06 Aralık 2021 13:10
Ece Göksedef - BBC Türkçe
Bu haber BBC Türkçe'de ilk olarak 14 Aralık 2020'de yayımlanmıştı
Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, iki gün sürecek resmi bir ziyaret için Katar'a gidiyor.
Erdoğan, ziyareti öncesi 6 Aralık'ta havaalanında gazetecilere yaptığı açıklamada, Türkiye'nin Katar ile yeni anlaşmalar imzalayacağını açıkladı.
Bugüne kadar Katar ile siyasi, askeri, ekonomik, kültürel olmak üzere 69 belge imzaladıklarını belirten Erdoğan, "Körfez'deki diğer ülkelerle de işbirliğimizi geliştirmeye çalışıyoruz" dedi.
Erdoğan şöyle konuştu:
"Bölgenin en güçlü ülkelerinden biri olan Katar ile attığımız adımlar bunun nişanesidir. Rakamlar ufak rakamlar değil. Ciddi yatırımlarla bunu sürdürüyoruz. Türk işadamlarına yönelik Katar'ın yaklaşımı çok çok yüksek rakamlardır. Katar'daki işlerin tutarı yaklaşık 15 milyar tutarındadır."
Erdoğan ayrıca Şubat ayında Birleşik Arap Emirlikleri'nin başkenti Abu Dabi'yi de ziyaret edeceğini hatırlattı.
Katar Dışişleri Bakanı Şeyh Muhammed bin Abdurrahman el-Sani de Türkiye-Katar Yüksek Stratejik Komitesi'nin 7. Toplantısı'nda 12 yeni anlaşmaya imza atılmasının beklendiğini söyledi.
Katar ile Türkiye arasındaki ilişkiler ülke liderlerinin şahsi dostluğundan derin ekonomik bağlara kadar gidiyor.
Katar sermayesi artık Borsa İstanbul'da hissedar, Tank Palet Fabrikası'nın işletme haklarını devralmış durumda. Türkiye ekonomisinin zor günlerden geçtiği ve dış finansman bulmakta güçlük yaşadığı dönemlerde de Katar devreye girerek ülkeye giren dövizin kaynağı oluyor.
Peki Türkiye ile Katar arasındaki stratejik işbirliği ne zaman başladı, nasıl ve hangi şartlarda bugünlere geldi?
1939'dan bu yana açık denizlerinde petrolün ve ardından doğalgazın varlığını keşfeden Katar, bugün dünyanın bilinen en büyük üçüncü doğalgaz rezervine sahip. Qatargas, dünyanın en büyük sıvışaltırılmış doğalgaz şirketi. Buradan gelen yüksek gelirle Katar, 1990'larda uluslararası piyasaya açılımını hızlandırdı.
Türkiye de yatırım yaptığı ülkelerden biriydi.
Dönemin Katar Emiri Hamad bin Halife el Sani, Türkiye'ye ilk ziyaretini AKP döneminden önce, Aralık 2001'de yapmıştı.
Türkiye'den yeni dönemde Katar'a ilk ziyareti ise, o dönem Başbakan olan Recep Tayyip Erdoğan 2005'te gerçekleştirdi.
Ziyaretlerin sayısı arttıkça Katar'ın Türkiye'deki yatırımları da, neredeyse tamamı özel şirketlere olmak üzere hız kazandı.
Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) verilerine göre 2002'de iki ülkenin dış ticaret hacmi 26,23 milyon dolardı.
2005'te bu tutar hızla artarak 132 milyon doların üzerine çıktı. 2011'de ise 669 milyon dolar oldu.
2019'da 1,4 milyar dolara yükselen dış ticaret hacmi için iki ülkenin orta vadeli hedefi 5 milyar dolar.
Ticaret Bakanlığı verilerine göre Katar'ın 2019 yılında Türkiye'nin toplam ihracatındaki payı %0,7'ydi ve en fazla ihracat yapılan ülkeler arasında 34. sıradaydı.
Aynı yıl Türkiye de Katar'ın ihracat yaptığı ülkeler arasında 15. sırada yer aldı.
