Suriye’nin kuzeybatısında 27 Kasım’da yeniden tırmanan çatışmalar, Türkiye’nin bu ülkede son beş yıldır süren statükonun değişmesi için Şam yönetimi başta olmak üzere Rusya ve İran’a çağrılar yaptığı bir döneme denk geldi.
Çatışmalara müdahil olmadığını açıklayan Türkiye, Astana Süreci ortakları Rusya ve İran ile diplomatik temaslarını sürdürüyor. Türkiye’nin bu süreçte en önem verdiği konular arasında Halk Savunma Birlikleri’nin (YPG) Suriye hükümetinin bıraktığı stratejik noktalara girmesi ve çatışmalar nedeniyle sınırlarına dönük yeni bir kitlesel göç hareketi başlatması olasılığı.
27 Kasım’da Suriye’de muhalif cihatçı grup Heyet Tahrir eş-Şam ile hükümet güçleri arasında başlayan ve giderek şiddetlenen çatışmalarla ilgili olarak Ankara’dan şu ana kadar iki resmi açıklama yapıldı.
29 Kasım gecesi Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Öncü Keçeli tarafından yapılan yazılı ilk açıklama, Halep’e kadar uzanan çatışmalardan ziyade İdlib bölgesinde yaşanan gelişmelere odaklanırken, olayların bu bölgeye son dönemde artan saldırılar nedeniyle çıktığı mesajını verdi.
Sözcü, Astana ortaklarıyla geliştirilen İdlib Gerginliği Azaltma Bölgesi’nde geçerli mutabakatın ihlal edildiğini, Türkiye’nin bu saldırıların durdurulması gerektiği uyarısının dinlenmediğini kayda geçirdi.
Türk basınında çıkan haberlere göre, güvenlik kaynakları, bu saldırıların Rusya tarafından hava kuvvetleriyle, Suriye hükümeti tarafından ise kara kuvvetleriyle yapıldığı bilgisini paylaştı. Kaynaklar, Türkiye’nin bu saldırılara yanıt vermeyi düşünen grupların uzunca bir süre engellediğini de iddia ettiler.
Bakan Fidan: Aksiyona girişmeyiz
İkinci açıklama ise 30 Kasım günü Dışişleri Bakanı Hakan Fidan tarafından yapıldı. TRT World Forum’unda konuşan Fidan, bir soru üzerine, Halep’e kadar varan çatışmalara Türkiye’nin müdahil olmadığını söyledi.
Suriye’deki gelişmelerin yakından takip edildiğini belirten Fidan, “Halep’te yaşanan çatışmalara Türkiye müdahil değil. Tedbirler alınıyor. Yeni bir göç dalgasını tetikleyecek hiçbir aksiyona girişmeyiz” ifadelerini kullandı.
2011’de başlayan Suriye iç savaşından kaçan yaklaşık 3 milyon Suriyeliyi barındıran Türkiye, yaklaşık 2 milyon nüfusa sahip İdlib bölgesine yapılacak büyük bir operasyonun sınırlarına dönük yeni bir kitlesel göç hareketini tetikleyeceğinden kaygı duyuyor.
Türkiye, Astana ortaklarının Suriye yaklaşımından rahatsız
2017’de oluşturulan Astana Süreci’nin son dönemde yeterince işlevsel olamaması, özellikle İsrail-Hamas savaşının başlamasının ardından Suriye’nin kuzeyindeki gelişmelerin önemini yitirmesi Ankara’nın rahatsız olmasına neden oldu.
Astana Süreci’nin son toplantısı 11-12 Kasım günlerinde Kazakistan’da yapıldı ancak ortak bildiride Suriye’deki durumu değiştirecek türden yeni bir yaklaşıma yer verilmemesi dikkat çekti.
Dışişleri Bakanı Fidan, 23 Kasım’da Türk basınına yaptığı açıklamada, Astana ortakları İran ve Suriye’nin tutumuna ilişkin çekincesini şöyle ifade etti:
“İran’ın Suriye'deki önceliklerinin arasında Türkiye ile Suriye'nin normalleşmesi yok. Rusya açısından da şu anda bölgede zaten bir ateşkes olduğu ve ciddi bir tehdit çok fazla kendini göstermediği için, o türden bir konu gündemde yok.”
