Ekonomi

TÜSAİD: ABD ile ekonomik ilişkileri askeri boyuttan çıkaralım

TÜSİAD ve ABD Ticaret Odası “Yeni Dönemde Türk-Amerikan Ekonomik İlişkileri: Daha Güçlü Bir Stratejik Ortaklık İçin Analiz ve Öneriler” başlıklı raporu basına açıkladı.

12 Nisan 2012 23:07

 

TÜSİAD ve ABD Ticaret Odası, Washington merkezli Sidar Global Advisors tarafından hazırlanan “Yeni Dönemde Türk-Amerikan Ekonomik İlişkileri: Daha Güçlü Bir Stratejik Ortaklık İçin Analiz ve Öneriler” başlıklı bir raporu basına açıkladı. Açılış konuşmasını TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner'in yaptığı toplantıda, "En üst düzeyde dile getirilen bütün siyasi söylemlere rağmen Türk-Amerikan ticari ve yatırım ilişkileri son 10 yılda gerilediği belirtildi, nedenler ve çözümler konuşuldu. Raporda, ABD-Türkiye ekonomik ilişkilerinin askeri/güvenlik ekseninden farklı sektorler iceren çok boyutlu stratejik bir eksene kaydırılabilmesi için yeni bir yasal ve kurumsal çerçeve önerildi. 
 
TÜSİAD Başkanı Ümit Boyner'in yaptığı açılış konuşması şöyle: 
 
TÜSİAD ve ABD Ticaret Odası (US Chamber of Commerce - USCC) işbirliği ile düzenlenen “Yeni Dönemde Türk-Amerikan İlişkileri” isimli bu etkinlikte sizlerle birlikte olmaktan büyük mutluluk duyuyoruz. Etkinliğimizin gerçekleşmesindeki katkılarından ötürü, ana sponsorumuz Ford Otosan ile etkinlik sponsorlarımız Bankpozitif, Cargill ve Tepe Prefabrik A.Ş.’ye çok teşekkür ederiz.
 
Bugün burada, TÜSİAD ve ABD Ticaret Odası koordinasyonunda, Washington merkezli Sidar Global Advisors tarafından hazırlanan “Yeni Dönemde Türk-Amerikan Ekonomik İlişkileri: Daha Güçlü Bir Stratejik Ortaklık İçin Analiz ve Öneriler” isimli raporun tanıtımı için biraradayız. Rapor, Türkiye-ABD ekonomik ilişkilerinde yaşanan ivme kaybına ilişkin genel mahiyette bir tahlil sunmayı ve ilişkilerin stratejik/model ortaklık düzeyine yükseltilebilmesi için pratikte uygulanabilir bir dizi öneri geliştirmeyi amaçlıyor.
 
ABD – Türkiye iktisadi ilişkilerine ilişkin verileri tekrar etmek istemiyorum ancak çalışmayı 3 ana başlıkta özetleyebiliriz:
 
► Birincisi Ticaret ve yatırımlar konusunda iki taraftaki piyasa ve mevzuattan kaynaklanan engeller ve fırsatlar gözden geçiriliyor;
 
► İkincisi ABD-Türkiye ekonomik ilişkilerinin askeri/güvenlik ekseninden farkli sektorler iceren çok boyutlu stratejik bir eksene kaydırılabilmesi için yeni bir yasal ve kurumsal çerçeve öneriliyor; ve 
 
► Son olarak da G20’nin ve paralelindeki B20 platformunun nasıl aktif bir Türk-Amerikan işbirliği forumuna dönüştürülebileceği tartışılıyor.
 
Raporun ABD tanıtımı, 14 Mart 2012 tarihinde, ABD Ticaret Bakanı Yardımcısı Michael Camuñez’in katılımıyla Washington D.C.’de düzenlenen bir toplantı ile gerçekleştirilmiştir.
 
ABD, TÜSİAD olarak yakından takip ettiğimiz ve aktif olarak varlık gösterdiğimiz öncelikli ülkelerden birisidir. 1998 yılından bu yana ABD çapında faaliyet gösteren Washington D.C. Temsilciliğimiz, Brookings Enstitüsü ile 2007 yılından bu yana devam eden verimli işbirliğimiz, German Marshall Fund ile 2009 yılından bu yana yürüttüğümüz ortak program gibi çeşitli platformlar aracılığı ile TÜSİAD, Türkiye-ABD ilişkilerinde çok boyutlu çalışmalar yapmaktadır. 
 
Bunların yanı sıra, 2010 yılında, stratejik iş geliştirme birimimiz TÜSİAD International bünyesinde ABD Çalışma Grubu kurulmuştur. Başkanlığı Adnan Nas tarafından yürütülen grubun amacı, Türkiye ve ABD arasındaki ticaret ve yatırım ilişkilerini geliştirmek, iki ülkenin özel sektörleri ve devlet organları arasında daha yüksek seviyeli bir ortaklık tesis etmek ve bu yönde somut faaliyetler gerçekleştirmektir.  
 
