Gündem

Türkiye, yolsuzlukla mücadelede G-20 kriterlerinden yalnızca birine tam uyum sağlıyor!

Uluslararası Şeffaflık Örgütü raporuna göre, yolsuzluğa bulaşan politikacılar kimliklerini gizlemek için gizli şirketler kuruyor

12 Kasım 2015 19:51

Uluslararası Şeffaflık Örgütü, G-20 ülkelerinin yolsuzlukla mücadele konusunda bulundukları konumları içeren “Paravan Şirketler Küresel Raporu” yayımladı. Türkiye’nin G-20 kriterlerinden yalnızca birine tam uyum sağladığı bilginin yer aldığı raporda “son üç yılda tüzel kişilere ilişkin kara paranın aklanması ile mücadele konusunda herhangi bir değerlendirmenin gerçekleştirilmediği” ifade edildi. Raporda “ABD ve Çin de dahil olmak üzere G20 hükümetleri, yolsuzluk faillerinin kimliklerini gizlemeleri ve sınır ötesi para aktarmalarını kolaylaştıran gizliliği sonlandırmak için yasal düzenlemeler yaparak yolsuzlukla mücadele etme sözlerini yerine getirmede başarısız oldu” değerlendirmesi yer aldı.

Uluslararası Şeffaflık Örgütü Genel Direktörü Cobus de Swardt ve Kıdemli Program Koordinatörü Maggie Murphy’nin katılımıyla düzenlenen basın toplantısında konuşan Cobus de Swardt hükümetlerin şirketler üzerinde sürdürdükleri denetimleri arttırmaları çağrısında bulundu. Cobus de Swardt konuşmasında şunları söyledi:

“Dünya Bankası da bu tür gizliliğin önemli bir sorun olduğuna işaret ediyor: İncelenen 200’ü aşkın büyük yolsuzluğun yüzde 70’inde, yolsuzluğa bulaşan politikacılar kimliklerini gizlemek için gizli şirketler kullanmıştır (World Bank/UNODC Stolen Asset Recovery Initiative, “The Puppet Masters,” October,2011"). OECD ise 40’ı aşkın ülkede incelediği 400’ü aşkın yolsuzluğun yüzde 25’inde, çalınan paranın gizli şirketler aracılığıyla yönlendirildiğini saptamıştır.

Gizlilik, paranın yolsuzluk yapan kişiye geriye doğru izinin sürülmesini ve izlenmesini güçleştirmektedir. Ne yazık ki, Birleşmiş Milletler’e göre, yasadışı paranın dünya çapında saptanma (örneğin, yolsuzluk, vergi kaçakçılığı, kara para aklama) oranı ancak % 1 kadardır”

Raporun Türkiye'de şeffaflık uygulaması ile ilgili puanlama kısmı şöyle: 

Türkiye, G20 üst düzey ilkelerinden sadece bir tanesine tam uyum sağlamaktadır. Türkiye’de şirketlerin gerçek lehtarlık bilgisini beyan etme zorunluluğu olmadığı için, yetkililerin de bu bilgilere sınırlı erişim hakkı bulunmaktadır. Bununla birlikte gerçek lehtarlık bilgisinin resmi kaydı tutulmamaktadır. Halihazırda finansal kuruluşların tabi olduğu karaparanın aklanması ile mücadele mevzuatı ise, yüksek riskli alanlardaki kişi veya şirketlerin gerçek lehtarlarını bağımsız olarak kanıtlamasını zorunlu kılma  ya da bir müşterinin ya da lehtarın kamu görevlisi olması durumunda bilgi sağlama zorunluluğu gibi uygulamalar ile geliştirilebilir.