Katar'ın ithalatında Türkiye'nin payı yüzde 4,1 iken ihracatta bu pay yüzde 1,2. Türkiye, Katar'a ithalat yapan ülkeler arasında ise 7. sırada.
Yani hem mevcut veriler hem de hedeflenen ticaret hacmi, hızlı artışa rağmen iki ülkenin de dış ticaretinde çok büyük bir yer kaplamıyor.
Ancak yatırımlar konusunda Katar'ın Türkiye için önemi büyük.
Ticaret Bakanlığı'nın uluslararası doğrudan yatırım verilerine göre 2010-2018 arası toplandığında, Katar yabancı yatırımcı ülke olarak 19'uncu sırada yer alıyordu. 2018'de Katar'ın Türkiye'ye yatırımları 6,2 milyar dolardı.
Ancak Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası'nın Eylül 2020 tarihli "Uluslararası Yatırım Pozisyonu" raporuna göre Katar 2019'da "Yurt Dışında Yerleşik Kişilerin Türkiye'deki Doğrudan Yatırımları" sıralamasında Hollanda'dan (32,477 milyar dolar) sonra 21,886 milyar dolarla ikinci sıraya yükseldi. Yani bir yıl içinde yatırımlar 3,5 katına çıktı.
Katar için ise yurtdışı yatırımlarındaki sıralamada Türkiye aynı konumda değil.
Ülkenin Maliye Bakanı Ali Şerif el Emadi, Katar Varlık Fonu'nun değerini 2020'de 320 milyar dolar olarak açıklamıştı. Ekonomi haberi yapan uluslararası yayın kuruluşları ise Katar'ın yurtdışı yatırımlarının toplamının 400 milyar doları bulduğunu belirtiyor. Bu miktarın yaklaşık yüzde 5'i Türkiye'deki yatırımlara harcandı.
Fon, dünyadaki en varlıklı fonlar arasında 9. sırada. Katar, Varlık Fonu aracılığıyla İngiltere'de Harrods mağazasını ve başkent Londra'nın en yüksek binalarından Shard'ı satın aldı. Ülkenin en büyük havalimanı olan Heathrow'da ve en büyük ikinci süpermarket zinciri Sainsbury's'de de Katar'a ait hisseler var.
Katar, Barclays ve Credit Suisse bankalarına, Volkswagen ve Porsche'a da milyarlarca dolar değerinde yatırım yaptı.
Son yıllarda dikkatini ABD'ye yönelten Katar, New York'taki Times Meydanı ve 5. Cadde'deki birçok değerli mülkü portföyünde tutan bir emlak yatırım şirketinin 5,6 milyar dolarlık hisselerine de bir başka ABD emlak şirketiyle birlikte ortak oldu.
Katar Petrolleri de gelecek yıl ABD'deki petrol tesislerinde 9 milyar dolarlık proje yürüteceğini açıkladı.
Tüm bu yabancı yatırımlar arasında Türkiye'ye yapılan yatırım küçük bir yer tutuyor.
Ancak tüm bu verilerde son birkaç yılda yaşanan artışa ve stratejik önemdeki yatırımların ön plana çıkmasına dikkat çekmek gerekiyor. Bunun asıl sebebi de Arap Baharı'yla birlikte stratejik işbirliğini artıran iki ülkenin yakınlaşmasının ticarete de yansımış olması.
Katar ile Türkiye arasındaki ideolojik yakınlığın ortaya çıkışı, Libya ve Suriye'deki iç savaşlarda aynı grupların desteklenmesi ve ardından Mısır'da 30 yıllık Hüsnü Mübarek rejiminin 2011'de yıkılıp ardından 2012'de Muhammed Mursi'nin başa geçmesiyle oldu.
Haziran 2012'de Cumhurbaşkanı olan Mursi, Müslüman Kardeşler'in kurduğu Özgürlük ve Adalet Partisi'nin lideriydi. Cumhurbaşkanı seçilmesinden birkaç ay sonra, Eylül 2012'de Mursi, AKP kongresi için Ankara'daydı. Kongre'de yaptığı konuşmanın ardından Erdoğan, konuşma için "Kardeşliğimizin bir nişanesi" dedi.
