Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkanı Devlet Bahçeli'nin "Eğer Doğu Perinçek ve hayırcı yoldaşlarıyla Recep Tayyip Erdoğan arasında bir tercih hakkımız olursa, kesinlikle ve istisnasız Sayın Erdoğan’ı tercih edeceğiz" sözlerini eleştiren Yeniçağ yazarı Arslan Tekin, "Bir parti, bir başka partinin adrese teslim anayasa değişikliğini kabul edebilir mi?" diye sordu. Tekin yazısında "Bir parti başkanının kendi partisinden intikam alması tarihte görülmemişti. Başımıza taş yağacak!" ifadelerine yer verdi.
Arslan Tekin'in Yeniçağ'da yayımlanan yazısı şöyle:
Balgat Mukîmi, önceki gün TBMM'de, grup toplantısında, R. T. Erdoğan'a seslenip: "Seni başkan yapalım... Getir Anayasa değişikliğini!" çıkışından sonra, MHP'yi tarihe gömecek son çıkışını yaptı, "Erdoğancı" olduğunu ilân etti.
Beyefendi diyor ki: "Bize dava hatırlatması yapıp geçmişimizden koptuğumuzu utanmadan söyleyenler, en başta kendilerinin nerede ve kimlerle yan yana durduğunu, ahlak ve cesaretleri varsa itiraf etmelidirler."
İç muhalefeti kastediyorsa, MHP içinde siyaset yapanların vereceği cevap vardır. Ama biz gazeteci olarak, halkımız adına gördüklerimizi söylüyoruz: Geçmişten kopma çok bariz.
Sadece 1 Kasım 2015 seçimleri beyannamesini açın okuyun... Halka ne söz verilmişti, şimdi neredeler?
Bir parti, bir başka partinin adrese teslim anayasa değişikliğini kabul edebilir mi?
MHP seçim beyannamesinde ne yazıyor:
"Türkiye Cumhuriyeti Devletini kuruluş esaslarından kopararak devleti ve milleti farklı siyasi ve idari yapılanmalara götürecek altyapı oluşturmayı hedef alan, başta Başkanlık olmak üzere yarı başkanlık ve benzeri sistemleri uygun bulmuyoruz. / Anayasa ihtiyacını toplumsal gereklilikler yerine devleti ve milleti parçalanmaya götürecek bir sistem değişikliğine endeksleyen siyasi yaklaşımı reddediyoruz." (s. 72).
İki tarafın, daha yakın zamana kadar birbirine ağıza alınmayacak ağır sözlerini buraya taşımıyoruz. Sadece ve sadece beyannameden örnek veriyoruz.
Bir partinin, "tek adam"ın partisini desteklediği tek adam yönetimindeki ülkelerde görülmüştür. (O ülkelerde bizzat şahit olduk.)
İşte seçim beyannamesi, işte sonraki 180 derece dönüş.
Beyefendi, neden "tek adam rejimi"ne evet diyecekmiş, biliyor musunuz? Okuyalım: "Özellikle anayasa değişikliği kapsamındaki değerlendirme ve tercihlerimizde ve evet kararımızın ağırlık merkezinde yoğunlaşan, sıklaşan, hatta kuşatmayı şiddetlendiren yakın tehditler bütünüyle hâkim ve belirleyicidir."
Yakın tehdit her zaman vardı. Bunun üzerine konuşmaya değmez! Yetersiz ikna çabası Beyefendi'ninki...
Pazarlık Yapmamış!
Beyefendi, "Pazarlık, arka kapı siyaseti, al-ver anlaşması, siyasi menfaat beklentisi bize yabancı ve uzaktır. Tersini iddia edenler ahlaksızlığın sembolü, yalan ve riyanın çukurudur." diyor.
Pazarlık etmeye gerek yok. Ârif olan anlar! Mahkemelere kimin söz geçirdiğini herkes biliyor. MHP'de olağanüstü kongre olmuş, tüzük değişmiş, ardından genel başkan değişecek... Bütün kararlar askıya alınıyor!
Beyefendi anayasa değişikliğini heyecanla karşılıyor: "Demokrasi karşıtı cephe ne yaparsa yapsın, millet anayasa değişikliğine damgasını vuracaktır. / Millet ve memleket için son derece faydalı ve olumlu olan değişiklik teklifinin milli iradeyle tescili, ümit ediyorum ki, ülkenin önünü açacaktır."
Anayasa değişikliğinin ne getirip ne götüreceği çok tartışıldığı için ayrıntıya girmiyoruz. Sadece herkesin hem-fikir olduğu şunu söylüyoruz:... Başkanlık sistemi demek "sert kuvvetler ayrılığı" demektir. (Reisçi Burhan Kuzu, bir anayasa prof'u olarak aynen böyle yazmıştır.)
Anayasa değişikliği ise, "kuvvetler birliği"ni getiriyor. Yani yasama, yürütme ve yargı tek elde toplanıyor. "Denetleme-kontrol" yok. "Başkan=Cumhurbaşkanı" hakikaten tek adam. Çıtayı öyle yükseltmişler ki, hesap sorulabilecek sayıya ulaşılamıyor. Aksini savunmak insan aklıyla alay etmektir.