 
1. İLKE: GERÇEK LEHTARLIĞIN TANIMI

Puan: %100

Türkiye, G20’nin birinci üst düzey ilkesine tam uyum sağlamaktadır. Ticaret Kanunu’nda gerçek lehtarlık ile ilgili düzenleme bulunmamasına rağmen, Suç Gelirlerinin Aklanması ve Terörün Finansmanı ile Mücadele Yönetmeliği’nde gerçek lehtar “Yükümlü nezdinde işlem gerçekleştiren gerçek kişileri, adına işlem yapılan gerçek kişi, tüzel kişi veya tüzel kişiliği olmayan teşekkülleri nihai olarak kontrolünde bulunduran  ya da bunlar üzerinde nüfuz sahibi olan gerçek kişi veya kişiler” şeklinde tanımlanmaktadır.

2. İLKE: RİSKLERİN BELİRLENMESİ VE AZALTILMASI
Puan: %0

Türkiye, son üç yılda tüzel kişilere ilişkin karaparanın aklanması ile mücadele konusunda herhangi bir değerlendirme gerçekleştirmemiş, ikinci üst düzey ilkeye uyum sağlayamamıştır.

 
3. İLKE: GERÇEK LEHTARLIK KONUSUNDA DOĞRU BİLGİ EDİNME

Puan: %25

Türkiye’de, karaparanın aklanması ile mücadele mevzuatı haricinde tüzel kişilerin gerçek lehtarlık bilgisi vermesini zorunlu tutan bir yasal düzenleme bulunmamaktadır. Dolayısıyla, gerçek lehtarlık bilgisinin Türkiye içerisinde elde edilmesini zorunlu kılacak bir düzenleme bulunmamaktadır.

Türk Ticaret Kanunu, yasal hissedarlık ile gerçek lehtarlık arasında bir ayrım gözetmemektedir. Tüzel kişilerin yalnızca hissedarların isimlerini, adreslerini ve hisse sayısını belirttikleri bir pay defteri bulundurma zorunluluğu vardır. Hissedarlık durumundaki değişiklikler de bu deftere işlenmektedir.

Hisselere üçüncü bir kişi adına sahip olan hissedar temsilcilerinin bu durumu tüzel kişiliğe bildirme zorunlulukları bulunmamaktadır.

4. İLKE: GERÇEK LehTarlık Bilgisine Erişim
Puan: %7

Türkiye’de yetkililerin, gerçek lehtarlık bilgisine gerektiğinde ulaşma olanakları oldukça kısıtlıdır. Gerçek lehtarlığın kayıt altında tutulduğu bir sistemin bulunmaması ve tüzel kişilerin gerçek lehtarlık bilgisini bulundurma zorunluluğu olmaması, yetkililerin mali olmayan iş ve meslek grupları ile finans kuruluşlarının elindeki bilgilere veya ticaret sicil kayıtlarına dayanmasını zorunlu kılmaktadır.

Kanun’da, hangi yetkililerin gerçek lehtarlık bilgisine erişim hakkının olduğuna veya bu bilgiye erişimin hangi sürede ve şartlar altında mümkün olacağına dair bir hüküm yer almamaktadır.

Türkiye’nin Merkezi Sicil Kayıt Sistemi (MERSİS), ülkede kurulan tüm tüzel kişilerin bilgilerini bulundursa da, bu bilgiler arasında gerçek lehtarlık bulunmamaktadır. Örneğin, hissedarlar ve yöneticiler hakkında detaylı bilgi bu sistemde yer almamaktadır. Bunun yanında, hissedarlar ile ilgili bilgiler ve şirketin diğer belgeleri, Ticaret Sicili Gazetesi’nde yayınlanmakta olup, bu gazeteler internet üzerinden erişilebilir durumdadır.

Ticaret Sicili Müdürlüğü’nün, tüzel kişilerin sağladığı bilgileri doğrulama yetkisi bulunmamaktadır. Bu duruma bağlı olarak, ticari sicilde kaydedilen bilginin doğru olduğu kesin değildir ve bu kayıtlar ile Ticaret Sicili Gazetesi’ndeki bilgilerin çeliştiği durumlarla karşılaşılabilmektedir.

 

5. İLKE: TRUST’lar
Puan: N/A

 

Türkiye’de trustlara ilişkin yasal düzenleme bulunmamakta ve yabancı trustların Türkiye’de faaliyet göstermesine izin verilmemektedir. Bu nedenle, trustlara  ilişkin beşinci ilke çerçevesinde değerlendirme yapılamamaktadır.

