Dünya

'Türkiye'de yargı ve basına müdahale ile demokrasi tehdit altında'

İtalya'daki gizli yasa dışı silahlı yapılanma Gladyo'yu ortaya çıkaran Savcı Felice Casson, 17 Aralık sonrası yargı ve basına müdahalenin demokrasiye tahammülsüzlüğün göstergesi olduğunu belirtti

21 Nisan 2014 12:43

İtalya'daki gizli yasa dışı silahlı yapılanma Gladyo'yu orataya çıkaran savcı Felice Casson, 17 Aralık operasyonu sonrası hükümetin yargı ve basına yönelik müdahalelerini eleştirerek , Türk demokrasisinin ciddi tehdit altında olduğunu söyledi. Casson, “Demokrasiye tahammül edilemeyen rejimlerde yargı ve basından oluşan iki kontrol sistemi yok edilmeye çalışılır.” diye konuştu.

Yargı ve basının her demokrasinin temel unsuru olduğunu vurgulayan Casson, İtalya’da yaşanan benzer süreçte de dönemin başbakanı Silvio Berlusconi’nin suçluları değil, tam tersine basını, polisi ve yargıyı hedefe koyduğunu vurguladı.

Zaman'dan Hasan Fatih Türk'ün haberine göre, 17 Aralık soruşturmasını yürüten savcıların görevden alınmasını ‘demokrasi açısından çok tehlikeli’ bulan ünlü savcı, bunun güçler ayrılığı ilkesine aykırı olduğunu kaydetti. Casson, demokratik ve modern bir ülkede güçler ayrılığının gerekli olduğunu ifade ederek şu değerlendirmeyi yaptı: “Yargı organının yürütmenin altında olması tamamen yanlış. Bu, demokrasilerde değil baskıcı sistemlerde olur. Demokrasinin en önemli ilkesi tüm vatandaşların hukuk karşısında eşit olmasıdır. En uzak köydeki vatandaştan başbakana kadar herkes eşit durumda olmalıdır. Eğer savcılar bir soruşturma yürütüyorsa o görevlerini tamamlamadan yer değişikliği yapılmayacağı garanti altına alınmalı. Hele ki hassas soruşturmalarda -mesela bir bakana veya hükümete yönelik olabilir- yer değişikliği asla olmamalı. Bu, güçler ayrılığının ilkelerinden biridir. Eğer bir başsavcı, bir bakan hakkında soruşturma yürütüyorsa ve yerinden edilirse başka hiçbir savcı, politikacılar aleyhinde (yolsuzlukla ilgili soruşturma, görevi kötüye kullanma, vb.) soruşturma yapmaya cesaret edemez.” Casson, ayrıca soruşturmaların başarılı bir şekilde sonuçlanması için soruşturmanın ilk aşamasında gizlilik yükümlülüğü bulunduğunu hatırlattı.  Yaklaşık 10 yılını verdiği Gladyo soruşturmasıyla efsaneleşen Casson, bu süreçte de yürütmenin benzer baskılarına maruz kaldığını anlattı.  Casson, “Yalnız ben değil, siyasal iktidarı ve siyasetçileri (bakanlar, milletvekilleri) ilgilendiren soruşturmaları yürüten tüm yargıçlar ve savcılar bu tür girişim ve baskılar altında kaldılar.” diye konuşu.

 

'Berlusconi suçlunun değil, polisin üzerine gitti'

 

İtalya’da bazı bakanları ya da Başbakan Berlusconi’yi ilgilendiren soruşturmalar olduğunda zamanın merkez-sağ hükümetin yargıç ve savcıları engellemeye çalıştığını kaydeden Casson, yaşananları şöyle aktardı: “Bunları bireysel olarak yargıç ve savcıların üzerine giderek değil de (engelleme, tayin vb.) antidemokratik yasaları empoze ederek yapabildi. Berlusconi hükümetinin bu antidemokratik yasaları iki yöne odaklanmaktaydı: Bir taraftan yargının ve polislerin mevcut mekanizmalarını engelleyerek, soruşturmaları, örneğin dinlemeleri kısıtlayarak engelleme çabaları. Diğer taraftan ise haberlerin yayınlanmasını önlemek için basına müdahale çabaları. Yani, Berlusconi bir taraftan suçluların yerine polis ve savcılara kelepçe taktıran yasa tasarıları oluşturdu, diğer taraftan siyasetçilerin yanlışlarını, suçlarını halkın öğrenmemesi için basına engel koymaya çalıştı. Bu demokrasi için en olumsuz yöndür. Yargının kurumsal bir kontrol olarak işlediği gibi özgür basın da demokrasi için çok önemli bir kamu kontrolü uygulamaktadır.”

 

'Basın, demokrasinin bekçisidir'

 

Türkiye’de Twitter ve YouTube gibi sosyal medya kanallarının yasaklamasına değinen Felice Casson, “Özgür basına müdahalede bulunmak demokrasiye tehdittir.” dedi. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’nin (AİHM) ülkelerin ceza kanunu ve özgür basın arasındaki ilişkiyi düzenleyen kararlarını hatırlattı. Bu kapsamda AİHM’nin, Fransa’da François Mitterrand’ın cumhurbaşkanı olduğu dönemde yasa dışı dinlemeler yapan  Fransız gizli servisiyle ilgili yazılar kaleme almaları sebebiyle mahkumiyet alan iki Fransız gazeteci hakkında verdiği karara dikkat çekti.  Ünlü savcı, “Mahkeme, Fransa devletini mahkum etti; çünkü özgür basın, idarecilerin icraatları hakkında vatandaşları bilgilendirebilmeliydi... Basın, demokrasinin bekçisidir. Bir konu tüm vatandaşların hakkını ilgilendiriyorsa vatandaşın bilgilendirilmeye hakkı vardır. Ve basın, bu tip durumlarda ceza kanununu ihlal edebilir. Çünkü gazetecinin gerçekleri yazma hakkı ve sorumluluğu var.” değerlendirmesini yaptı.

Türkiye’deki Ergenekon davası sürecini de yakından izleyen efsanevi Gladyo savcısı, Ergenekon’daki tahliyeleri eleştirdi. Casson,  uzun tutukluluk süresinin de 10 yıldan 5 yıla indirilmesinin ardından gelen tahliyeler için, “Önleyici tutukluluk süresinin, suçun ciddiyetine, ağırlığına göre ayarlanması gerekiyor. Önleyici tutukluluk, hapishane dışında başvurulabilecek bir alternatif bulunmadığında en son başvurulması gereken bir ölçü olmalıdır.” dedi.