İki ülke arasında ticari anlaşmalar imzalandı.
Aynı dönemde Katar'ın Mısır'daki yeni hükümetin altyapı projelerine ve özel şirketlerin yatırımlarına verdiği destek, Reuters haber ajansına göre en az 10 milyar dolardı.
Temmuz 2013'te Abdulfettah Sisi, Suudi Arabistan ve Birleşik Arap Emirlikleri'nin desteğiyle darbe yaparak Mursi'yi devirdi ve başa geçti. Darbe karşıtı eylemlere sert şekilde müdahale eden güvenlik güçleri, çoğu Müslüman Kardeşler destekçisi çok sayıda kişinin ölmesine ve yaralanmasına yol açtı.
Rabia Meydanı'nda Mursi yanlılarının oturma eylemine 14 Ağustos 2013'te yapılan müdahalede onlarca kişi öldü.
Erdoğan, darbeyi kınayarak "Mısır'da verdikleri oyun hesabını sormak isteyen binlerce masum katledildi" dedi. Sisi de Türkiye ile Mısır arasında yapılan anlaşmaların süresini uzatmayacağını duyurdu.
Erdoğan, ardından Arapça 'dört' anlamına gelen Rabia Meydanı'nı anmak için kullandığı el işaretini meydanlarda selamlama olarak kullanmaya başladı.
2017'de yaptığı bir konuşmada ise "Rabia işaretini hâlâ bilmeyenler var. Bizim partimizin de işareti bu. Şimdi bunun felsefesi de belli. Tek millet, tek bayrak, tek vatan, tek devlet." açıklaması yaptı.
Katar Dışişleri Bakanlığı ise "Mısırlı kardeşlerinin siyasi tutukluları serbest bırakması" çağrısı yaptı.
Suriye ve Mısır 2013'te, Suudi Arabistan, Bahreyn ve Birleşik Arap Emirlikleri de 2014'te Müslüman Kardeşler'i "terör örgütü" ilan etti.
Örgütün Mısır'daki yöneticileri Katar'a giderek buradan faaliyetlerine devam etti.
Bu sırada Libya'da Katar ve Türkiye'nin destek verdiği gruplara karşı Suudi Arabistan, BAE ve Mısır'daki Sisi yönetimi General Halife Hafter'i desteklemeye başlamış; Hafter 2014'te Trablus'taki hükümete karşı savaş başlatmıştı.
Suriye'de de ayaklanmanın başında Katar ve Türkiye, daha önce de Hafız ve Beşar Esad yönetimlerine karşı ayaklanmış olan Müslüman Kardeşler yanlısı gruplara destek vermeye başladı. Grubun bir ülkede daha güçlenmesini tehdit olarak gören Suudi Arabistan ise, Türkiye ve Katar destekli silahlı güçlere karşı farklı muhalif grupları destekledi.
Suriye'de muhalif grupların birlik içinde hareket edememesinin en önemli sebeplerinden biri de bu oldu.
Mısır'daki darbe sürecinde Müslüman Kardeşler'e verdikleri destekten dolayı bölge ülkeleriyle gerilim yaşayan Katar ve Türkiye, birbirine daha da yakınlaştı.
2013'te Katar'ın ilk özel bankası Commercial Bank, ABank'ın yüzde 75 hissesini aldı.
2014'e gelindiğinde Katar, zırhlı araç ve tanklar dahil savunma sanayi araçları üreten BMC'nin yüzde 49 payına sahipti.
2015'te iki ülke arasında Yüksek Stratejik Komite (YSK) mekanizması oluşturuldu ve her yıl birçok ticari ve mali anlaşmaya imza atılan zirveler başladı.
Temmuz 2015'te çözüm süreci biterken Türkiye Irak'ın kuzeyindeki PKK kamplarını bombaladığında Arap Birliği, Türkiye'yi kınayan bir açıklama yaptı. Katar ise açıklamaya şerh koyarak Dışişleri Bakanlığı açıklamasıyla Türkiye'ye destek verdi:
"Katar, sınırlarını korumak için attığı adımlarda Türkiye'yle dayanışma içindedir."