Yabancı bir  trust Türkiye’de bir finans kuruluşunda hesap açmak istiyorsa, bu durumda herhangi bir müşteri gibi görülür ve müşteri due diligence’ına tabi olur.  

 

6. İLKE: TRUST’ların GERÇEK lehTarlığı bilgisine erişim
Puan: N/A

Türkiye’de trustlara ilişkin yasal düzenleme bulunmamakta ve yabancı trustların Türkiye’de faaliyet göstermesine izin verilmemektedir. Bu nedenle, trustlara  ilişkin beşinci ilke çerçevesinde değerlendirme yapılamamaktadır.

 

7. İLKE: Şirketlerin ve Meslek gruplarının sorumlulukları
Puan: %55

Finansal Kuruluşlar

Puan: %50

Mevcut yasalar ve yönetmelikler, finansal kuruluşların müşteri due diligence’ı yaparken müşterilerin gerçek lehtarlarını teşhis etmek için önlemler almasını gerektirmektedir. İlgili mevzuata göre finansal kuruluşlar, tüzel kişiler söz konusu olduğunda sürekli iş ilişkisi kuracağı bu tüzel kişiliğin hisselerinin %25’ine sahip olan gerçek veya tüzel kişi müşterilerinin kimliğini ve tüzel kişi müşterilerini kontrol eden ya da yönlendiren kişiyi tespit etmekle yükümlüdür.

Gerçek lehtarın kimliğinin tespit edilmesi kimlik belgesinin sunulmasını gerektirmektedir[1] ancak finansal kuruluşlar sunulan dokümanlarda şüphe uyandıran bir durum bulduğu takdirde verinin doğrulanmasını talep edebilir. Yüksek riskli durumlarda bile bu kuruluşların, bağımsız bir kaynağı referans alarak bu bilgileri doğrulama zorunluluğu yasal olarak bulunmamaktadır.

Bu duruma rağmen müşteriler, açtıkları hesabın veya aldıkları hizmetin bir başkası adına olup olmadığını beyan eden bir belge imzalayıp finansal kuruluşa sunmak zorundadır. Bu belge, sözleşmede veya başka formatlarda sağlanarak elde edilebilir.

Kanunlar, siyasi nüfuz sahibi (PEPs) müşterilerin tespit edilmesi ya da bu durumda daha derinlikli seviyede due diligence gerçekleştirilmesini zorunlu kılmamaktadır.

Finansal kuruluşlar, kimlik tespiti yapamadıkları veya iş ilişkisinin amacı hakkında yeterli bilgi edinemedikleri durumlarda iş ilişkisi tesis etmez ve kendilerinden talep edilen işlemi gerçekleştirmez; bu durumda, isimsiz veya hayali isimlere hesap açamaz. Ayrıca, daha önce elde edilen müşteri kimlik bilgilerinin yeterliliği ve doğruluğu konusunda şüphe duyulması nedeniyle yapılması gereken kimlik tespit ve teyidinin yapılamadığı durumda finansal kuruluş, bu müşteri ile iş ilişkisini sona erdirmek durumundadır. Finansal kuruluşlar, belirtilen durumların şüpheli olup olmadığını kendileri değerlendirir.

Finansal kuruluşların gözetiminden Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu sorumludur. Finansal kuruluşlara, üst yönetime veya yöneticilere idari, hukuki veya cezai yaptırımlar uygulanabilir.

Mali Olmayan İş ve Meslek Grupları (DNFPB)

Puan: %58

Karaparanın aklanması ile mücadele mevzuatı kapsamında, mali olmayan iş ve meslek gruplarının belli durumlarda müşteri due diligence’ı yapma ve müşterilerinin gerçek lehtarını belirleme zorunluluğu bulunmaktadır.

