T24 - CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, yargıda yaşanan üst düzey krizle ilgili değerlendirmelerde bulundu.
"Yaşanan hukuki tartışma bir usul tartışma bir yetki tartışması olarak nazari bir hukuki ihtilaf olarak görülürse konunun özünü kaçırma tehlikesi vardır. Türkiye'de ilk kez bir adliye başka bir adliyeyi basmıştır bir savcı başka bir savcı tarafından tutuklanmıştır. Türkiye'nin demokrasi tarihinin kaydetmediği olayla karşı karşıyayız. Bu uygulamayı haklı kılacak gerekçenin hangi usul, yöntem anlayışında saklı olduğunu düşünmek mümkündür. Türkiye'de ilk kez oluyor. İlk kez bir adliye basılıyor ve bir başsavcı tutuklanıyor. Türkiye'de başsavcıların nasıl yargılanacağı ile ilgili çok açık düzenleme vardır. Bu düzenleme başsavcıların olağan usulün ötesinde Yargıtay Ceza Mahkemeleri'nde yargılanmalarını öngörmüştür. Deniyor ki biz soruşturma yapıyoruz. Tarihte ilk kez soruşturma aşamasında görevini yapan bir savcıyı tutukluyorsunuz. Bu tutuklamanını yetkili bir merci tarafından yapıldığına inanmak güçtür. Adalate Bakanı geçen yıl savcılarla ilgili tahkikatın ancak incelemelerden sonra gerçekleşeceğini açıklamıştır. Şimdi herhangi bir inceleme olmadan bir savcı bir başsavcıyı tutuklatmıştır. Cumhuriyet tarihinde ilk kez bir adliyeyi basmak zorundayım diyor. Bunun yetki ihtilafıyla ilgili olduğunu kabul etmek yanıltıcıdır. İşin bir başka özü vardır. Hukukta başka siyasette başka bir temeli vardır. Hukukla ilgili değerlendirmesini en ciddi yargı kurumları açıklamalarıyla açık bir şekilde ortaya koymuştur. HSYK kararını açıklamıştır, kendi yetkisi içinde karar almıştır, bir yetkisizlik tespiti yapmıştır ve bunu kendi yetkisi içinde yapmıştır.
HSYK'nın kararını o kararını beğenmese de hükümetin uygulaması zorunluluktur. Bu tebligatın yapılması yerinde olmuştur. Asıl üzerinde durulması gereken nokta Türkiye'de yaşanan bu olağan dışı uygulamaların arkasında neyin yattığıdır. Niçin bu olaylar ortaya çıkmaya başlamıştır? Bu olaylar neden bu kadar derin gerilim yaratmıştır? Bu olayın arkasında ne yattığını değerlendirmek için olayın tarihçesini hatırlamak lazımdır.
Başsavcı'nın suçu nedir? Bu konuda toplumun ikna edilmesine ihtiyaç vardır. Bu olay uzun bir süreden beri Erzican Başsavcısı'nın bir soruşturmasıyla ilgilidir. Bir soruşturma başlatmış ve çok ciddi tepkiler çekmişir. Başbakan yardımcısı telefon açıp bu işi kapatmasını istemiştir. Yargıya müdahele tartışmasının yapıldığı ortamda en net müdahale Başbakan yardımcısının ona bu işten vazgeç demesiyle yaşanmıştır. Başsavcı vazgeçmemiştir suçlamalar birbiri ardına gelmeye başlamıştır.
Başsavcıya yapılan suçlamanın dayanakları arasında lojmanının bulunduğu alanda bir imar kirlenmesi yarattığı iddiası da vardır. Olayın nasıl uydurma, savcıyı korkutmaya yönelik, yıldırmaya yönelik, yargıyla savcıyı tehdit etmeye yönelik bir uygulamayla karşı karşıya olduğumuz gözükmüştür. Şiddetle savcının elindeki dosyayı Erzurum'daki özel yetkili savcıya vermesi talep edilmiştir. Başsavcı elindeki tahkikat dosyasını Erzurum'daki savcıya vermiştir ve bundan sonra o soruşturma bir yana bırakılmıştır.
