Frankfurt Kitap Fuarı'nın son gününde “Türkiye’den muhalif sesler” adıyla bir panel düzenlendi. Panele tutuklu gazeteci Ahmet Şık’ın eşi Yonca Şık, avukat Can Atalay, yazar Aslı Erdoğan ve Gazete Duvar yazarı İrfan Aktan katıldı.
Moderatörlüğünü İmran Ayata ve Alman gazeteci Doris Akrap’ın yaptığı, Frankfurt Kitap Fuarı kapsamında düzenlenen panelde konuşmacılar, Türkiye’de muhalefet, Kürt sorunu, gazetecilik ve hukuk sistemi gibi konuları masaya yatırdı.
Erdoğan: Gözümüzü açması gereken ilk şey Hrant Dink cinayetiydi
Yazar Aslı Erdoğan Türkiye’nin bugünkü haline gelmesinin yıllar öncesine dayandığını söyledi. Erdoğan “Gözünü kapamayan herkesin Türkiye’de korkunç karanlık bir rejimin geldiğini aslında en az 7 yıldır görmesi gerekirdi. Gözümüzü açması gereken ilk şey Hrant Dink cinayetiydi. Bir diğeri 2008’deki terör yasasındaki değişiklikti. Düşünce özgürlüğüne saldırı olan bu değişiklik arada kaynadı. 2012’de KCK tutuklamaları, toplu tutuklamalar... Bu gidişatın totaliter bir rejime doğru gittiğini görmemek için sanırım biz de biraz çabaladık” diye konuştu.
Aktan: Devlet Kürt varlığına tahammül edemiyor
Katılımın oldukça yoğun olduğu panelde gazeteci İrfan Aktan ise devletin Kürtlerin varlığına tahammül edemediğini söyleyerek, Kürtlere yaşama alanı bırakılmadığını savundu. Aktan “Artık Kürtlere gidin deniyor. Peki ama nereye? Nereye giderseniz gidin. Güneye, Irak’a gidip orada devlet kurmak isterlerse “Hayır bunu yapamazsınız” Suriye’ye gidip orada bir şey yapsalar “Yok o da bize tehdit”. Yani Kürtlerin aslında pozisyonuna değil, varlığına dair bir problem var, Türkçü-ırkçı zihniyet açısından” dedi. Devletin Kürt sorunuyla baş edemediğini savunan Aktan, “Baş edemedikçe de deneysel yöntemler uyguluyor. Bu yöntemler zaman zaman çözüm süreçleri olabiliyor, zaman zaman şiddetle olabiliyor, zaman zaman daha örtük bir ırkçılık ve asimilasyon politikasıyla olabiliyor” diye konuştu.
Atalay'dan Avrupalılara sitem
Panelin bir diğer konuşmacısı, özellikle Gezi Parkı olayları ve Emek Sineması’nın yıkılmaması için yürütülen mücadelelerde ön plana çıkan Avukat Can Atalay, Erdoğan’ın ve AKP hükümetinin bugünkü haline gelmesindeki sorumluların en büyüklerinden biri olarak Avrupalıları gösterdi. Atalay konuşmasında Alman izleyicilere sitem ederek “Geziye kadar, burada bulunan Türkçe konuşmayan herkes için AKP, bir demokratik olanaktı. Bir demokratikleşme imkanıydı. AKP diye bir şey varsa bu, -Türkçe konuşmayan arkadaşlar için söylüyorum- sizin açık desteğinizle oldu. Gezi anına kadar kimse Fethullahçıların ya da AKP’lilerin ne menem bir şey olduğunu bizden dinlemek istemedi” ifadelerini kullandı.
Gezi dönemindeki sivil muhalefet ve barışçıl direniş ile değişimin sağlanacağını kaydeden Atalay “Gezi Türkiye’deki sıradan yurttaşların aşağıdan politik iktidara müdahalesidir ve bu kıymetlidir. Önümüzdeki dönem için en büyük imkan budur. Silahlı güçler arasındaki ilişkiler arasında kendimizi sınırlamak zorunda değiliz. Bunun ötesini yapabiliriz, yaptık. Barışçıl direniş ve değişim mümkündür” dedi.
"Bir feministin başına gelebilecek en absürt şey..."
Yonca Şık muhalefetin en hareketli ve umut vaat eden alanlarından biri olarak kadınları gördüğünü söyledi. Şık, “Bana Türkiye’den en çok umut veren şey kadın hareketi. Çünkü çok güçlü ve çok iyi organize olmuş bir hareket. Feminist hareketin çok üyesi yok ama toplumdaki tüm kadınlar üzerinde yarattığı etki inanılmaz büyük. Çünkü doğrudan onların günlük hayatlarına bir etkisi söz konusu. Halihazırda güncel konu müftülere nikah kıyma yetkisi verilmesine karşı mücadele etmek" dedi.
"Dışarıdaki Gazeteciler İnisiyatifi" üyelerinden biri olan Yonca Şık Türkiye'deki tutuklu gazeteciler için yaptığı çalışmalarında herhangi bir zorlukla karşılaşıp karşılaşmadığı sorusuna esprili bir yanıt verdi. Şık, “Bir feministin başına gelebilecek en absürt şey, kocası için mücadele etmektir" diyerek izleyenleri güldürdü. "Dışarıdaki Gazeteciler İnisiyatifi"nin kurucularından biri olan Yonca Şık, sokakta ya da yargıda bu gazetecilerin hakları için mücadele etmenin zor olduğunu kaydetti. Büyükada’da gözaltına alınan insan hakları aktivisti Özlem Dalkıran’ın polisin telefonuna el koyması ve mesajlarının okunmasının ardından hükümet yanlısı medyanın bu gruba yönelik kampanya yürüttüğünü anlatan Şık, “Yalan haberler basıldı. İşimiz kolay değil, zor bir dönem ama biz mücadeleye devam ediyoruz” ifadeleriyle yılmayacaklarının sinyalini verdi.
"Merak etmeyin sokakta sürekli ağlayarak dolaşmıyoruz"
Gazeteci İrfan Aktan ise Türkiye’deki iç siyasetin dışarıdan bakanlar tarafından olduğundan çok daha kötü bir şekilde lanse edildiğine işaret etti. Aktan “Türkiye uzaktan bakıldığı kadar otoriter düzene teslim olmuş değil. Merak etmeyin sokakta sürekli ağlayarak dolaşmıyoruz, gülüyoruz eğleniyoruz, dayak yiyoruz bunların hepsi aynı anda oluyor” dedi.
Dünyanın en büyük kitap ve yayıncılık buluşması olan Frankfurt Kitap Fuarı’nda önemli bir kısmı düşünce ve ifade özgürlüğü konulu yaklaşık 4 bin etkinlik düzenlendi. 11-15 Ekim tarihleri arasında düzenlenen bu yılki fuar, 286 bin ziyaretçiyi ağırladı. Fuara bu yıl 102 ülkeden 7 bin 300 yayın kuruluşu katıldı.
© Deutsche Welle Türkçe
Ömer Faruk Şahin & Adnan Ağaç & Başak Demir