Bu işbirliği, askeri alana da yansıdı.
1915'te Katarlılar Osmanlı Devleti'ne karşı ayaklandığında, İngiltere bölgedeki aşiretlere destek veriyordu.
Aynı dönemde Çanakkale Savaşı'nda da İngilizlere karşı savaşan Osmanlılar, stratejik bir kararla bölgeyi Katar'daki aşiret liderlerine ve İngiltere'ye bırakarak yeni bir çatışma yaşamadan çekildi.
Tam 100 yıl sonra, İngiltere'den kalan eski askeri üsse Türkiye, bu kez bağımsız Katar devletiyle askeri işbirliği anlaşması imzalayarak geri döndü.
İki ülke arasındaki askeri işbirliği, Arap ülkelerindeki ayaklanmalar başladıktan kısa bir süre sonra, Mayıs 2011'de yapılan bir savuma sanayi ürünleri anlaşmasıyla hız kazanmaya başladı.
O dönem yurt dışına yaklaşık 1 milyar dolarlık savunma ürünleri satan Türkiye, Katar'a da 10 adet Bayraktar insansız hava aracı sattı. Hürriyet Gazetesi'nin haberine göre, 2,5 milyon dolar değerindeki satışla Bayraktar, Katar ordusunun envanterindeki ilk insansız hava aracı oldu.
2014 sonunda Türk ve Katarlı savunma bakanları ile genelkurmay başkanları arasındaki ziyaretler sıklaştı. Nihayet 20 Aralık 2014'te Katar Emiri Şeyh Tamim bin Hamad el Sani, Türkiye'ye bir ziyaret gerçekleştirdi ve bu kez iki ülkenin karşılıklı olarak birbirinin topraklarında asker konuşlandırabilmesini öngören bir askeri işbirliği anlaşması imzalandı.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Atacağımız adımlar her iki ülkenin de bölgesel anlamda neler yapabileceğinin bir teminatıdır" dedi.
El Sani ise "Savunma konusunda Türkiye'den destek beklemekteyiz" açıklaması yaptı.
Aralık 2015 ve Nisan 2016'da iki ülke arasında jandarma ve askeri personelin eğitimi, ortak tatbikatlar ve özel kuvvetlerin Katar'da konuşlandırılabilmesi için iki ayrı protokol imzalandı. Böylece Türkiye, kendi toprakları dışındaki ilk büyük askeri üssünü kurmak için hazırlıklara başladı.
2017'nin ilk yarısında bazı Türk birlikleri Katar'da konuşlanmaya başlamış; Havelsan'ın helikopter simülatörleri Katar'a satılmış; Katar'daki hava üssünde Türk pilotlar 55 Katarlı askeri helikopter pilotuna eğitim vermişti.
Haziran ayında iki ülkeyi daha da yakınlaştıran bir gelişme daha oldu.
5 Haziran 2017'de, Suudi Arabistan'da kısa bir süre önce Veliaht Prensliğe yükselen Muhammed bin Salman öncülüğünde BAE, Mısır ve Bahreyn'in de katıldığı ülkeler, Katar'a Müslüman Kardeşler'e verdiği destek ve İran'la ilişkilerini gerekçe göstererek ambargo uygulamaya başladı.
Ambargonun kalkması için şartlar arasında Katar'daki Türk askeri üssünün kapatılması, Müslüman Kardeşler üyelerinin ülkeden çıkması da vardı.
Türkiye ilk aşamada arabuluculuk yapmaya çalışsa da birkaç gün içinde açıkça Katar'dan yana tavır aldı. Aralık 2015 ve Nisan 2016'da imzalanan protokoller TBMM'ye geldi, buradan hızla geçerek 8 Haziran'da Erdoğan tarafından da onaylandı.
Askeri üssün boşaltılması talebini "ikili ilişkilere müdahale" diyerek eleştiren Ankara, 2018 sonuna kadar 3 binden fazla askerini üsse gönderdi. Katar'a yüzlerce zırhlı araç satılması için anlaşma imzalandı.