‘Başka türlü adımlar nasıl atarız, ona bakacağız’
Rusya ve İran’ın Astana’da başlatılan sürecin devamının yeterli olacağını düşündüğünü ancak bunun sürdürülebilirliğinin göz ardı edildiğini kaydeden Fidan şunları söyledi:
“Terörle mücadelede ve mülteciler konusunda atılması gereken adımlar atılmadığı için Suriye'nin içerisinde giderek evrilen bir tehdit. Bir başka deyişle, bizim daha sonra yok etme maliyetimizin her geçen gün arttığı bir tehdide evrilebilir. Bunun için bizim çözüm arayışlarımız var. Tabii bu çözüm arayışlarının diplomasiyle ve yapıcı yaklaşımla cevap alınamadığı yerde, başka türden adımları zamanı geldiğinde mecburen nasıl atarız ona bakacağız.”
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile iki ülke arasında yeni bir dönemi başlatmak amacıyla birden fazla çağrı yapmış ancak Şam’dan olumlu yanıt alamamıştı. Ankara, Moskova ve Tahran’ı bu süreçte Esad’a yeterince telkinde bulunmamakla suçluyor.
Rusya ve İran’la diyalog
Suriye’de çatışmaların artması üzerine Türkiye-Rusya ve İran hattında diplomatik temasların arttığı gözleniyor. Dışişleri Bakanı Fidan, 30 Kasım’da Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov ile telefonda görüştü. Lavrov aynı gün İran Dışişleri Bakanı Abbas Arakçi ile bir görüşme gerçekleştirdi.
Arakçi Pazar günü Suriye'de temaslarda bulunurken, Pazartesi günü de Ankara'da görüşmeler yapacak. Bu temasların merkezinde artan çatışmaların durdurulması ve mevcut mutabakatların uygulanması olduğu açıklandı.
Dışişleri Bakanı Fidan, bu ülkelerin dışında Katar, Lübnan ve Irak dışişleri bakanları ile de temas kurdu.
Türkiye’nin gözü YPG’nin üzerinde
Fidan’ın “müdahil değiliz” açıklamasına karşın, Türkiye tarafından oluşturulan ve desteklenen Suriye Milli Ordusu’nun (SMO) da çatışmalarda yer alması ve özellikle YPG ile savaşması Ankara’nın süreçteki öncelikleri açısından önemli bir gösterge.
Türkiye, YPG’yi “terör örgütü” olarak tanımlıyor ve ABD ile 2015’ten bu yana süren IŞİD’le mücadele ortaklığını Suriye’nin kuzeyinde kendi yönetimini kurmak amacıyla kullanmakla suçluyor.
Türk güvenlik kaynaklarının iddiasına göre, son günlerde yaşanan çatışmalar nedeniyle geri çekilen rejim güçlerinin bıraktığı stratejik noktalara YPG yerleşmeye başladı. Kaynaklar, YPG’nin mevcut karışıklığı fırsat bilerek Tel Rıfat ile Suriye’nin kuzeydoğusunda bir koridor oluşturmayı amaçladıklarını ancak SMO’nun başlattığı bir operasyonla bu girişimin önlendiğini iddia ettiler.
Suriye'de çatı muhalefet grubu Suriye Muhalif ve Devrimci Güçler Ulusal Koalisyonu tarafından kurulan alternatif Suriye Geçici Hükümet Başkanı Abdurrahman Mustafa da 30 Kasım günü A Haber’e yaptığı açıklamada, rejimin bıraktığı alanları YPG’nin ele geçirmesine SMO’nun engel olacağını kaydederken, bir sonraki hedeflerinin de hala YPG’nin elinde bulunan Tel Rıfat olacağını açıkladı.
Anadolu Ajansı da 1 Aralık’ta geçtiği haberde, SMO’nun Kuveyris Askeri Havaalanı’nı ele geçirdiğini böylece YPG’nin Tel Rıfat ile Münbiç arasındaki ikmal hattını kesintiye uğrattığını bildirdi.
Suriye’nin kuzeyine en son kapsamlı sınır ötesi askeri harekatını 2019’da yapan Türkiye, YPG’nin tehdit oluşturmaya devam etmesi durumunda askeri yollara başvuracağını uzun süredir dillendiriyor.
ABD ve Rusya, Türkiye’nin yeni bir askeri harekat başlatmasına karşı çıkıyorlar.