Uykusuzluk, stres, astım, gibi rahatsızlıkların tedavisinde alternatif yöntem olan 'tuz odaları' Türkiye'de de yaygınlaşıyor.
Yurt dışında astım, bronşit, egzama, sedef, kronik kulak burun boğaz
hastalıkları ile uykusuzluk ve stres gibi sorunların tedavisinde
alternatif yöntem olarak kullanıldığı bilinen "tuz odaları", Türkiye’de
de yaygınlaşıyor.
Çankırı, Almanya ve Pakistan’dan getirttiği tuzlarla kapladığı 25
metrekarelik odada müşterilerine hizmet vermeye hazırlanan Kocaelili
girişimci Nail Baki, "tuz odası" tedavi yönteminin, 19. yüzyıldan beri
özellikle Avrupa’da bilindiğini söyledi.
Baki, yöntemin temelinde, bir tuz madenindekine benzer koşulların
oluşturulmasının ve bu ortamda yapılan tedavinin yattığını belirtti.
Polonyalı bir sanayi terapistinin 19. yüzyılın ortalarında tuz
madenlerinde çalışan işçilerin akciğer hastalıklarına
yakalanmadıklarını keşfettiğini, bunun üzerine Krakow yakınlarında
açtığı "tuz kliniği"nin halen faaliyette olduğunu ifade eden Baki,
İkinci Dünya Savaşı’nda sığınak olarak birkaç ay boyunca bir tuz
madenini kullananların bazılarının astım şikayetlerinin geçtiğini fark
ettiğinin bildirdi.
Negatif kalsiyum (Ca) ve magnezyum (Mg) iyonlarının insan sağlığına
olumlu etkilerinden dolayı Almanya, İsviçre, Macaristan, Bulgaristan ve
Yugoslavya’da karstik mağaraların tedavi amaçlı tesisler olarak
kullanıldığını belirten Nail Baki, "Tuzun tedavi edici etkisi, çeşitli
biyokimyasal, mikrobiyolojik ve bağışıklığa ilişkin çalışmalarda
kanıtlanmıştır. Tuz tedavisi, hastaların çoğunun 6 aydan 5 yıla kadar
rahatsızlıklarının hafiflemesini sağlamıştır" dedi.
Baki, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Şu anda tuz odaları Avrupa’nın pek çok ülkesinde ve dünyada hızla
yayılmaktadır. Odanın tavanı, zemini ve duvarları doğal tuzlarla
kaplanarak mağara ortamı yaratılır, bunun insanlar üzerinde rahatlatıcı
bir etkisi söz konusudur. Odayı kaplayan tuz kalıbı atmosferdeki neme
karşı bir tampon görevi görür ve ortamın aseptik özelliğinin
korunmasına yardımcı olur. Ayrıca, havadaki nemden dolayı duvarlardaki
tuz kaplamaları, mikroskopla dahi görülemeyecek küçüklükte sprey
zerrecikleri üretir ki bunların da insan vücuduna olumlu etkileri
vardır."
Çok sayıda hastalık için tavsiye ediliyor
Tuz odasında yüzde 40-50 oranında nem olduğunu, sıcaklığın 20-24 derece
arasında tutulduğunu ifade eden Nail Baki, 20-40 dakika arasındaki otuz
terapi seansının başlangıçta 5 gün üst üste, daha sonra da mümkünse
ayda bir kez yapılmasının tavsiye edildiğini bildirdi.
Tuz terapisinin sık görülen viral enfeksiyonlarda, öksürük ve soğuk
algınlığında, astım, bronşit, kronik kulak burun boğaz hastalarında,
alerji kaynaklı cilt sorunları, alerjik soğuk algınlığında, egzama ve
deri iltihabı, sedef hatalığında, uykusuzluk ve stres gibi sorunların
tedavisinde tavsiye edildiğini kaydeden Baki, 40 dakikalık bir seans
boyunca insanın aldığı tuz miktarının bir çorbada bulunan tuzun 10’da
1’i kadar olduğunun altını çizdi.