Karaparanın aklanması ile mücadele kapsamında sorumlulukları bulunan mali olmayan iş ve meslek grupları aşağıdaki gibidir:

Taşınmaz alım satımı, şirket, vakıf ve dernek kurulması, idaresi ve devredilmesi gibi işlerle sınırlı olmak üzere serbest avukatlar

Muhasebeciler

Finansal piyasalarda denetim yapmakla yetkili bağımsız denetim kuruluşları

Emlakçılar

Noterler

Posta ve Telgraf Teşkilatı Genel Müdürlüğü ile kargo şirketleri

Varlık yönetimi şirketleri

Cumhuriyet altın sikkeleri ile Cumhuriyet ziynet altınlarını basma faaliyeti ile sınırlı olmak üzere Darphane ve Damga

Matbaası Genel Müdürlüğü

Kıymetli maden, taş veya mücevher alım satımı yapanlar

İş makineleri dahil her türlü deniz, hava ve kara nakil vasıtalarının alım satımı ile uğraşanlar

Tarihi eser, antika ve sanat eseri alım satımı ile uğraşanlar veya bunların müzayedeciliğini yapanlar

Milli Piyango İdaresi Genel Müdürlüğü, Türkiye Jokey Kulübü ve Spor Toto Teşkilat Başkanlığı dâhil talih ve bahis oyunları alanında faaliyet gösterenler 

Spor kulüpleri

Gerçek lehtarlık konusunda finansal kuruluşlara ait sorumluluklar, mali olmayan iş ve meslek grupları için de geçerlidir. Mali olmayan iş ve meslek grupları da, finansal kuruluşlar gibi yalnızca şüphe duydukları durumlarda verinin doğruluğunu sorgulayabilmektedir. Yüksek riskli durumlarda bile bu kuruluşların, bağımsız bir kaynağı referans alarak bu bilgileri doğrulama zorunluluğu yasal olarak bulunmamaktadır.

Kanunlar, siyasi nüfuz sahibi (PEPs) müşterilerin tespit edilmesini ya da bu durumda daha derinlikli seviyede due diligence gerçekleştirilmesini zorunlu kılmamaktadır.

Mali olmayan iş ve meslek grupları, gerçek lehtarı tespit edemedikleri durumlarda iş ilişkisi tesis etmez; daha önce elde edilen müşteri kimlik bilgilerinin yeterliliği ve doğruluğu konusunda şüphe duyulması nedeniyle yapılması gereken kimlik tespit ve teyidinin yapılamadığı durumda iş ilişkisini sona erdirmek durumundadır. Mali olmayan iş ve meslek grupları, belirtilen durumların şüpheli olup olmadığını kendileri değerlendirir.

Karaparanın aklanması mevzuatı, bu yükümlülüklere uyulmaması durumunda mali olmayan iş ve meslek gruplarına ve yöneticilerine yaptırım uygulanmasını öngörmektedir.

8. İLKE: Yerel ve uluslararası işbirliği
Puan: %63

Yolsuzluk ve karapara aklama suçlarını ilgilendiren soruşturmalarda yetkililerin, gerçek lehtarlık da dahil olmak üzere gerekli bilgilere ulaşması önemlidir. Türkiye’de, yerel veya uluslararası yetkililerin kullanabileceği, gerçek lehtarlık konusunda oluşturulmuş merkezi bir veritabanı bulunmamaktadır. Mali Suçları Araştırma Kurulu (MASAK) ve savcılar da dahil olmak üzere yerel yetkililer, yazılı bir beyan sunulduğu takdirde, soruşturmanın gerektirdiği bilgileri edinebilmek adına kamu idarelerinden, finansal kuruluşlardan ve üçüncü taraflardan bilgi edinebilir ve bu bilgileri diğer yerel yetkililer ile paylaşabilirler.

Türkiye’deki yetkililer genelde ikili anlaşmalar ve mutabakat anlaşmaları dahilinde yabancı yetkililer ile karaparanın aklanması kapsamında bilgi değişiminde bulunurlar. Bu bilgileri toplama ve paylaşma sorumluluğu MASAK’a aittir. Bu çerçevede MASAK, yalnızca gerçekleştirecekleri soruşturma dahilinde ve gizli tutulduğu takdirde, ilgili yabancı soruşturma birimleri ile bilgi ve belge ve paylaşımında bulunabilir.

