Uzmanlara göre ABD ve Rusya arasındaki Ukrayna diplomasinde AB gibi Türkiye'de dışlandı. Ancak Ankara, Ukrayna müzakerelerine ev sahipliği yapmaya talip. Peki bu mümkün mü?ABD ile Rusya dışişleri bakanları bu hafta Ukrayna işgalinin başından beri ilk kez yüz yüze Riyad'ta Ukrayna ve Avrupa ülkelerinin katılımı olmaksızın bir araya geldi. Avrupa ise kendisinin dahil edilmediği bu görüşmeden rahatsız oldu. Avrupa Parlamentosu'ndaki en büyük dört grup ortak bildiri ile "Avrupa'nın ortak değerler ve çıkarlarının savunulmasında artık ABD'ye tamamen güvenemeyeceği" bildirildi.
Ukrayna savaşı ile ilgili diplomasi trafiğinin arttığı bir dönemde Devlet Başkanı Volodimir Zelenskiy'i ağırlayan Türkiye'nin Rusya ile yapılacak barış müzakerelerinde ve yeni güvenlik mimarisinde rol alıp almayacağı da tartışılıyor.
Peki Avrupa'nın kendi savunmasını ve silah sanayisini güçlendirmek için arayış içinde olduğu böyle bir dönemde NATO'nun güneydoğu kanadı olan Türkiye bundan nasıl etkilenir?
"Rusya'nın güçlenmesi Türkiye için risk taşır"
Ankara, Rusya-Ukrayna savaşında hem Rusya hem de Ukrayna ile diplomatik kanalları açık tutarak denge politikası izlemiş; diğer yandan taraflar arasında uzlaşma sağlanmasından yana tavır almıştı. ABD ile Çin arasındaki rekabet, Gazze'deki durum ve Suriye'deki gelişmeler gibi istikrarsızlık kaynağı belirsizliklerin ortasında yer alan Türkiye, Ukrayna'da barış için rol alabileceğini dile getirmişti.
Barış ortamının her halükarda Türkiye için daha iyi olacağını söyleyen emekli Büyükelçi Fatih Ceylan, "En azından kuzey hattımız belli bir istikrara kavuşur" diyor. Ukrayna'da devam eden savaşın hem Avrupa'ya hem de Türkiye'nin Kafkaslar, Balkanlar, Orta Asya gibi diğer tüm yakın coğrafyalarına uzantıları olduğuna işaret eden Ceylan, barışın tesisinin Türkiye'nin çıkarlarıyla uyumlu olacağını, Rusya üzerindeki yaptırımların kaldırılması durumunda bunun Türkiye-Rusya ekonomik ilişkilerine de olumlu yansıyacağını belirtiyor.
Ceylan'a göre sadece Rusya ile değil Ukrayna ile ilişkiler de barış ortamında daha gelişebilir. Ukrayna'nın yeniden inşasında Ukrayna'nın altyapısı ile üstyapısının ihya edilmesi sürecinde başta müteahhitlik alanında olmak üzere yatırımlar yapılabileceğini aktaran Ceylan, önemli bir aşamaya ulaşan savunma sanayi ilişkilerinin de daha artacağını öngörüyor.
Bununla birlikte Ceylan'ın barış için işaret ettiği iki önemli husus bulunuyor. Türkiye'nin eski NATO Daimi Temsilcisi olan Ceylan, sağlanacak bir barışın "sürdürülebilir" olması gerektiğini ve "koşullarının" çok önemli olduğunu vurguluyor.
Ceylan, Rusya'nın güçlenerek çıkacağı bir barışın Türkiye için risklerine değinerek şöyle konuşuyor:
"Rusya güçlü olduğu her dönemde, Osmanlı İmparatorluğu zamanında Osmanlı İmparatorluğu'na karşı, Türkiye Cumhuriyeti zamanında Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı tehdit kullanmaktan hatta topraklarını genişletmekten vazgeçmeyen bir ülke. Yani Ukrayna Savaşı'ndan daha güçlenmiş halde çıkan bir Rusya acaba Türkiye ile ilişkilerinde yine üst perdeden mi çalar?"
Türkiye müzakerelerin ev sahibi olabilir mi?
Türkiye barış masasının hemen kurulmasından yana bir tavır sergilerken müzakerelerde yer almak istediğini ve hatta müzakerelere ev sahipliği yapabileceğini pek çok kereler belirtmişti.
