Politika

'Türk vatandaşlarına AB ülkelerine vize ile girişi Türk hükümetiyle birlikte koyduk!'

Türk vatandaşlarının AB ülkelerine vizeli seyahat tarihinde Eski Almanya Dışişleri Bakanı Genscher'in iddiası dikkat çekiyor. Genscher'e göre vize uygulaması dönemin Türk hükümetiyle anlaşarak kondu

10 Aralık 2013 20:43

Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun 16 Aralık tarihinde imzalanacağını duyurduğu AB Geri Kabul anlaşması ve paralelinde başlayacak olan vizesi AB seyahati müzakere süreci konuşulurken, Deutsche Welle, Türkiye'nin vizesiz Avrupa seyahati serüvenini yazdı.
 
Yazının satır başları şöyle:
 
Türkiye'nin de dâhil olduğu Avrupa Konseyi üyeleri 1957 yılında serbest dolaşım anlaşmasını imzaladı. 1960'a gelindiğinde karşılıklı olarak vizeler kaldırılırken Türkiye 1980'de 'Vizesiz Avrupa'dan çıkarıldı.
Avrupa'da vizesiz seyahat kavramı İkinci Dünya Savaşı sonrasında Strasbourg merkezli Avrupa Konseyi’nde icat edilip uygulamaya konuldu. Türkiye’nin de 1949 yılında üye olduğu Avrupa Konseyi, üye devletlerin vatandaşlarının birbirlerini daha iyi tanıyıp anlamaları ve böylelikle 20’nci yüzyılın ilk yarısında iki korkunç savaş yaşamış kıtanın barışa kavuşması felsefesinden hareket etmekteydi.
Bu amaçla 1950’li yılların ilk günlerinde başlayan tartışmalar 1957 yılında “Avrupa Konseyi Üyesi Ülkeler Arasında Şahısların Serbest Dolaşımı Anlaşması”nın imzalanmasıyla sonuçlandı. 1960’a gelindiğinde, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu Avrupa Konseyi ülkelerinin büyük çoğunluğu karşılıklı olarak vize uygulamasına son vermişti.
 

Türkiye 'Vizesiz Avrupa'dan ne zaman çıktı?

 
Ancak 1970'li yılların ikinci yarısından itibaren patlak veren siyasi istikrarsızlık nedeniyle  Türkiye 'Vizesiz Avrupa'dan çıkarılacaktı.Federal Almanya 1957 anlaşmasını Türk vatandaşları için askıya aldığını, Avrupa Konseyi genel sekreterliğine 9 Temmuz 1980 tarihinde bildirdi. Federal Almanya, Tedbir kararını asayiş nedeni ile aldığını ve ilticalardan dolayı gerekli gördüğünü bildiriyor ve üç yıllık bir sürenin ardından tekrar gözden geçireceğini söylüyordu.
 

Fransa Almanya'yı izledi

 
1980 yılının ekim ayında Federal Almanya'yı Fransa izleyecekti, Dönemin Fransa Başbakanı Raymond Barre 30 Eylül 1980 tarihinde kararın ilk olarak, kaçak işçi ve göçlerden, ikinci olarak ise, Türkiye’de mevcut siyasi kargaşa döneminde kontrol edilemeyen unsurların Fransa’ya girerek terör faaliyetlerinde bulundunmalarının engellenmesi amacından kaynaklandığını söyledi.
 
Türk parlementerler 1980 darbesinin ardından 1981-1984 arası Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi’nden uzaklaştırılmış, konuyu Avrupa platformuna taşıyamamışlardı.
 
1984'te Fransa Dışişleri Bakanı Roland Dumas'ın Türkiye seyahati sırasında ANAP milletvekili Bülent Akarcalı, Dumas'a vize politikalarını değiştirip değiştirilmeyeceğini sordu,  Dumas cevabında vize kararının ayrımcılık içermediğini, kamu politikası ve güvenliği temelinde vizesiz seyahat anlaşmasının askıya alınabileceğini belirtmiştir ancak sözlerinin sonuna,  'Bununla birlikte, geçici olanın daimi hale geldiği alanlar mevcuttur'  cümlesini de ekledi.
 

'Vize uygulaması tek taraflı kararlaştırılmadı'

 
1985 yılında Avrupa Konseyi Parlementerler Meclisi Genel Kurulu'nda ANAP milletvekili İsmet Özarslan,  Alman Federal Cumhuriyeti Dışişleri Bakanı Hans-Dietrich Genscher'e vizenin Avrupa Konseyi Anlaşmasına ve Avrupa ruhuna aykırı olduğunu belirterek bu durumun gözden geçirilip geçirilmeyeceğini sordu.Almanlar Türklere vize konusunun Avrupa platformunda gündeme getirilmesinden hoşnut değildi. Genscher vize konusunda tek sorumlunun kendileri olmadığını belirterek başladı yanıt vermeye: “Zorunlu vize uygulaması konusu sadece vize uygulayan ülkelerin değil, aynı zamanda vatandaşları vize başvurusunda bulunan ülkelerin çıkarları açısından ele alınmalı. 5 Ekim 1980'den itibaren Türk vatandaşları için vize uygulaması başlattık. Dahası, bu tek taraflı yapılmadı, generaller Türkiye’de yönetimi devralmadan önce iktidarda olan Türk hükümetiyle birlikte yapıldı. Böyle yaptık, çünkü ülkemize giren Türk uyrukluların sayısı kendilerini özümseme gücümüzü aşmıştı.”
 

