01 Eylül 2018 18:13
Yaklaşık 81 milyon kişinin yaşadığı Türkiye, Birleşmiş Milletler’e (BM) göre 3.5 milyon ‘geçici koruma statüsü’ndeki Suriyeli’ye ev sahipliği yapıyor. Bu sayının yarısını kadınlar oluşturuyor.
UN Women’ın (BM Kadın Birimi) yayınladığı ‘Türkiye’de Geçici Koruma Altındaki Suriyeli Kadın ve Kız Çocukların İhtiyaç Analizi’ ise Türkiye’de geçici koruma altındaki Suriyeli kadınların sadece yarıdan biraz fazlasının ‘ev sahipleri’yle sosyal temas kurduğunu gösteriyor. Türkiye’de neredeyse her 23 ‘ev sahibi’ne bir ‘misafir’ düşüyor ancak bu misafirlerin en azından dörtte biri ev gezmelerinde oyuna alınmıyor, arka odada tek başına oturuyor…
UN Women’ın Haziran ayında yayınladığı rapor, yedi farklı şehirde toplam bin 291 Suriyeli kadın ve kız çocuğuyla yapılan görüşmelere dayanıyor. Analize göre, Türkiye’de geçici koruma statüsünde bulunan Suriyeli kadınların karşılaştığı en büyük zorluklar barınma imkanına erişememe, Türkçe konuşamamak ve işsizlik.
‘Misafir’ ülkenin dilini konuşamamak, bu sorunlar arasında en çok öne çıkanı; çünkü toplumun geri kalanıyla iletişim kurmak, kamu hizmetlerine erişim, iş bulma gibi birçok alt başlıkta da Suriyeli kadınların hayatını etkiliyor. Suriyeli kadınlar, Türkiye Cumhuriyeti devletinin onlara sağladığı hizmetlerden, -özellikle de sağlık alanında, memnun olsalar da; ‘dil bariyeri’ haklarından kapsamlı bir şekilde haberdar olmaları ve gerektiğinde talepte bulunmalarının önünde engel teşkil ediyor. Rapora göre, Türkiye’de geçici koruma statüsünde bulunan Suriyeli kadınların yüzde 70’i hiç Türkçe konuşmuyor.
Türkiye’nin 2012 yılında aldığı, ‘Suriyelilerin kamplarda/ barınma merkezlerinde kalmasına öncelik vermeme’ kararı sebebiyle, ülkedeki Suriyeli sığınmacıların yüzde 93’ü kentlerde ikamet ediyor. Bu durum, ‘barınma sorunu’nu da beraberinde getiriyor. UN Women’ın görüştüğü kadınların yüzde 36’sı, yaşadıkları yerin koşullarını ‘kötü ya da çok kötü’ olarak tanımlıyor. Yüzde 62’si, evlerini ‘yaşanabilir’ olarak nitelendirirken, sadece yüzde 2.2’lik bir kesim oturduğu yerin ‘çok iyi’ olduğunu söylüyor.
Türkiye’de geçici koruma statüsünde bulunan Suriyeli kadınların %17’den fazlası hiç güneş ışığı ve hava almayan bodrum katları ya da gecekondularda yaşadıklarını belirtirken; özellikle Konya ve İzmir gibi kentlerde aileler ‘masrafları’ azaltmak için evleri başka kişilerle paylaşıyor. Bu durum, Suriyeli kadınların ‘savunmasızlık’larını da artırıyor. Kalabalık evlerde yaşamak, kadınlara fazladan bakım yükü olmakla birlikte genellikle onların cinsel ve toplumsal cinsiyete dayalı şiddete maruz kalma risklerini de artırıyor.
Barınma koşullarına rağmen Suriyeli kadınlar, güvenlik problemi, dil bilmeme nedeniyle iletişim kuramamak ve misafir toplumdaki ‘bazı önyargılar’ nedeniyle hayatlarının büyük bir bölümünü evlerinde geçiriyor. Kadınların sadece yüzde 28’i evlerinden her gün çıktıklarını belirtirken; yüzde 40’a yakını ise evden haftada bir ya da daha az çıktıklarını söylüyor.
Rapordaki en önemli bölümlerden bir tanesi ise, Suriyeli kadınlar ile misafir toplum arasındaki iletişim. Suriyeli kadınlar ‘ev sahibi toplum ile ilişki kurmanın önemli olduğunu’ düşünseler de; yalnızca yarıdan biraz fazlası bu tarz bir iletişim kurduğunu belirtiyor. Öte yandan raporda, Suriyeli kadınlar ile Türkiye’deki hemcinsleri arasındaki ilişkiye dair ilgi çekici şu yoruma yer veriliyor:
“Suriyeli kadınların bir kısmı Türk kadınların onlara bağımsızlık ve güçlenme konularında iyi örnek olup onlara istihdama erişim, erken yaşta evlilik ve eğitim alanlarında süregelen bazı tavırları sorgulamaları konusunda yardımcı olduklarını belirtmiştir.”
Suriyeli kadınların en çok memnuniyet belirttikleri konuların başında ‘sağlık hizmetlerine erişim’ gelirken; yine de yüzde 14’lük bir kısım ‘ayrımcı tavır, önyargı ve dil ve/veya kültürel engellerle karşılaştıklarını ve bu durumun hizmet kalitesini düşürdüğü ya da onları hizmetten yoksun bıraktığını’ söylüyor.
En büyük problemlerden biri ise eğitim konusunda yaşanıyor. Okul çağındaki Suriyeli çocuk ve gençlerin yüzde 40’ı eğitimin dışında yer alıyor. Eğitim konusu kız çocukları özelinde değerlendirildiğinde ise durumun vehameti artıyor. Kız çocuklarında okula devam etme oranı, 12-14 yaşları arasında yüzde 60’ken, 15-17 yaşları arasında dramatik bir şekilde yüzde 23’e düşüyor. Raporda, kız çocuklarının eğitimi yarıda bırakmasının esas sebepleri arasında ‘erken yaşta evlilik, aile baskısı, çalışma, ev işleri ve bakım sorumlulukları’ gösteriliyor.
Dil bariyerinin yanı sıra, ‘toplumsal cinsiyete bağlı belli sorunlar’ sebebiyle Suriyeli kadınların iş gücüne katılımı da oldukça düşük. Suriyeli kadınların sadece yüzde 15’i düzenli ya da düzensiz/mevsimlik işlerde çalışıyor. Çalışan kadınların yarıdan fazlası çalıştıkları işten memnun olduklarını söylese de, geri kalan kısım ‘ücretlerin düşüklüğü, uzun çalışma saatleri ve işyerindeki çalışma şartları’ndan şikayet ediyor.
UN Women’ın hazırladığı raporda, elde edilen veriler ışığında şu önerilerde bulunuluyor:
* UN Women'ın yayınladığı raporun tamamına İngilizce ve Türkçe olarak ulaşabilirsiniz.
© Tüm hakları saklıdır.