Olayın bu süreci dikkate alındığı zaman ve iki savcı arasında bir yargı husumetinin mevcudiyeti dikkat alınırsa bu tutuklama kararını inandırıcı, doğru, dürüst bir hukuki süreç olarak anlıyoruz. Yaklaşıma, hükümet açıkça dün akşam girmiştir. Bu olayın nitleğini değerlendiren herkes bu olayın arkasandaki failin hükümet olduğunu görmektedir. Bu iş hukuk işi değildir bu iş hükümetin hukuka, yetkili savcılara, kamuoyunun aklına, vicdanına karşı kendi mücadelesini götürme inadıdır. Bu olayın bir tarafı hükümettir, AKP'dir. Hükümet olanaklarını kullanarak AKP kendi siyasi görüşünü yargıya dayatmaktadır ve bunu yerine getirmeyenleri sindirme mücadelesini yerine getirmektedir.
Yandaş yargı bir hukuk düzeni içinde yer yer ortaya çıkan bir olay olarak kalırsa elbette sakıncalıdır ama bu sakıncanın sınırı vardır ama bu noktada hükümetin kabaca bu işin arkasında yer alması konusu yandaşlık konusu hükümet açıkça bir taraf haline gelmiştir. Bu bizi hukuk devleti kavramıyla gili bir tehdite maruz kaldığımızı göstermektedir. Yetkisiz de olsa birilerinin şu bahaneyle insanları tutuklayabildiğini bir düzenin artık bir hukuk düzeni olduğunu söylemeye imkan yoktur. Artık tehlikeye giren bizatihi hukuk devletinin kendisidir. Hukuk devletinin işlerliğinden bahsetmek imkanı ortadan kalkmıştır.
Türkiye'de bir süren beri kendini gösteren kadrolaşma anlayışının yargıya, güvenlik güçlerine ne kadar yerleştirilmiş olduğu ortaya çıkmıştır. Bu bir cemaat kadrolaşması olarak ortaya çıkmıştır. Cemaakt örgütlenmesi etkis altına almıştır. Hükümetin himayesi desteği altında yargı da güvenlik güçleri de yer yer cemaat kontrolü altına geçmiştir. Bu hükümetin cemaatlarle ilgili yaklaşımını göstermiştir.
Yıllardan beri bu yarıya yönelik kontrol kurma politikasını hatırlamalıyız. Bu tablonun hükümetin anlayışı doğrultusunda bu olay da devam edecek olursa bundan sonra buna benzer olayların çok daha yayın bir şekilde ortaya çıkacağını tahmin etmek gerekir. Bu olayı ortaya atanlar hedeflerini gerçekleştirirse herkes tehdit altındadır her an her şey herkesin başına gelebilir demektir bu yüzden bu olayın etkisizleşmesi çok büyük önem taşıyor. Türkiye'de bu nedenle tehlikede olan hukuk devletinin kendisidir.
Türkiye'de bir süreden beri kendini gösteren kadrolaşma anlayışının yargıya, güvenlik güçlerine ne kadar yerleştirilmiş olduğu ortaya çıkmıştır. Bu bir cemaat kadrolaşması olarak ortaya çıkmıştır. Cemaat örgütlenmesi etkisi altına almıştır. Hükümetin himayesi desteği altında yargı da güvenlik güçleri de yer yer cemaat kontrolü altına geçmiştir. Bu hükümetin cemaatlarle ilgili yaklaşımını göstermiştir.
Yıllardan beri yargıya yönelik kontrol kurma politikasını hatırlamalıyız. Bu tablonun hükümetin anlayışı doğrultusunda bu olay da devam edecek olursa bundan sonra buna benzer olayların çok daha yayın bir şekilde ortaya çıkacağını tahmin etmek gerekir. Bu olayı ortaya atanlar hedeflerini gerçekleştirirse herkes tehdit altındadır her an her şey herkesin başına gelebilir demektir. Bu yüzden bu olayın etkisizleşmesi çok büyük önem taşıyor. Türkiye'de bu nedenle tehlikede olan hukuk devletinin kendisidir.
Bir süreden beri yaşanmakta olan sıra dışı olayların bizi nereye getirdiğini daha iyi anlıyoruz. Devlet hukuka dayanır. Hukuk her şeyin özüdür. Adalet mülkün temelidir. Mülk devlettir, ülkedir, cumhuriyettir. Adaleti tehdit eden en büyük tehlike adaletin siyasetin emrine girmesidir. "