Alman Avukatlar Derneği'nin başkanı Ulrich Schellenberg, Türkiye'deki hukuk sistemine ilişkin DW Türkçe'nin sorularını yanıtladı. Türkiye’deki meslektaşlarıyla düzenli temas içinde olan Schellenberg, Ankara'nın hukuk devleti standartlarına uymadığını belirtti. Alman avukat, Türkiye'de hukuk yollarının etkili bir işleyişe sahip olmadığı gerekçesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'ne (AİHM) başvuru yolunun açık olduğuna inandığını söyledi.
DW Türkçe: Alman Avukatlar Derneği, Türkiye’deki meslektaşları ile düzenli temas içinde. Siz de geçen sene iki kez Türkiye'ye gittiniz. Avukatlar arasında hâkim olan atmosferi nasıl tanımlarsınız?
Ulrich Schellenberg: Korku yayılmaya başladığı anda, insanlar temkinli olmaya, söylediklerinde yaptıklarında ürkek davranmaya başladığında, işte tam o anda özgür bir hukuk sistemi, özgür olmaktan çıkıyor. Türkiye’de olan da bu. Erdoğan, korku yaymayı başardı. Bu aslında yavaş yavaş ilerleyen bir süreç ama sonunda bir şeyler ölüyor ve bunu hayata döndürmek çok zor oluyor. Sanki bu korku ile tüm hukuk sistemi zehirleniyor. Bir yanda korkan, bir nevi kış uykusuna yatan hukukçular var ama diğer yanda da durumun iyiye gideceği yönünde büyük umut besleyen avukatlarla, yargıçlarla konuşuyoruz. Olumsuz gelişmelere razı olmaya yanaşmayan, mücadele etmeye kararlı bu insanların cesareti beni çok etkiliyor.
DW Türkçe: Avukatlar ne gibi tehlikelerle karşı karşıya?
Schellenberg: Türkiye'de birçok alanda keyfi bir tutum hâkim. Kimin ne zaman hangi gerekçeyle hapse atılacağına güvenlik makamları karar eriyor. Bu keyfilik avukatlara karşı da geçerli. Tabii ki bir avukat olarak müvekkilinize yöneltilen suçlama konusunda belli bir profesyonelliği korumanız ve kendinizi konuyla özdeşleştirmemeniz gerek. Ama devlet yetkilileri de bu profesyonel mesafeyi korumak zorunda. Avukat müvekkili ile aynı kefeye konulamaz. Fakat Türkiye'de şu anda geçerli olan zihniyete göre ‘Bir teröriste yardım ediyorsanız, o zaman siz de bir teröristsiniz.' Terör şüphesi, terörist suçlaması o kadar yaygın ki, en ufak bir gerekçe bile yetiyor. Örneğin ByLock uygulamasını kullanan birine telefon açmış olmanız bile, yetkililerin gözünde şüpheli durumuna düşmenize yetiyor. Avukatların, şüpheli durumuna düşmeden en ağır suçluyu bile savunabilmesi gerekiyor. Aynı, gazetecilerin herkes ile söyleşi yapabilmesi gerektiği gibi. Ama görüyoruz işte, Die Welt gazetesinin Türkiye muhabiri Deniz Yücel neredeyse bir yıldır hapiste ve Türkiye tarafından rehin olarak tutuluyor.
DW Türkçe: Türkiye'de hukuk devletini güçlendirmek için dışarıdan ne gibi bir destek sunulabilir?
Schellenberg: Elimizdeki imkânlar son derece kısıtlı. Mücadeleyi Türkiye'deki insanlar veriyor. Sorunları görmezden gelmeyi reddeden, şahsen risk alan çok cesur insanlar bunlar. Biz ise Almanya'dan dayanışma sergileyebiliriz, diyaloğu ayakta tutabiliriz, mektuplar yazabiliriz ve Türkiye'nin, Türkiye ile dostluğumuzun önemini vurgulayabiliriz.
DW Türkçe: 2017 Haziran’ında Türkiye Barolar Birliği ile bir dostluk anlaşması imzaladınız. Bu anlaşmanın bugüne kadar nasıl bir getirisi oldu?
Schellenberg: Normalde benzeri dostluk anlaşmaları çok etkisi olmayan, içi bir anlamda boş anlaşmalardır. Biz Türkiye Barolar Birliği ile yaptığımız anlaşmanın farklı olmasına çaba gösterdik. Anlaşmaya ek olarak dört sayfalık bir belge hazırladık ve iki taraf için de önemli olan prensipleri sıraladık. Burada Alman Avukatlar Derneği olarak bize düşen görev, düzenli olarak uyarıda bulunmak ve bu prensipleri anımsatmak. Zira baskılar nedeniyle Türkiye'deki hukukçular da bu prensiplerden ödün veriyor, belli bazı konularda uzlaşmaya gidiyor. Ama insanın arada eleştirel sorular yönelten bir arkadaşının olması iyi bir şey. Ayrıca yargıçların bağımsızlığı konusunda bilimsel bir sempozyum yapmayı hedefliyoruz. Ancak henüz bunu hayata geçirebilecek bir atmosfer söz konusu değil. Öte yandan Alman Hâkimler ve Savcılar Birliği ile ortaklaşa oluşturduğumuz ve siyasi nedenlerle Almanya'ya iltica etmek isteyen Türk hukukçulara destek veren internet platformu da hâlâ faal.
DW Türkçe: Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), Türkiye'den yapılan başvuruları ‘iç hukuk yollarının tüketilmediği' gerekçesiyle reddediyor. Bu da Türkiye'de hukuk devletinin işlemediğini savunanlar tarafından sert bir şekilde eleştiriliyor. Alman Avukatlar Derneği de uygulamayı eleştirenler arasında. Bu yönde bir girişiminiz var mı?
Schellenberg: Önce iç hukuk yollarının tüketilmesi şeklindeki uygulama genelde mantıklı. Ancak hemen ardından gelen paragrafta bu hukuk yollarının etkili bir işleyişe sahip olması gerektiği vurgulanıyor. Kanımca, şu anda Türkiye'de bu mevcut değil ve AİHM'ye başvuru yolu açık. Yaptığımız yayınlarda da bunu vurguladık. Geçen Haziran ayında Türkiye'de konuya ilişkin bir sempozyum yaptık ve o günden bu yana yavaş da olsa bir değişim var. Avukatlar artık, hazırladıkları gerekçeli başvurularda, bu hukuk yollarının neden işlemediğini daha detaylı bir şekilde belirtiyor ve bu hukuk yollarının sadece kâğıt üzerinde olduğunu gözler önüne seriyor.
Aydın Üstünel
© Deutsche Welle Türkçe