Aynı zamanda onlarca kargo uçağıyla Katar'a Türkiye'den, İran hava sahasını kullanarak her gün tonlarca süt ürünü, meyve, sebze gibi gıda maddeleri gönderildi.
5-25 Haziran 2017 arasında Katar'ın Türkiye'den ithalatı üç katına, 32,5 milyon dolara çıkmıştı.
O dönem Türk Dışişleri Bakanlığı'nda Katar üzerine çalışan üst düzey bir diplomat, Türkiye'nin yardımlarının anlık değil, uzun vadeli yatırımlar olduğunu söylüyor:
"Soğukkanlı adımlar atarak tedbir aldılar. Üretime başladılar, bu noktada Türkiye'nin çok yardımı oldu. Hava köprüsü kurarak boşluğu doldurdu Türkiye. Altı ay içinde süt sağma ineklerinin yer aldığı bir çiftlik kurdular. Türkiye'den gelen canlı hayvanlar ve ürünlerle Haziran 2017'den başlayarak 2018 ortasına kadar kendi kendilerine yetecek kadar tavuk çiftliği kurdular. Uzun vadeli projelere ilk aşamada 1 yılda toplamda 53 milyar dolar harcadılar.
"Tabii likidite azaldı. Ancak bu süreçte Türkiye'ye yatırımları azalmadı. Katarlı QNB ve Commercial Bank'a 1,3 milyar dolarlık sermaye aktarımı yapıldı. Ambargo sonrası bir, iki yıl içinde Türkiye'de 22 milyar dolarlık Katar sermayesi vardı. Türkiye de bu aşamada Katar'a arz ve kolaylık sağladı, ticareti kolaylaştıracak anlaşmalar yaptı, vergiler karşılıklı azaltıldı."
Bu süreçte Katar'ın Suriye'deki Türkiye destekli muhalif gruplara yardımları da neredeyse tamamen kesildi.
Ambargo kararından bir süre öncesine kadar Katar üzerine çalışan bir başka diplomatik yetkili, Katar'ın bu süreçte bölgesel olarak konumunu daha fazla riske atmayacak şekilde hareket etmeyi tercih ettiğini söylüyor:
"Türkiye ile Körfez ülkeleri arasındaki mücadele Suriye ve Libya'ya yansımış durumdaydı. Katar kendi sorunlarıyla boğuşurken artık daha sınırlı olarak katıldı bu mücadeleye. Suriye'de kalsaydı, kazanacakları kaybedecekleri kadar çok olmayacaktı.
"Ama hem Katar hem Türkiye, Körfez ülkeleri için asıl sorunun kaynağı olan Müslüman Kardeşler ve Hamas üyelerine yönelik tavrını korudu. İki ülke de bu grupları terör örgütü olarak kabul etmiyor bazı bölge ülkelerinin aksine."
Katar açıkça ambargonun kalkması için getirilen şartları kabul etmese de, bir süre sonra bazı Müslüman Kardeşler ve Hamas üyelerinin ülkeden çıkmasını sağladı. Bu kişiler, Katar'ın ardından Türkiye'ye yerleşti.
Aynı yetkili, Hamas ve Müslüman Kardeşler üyelerinin arasında "bireysel olarak suça karışmayan kişilerin suçlu olarak görülmediğini" ifade ediyor.
Katar'a yönelik ambargodan bir yıl sonra, 2018 yaz aylarında Türkiye ile ABD arasında yaşanan ve ABD vatandaşı Pastör Andrew Brunson'ın serbest bırakılmasıyla sona eren gerilimde, ABD'nın sınırlı da olsa Türkiye'ye yönelik yaptırım kararı, Türk Lirası'nın değerinin büyük oranda düşmesine yol açtı.
Krizin hemen ardından 15 Ağustos 2018'de Ankara'ya giden El Sani, Türkiye'ye 15 milyar dolarlık doğrudan yatırım taahhüdünde bulundu.
Aynı ziyarette iki ülkenin merkez bankaları arasında swap anlaşmasının imzalandığı da duyuruldu.
