Aram Ekim Duran
Türkiye toplumu, henüz ilk günlerini yaşadığımız 2019 yılına ekonomik kriz endişesi ve Suriye’ye askeri operasyon gündemi ile girdi. Ancak bugünlerde Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın gündeminde ise çok farklı bir konu var. Erdoğan, son günlerde hükümet politikalarını eleştiren ünlü sanatçılara verdiği sert yanıtlarla kendisinden söz ettiriyor. Erdoğan’ın "faşist" olmakla suçladığı ve hakaretler yağdırdığı sanatçılar ise kısa süre içinde haklarında açılan adli soruşturmalarla karşı karşıya kalıyor.
Geçen haftalarda, ülkenin iki büyük tiyatro oyuncusu Müjdat Gezen ve Metin Akpınar’ın Halk TV’de kendisine yönelik yaptığı eleştirilere, "Sanatçı müsveddeleri" yanıtı ile karşılık veren Erdoğan, bu hafta da kendisine Mozart dinlemesini öneren ünlü tiyatro ve sinema sanatçısı Rutkay Aziz ile bir grup başörtülü kadınla tartışma yaşayan ünlü dizi oyuncusu Deniz Çakır’ı "faşist" olmakla suçladı ve bu sanatçılara yönelik sert açıklamalar yaptı.
Peki Erdoğan, neden ülkenin içinden geçtiği bu kadar ağır bir siyasi ve ekonomik gündem içinde halkın yakından takip ettiği ünlüleri hedef alan açıklamalar yapıyor?
Amerikan Siyasi Danışmanları Derneği tarafından verilen Pollie Ödülü'ne layık görülen siyasal iletişim uzmanı Dr. Gülfem Saydan Sanver’e göre, bu sorunun yanıtı yaklaşan yerel seçimlerde gizli.
"Kutuplaştırma, sandıkta işe yarıyor"
Recep Tayyip Erdoğan’ın bugüne kadarki tüm seçim kampanyalarında kendisine odaklı bir tartışma ortamı yaratmaya gayret gösterdiğini dile getiren Dr. Saydam, "Son yıllardaki seçim sonuçlarına baktığımızda, Erdoğan’ın toplumu kutuplaştıran söylemlerinin sandıkta işe yaradığını görüyoruz. Bugün sanatçılara yönelik sert söylemler de bu stratejinin bir parçası" diye konuşuyor.
Gülfem Saydan Sanver, Erdoğan’ın muhafazakar toplum kesimlerinin tehdit altında olduğu algısı yaratacak açıklamalar yaparak, bir yandan kendi seçmenini konsolide etmeyi diğer yandan da muhalefetin topluma yönelik mesajlarının önünü kesmeyi amaçladığını dile getiriyor. Sanver, şunları söylüyor:
"Bugünlerde bu etkenlere ekonomik krizin etkilerinin üstünü örtme çabası da eklenmiş görünüyor. Erdoğan ayrıca toplumda korku ikliminin de mevcut iktidara olan desteği artıracağının farkında. Çünkü korkan toplumlar, her zaman mevcut sistemi destekler. Sanatçılara yönelik bu sert açıklamalar ve soruşturmalar, ayrıca iktidarı eleştirmenin bedelinin ağır olduğu mesajını da veriyor. Bu tarz sert çıkışlarla, Erdoğan kendisine yönelik yeni eleştirilerin önünü kesmeyi amaçlıyor."
"Mozart dinlemeye zorlamak faşistlik"
8 Ocak Salı günü partisinin grup toplantısında konuşan Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, kendisi için "Tayyip Erdoğan bir tane bira içmiş olsaydı bugün çok daha iyi bir Türkiye olurdu" diyen gazeteci Yılmaz Özdil ve "Cumhurbaşkanı bir Mozart, bir Beethoven dinlesin. Belki iyi gelir" ifadesini kullanan sanatçı Rutkay Aziz'e sert çıkmıştı. Erdoğan, "Bu ülkenin meşrebi ve duruşu belli olan Cumhurbaşkanı'nı bira içmeye, Mozart dinlemeye zorlamak faşistliğin dik alasıdır" diye konuşmuştu.