Tuz odasının Türkiye’de halen bir otelde bulunduğunu belirten Baki, şunları söyledi:
"Tuz odaları dünyada hızla yangınlaşıyor. Almanya, İngiltere,
Finlandiya, Norveç ve Polonya’da otellerde, hastanelerde, kreşlerde ve
bağımsız alanlarda 200 civarında tuz odası olduğu biliniyor. Türkiye’de
ise bu yöntem bir otelde kullanılıyor. Kapsam ve içerik bakımından
bağımsız ilk tuz odasını biz inşa ettik. ’Kafe Tuz Odası" adı altında
açtığımız kafeteryanın 25 metrekarelik kapalı bir odasının duvarlar,
tavan ve zeminini Çankırı, Almanya ve Pakistan’dan getirttiğimiz kaya
tuzları ile kapladık. Seans sırasında odaya Almanya’dan getirttiğimiz
özel tuzu püskürtüyoruz.
Türkiye’de çok sayıda astım hastası, üst solunum yolu şikayeti olan
kişi var. Tuz odası terapisi hem bu hastalıklara hem de sigara
içenlerin yaşadığı akciğer ve solunum yolu rahatsızlıklarına iyi
geliyor. Bronşları açıyor, solunum yolunun temizlenmesine yardımcı
oluyor. Güçlü bir balgam söktürücü etkisi var. İsteklilere 25 Eylül
Cuma günü yapacağımız açılışın ardından hizmet vermeye başlayacağız. "
Tuz odasına günlük elbiselerle ayakkabısız ve parfüm kullanılmadan
girildiğini, terapi sırasında elbiselere tuz birikmesini ve
elbiselerden toz çıkmasını önlemek için tek kullanımlık koruyucu
önlükler, ayaklara galoş giyildiğini bildiren Baki, terapi süresince
çalan su sesini andıran müzik ve loş ortamın kişinin rahatlamasına
yardımcı olduğunu savundu. Tuz odasının yanı sıra Himalaya Dağları ve
Türkiye’deki tuz mağaralarından çıkarılan kaya tuzlarının içi oyularak
gece lambası yapılabildiğini, lambanın yanmasıyla tuzdan yayılan
iyonların rahat uyku uyumada yardımcı olduğunu belirten Baki, Kafe Tuz
Odası’nda bu lambaları da satışa sunacaklarını söyledi. Baki, ateşli
enfeksiyonlar, kanserli, tüberküloz geçirmiş veya geçirmekte olan
hastalar, kalp yetmezliği ve yüksek tansiyonu bulunanların "tuz
odaları"na girmesinin sakıncalı olabileceğini kaydetti.
"Alternatif yöntemleri bilimsel kabul etmiyoruz''
Kocaeli Üniversitesi (KOÜ) Tıp Fakültesi Göğüs Hastalıkları Anabilim
Dalı Başkanı Prof. Dr. Füsun Yıldız ise "tuz odaları"nın yurt dışında
akupunktur gibi alternatif tıp yöntemlerinden biri olarak
kullanıldığını, ancak belirtilen hastalıkların tedavisinde etkili olup
olmadığına dair literatür araştırması yapmadığını ifade etti.
Bilimsel yöntemler varken bu tür yöntemleri kullanmalarının söz konusu
olmadığını belirten Prof. Dr. Yıldız, şöyle devam etti: "Bu yöntem,
Türkiye’de uygulanan, tıp fakültelerinde öğrencilere anlatılan bir
yöntem değil. Mağara tedavisinden söz ediliyor. Damlataş Mağarası’na
giden bazı hastalar kendilerini daha iyi hissettiğini
söyleyebiliyorlar. Olayın psikolojik yönü, etkisi olabilir. Ancak
astımın bilimsel tedavisi ilaçla hekim kontrolünde yapılandır. Bizim
bildiğimiz, kabul ettiğimiz de budur. Akupunktur, manyetik rezonans
gibi alternatif yöntemleri bilimsel kabul etmiyoruz. Tuz odasıyla
ilgili herhangi bir araştırmam olmadı, ancak bildiğim kadarıyla
literatürde de yeri yok."
Prof. Dr. Yıldız, tuz odasının açılışına davet edildiğini, odanın
yapısını merak ettiğini, belirtilen tedavi yöntemleri konusunda
araştırma yapabileceklerini söyledi.