Ukrayna Devlet Başkanı Volodimir Zelenski'yi dün Ankara'da ağırlayan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan bunu bir kez daha dile getirdi. Müzakere sürecinin kalıcı bir barışla sonuçlandırılması için her türlü desteği vereceklerini belirten Erdoğan, "Rusya ile Ukrayna ve Amerika arasında önümüzdeki dönemde gerçekleştirilmesi muhtemel görüşmeler için ülkemiz ideal bir ev sahibi olacaktır" dedi. Erdoğan, Türkiye'nin her iki tarafça "güvenilir arabulucu" olarak görüldüğünü kaydetti.
İstanbul Medeniyet Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Helin Sarı Ertem, Türkiye'nin orta ölçekli ve yükselmekte olan bölgesel bir güç olarak arabuluculuk gibi bazı diplomasi kanallarında daha başarılı ve akla gelen ilk ülke olmak isteyeceğini belirtiyor ve daha önce Ukrayna ile ilgili kolaylaştırıcı çabalarının sekteye uğradığını hatırlatıyor.
Barış görüşmelerinden bahsetmek için henüz erken olduğunu ancak ABD ile Rusya'nın yan yana gelmesinin bile tüm dünyada bir heyecan dalgası yarattığını belirten Ertem, Riyad'taki buluşma ve sonrası için ise şunları söylüyor:
"Türkiye de tıpkı AB ülkeleri gibi son Suudi Arabistan'daki zirveden dışlanmış hissetti. Bunun altını çizmek lazım. Bu kadar çok emek verdiği mevzuda ilk akla gelen aktörlerden olmadı. Ama Avrupa da olmadı. Bundan sonra Türkiye'ye rol düşer mi? ABD de bunu isteyebilir, Türkiye de bu rolü seve seve oynayabilir."
Ankara, Ukrayna savaşının çıkmasının ardından tahıl koridorunun işlemesine yönelik anlaşmada yapıcı bir rol üstlenmişti.
Antalya ve İstanbul'da savaşın ilk döneminde Türkiye'nin uzlaşı çabalarının olduğunu hatırlatan Büyükelçi Ceylan, ABD ile Rusya arasında başlayan görüşmelerin henüz erken bir dönemde olduğunu ve öncelikle ateşkes sağlanması gerektiğini söylüyor.
Avrupa'nın son görüşmelerin dışında tutulmasının kıtayı zor duruma soktuğunu, buna Türkiye'nin de dahil olduğunu aktaran Ceylan, "Önüne nasıl bir menü konulacağını, neyi üstleneceğini, hangi taahhütlerin yapılacağını bilmeden, peşinen bir destek beyan edebilir misiniz? Böyle bir şey mümkün değil. Türkiye dahil herkes bence güç durumda" diyor.
Ceylan'ın dikkat çektiği bir önemli nokta iseABD ile Avrupa arasında gerek güvenlik gerek ekonomik ve ticari ilişkiler alanlarında ortaya çıkabilecek bir cepheleşmenin Türkiye'yi de etkileme riski. "Ben aradan sıyrılırım gibi bir düşünce varsa bana göre bu bir ham hayaldir" diyen Ceylan şöyle konuşuyor:
"Çünkü böylesine bir çekişmede Avrupa ekonomilerinin daralması halinde bunun Türkiye'nin ticaretine olumsuz etkileri olmayacağını öne sürmek mümkün değil. Bu durum Türkiye'yi doğrudan etkiler."
Ukrayna'ya güvenlik garantilerine Türkiye de dahil olur mu?
Zelenskiy, Erdoğan ile Ankara'daki basın toplantısında sağlanacak bir barışta Ukrayna'ya yeterli güvenlik garantilerinin sağlanmasının önemine işaret etti. Ankara'dan ayrılmadan önce bir grup gazeteciye demecinde de Zelenskiy bu talebini tekrarlayarak "Eğer NATO olmayacaksa hangi garantilerden söz edeceğiz? Güçlü ordulara sahip güçlü ülkelerin, Türkiye de dahil, güvenlik garantilerini de Sayın Cumhurbaşkanı Erdoğan ile konuştuk" dedi.