Türkiye Merkez Bankası, anlaşmayla ilgili olarak "Söz konusu anlaşma 3 milyar dolar karşılığı Türk Lirası ve Katar Riyali cinsinden imzalanmıştır." açıklaması yaptı.
Henüz kur krizinin etkileri sürerken Eylül ayında muhalefet partileri, Katar'a ait VIP donanımlı Boeing 747-8 tipi özel uçağın Türkiye'de Cumhurbaşkanlığı'nın filosuna katıldığını belirtti. Türk basını, uçağın ikinci el olarak 400 milyon dolardan satışa çıktığını, Erdoğan'ın talip olduğunu yazdı.
Bir süre sonra Erdoğan, Azerbaycan seyahati dönüşü uçakta gazetecilere bu konuyla ilgili şu bilgiyi verdi:
"Katar bu uçağı satıyordu, hatta rakam bildiğim kadarıyla 500 civarındaydı. O esnada biz de ilgilendik. Katar Emiri, bundan haberdar olunca uçağı Türkiye'ye hibe etti. 'Ben Türkiye'den para almam; bunu Türkiye'ye hediye ediyorum, hibe ediyorum' dedi."
Bu sırada Katar'ın Türkiye'den satın aldığı savunma sanayi ürünlerinin de miktarı arttı.
2018 sonunda, 45 yıldır zırhlı araç üreten Sakarya'daki Tank Palet Fabrikası'nın statüsü değiştirildi. Ocak 2019'da da Katar Yatırım Fonu ve Ethem Sancak ortaklı BMC'ye devredildi.
Erdoğan, Katar Emiri el Sani'nin de katıldığı BMC'nin Sakarya'daki fabrikasının açılış töreninde yaptığı konuşmada, Tank Palet Fabrikası'nın "Özelleştirilmediğini, işletmenin belli şartlar ve süreler dahilinde BMC'ye devredildiğini" açıkladı.
İki ülkenin ticaret hacminin 1,4 milyar dolara yükseldiği 2019'da, Türkiye'nin toplam dış ticaret hacmi 374 milyar 283 milyon dolardı. Yani aslında Katar'ın Türkiye'nin dış ticaret hacminde kapladığı alan kritik seviyede değildi. İthalat ve ihracat yapılan ülkeler arasında Katar ilk sıralarda yer almıyordu.
Ancak Türkiye'ye dış yatırımda Katar ikinci sıraya yükselmişti. Tank Palet Fabrikası gibi stratejik önemi haiz yatırımlar da hız kazanmıştı.
2020'de bunlara Borsa İstanbul'un yüzde 10'luk hissesi de eklendi.
2020'nin Mart ayında neredeyse tüm dünyaya yayılan koronavirüs salgınından ekonomisi olumsuz etkilenen Türkiye'nin Merkez Bankası'ndan (TCMB), Katar Merkez Bankası ile 2018'de imzalanan ikili para takası (swap) anlaşmasının güncellendiği açıklaması geldi. Buna göre swap anlaşmasının tutarı 5 milyar dolar karşılığı Türk Lirası ve Katar Riyali'nden 15 milyar dolar karşılığı Türk Lirası ve Katar Riyali'ne yükseltildi.
Salgın sırasında ziyaretlerine aylar boyunca ara veren Erdoğan, ilk yurt dışı seyahatini 2 Temmuz'da Katar'a yaptı. Görüşme sonrası Kanal İstanbul projesinin planlandığı hat üzerinde Katarlıların arsa satın aldığı iddiaları yeniden gündeme geldi.
Katar Emiri'nin annesi Şeyha Moza'nın, 2018'de İstanbul'da bazı Katarlı isimlerle ortaklaşa kurduğu 100 bin lira sermayeli bir şirket üzerinde Kanal İstanbul güzergahında 44 dönüm arazi satın aldığı iddiası, Sözcü gazetesinde 2019 sonunda haberleştirilmişti. Habere göre arsaların devir teslimi 27 Aralık 2018'de gerçekleşti.
