Ünlü sanatçı Şevval Sam, "Türkiye’de düşünce özgürlüğünden bahsedebilir miyiz? Bahsedemeyiz. Bunun bana yansımaları da oluyor tabii ki" dedi. Sam, "Barış içinde yaşıyorduk eskiden ama zaman içinde ayrıştırıldık, birbirimize düşman olduk. Bizi birbirimize düşürdüler" ifadesini kullandı.
Hürriyet'ten Büşra Bozok Aytek'in sorularını yanıtlayan (7 Haziran 2015) Şevval Sam'ın açıklamalarından satır başları şöyle:
* Diğer Şevval Sam albümlerinden ne gibi bir farkı var “Toprağın Kokusu”nun?
- Bugüne kadar çok farklı projelerde yer aldım; arabesk çok farklı bir albümdü, tango daha farklı. Bunlar benim keşif alanlarımdı, kendimi keşfetme sürecimdi. Bu albümse sahnede de kendimi en çok ifade ettiğim tarzda oldu. Bu albüm aynı zamanda benim hayatı algılayış biçimimi de temsil ediyor. Toprağın bize ait değil bizim toprağa ait olduğumuza inanıyorum. Yaşadığımız kültürle beslendik ve kaynağımız bu coğrafya. O halde biz bu topraklara aitiz. Bu albüm de kendini bu topraklara ait hissedenlerin albümü.
* Kürtçe, Zazaca, Ermenice, Çeçence gibi birçok farklı dilde şarkılar söylediniz. Hazırlık aşamasında herhangi bir konuda tedirginlik yaşadınız mı? Beğenilmemek, tepki çekmek gibi endişeleriniz oldu mu hiç?
- Benim bu albümdeki amacım, barış içinde yaşadığımız zamanları hatırlamak. Ben şarkılarımı barış için söylüyorum, neden korkayım ki? Bir şeyin içinde sevgi varsa, korku olamaz benim için. Bu albümü de büyük sevgiyle yaptım. İşin içine korku katsaydım, samimi olmazdı. Birileri tepki gösterecekse göstersin, kızacaksa kızsın. Kızan kişi, barış istemiyor demektir. Barışı istemeyenlerle paylaşacak bir şey bulabileceğimi sanmıyorum. Zulmün ve merhametin dili, dini, ırkı, cinsiyeti yoktur. Önce insan olmanın ne anlama geldiğini sorgulamak gerek.
‘Bizi birbirimize düşürdüler’
Toprak Kokusu, bu coğrafyadaki tüm farklı renkleri içeriyor. Biz çocukluğumuzda bu farklılıkları o kadar içselleştirmiştik, o kadar doğal bir unsur olarak yaşamıştık ki, farklılık olduğunun bile farkında değildik. Annem çalışmaya giderken bizi Yahudi komşularımıza bırakırdı mesela. Oralı ya da buralı olması bizim için hiç önemli değildi. Ben matematiği Ermeni Hocam sayesinde sevmiştim. Hâlâ ona şükran duyarım. Barış içinde yaşıyorduk eskiden ama zaman içinde ayrıştırıldık, birbirimize düşman olduk. Bizi birbirimize düşürdüler. “Toprak Kokusu”nu barış içinde yaşayabildiğimizi hatırlatmak için yaptım diyebilirim. O zenginliğimizi hatırlamamızı sağlayacak en önemli aracı, müzik. İnsanların ortak dilidir müzik. Ben bütün şarkılarımı barış için söylüyorum ve sonuna kadar da barış için söyleyeceğim.
‘Kaçmadan önce mücadele ederim’
* Şarkısını söylediğiniz dillerin konuşulduğu yerlerde konser vermeyi düşünüyor musunuz?
- Benim için dünyanın her yeri aynı. Çünkü müzik, evrensel bir dil. Beni davet etmek isteyenlerle, üç kişi de olsa 300 bin kişi de olsa, gider şarkılarımı söylerim.
* Her fırsatta barış mesajları veriyorsunuz. Hiç bu konuda karamsarlık yaşadığınız, ülkeden gitmek istediğiniz oldu mu?
- Şöyle söyleyeyim; insan, kendini ifade etme ihtiyacında olan bir varlık. Eğer kendimi ifade edebileceğim yollar tıkanırsa, önce mücadele etmeyi tercih ederim. Çünkü ait olduğum kültürü, coğrafyayı çok seviyorum.
* Kendinizi ifade edebileceğiniz o yolların tıkandığını hissettiniz mi hiç?
- Türkiye’de düşünce özgürlüğünden bahsedebilir miyiz? Bahsedemeyiz. Bunun bana yansımaları da oluyor tabii ki. Ama ben ne kadar engellensem de kalbimdeki niyetimden eminim. Kısa vadede belki etkilenirim ama uzun vadede düştüğüm yerden kalkarım. Kurduğum dil her zaman barışçıl ve sevgi dili olur. Müzik de sevgi dili...
‘Annemin cümleleri sert gelebilir ama...’
* 18 yaşında bir oğlunuz var. Onunla ilgili endişeleriniz var mı?
- Var tabii. Artık o 18 yaşında ve yavaş yavaş kendi ayakları üzerinde durmaya başladı. Ama ben hiçbir zaman “Benim oğlum artık büyüdü, kendini kurtardı. Herkes kendi çocuğuna baksın” duygusu yaşayamam. Bütün çocukların özgür yetişmesi, hayal dünyalarının sınırsız olması gerektiğini düşünüyorum. Bu albüm onların gelecekte barışçı bir birey olabilmeleri için ilham verici olabilir.
* Anneniz Leman Sam, bazı tweet’leri yüzünden çok eleştirildi, tepki çekti. Hiç annenize uyarıda bulunduğunuz oluyor mu?
- Hiç bulunmuyorum. Anne-kız olarak çok güçlü bir bağımız var bizim. Her şeyden önce çok iyi arkadaşız. Biz “ruhtaşız” aslında. Birbirimizi çok anlıyoruz. Ben annemin ruhunu çok iyi anlıyorum. Birçok insanın olmadığı kadar vicdanlı ve merhametlidir. İnsan hakkı savunucusudur. Bazen söylediği cümleler sert gelebilir ama bir çiçeğin koparılması bile annemin kalbini yorar. Sanatçı, açık yara gibi yaşar. Annem de gerçek bir sanatçıdır. O, bu dünyanın bir parçası olduğunun farkında olan biridir. Dünyanın öbür ucundaki bir acıyı yüreğinde hisseder. İsyanı da hep bundandır.