Bu kapsamda, Türkiye’deki ABD Ticaret Müsteşarlığı işbirliğinde, ABD ve Türk firmaları arasında kurulacak ortaklıklarda finansman kaynakları, enerji verimliliği ve yenilebilir enerji gibi alanlarda 2010 ve 2011 yıllarında İstanbul’da son derece verimli geçen ortak seminerler gerçekleştirilmiştir. Ekim 2011’de ise ABD Ticaret Odası ile ticaret, yatırım, yeni teknolojiler gibi alanlarda ikili işbirliğini geliştirmek amacıyla bir Mutabakat Zaptı imzalanmıştır.
 
Bugün burada tanıtımı yapılan rapor, ABD Ticaret Odası ile yürütülen işbirliğinin en somut çıktılarından ilkini oluşturuyor. Bu çalışmanın, Türk ve Amerikalı iş dünyası temsilcileri için bir rehber niteliği taşıyacağına ve yenilikçi bir tartışma ortamı yaratacağına inanıyoruz.
İlişkilerimizin geliştirilmesinde dört ana yöntemi öncelikli ve ön açıcı bulduğumuzu sizlerle paylaşmak istiyorum. Birincisi, ikili ilişkilerde başarılı sonuçlar vermeyen eski yöntemleri bir kenara bırakarak yaratıcı stratejiler benimsemeliyiz. İkincisi hükümetler arasında uyumlu ihracat politikalarının uygulanması için çalışmalıyız. Üçüncüsü, 3. ülke piyasalarına ortak yatırımların özendirilmesinin gerekli olduğunu düşünüyoruz. Dördüncüsü, enerji/inşaat/sağlık gibi sektörlerde finansman imkanlarının yaratılmasının ABD ve Türkiye arasındaki ilişkilerin geliştirilmesinde hayati nitelik taşıdığını düşünüyoruz.
 
Nitekim, rapor tanıtımının ardından önemli firmalardan değerli konuşmacıların katılımıyla bölgesel boyutun, 3. ülkelerdeki ortak yatırım potansiyelinin ve Türkiye’nin bu anlamda öneminin ele alınacağı oturumun, ikili ilişkilerde ivme yaratacak en önemli sac ayaklarından birini oluşturduğuna inanmaktayız.
 
Öte yandan, yayınlanan raporun ve bugün gerçekleşen etkinliğimizin Türk ve Amerikan hükümetleri arasında 2010 yılında çizilen “Ekonomik ve Ticari İşbirliği için Stratejik Çerçeve” kapsamında özel sektörün katılımıyla kurulan “ABD-Türk İş Konseyi” çalışmalarına da katkıda bulunmasını temenni ediyoruz. 
 
Değerli Konuklar, 
 
Türkiye’nin dünya ekonomik ortamındaki en önemli ekonomik partneri AB olmaya devam ediyor. Türkiye müstakbel bir AB üyesi. AB ile gümrük birliğimiz ve giderek derinleşen bir mevzuat uyum sürecimiz var. Diğer yandan, AB ve ABD küresel düzende birbirlerinin en önemli ekonomik partnerleridir. İki taraf arasındaki Transatlantik ilişkiler ticaret, hizmetler, yatırımlar ve teknoloji boyutlarında dünya ekonomisinin temel direği olmaya devam ediyor. Ufukta ise, AB ile ABD arasında bir serbest ticaret anlaşması müzakere dönemi var. Türkiye’nin AB hedefini her zaman siyasal olarak destekleyen ABD’nin,  artık ekonomik açıdan da Türkiye’yi bir aday AB üyesi olarak, bu Transatlantik çerçevenin içinde görmeye başlamasının da zamanının geldiğini düşünüyoruz. Buna bir örnek vermek gerekirse, sadece gümrük birliği temelinde, ABD ile Türkiye arasındaki dış ticaret rejiminin, gümrük tarifeleri ve kuralları ile, ABD ile AB arasındaki mevcut ticaret rejimi ile aynı olması gerektiğini düşündüğümüzün altını çizmek isterim.
 
Bugün TÜSİAD-ABD Ticaret Odası işbirliğinde düzenlenen bu etkinliğin, ABD ve Türkiye arasındaki ekonomik ilişkilerin ikili, bölgesel ve global boyutuyla ele alınması açısından önemli bir fırsat yaratacağını düşünüyor, ilişkilerin yeniden yapılanmasında katkı sağlamasını umut ediyoruz.
 
