Gündem

Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü: İnsan Hakları Eylem Planı ‘abesle iştigal’

08 Mart 2021 08:44

ABD Dışişleri Bakanlığı Cesaret Ödülü’nü kazanan Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın açıkladığı "İnsan Hakları Eylem Planı"na ilişkin olarak, "İnsan Hakları Eylem Planı ‘abesle iştigal" yorumunu yaptı. 

Gazeteci Banu Tuna'nın "İnsan Hakları Eylem Planı’nı nasıl buldunuz? İstanbul Sözleşmesi dahil insan haklarını güvence altına alan ve Türkiye’nin taraf olduğu hiçbir uluslararası sözleşmeye atıfta bulunmayan bir eylem planı açıklandı. Kadın haklarıyla ilgili bölümü hakkında ne söylersiniz?" sorusuna Güllü, "Bundan yaklaşık beş ay önce Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı’nda, 2021-2024 dönemi için kadına yönelik şiddetle mücadele eylem planı yapıldı. Orada da aslında referans kabul edilen ne BM’nin CEDAW ne de İstanbul Sözleşmesi’nin adı anılmadı. İtiraz edip kayıtlara geçmesini özellikle istedik ama yine geçmedi" yanıtını verdi.

Güllü şu ifadeleri kullandı: 

 “Biz kayıtlara geçmiyoruz ama arka planda bunları yapacağız” gibi dışarı görüntü vermekten çekinilen bir tavır var. E siz görüntü vermezseniz, kayıtlara geçmezseniz yargının sizin tavrınızdan haberi olmaz ki. Genelge göndermiyorsunuz ki yargıya “Bu sözleşmeleri uygulayın” diye. 19 yıldır iktidarda olan bir partinin 19 yıl sonra İnsan Hakları Eylem Planı açıklamasını kabul etmiyorum. Abesle iştigaldir bu. O zaman siz açıkça diyorsunuz ki “Bu ülkede insan hakları yok”. Biz zaten biliyoruz olmadığını, bunun için mücadele ediyoruz.

"Bence kadın hareketi korkutuyor"

Kadın hareketine yönelik tavır değişimi 15 Temmuz darbe girişimi sonrasında başladı. Haklısınız 2016 öncesinde TBMM önünde, Başbakanlık önünde çok eylem yaptık. Sivil toplum itirazını dile getirmek zorunda, görevi bu. 2016 sonrası kolluk kuvveti vizyonu değişti. Biz 500 bin polisle şiddet çalışması yapmıştık. Sonra bu kadrolar değişti. Siyasetin polisi gibi bir algıyla yeni arkadaşlar geldi yerlerine. Kadıköy’deki Las Tesis eyleminde ters kelepçe için kolumu arkaya götüren polise “Canımı yakıyorsunuz” dedim, inadına daha sıktı kolumu. Üstelik bu bir kadın polisti. Benden neden nefret ediyor bir kadın, beni tanımıyor ki? “Sana karşı çıkana karşı çık” söylemine biat ederek çalışıyor. Kolluk devletindir, hükümetin değil. Bugün geldiğimiz noktada hükümetin polisi, hükümetin yargısı, hükümetin medyası… Listeyi uzatabildiğiniz kadar uzatın. Böyle bir sistem, hükümete karşı hareket ettiğinde tabii ki seni engelliyor. Bence kadın hareketi korkutuyor. En etkili hareket çünkü. Her kurumda artık kadınlarla ilgili bir birim var.

"Eşitlik sağlandıktan sonra rakip olacağız"

-Bütün bu yıllar içinde erkekleri yanına alabildi mi kadın hareketi? Yoksa hala yalnızca kadınlar, kadınlar için mi mücadele ediyor?

Feminist Gece Yürüyüşü’nde erkekler olmasın. Orada da erkekler kıyameti koparmasın. 19 yıldır feminist kadınların “geceler ve sokaklar bizimdir” diyerek 8 Mart’ta sokağa çıktığı bir ritüel o. Ama onun dışında toplumsal cinsiyet eşitliği diyorsak, erkekler yanımızda olmalı. Ben bu yönde bir dönüşüm görüyorum. Özellikle son üç yılda üniversite gençlerinin, Z Kuşağı’nın bu konuda çok müthiş bir gelişimi ve dönüşümü var. Yaşı daha ileri erkeklerin de sorgulama bilinçlerinde ilerleme olduğuna tanıklık ediyoruz. Artık erkeklik sorgulanıyor, erkeklik çalışmaları yapılıyor. Bizim en mağdur olduğumuz konu, sünnetinden itibaren erkeklerin sonsuz özgür bir dünyada yaşadığına inandırılması. Tam eşitliğe kadar birbirimize ihtiyacımız var. Eşitlik sağlandıktan sonra rakip olacağız çünkü.