Haberin tartışma yaratmasının ardından Erdoğan, konuyla ilgili açıklama yaptı, iddiaları yalanlamadı:
"Katar Emiri'nin annesinin ülkemizden gayrimenkul satın almasına mani yasal olarak herhangi bir şey söz konusu mu?"
Katar'ın su yolları yatırımları Kanal İstanbul'la sınırlı değil. 26 Kasım'daki anlaşmalar arasında Antalya Liman İşletmeleri'nin Katar'a devredilmesi, iki ülke arasında su yönetimi alanında işbirliği, Katar'ın İstanbul Haliç Altın Boynuz Projesi'ne yapacağı potansiyel yatırım da var.
Katar, Türkiye'nin Kıbrıs açıklarındaki doğalgaz aramalarına tepki gösterirken Kıbrıs Cumhuriyeti'nin Mart 2016'da 10. parsel için ihaleye çıktı. Aralık 2016'da Exxon Mobil ile Katar Petrolleri ortaklığı ruhsatı aldı.
Mart 2018'de dönemin Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanı ve Erdoğan'ın damadı Berat Albayrak, "Bizi hayrete düşüren, firmalar içinde Katar'ın da olması. Bizi sadece şaşırtmadı, aynı zamanda da üzdü" demişti.
Ancak Kasım 2018'de ortaklar sondaja başladığında, Dışişleri Bakanlığı'nın yayımladığı açıklamada sondaj çalışması eleştirilirken sadece Exxon Mobil'in ismi verildi.
Stratejik işbirliğinin arttığı 2019 sonunda iki ülke arasında bir sorun daha çıktı.
Türkiye, 9 Ekim 2019'da Suriye'nin kuzeyinde "terör örgütü" olarak kabul ettiği YPG'ye karşı Barış Pınarı isimli askeri harekâtı başlattı. Katar televizyonu Al Jazeera'de operasyonun haberleştirilme biçimi ise Ankara'yı rahatsız etti.
Türk kamu yayıncısı TRT ve hükümete yakınlığıyla bilinen Sabah gazetesi, Al Jazeera'nin yayını için "sırtımızdan bıçakladı" değerlendirmesi yaptı. TRT'de, "Al Jazeera bu süreçte terör örgütü PKK/YPG yanlısı yayınıyla dikkat çekti. Kimi zaman PKK/YPG yanlılarının açıklamalarına yer verdi, kimi zaman da batılı uzmanların harekat karşıtı görüşlerine." ifadeleri kullanıldı.
O dönemde Katar ile Körfez ülkeleri arasında bir yakınlaşma süreci de başlamış; ekim ayı içinde Katar Dışişleri Bakanı Riyad'a gitmişti.
Türkiye Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, 2 Kasım 2019'da Katar'a bir ziyaret gerçekleştirdi. Doha'daki görüşmeleri sonrasında "Katar'a Barış Pınarı Operasyonu'na verdiği destekten dolayı teşekkür ederiz" açıklaması yaptı.
Bu esnada 2010'dan bu yana açılması planlanan Al Jazeera'nin Türkçe televizyon kanalı da açılmadı. Ocak 2014'te internet sitesi yayına giren Al Jazeera Türk, eş zamanlı planlanan Balkan ve Amerikan televizyonları açılmasına rağmen TV kanalı olarak yayına girmedi. Mayıs 2017'de internet sitesi de kapatıldı.
Trump yönetimi, 20 Ocak'ta Beyaz Saray'dan ayrılmadan önce Suudi Arabistan başta olmak üzere Körfez ülkelerinin Katar ve Türkiye ile gerilimini sonlandırmak için bir adım attı. Trump'ın damadı ve danışmanı Jared Kushner, Katar ve Suudi Arabistan'a bir ziyaret gerçekleştirdi. 4 Aralık'ta, iki ülke arasındaki görüşmelerde ilerleme sağlandığı duyuruldu.
Eş zamanlı olarak Türkiye ve Suudi Arabistanlı yetkililer arasında da bazı görüşmeler yapıldı ve gerilimi azaltma sinyalleri verildi.
© Tüm hakları saklıdır.