12 Eylül'ün yarattığı etki

 
Avrupa ülkeleri 1970'lerde ki Katma Protokolleri değil 1957'de imzalanan serbet dolaşım anlaşmasını askıya alarak Türkiye'ye vize uygulamaya başladılar.
 
Türkiye, büyük ölçüde askeri cunta nedeniyle “demokrasi özürlü” bir ülke olarak, Avrupa’da demokrasi, insan hakları ve hukuk devletinin adresi olan Avrupa Konseyi'nde kendi vatandaşlarına vize uygulanmasına karşı hiçbir şey yapamadı.
 
Türkiye'nin ekonomik olarak Avrupa'nın gerisinde olması, 80 darbesi sonrası yüzbinlerce iltica başvusunun olması gibi sorunlar eklenince Avrupa ülkelerinden gelecek turistlere ekonomik olarak muhtaç olan Türkiye, AB'ye vize koyamazken aynı uygulamayı Avrupa'dan talep edemedi.
 
AB son yıllarda kendine özgüveni artan Ankara’nın konuyu gündeme getirmesiyle hiçbir hukuksal temeli olmaksızın olası vize muafiyeti için Türkiye’nin önüne biyometrik pasaport, sınır güvenliği ve Geri Kabul Anlaşması gibi yeni koşullar koymaya başladı. Geri Kabul Anlaşması ile Vize Muafiyeti Anlaşması birbirleriyle alakalandırıldı. Yani, AET ile zamanında imzalanan ve normal olarak hâlâ yürürlükte olan anlaşmalar bugün pazarlık konusu haline geldi.
 

Geri Kabul Anlaşması'nın Türkiye'ye yükü

 
Geri Kabul Anlaşması yürürlüğe girdiğinde 28 AB ülkesine Türkiye üzerinden kaçak giriş yapmış üçüncü ülke vatandaşlarının otomatik olarak Türkiye’ye iadeleri gündeme gelecek. Türkiye çoğu zaman bu kaçak göçmenleri geldikleri ülkelere gönderemeyecek. Zira göndermek istediğinde bu sefer önüne Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi engeli çıkacak. Şu anda Özbekistan, Irak, İran gibi ülkelerden kaçak gelip Türkiye kendilerini anavatanlarına iade etmek istiyor diye AİHM’de Ankara’dan davacı yüzlerce birey var. O halde bu insanların barındırılmaları, onlara iş bulunması, güvenlik gibi sorunlar gündeme gelecek.
 
Karşılığında kapalı kapılar ardında yakın gelecekte “tam üyelik” sözü alındıysa (ki bu çok küçük bir olasılık) ve bunun getireceği ağır finansal yüke AB ortak olacaksa Geri Kabul Anlaşması Türkiye için kısa vadede sorun yaratmayabilir. Fakat böyle bir durum yoksa ikinci bir Gümrük Birliği fiyaskosu AB-Türkiye ilişkilerini Ankara açısından tehdit ediyor demektir. Zira iddia edildiği gibi 3 yıl içinde Türk vatandaşlarına vizenin kaldırılmasını beklemek olsa olsa hayalperestlik olur. Kendi haklarından konjonktürel nedenlerden ötürü vazgeçen Ankara, karşı çıktığı imtiyazlı ortaklığı tepsiyle AB’ye teklif ediyor görüntüsü veriyor.
 

Egemen Bağış: Vize darbenin attığı en büyük kazık

 
Öte yandan NTV'nin canlı yayınına konuşan Avrupa Birliği (AB) Bakanı ve Başmüzakereci Egemen Bağış,' vize sorunu 80 darbesinin ülkeye attığı en büyük kazıktır. Ülkenin gençleri siyasi mülteci olarak başka ülkelere gidemesin diye vizeye izin vermişler. O yüzden konulan vizeleri 30 yıl aradan sonra çıkartmak için uğraşıyoruz' dedi.
 
Vizesiz seyahatin 3-3,5 yıl içinde geleceğini, geri kabul anlaşmasının maliyetinin Avrupa Birliği fonlarından karşılanacağını anlaşmanın maddelerinde gerekli güvencenin sağlandığını ve AB ülkelerinin gerekli şartları yerine getirmediği takdirde Türkiye'nin de üstüne düşenleri yapmayacağını belirtti.