Yerel yetkililer aynı zamanda, finans kuruluşlarına ve diğer gerçek ve tüzel kişilerden mali kayıtlar dahil olmak üzere bilgi ve delillerin sağlanması, aranması ve bu belgelere el konulması ile bu belgelerin asıllarının ya da nüshalarının sağlanması konularında yabancı yetkililere yardımda bulunabilir.

9. İLKE: Gerçek LehTar Bilgileri ve VergiDEN KAÇINMA
Puan: %75

Türkiye’deki vergiden sorumlu kuruluşların gerçek lehtarlık bilgilerine doğrudan erişimi bulunmamaktadır. Ancak, gerekli olduğu durumlarda kamu kuruluşlarından ve gerçek veya tüzel kişilerden bilgi edinme hakkına sahiptirler. MASAK ayrıca vergi alanındaki muhtemel ihlaller hakkında vergiden sorumlu kuruluşlara rapor sunmaktadır.

Etkili bilgi paylaşımını kısıtlayan yasal düzenlemeler bulunmamaktadır.

Türkiye, Vergi Amaçlı Şeffaflık ve Bilgi Takası Küresel Forumu’nun bir üyesidir. 2013 yılı itibariyle Türkiye’nin, çifte vergilendirme anlaşmaları ve vergi bilgisi değişimi anlaşmaları gibi anlaşmalar ile sağlanan, 94 yargı yerini kapsayan bilgi paylaşımı ağı bulunmaktadır.

 

10. İLKE: Hamİlİne yazılı hİsseler ve Temsİlci HİSSEDARLAR

Puan:%75

 

Hamiline Yazılı Hisseler

Puan: %50

Türkiye’de hamiline yazılı hisselerin çıkarılması yasaldır. Bu hisselerin kötüye kullanımını engellemek için, nama yazılı hisselere veya hisse ilmuhaberine dönüştürülme (kaydileştirme) zorunluluğu vardır.

 

Rapordan öne çıkanlar:

 

ABD ve Çin de dahil olmak üzere G20 hükümetleri, yolsuzluk faillerinin kimliklerini gizlemeleri ve sınır ötesi para aktarmalarını kolaylaştıran gizliliği sonlandırmak için yasal düzenlemeler yaparak yolsuzlukla mücadele etme sözlerini yerine getirmede başarısız oldu. 

Büyük bir kısmı şirket ortaklarının gizlenmesi yoluyla olmak üzere yılda 2 trilyon Dolara yakın bir meblağ aklanıyor, bununla birlikte Uluslararası Şeffaflık Örgütü'nün yeni raporuna göre G20 ülkeleri arasında sadece İngiltere, suçluların varlıklarını saklamalarını engelleme konusunda etkin bir çaba gösteriyor.

Dünyanın en büyük ekonomileri olan Amerika Birleşik Devletleri ve Çin, "Zayıf Çerçeve" kategorisine düşerek en kötü performans sergileyen ülkeler arasına giriyorlar. Her iki ülkenin de şirketlerin ve diğer tüzel kişilerin yolsuzluğa araç olarak  kullanılmasını önleyecek düzenlemeleri yapma yönündeki gayretlerini artırması gerek. 

"Yakın zamandaki büyük herhangi bir yolsuzluk skandalına bakınız - örneğin Petrobras, FIFA, Ukrayna'nın Viktor Yanukovych'i; rüşvet ödemek, çalıntı parayı aktarmak ve gizlemek veya Londra ya da New York gibi yerlerde lüks emlak satın almak için gizli bir şirketin kullanıldığını göreceksiniz. 

"Suçluların yararlanabildiği bu dev boşluğun açık kalmasının bir mantığı yok. Verdikleri sözlere karşın G20 ülkelerinin yolsuzluğa giden bu yaşamsal yolu etkin bir şekilde kapatmalarını önleyen nedir?" sorusunu soruyor Uluslararası Şeffaflık Örgütü Genel Direktörü Cobus de Swardt.

