
SONUÇ VE İSTEK : Yukarıda açıklanan nedenlerle itirazımızın kabulüyle; Anayasa, Basın Yasası, diğer yasa hükümleriyle AİHS’nin 10. maddesine aykırı olan Ankara 7. Sulh Ceza Hakimliği kararın kaldırılmasına, aksi takdirde itirazımızın kabulüyle dosyanın Ankara 8. Sulh Ceza Mahkemesine gönderilerek yayın yasağı kararının kaldırılmasına karar verilmesini talep ederiz.
Saygılarımızla,
Uluslararası Şeffaflık Derneği
adına
Emine Oya Özarslan
© Tüm hakları saklıdır.