Gündem

Türkiye’yi terk etmek zorunda kalan Alman gazeteci: Hükümet, 22 yıldan sonra gazeteci olarak bana tahammül edemiyor

Bizi ibret olarak göstermek istiyorlar

13 Mart 2019 16:02

T24 Haber Merkezi
Çeviri: Ali İsmail Kaçar

Alman Taggespiegel Türkiye muhabiri Thomas Seibert, basın kartının uzatılmamasının ardından Türkiye’yi terk etmek zorunda kalan gazetecilerden bir tanesi. Seibert, 10 Mart’ta Taggespiegel için kaleme aldığı yazıda, bir ülkeden dışarı çıkarılmanın nasıl bir his olduğunu anlattı.


Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la, belediye başkanı olduğu dönemde, yaklaşık 20 yıl önce şahsen tanıştığını belirterek söze başlayan Seibert, “20 yıldan uzun süre boyunca Erdoğan’ın yükselişini ve Türkiye’nin en güçlü adamı oluşunu izledim. Şimdi, hükümeti bir gazeteci olarak bana tahammül edemiyor” dedi. 


Son 20 yılda sadece Türkiye’nin değil, kendisi ve ailesinin de çok fazla şey yaşadığını kaydeden Seibert, şöyle devam etti: “Kızım Julia İstanbul’da doğdu ve büyüdü. Saz çalmayı İstanbul’da öğrendi. Yine Tagesspiegel tarafından çalışan eşim Sussanne, uluslararası binicilik turnuvalarında Türkiye adına yarışıyor. Ben de iki farklı rock grubunda çalıyorum.” 

AKP'li yıllarda demokrasi

Türkiye’de devletin muhalifleriyle mücadelesinin değişmez bir başlık olduğunu belirten Alman gazeteci, “İlk yıllarımda polisin nasıl üniversiteye başörtüsüyle girmeye çalışan öğrencileri basınçlı su ile püskürttüğünün haberini yaptım. 15 yıl sonra TOMA’lar basınçlı suyu Gezi protestocularına karşı kullandı” diye yazdı ve şöyle devam etti:


“AKP’nin iktidara gelmesinden hemen sonraki reform dönemine, sivil toplumun güçlendirilmesine, otoriter geleneğin zayıflamasına şahit oldum. Aynı şekilde AB Türkiye’ye soğuk davrandığında oradaydım, reform momentumu kırıldı, yasakların ve tabuların ‘Eski Türkiye’si geri geldi. 1980 darbesi sonrası Almanya’ya kaçmış ve taksicilik yapmış arkadaşım, meslektaşım Aydın Engin, hapse atıldı.
“Türk ekonomisinin altın yıllarında genç gurbetçi Türklerle konuştum, birçoğu ailelerinin ülkesine geri dönüyordu çünkü İstanbul, Ankara ve İzmir’de çok daha iyi bir gelecek görüyorlardı. Ancak 2016’daki darbe girişiminden sonra artan baskılar dolayısıyla Türkiye’den Almanya’ya yeni bir göç başladı.”


Almanya’nın Türkiye için ‘özel’ bir ülke olduğunu belirten ve “Türkiye’deki okul çocukları iki ülke arasında 1. Dünya Savaşı sırasındaki kardeşliği biliyorlar. Almanya’da ise sadece tarihçiler. Neredeyse her Türk’ün, manav ya da taksi şoförü ya da önemli bir politikacı olmaksızın Almanya’yla bir bağı vardır; ya kendi çocukluğu orada geçmiştir ya da akrabaları ve arkadaşları orada yaşıyordur” dedi. “İnişli çıkışlı bu yıllarda, muhabir olarak derdim hiçbir zaman Türkiye’ye yaltaklanmak ya da Türkiye’yi azarlamak olmadı” diyen Seibert, şöyle devam etti:

"PKK sempatizanı ve Erdoğan apolojisti ilan edildim"


“Önemli olan açıklayabilmekti, çünkü dünyada Almanya’ya bu kadar yakın ama bu kadar uzak başka bir ülke yok. Dil bariyeri, kültür ve dindeki farklılıklar, tarihe dair tamamen farklı bir bakış açısı; bunların tamamı Türkiye’yi tekrar tekrar çözülebilecek bir gizem haline getiriyor. Türkiye’de gazeteci olarak çalışmak heyecan verici, etkileyici ve bazen moral bozucu. Çünkü; okurlarıma Erdoğan’ı Erdoğan yapan sebepleri açıkladığımda ve davranışlarının temelinde yaşam öyküsünün ve ülkenin politik kültürünün yattığını söylediğimde zaman zaman bir apolojist (Erdoğanı aklayan) olmak ile eleştirildim. Kürtlerin neden ikinci sınıf vatandaş gibi hissettiğini ve bazılarının neden silaha başvurduğunu açıklamaya çalıştığımda PKK sempatizanı ilan edildim.


Bununla yaşamak zorundasınız. En nihayetinde, son döneme kadar Türk devletinin ülkenin uluslararası camiada farklı bir şekilde gösterilmesiyle ilgili olduğuna inanıyordum. 1997’den beri bir gazeteci olarak Türkiye’de akrediteyim. 15 yıldan daha uzun süredir yabancı gazeteciler için  çalışma izinlerinin yenilenmesi bir formaliteden ibaretti. 

"Akreditasyon baskı aracı haline geldi"


Ancak birkaç yıldır, Ankara akreditasyonu Alman gazetecilere karşı bir baskı aracı olarak kullanmaya başladı. Örneğin Spiegel temsilcisi Hasnain Kazım, Frankfurter Rundschau’dan Frank Nordhausen ve Stern’den Rafael Geiger Türkiye’yi akreditasyon verilmediği için terk ettiler. Hepsi Türk hükümetinin gözünden düştü.


Şimdi Türkiye bizi ülkeden çıkarmak istiyor. Bizi bir ibret olarak göstermek istiyorlar. ‘Thomas Seibert’ten başka bir gazeteciyi gönderin' gibi etik dışı bir teklif Ankara tarafından Tagesspiegel’e yapıldı.“


Yazının Almanca orjinaline bu linkten erişilebilir.