17 Aralık 2020 15:04
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti (TGC) 2020 Sedat Simavi Ödülleri’ne değer görülen gazeteci, edebiyat, spor ve bilim insanları ödüllerini aldı.
11 Aralık 1953’de yaşamını yitiren TGC Kurucu Başkanı Sedat Simavi adına 44 yıldan bu yana sürdürülen ödüller; gazetecilik, televizyon, radyo, karikatür, edebiyat, sosyal bilimler, fen bilimleri, sağlık bilimleri ve spor alanlarında veriliyor. Ödül töreni bu yıl yapılamadı. Ödüller kazananlara gönderildi.
Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Turgay Olcayto Cemiyetin Kurucu Başkanı Sedat Simavi’yi ölümünün 67. yılında saygı ve sevgi ile andıklarını belirterek şöyle konuştu:
“Sedat Simavi bizim, gazetecilerin önemli bir rehberi idi. Kurtuluş Savaşı'nda Mustafa Kemal'e destek vermiş, saraya karşı direnmiş, cumhuriyetin kurulmasından sonra da hep hayalinde yaşadığı yaşattığı Hürriyet Gazetesi’ni kurmuştu. Sedat Simavi örnek bir insandı. Karikatüristti, çok sayıda dergi ve mizah dergisi çıkardı. Ama asıl önemlisi gençlere verdiği mesajdı. Sedat Simavi her zaman genç gazetecilerin kalemine sahip çıkmasını, çok zorda kalırlarsa kırıp atmasını ama asla satmamasını önerirdi. Bu bizim için en büyük nasihatlerden biridir. Gerçekten de bugün yaşadığımız düzende de görüyoruz ki gazeteciliğin bir kesimi maalesef kalemini çok kolaylıkla satıyor. Buna karşılık pek çok gazeteci de yüreğindeki heyecanı bitirmeden doğru haberi halka iletmek için uğraş veriyor. Sedat Simavi Ödülleri Türkiye'nin en prestijli ödüllerinden biri. 9 dalda verilen bir ödül. Siyasetten, habercilikten spora kadar uzanan bu ödüller her yıl çok sayıda insanın ilgisini çekiyor.
Bu yıl Sedat Simavi Ödüllerini pandeminin gölgesinde karşıladık. Pandemi dolayısıyla tören yapamadık. Seçici Kurullarımız da katılımcıların eserlerini zoom aracılığıyla değerlendirdiler. Kısaca pandemide internet en büyük yardımcımız oldu. Kazanan arkadaşlarımızı canı gönülden kutluyorum.
Tabii bu zorlu koşullarda seçici kurul üyeliğini üstlenen değerli gazeteci ve bilim insanlarına da teşekkürlerimiz sonsuz. Onların sayesinde Sedat Simavi Ödülü, değerinden hiçbir şey kaybetmiyor ve değerini de hep katlıyor.
Sedat Simavi’nin çizdiği yolda Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nin yönetimleri meslek ilkelerinden ödün vermeden çalışmalarının sürdürüyor. Bu da bizim için çok önemli. Hangi yönetim gelirse gelsin Sedat Simavi'nin çizdiği çizgiden ayrılmıyor. Kendisine saygılarımı sunuyorum. Işıklar içinde uyusun diyorum.”
Hazal Ocak, Cumhuriyet Gazetesi’nde 20 Ocak 2020 ve 14 Temmuz 2020 tarihlerinde yayımlanan “Damat İşi Biliyor” ve “İşte Burası Önemli!” başlıklı haberleri nedeniyle ödül aldı.