Büyükelçi Ceylan bu güvenlik garantilerini kimlerin vereceği, bu ülkelerin nasıl belirleneceği gibi bazı parametrelerin bu aşamada net olmadığını söylüyor:
"Ben birlik gönderiyorum demekle olmaz bu iş. Bunun ya içinde Avrupa'nın ve Türkiye'nin de yer alacağı çoklu müzakerelerle belirlenmesi lazım. Ya da konunun BM Güvenlik Konseyi'ne gönderilmesi lazım."
Bu durumda Türkiye'ye de bir rol düşebileceğini belirten Ceylan, ancak şu anda ortada çok fazla belirsizlik olduğunu ve sürecin olgunlaşmasının beklenmesi gerektiğini ifade ediyor.
Peki Ukrayna'ya verilmesi gündeme getirilen bu güvenlik garantilerine Türkiye de dahil olur mu?
Doç. Dr. Ertem "sarkaç ülke" olarak denge politikası yürüten Türkiye'nin tıpkı Avrupa ülkeleri gibi barış gücü benzeri bir role "Trump tarafından itilebileceğini ya da böyle bir teklifle karşılaşabileceğini" söyleyerek Ankara'nın bu rol için belki AB ülkelerinden daha istekli de olabileceğini belirtiyor:
"Sarkaç devletlerin 'niş' alanları vardır. Bunlar sizin yetenek kazandığınız alanlarınızdır. Orta ölçekliyseniz ve her alanda çok iyi olamıyorsanız bazı alanlarda çok iyi olmak istersiniz. Arabuluculuk ve kolaylaştırıcılık gibi barışı koruma misyonunda da Türkiye olarak akla gelen bir ülke olmak isteyebilirsiniz. Bu açıdan bakıldığında Türkiye bu rolü oynamak isteyecektir."
Karadeniz ve Montrö Sözleşmesi'nin önemi ne?
Erdoğan barış görüşmeleri öncesinde Karadeniz'de seyrüsefer güvenliği konusunda yeni bir düzenleme yapılmasının süreç için önemli bir güven artırıcı önlem unsuru olacağını da kaydetti. Uzmanlara göre Avrupa üstündeki ABD korumasının kalkmasıyla Karadeniz'in önemi daha artmış durumda.
Büyükelçi Ceylan, Rusya'nın barış görüşmeleri sonrasında Ukrayna'da elde ettiği toprakları elinde tutması durumunda Karadeniz'de fiili olan durumun hukuki bir temele oturmuş olacağına işaret ederek o zaman Karadeniz'deki seyrüsefer güvenliğinin yeniden düşünülmesi gerektiğini belirtiyor.
Karadeniz güvenliği bağlamında Türkiye'nin elindeki en büyük kozun Montrö Sözleşmesi olduğunu vurgulayan Ceylan'a göre ortaya çıkabilecek bir barış çerçevesi veya anlaşması Karadeniz bağlamında da önem taşıyacak ve bu nedenle güvenlik garantileri verecek ülkeler arasında Türkiye'nin de yer alması Karadeniz boyutu düşünüldüğünde kaçınılmaz hale gelebilir.
Ukrayna'daki çatışmada Türkiye'nin Montrö Sözleşmesi'ni uygulayarak Karadeniz'de deniz hareketlerini kısıtlaması NATO'ya olan bağlılığının göstergesi olarak yorumlanmıştı.
Ertem de Türkiye'nin Montrö Sözleşmesi'ne sadık kalması ve uygulamasının savaş döneminde çok kritik olduğunu söyleyerek bundan sonra eğer çok hızlı bir barış sürecinden bahsedilecekse Karadeniz'in güvenliğinin özellikle ticaret gemilerinin geçişi açısından çok önemli olacağını belirtiyor.
Savaş zamanında Ukrayna ve Rusya kıyılarına yakın bölgelerde Karadeniz'e döşenmiş mayınların Türkiye'nin çok önem verdiği ticaret gemilerinin geçişinde tehlike yarattığını, Romanya Bulgaristan ve Türkiye arasında mayınların temizlenmesi ve mayın güvenliği konusunda mutabakat imzalandığını hatırlatan Ertem, şöyle konuşuyor:
"Dünden beri özellikle Ukrayna'nın içinde barışın garantilenmesini gündemde görüyoruz ama bu sadece Ukrayna toprakları içerisindeki barışın güvence altına alınması olarak düşünülmemeli. Karadeniz'deki barışın da güvence altına alınmasını gerekir. Bence Türkiye'nin dikkat çektiği nokta bu."
DW Türkçe'ye engelsiz nasıl ulaşabilirim?