Dizi oyuncusuna soruşturma
Erdoğan ayrıca ünlü dizi oyuncusu Deniz Çakır'ın gittiği bir mekanda başörtülü kadınları sözle taciz ettiğine ilişkin hükümete yakın gazetelerde çıkan haberler sonrasında da sert açıklamalar yaptı. Erdoğan, Çakır’a yönelik olarak, "Bu ülkenin başörtülü hanımlarına 'Suudi Arabistan'a gidin' demek, faşistliğin dik alasıdır. Bu CHP zihniyetidir" diye konuşmuştu.
İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı da suç duyurusu üzerine, oyuncu Deniz Çakır hakkında ''hakaret'' suçundan soruşturma başlatmış, Çakır ise sosyal medya hesabından yaptığı yazılı açıklamada, “Kamuoyuna yansıtılanlar gerçeği yansıtmamaktadır” diye konuşmuştu.
Aziz: Konuşmak istemiyorum
Erdoğan’ın bu sert sözlerine muhatap olan isimlerden biri olan tiyatro ve sinema sanatçısı Rutkay Aziz, DW Türkçe’nin görüşme talebine, “Ben bu konuya nokta koydum. Konuşmak istemiyorum” yanıtını verdi.
Erdoğan’ın açıklamalarının hemen ardından Almanya merkezli yayın yapan Artı TV’ye konuşan Rutkay Aziz, aslında Erdoğan'a bir şey önermediğini belirterek, "Sadece bana Erdoğan'ın Fazıl Say konserine gideceği söylendi, bu konuda ne düşündüğüm soruldu. Ben de 'Çok iyi olur, Mozart ve Beethoven dinler, iyi gelir' dedim" şeklinde konuşmuştu.
Aziz, Erdoğan’ın kendisine "faşist" demesine ilişkin olarak ise, "Faşizmin ne olduğu o zaman tam bilinemiyor. Ben mi faşist oluyorum bu durumda Mozart mı oluyor faşist? Böyle bir durum varsa ben insanlık adına Mozart'ı korumaktan yanayım" diye konuşmuştu.
Ünlü tiyatrocuya fezleke
Aralık ayı sonunda ise ünlü tiyatro oyuncuları Müjdat Gezen ve Metin Akpınar'ın gazeteci Uğur Dündar'ın Halk TV'de sunduğu bir programda sarf ettikleri sözler nedeniyle önce Cumhurbaşkanı Erdoğan tarafından sert sözlerle eleştirilmiş, ardından da haklarında "Cumhurbaşkanını hedef alarak hakaret içerikli sözler söyleyip darbe ve ölüm tehdidinde bulundukları" gerekçesiyle soruşturma başlatılmıştı.
İfadeleri alındıktan sonra adli kontrol şartıyla serbest bırakılan Gezen ve Akpınar’a yurtdışına çıkış yasağı getirilirken, sanatçıların haftada bir karakola gidip imza vermesi zorunluluğu getirildi. Bu hafta içinde ise Savcılık, Metin Akpınar hakkında "Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine karşı silahlı isyana tahrik etme" suçundan yürütülen soruşturma dosyasını ayırarak fezleke hazırladı.
"Sanatçılar mahkum ediliyor"
DW Türkçe’ye konuşan sinema eleştirmeni ve T24 yazarı Atilla Dorsay, demokratik her ülkede iktidarların toplum tarafından sevilen ve saygı gören sanatçılara özel önem verdiğini, sanatçılara baskıcı bir dil kullanmanın ise ancak "diktatöryal rejim"lerde görüldüğünü söylüyor. Dorsay, "Bugün Türkiye’de iktidarı azıcık eleştiren sanatçılar kürsülerde, mahkemelerde, cezaevlerinde mahkum ediliyor. Ne yazık ki Türkiye’nin gerçeği bugün bu" diyor.
AKP iktidarını eleştiren sanatçıların yalnızca "muhalif" olmak iddiası ile açıklamalar yapmadıklarını, toplumdaki sıkıntıları dile getirdiklerini savunan Dorsay, "Aslında akıllı bir iktidar, toplumun değer verdiği bu sanatçıları yanına çekerek çok daha fazla puan kazanabilirdi. Ancak, şimdi onlar için mahkemeler kuruluyor. Bu durumu protesto ediyorum" diye konuşuyor.