Beyefendi, "11 Ekim 2016'dan bu tarafa sadece bize vuruyorlar, bizi çekiştirip bizi eleştiriyorlar." diyor. (R. T. Erdoğan'a başkanlık kapısını araladığı gün... Gruptaki konuşmasını kastediylor.) Sonra cümleyi kuruyor:
"CHP, HDP, FETÖ, PKK, DHKP-C, ÖDP, EMEP, Türkiye Komünist Partisi, eli kanlı aydınlıkçılar, sözcüler, fitne çağcılar, Cumhuriyetten geçinen fesat yuvaları, kendilerine milliyetçi diyen dar ve güdük bir grup ağız birliği etmişçesine MHP'ye bindiriyor, MHP'ye saldırıyor."
Beyefendi'nin saydığı o partiler ve örgütler, "Seni başkan yapacağız." mealindeki sözünüzden önce de MHP'ye karşıydılar. Zaten ayrı partiler, ayrı örgütler... Niye MHP'yi desteklesinler ki...
Asıl mesele... Olağanüstü kongre kararları askıda. Bir tartışmalı Balgat yönetimi var. Bu yönetim MHP adına konuşabilir mi? Kamuoyu yoklamaları, Milliyetçi Hareketçilerin yüzde 85-90'ının Balgat yönetimine karşı olduğunu, dolayısıyla "hayırcı" olduğunu gösteriyor. Yıkıcı/bölücülerin hayır mı, evet mi dedikleri, Milliyetçi Hareketçileri hiç ilgilendirmez.
Beyefendi, "AKP'nin ve Cumhurbaşkanı'nın nasıl olur da peşine takılıyormuşuz. Kimsenin peşine takıldığımız yoktur, ancak Kandil ve Pensilvanya'nın yoklama kaçaklarının tepesine binip enselerinden tutacağımız günler yakındır." diyor
Bu cümlede bir mantık kurgusu göremiyoruz... Elmalarla armutlar toplanmış!
RTE/AKP'nin peşinde olduğunuzu artık kabul etmelisiniz. Aynı şeyleri söylemek istemiyoruz. Kandil'in de ve Pensilvanya'nın da tepesine hep birlikte binmeliyiz.
Dün Söyledikleri Bugün Söyledikleri
Beyefendi, "Dün söylediklerimizle bugünküleri arasındaki çelişkileri görmüyormuşuz." diye yakınıyor.
Geçmiş sözleri bir tarafa bıraktık, sadece son seçim beyannamesini göz önüne alın... Ayrıca Ak Parti'nin seçim beyannamesindeki, vatandaşlık tarifini de...
Beyefendi, "Anayasa değişikliğine evet diyoruz ya, sıkıntıları, açmazları, ağrı ve sancıları bundandır." buyuruyorlar. Sonra nasıl derler, baklayı ağzındın çıkarıyor:
"Buradan söylüyorum, bu vesileyle herkese açık açık duyuruyorum; eğer Doğu Perinçek ve hayırcı yoldaşlarıyla Recep Tayyip Erdoğan arasında bir tercih hakkımız olursa, kesinlikle ve istinasız Sayın Erdoğan'ı tercih edeceğimizi herkes bilmeli ve kafasına sokmalıdır. / Bunlar çılgına dönüp kudursalar da; millet için evet, devlet için evet, Cumhuriyet için evet, Türklüğün bekası için evet diyeceğiz."
Ne D. Perinçek başkanlığa adaylığını açıkladı, ne de R. T. Erdoğan. Ne bu acelecilik, ne bu telaş ve ne bu şiddet!
Türklüğün bekası için "evet" diyecekmiş Beyefendi... Hem "Erdoğancı" olacak, hem "Türkçü"... İkisi yan yana gelemez ki...
Beyefendi, kastedileni başkan yapmak için kendi partisini bir başka partide eritmeyi bile göz almış. Nuri Pakdil'in, Kadir Mısıroğlu'nun kastedilenin idolü olduğunu bilmemesi mümkün değil. Nuri Pakdil'in bir yemini var... Girip okuyunuz. İçinde "Firavun" geçen bir yemin. Firanvun'la kimin kastedildiği belli. Bu yemini, başkan yapılmak istenen çok sevdiği için, Nuri Pakdil her platformda tekrarlıyor.
Ya Kadir Mısıroğlu'na ne demeli! Mehmet Âkif'e saydırmasını mı, Yunan işgalini hürriyet alanı görmesini mi, neyini sıralayalım burada!
Beyefendinin, demagojiyle kimseyi ikna edemeyeceğini bilmesi gerekir.
Ak Parti zihniyetinin Anayasa'nın ilk dört maddesiyle hesabı olmadığını kimse iddia edemez. Her fırsatta ilk dört maddenin değiştirilmesi gerektiğini söylemişler, hatta federasyona kapı açmışlardır.
Beyefendi, "Anayasanın ilk dört maddesi üzerinde kim ya da kimlerin hasmane hesabı varsa önce bizi aşmak, bizim bedenlerimizi berhava etmek durumundadır." diye gürlüyor.
Orta Asya Türklerinin bir sözünü köşemde hatırlatmıştım: "Eşek laydan öttikten sonra" (Eşek çamurdan geçtikten sonra) ... hayrını gör! Siz dövünmeye bile fırsat bulamazsınız!
Bir parti başkanının kendi partisinden intikam alması tarihte görülmemişti.
Başımıza taş yağacak!