Uzun dönem Merkez Bankası'nın çeşitli kademelerinde görev alan Hürriyet yazarı Uğur Gürses, Merkez Bankası'nın gecelik faizde 0,75'lik artırıma gitmesine ilişkin olarak, "Merkez yeniden ‘karmakarışık’ bir yola girdi. Bunun anlamı, ekonomik birimlere ve piyasalara ‘durumun geçici olduğu’ telkininden başka bir şey değil. Oysa enflasyon gelişmeleri öyle demiyor" dedi. "Önümüzdeki en az birkaç aylık dönemde kısa vadeli faizlerin nerede olacağının bilinmediği bir duruş, bizatihi dalgalanmaya zemin oluşturuyor" diyen Gürses, "Bunun adı merkez bankacılığı değil. Gecelik faizleri artırma kararının geçici kalacağı izlenimi vermesi açıklanabilir değil. Enflasyonun artışı kesin, ama faizin değil" görüşünü dile getirdi.
Gürses'in "Faiz artışı geçici likiditeye ‘OHAL’ kalıcı" başlığıyla yayımlanan (25 Ocak 2017) yazısı şöyle:
Geçen yıl ‘sadeleşme’ ambalajı ile faiz indiren Merkez Bankası, dünkü kararı ile buna son verdi.
Ama yeniden ‘karmakarışık’ bir yola, yine o eski duruşa döndü: Politika faizi olarak adlandırılan 1 haftalık repo faizini yüzde 8’de tutup değiştirmeden, gecelik faizi 0.75 puan artırıp yüzde 9.25’e çıkararak yeniden faiz koridorunu genişletti. Bunun anlamı, ekonomik birimlere ve piyasalara ‘durumun geçici olduğu’ telkininden başka bir şey değil. Oysa enflasyon gelişmeleri öyle demiyor. Çok açık ki; yeniden yüzde 8’le para vermeye geri dönme hayalini ön planda tutan bir para politikası duruşu bu. Döviz kurunu da dizginleyecek bir açısı olan duruş değil.
Peki enflasyon yükselecekse ki çift haneye doğru gidiyor; önümüzdeki en az 6-9 ay boyunca yüzde 8’le para verecek bir tablo mu olacak? Hayır. Halihazırda ‘en iskontolu beyanlarla’ bir anket olan Merkez Bankası’nın Beklenti Anketi’nde yıl sonu için yüzde 8.48’lik enflasyon beklentisi kayıtlarda olan bir ülkede; Merkez Bankası, yüzde 8’lik repo kanalını hazır tuttuğu mesajını kalın harflerle veriyor.
Bir başka nokta da, bankanın son dönemde sanki bir politika aracı imiş gibi kullandığı saat 16’dan sonra açılan ‘geç likidite penceresinin’ faizini de yüzde 10’dan yüzde 11’e çıkarması idi. Bu da, açıklama metninde ‘ihtiyaç duyulması halinde ilave parasal sıkılaştırma yapılabilecektir’ diye açıklanan yer. Mevcut durumda ilave sıkılaştırma ancak ve ancak, bankalara gecelik vadede diğer pencerelerden hiç para vermeden, saat 16’ya kadar bekleterek ‘geç likidite penceresinden’ para vermekle olabilecek. Merkez Bankası’nın yönetimi, likiditeye OHAL’i kalıcı hale getirip, hala bu pencereyi kullanmakta ısrarlı olduğunu kayda geçirmiş.
Ekonominin, bankaların ihtiyacı olan likiditenin yüzde 30-40’ını saat 16’ya kadar vermeden tutmak, bir nevi ‘likiditeyi gözaltında tutmak’ demek. Ama bunu böyle kullanmanın zararı sonradan görülecek.
Bundan sonra olası senaryo şöyle; banka, yine haftalık repo açmadan ama bu defa piyasanın ihtiyacı olan likiditenin tamamını gecelik vadede yüzde 9.25’le verecek görünüyor. Son hafta, bankalara verdiği likiditenin ortalama faizi yüzde 9-9.15 arasında idi. Şimdi bunu yüzde 9.25’e getirip tutacak görünüyor. Böylece ortalama fonlama faizini pek değiştirmeden devam edecek. Ama hâlâ kur hareketi devam ederse bankaları geç likidite penceresine iterek, eskisi gibi ihtiyacın yüzde 20-40 arası oranda bir miktarını, faizini yüzde 11’e çektiği bu pencereden vererek, ortalama fonlama maliyetini yüzde 10’a yaklaştıracak.
Yine döndük geldik Erdem Başçı dönemi duruşuna, ‘kaşı gözü oynayan’ bir para politikası duruşuna; Siyasetçilere, “faizi değiştirmedik; ortalama fonlama faizi değişmedi, dalgayı atlatınca da yüzde 8’e geri döneceğiz” denilecek. Piyasalara da, “bakın gecelik faizi yükselttik, kur hareketlenirse geç likidite penceresine düşürürüm sizi” diyecek. Önümüzdeki en az birkaç aylık dönemde kısa vadeli faizlerin nerede olacağının bilinmediği bir duruş, bizatihi dalgalanmaya zemin oluşturuyor. Bunun adı merkez bankacılığı değil.
İşin tuhaf tarafı, Merkez Bankası dünkü aldığı kararları anlattığı açıklamada, “Döviz kuru gelişmelerinin gecikmeli etkisi ve işlenmemiş gıda fiyatlarındaki oynaklık nedeniyle kısa vadede enflasyondaki belirgin yükselişin devam edebileceği öngörülmektedir” derken, aldığı gecelik faizleri artırma kararının geçici kalacağı izlenimi vermesi açıklanabilir değil. Enflasyonun artışı kesin, ama faizin değil.
Eylül sonrası dönemde kur artışının yüzde 30’a yaklaştığı tabloda, enflasyona yansımanın 4-4.5 puanı bulacağı bilinirken, buna ‘arızi bir durum’ muamelesi sadece işleri kötüleştirmekten başka bir işe yaramayacak.