Enflasyon ve yüksek faiz sebebiyle ülkelerin büyüme oranlarının riske girdiği 2024 yılının bazı riskler ürettiğini ve bu belirsiz durumun 2025 yılında daha da olgunlaşacağını söyleyen Türkiye yazarı Emre Alkin bugün kaleme aldığı yazısında, 2025 yılı itibarıyla farklı bir tablonun ortaya çıkacağını dile getirdi. Alkin, "2025 yılına doğru ilerlerken, küresel ekonomik dinamiklerin giderek daha karmaşık bir hâl aldığını görüyoruz. 2024, birçok belirsizliği ve geçiş dönemini getirirken, 2025 bu dinamiklerin olgunlaşacağı ve ekonomik aktörlerin yeni stratejiler geliştireceği bir yıl olarak karşımıza çıkmakta" dedi.
Ekonomik olarak 2024 yılının bazı ülkeler için toparlanma, bazıları için rehabilitasyon bazı ülkeler için de "kayıp yıl" şeklinde devam ettiğini dile getiren Alkin, enflasyon ve faiz oranlarının gidişatıyla ilgili 2025 yılında farklı bir tablo ortaya çıkacağını söyleyerek şu uyarıda bulundu:
"2023 yılında merkez bankalarını sıkılaştırma politikalarına yönlendirmiş olsa da, 2025 yılı itibarıyla farklı bir tablo ortaya çıkacak. Merkez Bankaları, enflasyonu kontrol altına almak için daha sezgisel ve esnek politikalar benimseyebilir. Yalnız "sezgisel" ile "el yordamı" birbirine karışmasın. Sezgi tecrübeyle, el yordamı ise ciddiyetsizlikle oluşur."
2025 yılının zorlukların yanı sıra fırsatları da barındırdığını belirten Alkin, 2025 yılından itibaren başlatılacak “geleceği şekillendirme” stratejisinin siyasetin tek başına yapabileceği bir iş olmadığını ve bu durumun ne anlama geldiğini şu sözlerle açıkladı:
"Özgün stratejiler geliştirmek, esneklik ve adaptasyon yeteneklerini artırmak sayesinde küresel ekonomik dinamiklerin bir parçası ve fayda sağlayanı hâline gelmekten bahsediyorum. Dolayısıyla, 2025’i sadece makro ekonomik hedefler için değil, küresel ekonominin yeniden şekilleneceği bir dönüm noktası olarak görmekte fayda var. Son olarak: 2025 yılından itibaren başlatılacak “geleceği şekillendirme” stratejisi siyasetin tek başına yapabileceği bir iş değil. Küresel ölçekte siyasetin kalitesinin düşmesi, güncel meseleler ile toplumu oyalaması sebebiyle firmaların kendi başlarına pozisyon aldıkları ve rekabeti insanlığın aleyhine şekillendirdiği bir başka gerçek. Firmalar sahip oldukları gücü doğruluk için kullanmayınca ve hükûmetler de görev bilinci yerine itaat bekledikçe sanırım insanlık gelecek trenini kaçıracak, teknoloji ile medeniyet birbirine karışacak."
Yazının devamı için tıkla...