Yaşam

Türkler boş vakitlerinde ne yapıyor?

TÜSEV, CIVICUS işbirliği ile hazılanan "Türkiye'de Sivil Toplum: Bir Dönüm Noktası" adlı raporda Türk toplumunun sosyal hayatı ele alındı.

16 Mart 2011 02:00

T24 - Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı (TÜSEV), CIVICUS işbirliği ile hazılanan "Türkiye'de Sivil Toplum: Bir Dönüm Noktası" adlı raporda Türk toplumunun sosyal hayatı ele alındı. Raporda Türk vatandaşlarının boş vakitlerini en çok misafir ağırlamakla geçirdiği öne çıkarken, başkalarına misafirliğe gitmekse ikinci sırada yer aldı.


Türkiye’de sivil toplumun durumunu ortaya koyan en kapsamlı araştırma olan STEP (Sivil Toplum Endeksi Projesi) 16 Mart günü yapılan bir basın toplantısıyla kamuoyuna duyuruldu.

TÜSEV (Türkiye Üçüncü Sektör Vakfı) tarafından CIVICUS işbirliği ile hazırlanan Türkiye’de Sivil Toplum: Bir Dönüm Noktası adlı raporun Türkiye’de sivil topluma dair uluslararası karşılaştırmalı ilk araştırma olduğunu belirten TÜSEV Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Üstün Ergüder araştırmanın aynı anda 56 ülkede yapıldığını ifade etti. Projenin amacını, sivil toplumun mevcut durumunu değerlendirmenin yanında, sivil toplumu güçlendirmek olarak açıklayan TÜSEV  bu alandaki ilk araştırmayı 2005 yılında yapmıştı.

Koç Üniversitesi’nden Ahmet İçduygu, Deniz Ş. Sert ve TÜSEV’den Zeynep Meydanoğlu’nun koordinasyonunda yapılan araştırma ile vatandaşların sivil topluma katılımı, STK’ların organizasyon düzeyi, sivil toplum alanında benimsenen değerler, STK’ların sosyal ve siyasal alana etkisi, sivil toplumun içinde bulunduğu politik, sosyal, kültürel ortam değerlendirildi.


Türkiye'de sivil toplum gerçeği

* Bugün Türkiye’de 4.547’si vakıf, 86.031’i dernek olmak üzere, 90.578 sivil toplum kuruluşu faaliyet göstermekte, bu rakamlara sendikalar, meslek odaları ve kooperatiflerin de eklenmesi durumunda bu sayı 150.000’i aşmaktadır. Türkiye nüfusuna oranla STK sayısı oldukça düşüktür: ülke genelinde ortalama her 780 kişiye 1 STK düşmektedir

* Vakıf ve derneklerin %42’si ülkenin beş büyük kenti olan İstanbul, Ankara, İzmir, Adana ve Bursa’da bulunmaktadır. Bunun yanında ülkedeki en az STK yoğun il olan Şırnak’ta her 3.204 kişiye 1 STK düştüğü ve bu ilde ülkemizdeki STK’ların sadece %0,15’inin faaliyet gösterdiği görülmektedir.

* Gençlerin siyasi katılımları oldukça düşüktür (% 8). Buna paralel olarak, Türkiye’de gençler boş zamanlarında toplumun geri kalanına nazaran çok daha az siyaset konuşmaktadır. Türkiye’de gençlerin sivil topluma katılımı 55 ülke arasında en düşük oranda (% 8) gerçekleşmektedir. Gençlerin katılım gösterdiği STK türleri arasında spor kulüpleri %11’lik bir oranla başta gelmektedir.

* Sivil toplum kuruluşlarına üyelik veya yönetim kurulu üyeliği temelinde incelendiğinde kadınların üyelerin sadece %16’sını, yöneticilerin ise %14,4’ünü oluşturduğu görülmektedir

* Ayrıca, derneklerde kadın katılımında son yıllarda düşüş gözlemlenmiştir: 2005’de %22 olan kadın dernek üyesi oranları, 2008’de %6’lık bir gerileme göstererek %16’ya düşmüştür

* Türkiye’de derneklerin %18,1’ini “dini hizmetlerin geliştirilmesine yönelik hizmet faaliyetleri” veren cami dernekleri, %14,3’ünü spor kulüpleri, %13,7’sini yardımlaşma dernekleri, %9,5’ini kalkınma ve konut dernekleri, %10’unu ise mesleki dayanışma örgütleri oluşturmaktadır.

* Vakıfların çalışma alanları arasında sosyal yardım (%56,1), eğitim (%47,5) ve sağlık (%21,84) başı çekmektedir. Resmi kayıtlara göre vakıfların sadece %1,28’i demokrasi-hukuk-insan hakları alanında çalışmaktadır

* Ancak yine de savunuculuk yapan STK’ların (örneğin kadın hakları ve sorunları, çevre sorunları, insan hakları, tüketici hakları, öğrenci ve gençlik konuları) etkinlik ve görünürlüklerindeki artış dikkat çekicidir.

