Yaşam

'Türkiye'nin gideceği yolu NTV erken gördü'

NTV, bu ay 15 yaşına girdi. Radikal gazetesinden Özlem Karahan, kanalın Genel Yayın Yönetmeni Ömer Özgüner'le haber televizyonculuğunu ve Türkiye'nin ilk haber kanalını olmayı k

23 Kasım 2010 02:00

T24-  NTV, bu ay 15 yaşına girdi. Radikal gazetesinden Özlem Karahan, kanalın Genel Yayın Yönetmeni Ömer Özgüner'le haber televizyonculuğunu ve Türkiye'nin ilk haber kanalını olamyı konuştu.



Sizce NTV’yi var eden ilk beş şey nedir?


Birinci klasiği haberdir. Sonra güven duygusu, ekip çalışması, diğerlerinden farklılaşma çabası ve özgürlük duygusudur.


Türkiye’nin ilk haber kanalı olarak 15’inci yıla girdiniz? Bir haber kanalı fikri nasıl oluşmuştu?


Bizzat o dönemin içinde bulunmadım. Genel Müdürümüz Cem Aydın ve Erman Yerdelen’in içinde bulunduğu ekip, “Türkiye’de bir haber kanalı ihtiyacı var” deyip çalışmaya başladığında, Türkiye’de tematik kanal da, haber kanalı da yoktu. Türkiye’nin gideceği yolu erkenden görmüş olmak diye bakıyorum buna. İhtiyacın belirdiği bir zamanda NTV’yi kurdular.


15 haber kanalı var, insanlar habere meraklı. Ama haber kanallarının reytingleri çok yüksek değil...


Haber 24 saat ulaşılan bir şey. Tüm gün ortalamaları reytingde az gibi görünüyor. Ama insanların saat başı kavramını iyi öğrendiklerini görüyoruz. Ayrıca büyük olaylar olduğunda haber kanalları main kanallar kadar izleniyor.


En yüksek oranlara ne zaman ulaşıyorsunuz?


Mesela yakın dönemdeki CHP Kurultayı, referandum gecesi gibi büyük olaylarda main kanallardaki dizi rakamlarına ulaştık. NTV, haberde çok güvenilen bir yer. Büyük olaylar olduğunda hemen NTV’ye dönülüyor. Demek ki toplum yansız haber almak, olayların gidişini görmek, haberi en saf haliyle öğrenmek için NTV’yi tercih ediyor .


Haber programlarında sürekli konuşan kafalar görüyoruz. Seyirci de bu programları çok talep ediyor.


Topluma haber alma ihtiyacı yetmiyor. Ne olduğunu da anlamaya çalışıyor. Türkiye birçok noktada kırılmalar yaşayan, yeniden yapılanan bir ülke olduğu için insanlar olayların yorumlanmasını istiyor. ‘Talking heads’ dediğimiz konuşan kafalar ihtiyacı burada beliriyor. Fakat çok çok önem verdiğimiz bir şey var. Türkiye’de bir tartışma programı olduğunda, başvurulabilecek, referans insan sayısı az. NTV gerçekten nosyon sahibi, bilgisiyle ufuk açabilecek insanların yer aldığı bir kanal. Biz bu anlamdaki farklılığımızı ortaya çıkarmak istiyoruz. Bu anlamda da Şerif Mardin, Murat Belge gibi isimlerle birlikteyiz bu yıl. Temel noktamız güven duygusu. İnsan hakları, geniş özgürlükler, geniş demokrasi, NTV’nin çok yanında olduğu şeyler.


Bu yıl ilkelerinizi de yayınlamaya başladınız.


Çok dağınık bir medya düzeni var, o kadar kafa karışıklığı var ki, sizin burada bütün bunların üzerinde ve bağımsız durmak için bir yandan da kendinizi tarif etmeniz de gerekiyor. NTV olarak bu farklılığımız ve güven duygumuza vurgu yapmak için ilkelerimizi yayınladık. Mesela tartışma programında ‘NTV herkese söz hakkı verir’ cümlesini artık yayına vermeye başladık. Çünkü demokrasiden anladığımız da o.


Reklamlarınızda ekran yüzlerinizi kullanma fikri nasıl ortaya çıktı?