 

'Siyasi söylemlere rağmen Türk-Amerikan ekonomik ilişkiler son 10 yılda geriledi' 

 
 
“Yeni Dönemde Türk-Amerikan Ekonomik İlişkileri: Daha Güçlü Bir Stratejik Ortaklık İçin Analiz ve Öneriler” adlı raporun amacı "Türkiye-ABD ekonomik ilişkilerinde yaşanan ivme kaybına ilişkin genel mahiyette bir tahlil sunmak ve ilişkilerin stratejik/model ortaklık düzeyine yükseltilebilmesi için pratikte uygulanabilir bir dizi öneri geliştirmek. USCC (U.S. Chamber of Commerce - ABD Ticaret Odası)  ve TÜSİAD sponsorluğunda Washington merkezli Sidar Global Advisors tarafından hazırlanan çalışmanın özeti şöyle: 
 
• Ticaret ve yatırımlar konusunda iki taraftaki piyasa ve mevzuattan kaynaklanan engel ve fırsatlar gözden geçirilmekte, 
 
• ABD-Türkiye ekonomik ilişkilerinin askeri/güvenlik ekseninden çok boyutlu stratejik bir eksene kaydırılabilmesi için yeni bir yasal ve kurumsal çerçeve önerilmekte, 
 
• G20-B20plaformunun nasıl aktif bir Türk-Amerikan işbirliği forumuna dönüştürülebileceği tartışılmaktadır.
 
Raporun Washington tanıtımı 14 Mart 2012 Çarşamba günü ABD Ticaret Bakanlığı Müsteşarı Michael Camunez ile TÜSİAD Uluslararası Koordinatörü Bahadır Kaleağası’nın katıldığı bir toplantı ile USCC’de yapılmıştır. 
 
Rapor şu tespitlerde bulunmaktadır:
 
• En üst düzeyde dile getirilen bütün siyasi söylemlere rağmen Türk-Amerikan ticari ve yatırım ilişkileri son on yılda gerilemiştir. Özellikle Türkiye’nin ABD’ye ihracatı artmamakta, Türk dış ticaret açığı büyümekte, ABD’den Türkiye’ye yabancı sermaye akışı istenen düzeye getirilememektedir.
 
• ABD ticaret ortamı liberal olmakla birlikte Türk ihracatçıları özellikle yüksek rekabet sebebiyle ABD piyasasında kayda değer bir yer edinme aşamasına gelememişlerdir. Türkiye’nin ABD’yi hedefleyen ihracat stratejileri de istenilen sonuçlara ulaşamamıştır. Türkiye’nin ABD’ye yaptığı ihracatın yapısı hala yüzde kırk oranında emek-yoğun mallardan oluşmakta ve ABD’nin ithalat kompozisyonuyla uyumsuzluk arz etmektedir.
 
• ABD piyasası giderek Doğu Asya tedarik zincirlerine entegre olurken Türkiye ile ekonomik entegrasyon daha da marjinalize olma tehlikesiyle karşı karşıyadır. 
 
• Obama ve Erdoğan hükümetleri ikili ilişkileri ekonomik bağların çeşitlendirilmesi ve derinleştirilmesi yoluyla bir “model ortaklık” düzeyine çıkarmak istemekle birlikte, henüz ortak bir strateji çerçevesinde hareket etmemektedirler. Türkiye ve ABD halihazırda birbirinden kopuk bir şekilde karşı ülke pazarına girmeye yönelik ihracat stratejileri uygulamaktadırlar (2023 İhracat Stratejisi ve U.S. NationalExportInitiative ).
 
• Türkiye’nin ticaret politikaları genel itibarıyla liberal olmakla birlikte son dönemde ekonomik kriz çerçevesinde korumacı bazı tedbirler yürürlüğe sokulmuştur.  Aynı şekilde ABD hükümeti de kriz çerçevesinde Türk özel sektörünü de etkileyen bazı korumacı ticari tedbirlere başvurmuştur. Türkiye’nin uluslararası doğrudan yatırım rejimi ise son yıllarda hükümetin aldığı tedbirler sayesinde birçok sektörde çok açık hale gelmiştir.
 
• Türkiye’nin iç mevzuat ve politika değişiklikleriyle kaydettiği ilerlemeler henüz ikili anlaşmalara yansıtılmamıştır. Türkiye ve ABD arasındaki ekonomik ilişkiler hala beklentileri karşılamaktan uzak ve modernize edilmeye muhtaç anlaşma ve düzenlemelerle yönetilmeye çalışılmaktadır. İkili ekonomik çerçeve Türkiye piyasasındaki açıklığı uluslararası garanti altına almamakta ve ABD iş çevrelerine yeterince güven telkin etmemektedir. 
 