* Halkın sadece % 9,7’si bir sivil toplum kuruluşuna üyedir ve %7,1’i gönüllülük yapmaktadır.

* Türkiye’de bağış oranları da oldukça düşüktür: uluslararası bir araştırmaya göre nüfusun sadece %14'ü son bir ay içinde bir STK’ya nakdi bağış yapmıştır.

* Türkiye bağış, gönüllülük ve tanımadığı birine yardım etme eğilimleri açısından 153 ülke içinde 134.sırada yer almıştır

* Vatandaşların boş vakit etkinliklerinin başında evde misafir ağırlamak (%80,4), başkalarına misafirliğe gitmek (%73,6), arkadaşlarla buluşmak (%68,9), siyaset tartışmak (%35,4), herhangi bir hobiyle ilgilenmek (%32,4) gibi faaliyetlerin geldiğini ve bu faaliyetler arasında sivil toplum kuruluşlarının etkinliklerinin bulunmadığını görülmektedir.

* Vatandaşların sadece % 14’ü kişisel sorunlarıyla, % 13’ü mahallelerindeki sorunlarla ilgili dilekçe yazmakta, % 9’u toplu yürüyüşe, % 7’si boykot eylemine ve % 3’ü internet eylemine katılmaktadır.

* En yüksek düzeyde gerçekleşen vatandaş katılımı biçimi ise gazeteye mektup yazmak, dilekçe imzalamak, gösteri ve yürüyüşe katılmak gibi eylemleri kapsayan siyasi aktivizm alt-boyutu olmuştur.

* Rapor, eğitim alanında faaliyet gösteren STK’ların son 10 yılda, bilgi ve eğitim politikaları üreterek alanlarında uzmanlaştıklarını; ulusal ve uluslararası düzeydeki kurumlara paydaş olduklarını, onlarla işbirliği içinde çeşitli projeler yürüttüklerini; hükümetin bazı sağla(ya)madığı hizmetleri onların verdiğini ve böylece toplumda farkındalık ve genel kanı yarattıklarını ifade etmektedir.

* Halkın sivil topluma güveni %51 düzeyindedir. Her iki kişiden biri siivl toplum kuruluşlarına güvenmektedir.


'Siyasal yaşamda ordunun ağırlığı devam etmekte'

Raporun sonuç bölümünde Türkiye'de sivil yaşamı olumsuz etkileyen yönler ele alındı. "Siyasal yaşamda ordunun etkisinin devam" ettiği vurgulanırken, "Türk anayasası geniş çaplı demokratik ve özgürlük taleplerini karşılayacak bir görünüm sergilenmediği" vurgulandı. Siyasal parti düzleminde kutuplaşmanın arttığı öne sürülürken, "Türk siyasal yaşamı giderek merkezden uzaklaşarak marjinalleşen partiler tarafından çatışmacı bir zemine çekilmektedir" denildi.


Yeni Anayasa sivil toplumla birlikte yapılmalı

Sivil toplum kuruluşlarının demokratik toplumlarda devletle vatandaş arasında köprü işlevine dikkat çeken Prof. Dr. Üstün Ergüder, yasal mevzuatta halen geliştirilmesi gereken noktalar olmasına rağmen Türkiye’nin bir öğrenme sürecinde olduğunu, devlet odaklı bir toplumdan birey ve katılım odaklı bir anlayışa doğru ilerlediğini ifade etti. Toplumda sivil topluma ilişkin beklentilerin yüksek olduğunu ifade eden Ergüder, bunun da reformların uygulamalara dönük hayal kırıklığını artırdığınıbelirtti. Devletin ve yasaların yenilenmesi ile ilgili ihtiyacın arttığını ve birey odaklı, katılımcı bir yönetsel modelin Türkiye’de halkın beklentisi olduğunu vurguladı. Bu anlamda yeni anayasa çalışmalarının önemine değinen Ergüder, anayasanın sivil toplumun en geniş katılımı ile yapılmasının gerekliliğini ve demokratik bir anlayışın anayasaya yansımasının önemini vurguladı.
 
Koç Üniversitesi’nden Dr. Deniz Ş. Sert ise raporda Türkiye’de sivil toplumu olumlu yönde bir değişim süreci içinde tasvir ederken güçlü yönlerden çok zayıf yönleri ortaya koyduklarını belirtti. Türkiye’de sivil toplumun gelişiminin 2000’li yılların başındaki ivmesini koruyamadığına değinen Sert, bazı temel sorunların süreklilik arz ederek kemikleşmeye başladığını ve önemli engellere dönüştüğünü belirtti. Sert’e göre, sivil toplum mevcut güçlü yönlerini ve içinde bulunduğu teşvik edici ortamı doğru kullanarak toplumsal hayatın vazgeçilmez bir parçası haline gelebileceği gibi, zayıf yönlerinin yarattığı engellere takıldığı bir duraklama dönemine girmesinin de mümkündür.  Sert “Bu açıdan Türkiye’de sivil toplumun bir dönüm noktasıyla karşı karşıya olduğunu söylemek yanlış olmayacaktır.” dedi.