Yayın Kurulu’nun fikri oldu. Hem ekran yüzlerimizi hem de kendi ilkelerimizi ekrandan duyuralım insanlara istedik. Ve bunun çok ciddi bir karşılığını gördük. Sokakta, iş dünyasında, siyasette NTV’nin bir algılarüstü durumu var. O algıda ‘NTV bir şeyi söylüyorsa doğrudur, bir haberi veriyorsa doğrudur’ düsturu çok önemli. Biz bunu kaybetmemeye çalışıyoruz. Büyük olaylarda, aniden bize dönüşleri buna bağlıyoruz. Yani eğer bir olay olduysa bütün detayları, gerçekliği NTV’de görülür duygusu var.


Program tanıtımlarınız başarılı. NTV Cannes’ı 20 gün önceden duyurur ve herkes ne zaman olacağını bilir. Formula 1’in şu anda hangi kanalda olduğunu bilmem mesela, ama sizdeyken bilirdim.


NTV’nin bir ekran bütünlüğü var. Onun içinde tanıtımlar, dekor, görsellik, kullanılan dil bir bütündür. NTV’nin tanıtımları çok bağırmaz. Ama o başka bir samimiyet, başka bir konsept
içinde NTV’nin bütününe uygun bir şekilde vardır.


Geçen yılki birçok programınız bu yıl yayından kalktı. Tartışma programlarınızdaki artışın sebebi ne?


Burayı bir pastane olarak düşünürseniz, vitrinimizde çok sayıda şey bir aradadır. Şıkır şıkır bir vitrinimiz olsun isteriz. Bu yüzden de seyirciye, bazen onun hayatını daraltan, depresif duruma sokan haber dışında şeyler de vermek istiyoruz. Geçen yıllarda bunu yaptık. Benim anladığım, Türkiye öyle bir dönemden geçti ki, insanlar entertainment programları yerine daha çok tartışma programları istedi. Yani tek tek olayların başarısından ziyade, bir bütün olarak eğilimin değiştiğini düşündük. Bu yılki eğilimin biraz daha anlamaya, dinlemeye, tartışmaya yönelik olduğunu düşündük ve hafta sonuna doğru daha serbest, insanları daha rahatlatan programları koyarak, hafta içindeyse ağırlıklı olarak anlamaya, tartışmaya, günün öne çıkanlarını çözümlemeye yönelik şeyler yaptık.


Geçen yıl NTV’nin en başarılı programı ‘Canlı Gaste’ydi. Bu yıl da Can Dündar ana haberi sırtladı...


Bir haber kanalında ana haber yapılacaksa bunun çok özel olması gerekir. Adı üzerinde, haber kanalıyız biz. NTV daha fazla refleks vermek istiyor artık. Kimsenin beklemediği yerde NTV küt diye canlı yayına geçebiliyor. Ancak Can Dündar gibi biriyle canlı haber yapabilirdik. Dündar’la olan, bizim için daha bilinen, daha formu oturmuş bir canlı haberin ilk deneyimi. Can Dündar’ın garip bir ekran cazibesi var. İnsanlar onun ekranda duruşunu, güvenilirliğini, sakinliğini, seviyor, ona güveniyor.


Mete Çubukçu gibi isimleri bir yandan da muhabir olarak kullanıyorsunuz.


Mete Çubukçu, İrfan Bozan, Hüseyin Yılmaz… Çok güzel tepkiler alıyoruz bununla ilgili. Seyirci önemli olayları kimin aktardığına çok dikkat ediyor. O enerjiyi, bilgiyi, sakinliği, tecrübeyi anında alıyor. Biz sadece ekran yüzlerinde değil, haber kanalını oluşturan temel unsurlardan olan muhabirlerin güvenilirliğinde de ısrarcıyız. O gün Taksim’de patlama olduğunda Mete Çubukçu olay yerindeydi, bu bizi rakiplerin de çok önüne geçiriyor.


Peki siz en çok hangi programlarınızı izliyorsunuz?


‘Canlı Haber’i, ‘Mirgün Cabas’la Her Şey’, ‘Basın Odası’, ‘Doğrudan Siyaset’, ve ‘%100 Futbol’u kaçırmamaya çalışıyorum.



(Özlem Karahan - Radikal gazetesi)