 Raporda şu önerilere yer verilmektedir:
 
• 1985 tarihli Türkiye-ABD Yatırımların Karşılıklı Teşviki Anlaşması ile Çifte Vergilendirmenin Önlenmesi Anlaşmalarını revize eden yeni bir “Stratejik Ekonomik Ortaklık Paktı” düşünülmelidir. Bu Pakt ile Türk üreticilerinin ABD merkezli tedarik zincirlerine entegrasyonu hedeflenmeli ve içerisine Türkiye’nin tercihli ihracat yapabileceği özellikle otomotiv gibi katma değer yaratacak sektörleri hedefleyen ilave bir tercihli ticaret anlaşması ile modern ticaret anlaşmalarında bulunan tedarik zincirlerini teşvik edici yeni (“WTO-plus”) kurallar dahil edilmelidir. Güncellenecek olan Yatırımların Karşılıklı Teşviki Anlaşması’nda ABD’li yatırımcılar özellikle Türk mevzuat değişiklikleri konusunda bilgilendirilme ve ‘önceden görüş bildirebilme’ gibi bir dizi şeffaflık önlemi ile anlaşmazlıkların hallini de içeren bazı ayrıcalıklara kavuşturulabilirler.
 
• Ekonomi Bakanlığı koordinasyonunda Türkiye’nin ihracat ve yatırım promosyon stratejileri birarada düşünülerek, Türk özel sektörünü ABD eksenli değer zincirlerine entegre etmeyi hedefleyen yeni bir strateji geliştirilmelidir. Söz konusu “ABD ihracat stratejisi”, Türkiye’nin rekabet gücüne sahip hizmet ve imalat sektörlerini merkeze almalı, Türk işadamlarının ABD piyasasındaki lojistik altyapı eksikliklerini giderecek, onları ABD’deki dağıtım mekanizmalarına eklemleyecek önlemler içermelidir. 
 
• Türk ihracatını ABD ithalat kompozisyonuyla uyumlaştıracak, emek-yoğun mallardan sermaye ve teknoloji-yoğun mallara dönüştürecek bir ihracat stratejisine ihtiyaç vardır. Strateji çerçevesinde Türkiye’nin AB ile Gümrük Birliği sayesinde rekabet gücü kazandığı sektörlerdeki ticaret ve yatırımların artırılması amaçlanmalıdır. Bu kapsamda başarılı ortak girişimlerin (jointventure) arttırılması, özellikle de 3. ülke piyasalarına birlikte girmek için, özendirilmelidir.
 
• İlişkilerin sağlıklı bir şekilde genişletilmesi ve derinleştirilebilmesi için ABD ve Türkiye’nin uygulamakta olduğu ihracat stratejilerinin uyumlaştırılması faydalı olacaktır. Bunun için iki ülkenin ilgili ticaret ve ekonomi kurumları arasında istişareler başlatılarak ortak projeler, kriterler ve hedefler yoluyla ticaret ve yatırımların artırılması için birlikte çalışılmalıdır. Ortak stratejinin bir parçası olarak 3. ülke piyasalarına ortak girişimler yoluyla birlikte girmek özendirilmeli, enerji, müteahhitlik, sağlık hizmetleri gibi sektörlerde ortak girişimlerin finansmanını artıracak teşvik programları düşünülmelidir.
 
• Türk iş dünyası başarılı sonuçlar vermeyen eski yöntemleri bir kenara bırakarak, ABD piyasasına ABD’li şirketler ile birlikte girmeye yönelik yaratıcı stratejiler geliştirmelidir. Bu konuda öne çıkan Türk ve yabancı başarı hikayeleri (ABD piyasasında Mavi Jeans, AB piyasasında Vestel gibi) takip edilerek ortak pazar araştırması, ARGE yoluyla ABD tüketicisine hitap eden ürünler geliştirilmesi, yaratıcı pazarlama ve marka stratejisi yöntemleriyle Türk ürünlerinin rekabet gücü artırılmalıdır. Ayrıca belli başlı ABD liman ve şehirlerinde ortak lojistik ve yatırım/ticaret bilgi merkezleri kurulabilir.
 
• Mevcut ikili mekanizmaların ötesinde Türk ve ABD’li işadamlarını biraraya getirecek yeni sektörel programlar düşünülmelidir. Özellikle Türk tedarik firmaları ile ABD’li çok uluslu şirketleri biraraya getirecek “networking” etkinlikleri ve senelik Türk-Amerikan CEO konferansları düzenlenmesi faydalı olacaktır. 
 
• G20 Türkiye ve ABD’nin ekonomik alanda işbirliği yapabilecekleri yeni bir platformdur. Ancak, Türkiye gerek özel sektörün G20 gündemine yabancı olması, gerekse bürokratik kurumlar arasında eşgüdüm sağlanamaması ve kapasite sorunları sebebiyle şimdiye kadar yüksek profilli bir varlık gösterememiştir. Türkiye’nin 2015 yılında G20 başkanlığını almış olması, iki ülkenin ortak ekonomik çıkarları çerçevesinde gündemi şekillendirmeleri açısından önemli bir fırsat teşkil etmektedir.