Dünyanın en büyük 20 ekonomisinde isimsiz şirketlerin, vakıfların ve diğer tüzel kişilerin sıklıkla yolsuz uygulamalar yoluyla çalınmış parayı aktarmalarına ve gizlemelerine olanak sağlayan yasal yapıyı ortadan kaldırma yönünde G20 hükümetlerinin Brisbane'de verdikleri cesurca taahhüdün (the G20 Beneficial Ownership Transparency Principles) üzerinden bir yıl geçti.

Bazı ülkeler şirketlerin, vakıfların ve diğer kuruluşların arkasında gerçekte kimin bulunduğunu öğrenmemizi sağlamaya yönelik en temel uygulamanın gerisinde kaldı. Brezilya ve Güney Afrika, kontrolü gerçekte elinde bulunduran özel kişiyi veya kişileri tanımlamakta kullanılan teknik terim olan gerçek lehtar kavramının yasal bir tanımını bile oluşturmadı. 

G20 hükümetlerinin ayrıca, suçluların kendi vatandaşlarının sırtından sürdükleri lüks yaşamlarını sürdürmelerine yardımcı olan şirketler, bankalar ve yolsuzluğa karışan kişiler üzerindeki denetimlerini sıkılaştırmaları gerekiyor. Sadece iki ülke, Hindistan ve İngiltere, şirketlerin, hissedarları veya onları kontrol eden özel kişiler hakkındaki bilgileri kaydetmelerini ve güncel tutmalarını zorunlu kılıyor. Bu, diğer G20 ülkelerinde bir şirketin yasa dışı bir uygulamada bulunması durumunda şirketin gerçek sahibinin sorumlu tutulması olanağının bulunamayabileceği anlamına geliyor. 

Daha da rahatsız edici bir durum ise, New York, Tokyo, Şanghay ve Sydney gibi finans merkezlerini içine alan sekiz G20 ülkesinde bankaların paranın arkasındaki özel kişiyi bulamasalar bile işlemi tamamlayabiliyor olmaları. 

Yedi G20 ülkesinde emlakçılar emlak satış ve alımlarının arkasındaki özel kişileri tespit etmek zorunda değil. Bunun sonucu olarak Londra ve New York'taki yüz milyarlarca dolarlık gayrimenkulün gizli sahipleri bulunuyor. Yolsuzluğa bulaşmış bir politikacının fonlarla bağlantısını gizlemek için basit önlemlere başvurması halinde kamu hazinesinden çalınmış paralarla lüks bir malikane satın almasını önlemek son derece zor.

Her ne kadar İngiltere araştırmada birinci çıkmış olsa da, bu değerlendirme kapsamındaki puanı, İngiltere'nin Deniz Aşırı Bölgeler ve Krallığa Bağlı Bölgelerinde kurulmuş tüzel kişilere ve vakıflara ilişkin lehtar mülkiyet standartlarını değil, sadece ulusal kanunları kapsıyor. İngiltere'nin Denizaşırı Bölgelerinin ve Krallığa Bağlı Bölgelerinin birçoğundaki, lehtar mülkiyet konularındaki zayıf performansı İngiltere'nin bir bütün olarak G20 ilkelerini uygulama çabasını baltalama tehdidinde bulunuyor.  

"Hükümetlerin bankaların, muhasebecilerin, avukatların ve diğer işletmelerin yolsuz müşterileri durdurmalarını kolaylaştıracak araçları sunmaları gerekiyor. Bu, gerçek lehtarı bilgileri içeren merkezi ve kamuya açık bir sicilinin oluşturulması anlamına geliyor, bu kadar basit.

"Dünya, politika, ekonomi ve günümüzün diğer önemli sorunlarıyla ilgili olarak liderlik konusunda G20'ye güveniyor. Bir sohbet kulübü gibi görünmemek için yolsuzlukla mücadele de dahil sözlerini tutmaları gerekiyor," diyor Cobus de Swardt.