“Öncelikle Türkiye Gazeteciler Cemiyeti jürisine beni bu ödüle layık gördüğü için çok teşekkür ederim. Gazeteci olmak benim çocukluk hayalimdi. Bu ödülü kazanmak da çocukluk hayallerimden bir tanesiydi. Ödül alacak haberime gelecek olursam ‘Damat işi biliyor’ ve ‘İşte burası önemli’ başlıklarıyla Cumhuriyet Gazetesinin manşetinden yayınlanan haberim, dönemin Maliye ve Hazine Bakanı Berat Albayrak'ın Kanal İstanbul Proje güzergahı daha açıklanmadan güzergahta arazi almasına ilişkindi. Bu haberi yaparken tüm süreci çok titizlikle yürüttüm, tüm taraflarla görüştüm, bölgeye gittim, bölgedekilerle görüştüm, haberi doğruladım ve en son kendisine de sorularımı ilettim. Onlardan gelen yanıtları da aynı şekilde yorum katmadan haberime kattım. Bu haberi yaptıktan sonra başıma neler geldİ? Öncelikle haberime erişim engeli kararı alındı, daha sonra hakkımda hakaret suçlaması ile dava açıldı. Bu davada hapis cezası istendi ve ayrıca da bir tazminat davası yürüyor. Ne oldu peki bu davalarda? İlk duruşmada beraat ettim. Savcı basın özgürlüğü kapsamında yer aldığını söyledi haberimin. Zaten ben de savunmamda toplumu bilgilendirmek için bu haberi yaptığımı ve sadece gazetecilik yaptığımı anlattım. Eğer gazetemiz yani Cumhuriyet Gazetesi benim arkamda olmasaydı bu süreç çok zorlu olurdu. Son olarak Haber Müdürüm Murat Hantaş ve her zaman arkamda olan yanımda olan Genel Yayın Yönetmenimiz Aykut Küçükkaya’ ya çok teşekkür ediyorum. Her zaman habercilik kazanacak diyorum. “
Seçici Kurul, Ercan Arslan’ı milliyet.com.tr haber sitesinde 22 Temmuz 2020 tarihinde yayımlanan “Son Dakika! Bu Fotoğrafları Daha Önce Görmediniz! “Corona Virüsten Önce ve Sonra İstanbul…” haber fotoğrafları nedeniyle övgüye değer buldu.
“Merhaba. Biz foto muhabirleri, yaşadığımız dönemin görsel tanıklarıyız. Bizim çektiğimiz fotoğraflar bu ülkenin görsel hafızasını oluşturuyor. Ben foto muhabirlerinin çektiği fotoğrafların gelecek yüzyıllarda arkeolojik kazı alanı olacağını düşünüyorum. Bir gazete için yazı neyse fotoğraf odur. Fotoğraf yazıdan daha değersiz daha kıymetsiz bir iletişim aracı değildir. Yazı kadar kıymetlidir. Beni Sedat Simavi Gazetecilik yarışmasında övgüye değer bulan jüri üyelerine canı gönülden teşekkür ederim. Diğer ödül alan arkadaşları da kutlarım.”
RADYO ÖDÜLÜ
Çiğdem Işık – Sevilay Tunalı TRT Radyo 1’de 12 ve 19 Şubat 2020 tarihlerinde yayınlanan (7. ve 8. bölümler) “Musıkî Sarrafları” adlı ortak radyo programı nedeniyle ödül verildi.
“1992 yılından beri TRT İstanbul Radyosunda program hazırlıyorum. Gazeteci bir anne-babanın çocuğu olarak Bab-ı Ali’ de büyüdüm ve hep hayalimdi bu mesleği yapmak. Musiki Sarrafları gibi çok severek hazırladığımız bir programla en iyi radyo programı seçen tüm seçici kurula teşekkür ederim. Bitirdiğim ilkokula ismini veren Sedat Simavi Ödülünü almak benim için ayrı bir mutluluk. Teşekkürler.”
“25 yıldır TRT İstanbul Radyosunda program yapımcısıyım. Musiki Sarrafları programıyla radyolu günlerin o ışıltılı devirlerinden bugün yepyeni bir zaman yaratmayı hayal etmiştik. Programımızın arkasındaki emeği görerek kıymet veren Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 44üncü Sedat Simavi Ödüllerine bizi layık gören seçici kurulun tüm üyelerine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Sonsuz mutlu oldum.”
TV HABER ÖDÜLÜ
Beril Ötkan ve Berkcan Tuğu FOX TV’de 4 Mayıs 2020 tarihinde yayınlanan “Evde Ekmek Yok” adlı ortak haberi nedeniyle ödül aldı.
“Yaklaşık 10 yıldır haber muhabirliği yapıyorum. Yani mesleğe başlama dönemim aslında Türkiye'nin çok çalkantılı bir dönemine de denk geliyor. İşte bu yüzden pek çok siyasi ve toplumsal olaya da şahitlik ettim ama tabi bu pandemi hiç birine benzemiyor. Pandeminin daha başlarıydı, yaklaşık iki- iki buçuk ay olmuştu ki kameraman arkadaşım Berkcan Tuğu ile birlikte İŞKUR'un önüne gittik. Pek çoğumuzun sağlık endişesi ile kendini sıkı sıkıya eve kapattığı bir dönemde canını ikinci plana atarak geçim kaygısıyla İŞKUR'un önüne gelen insanlar vardı. Onlardan biri de Yusuf Derin’di. Kendisiyle röportaj yaparken hemen arka bankta duran bir termos benim dikkatimi çekti. Çünkü röportaj sırasında elinde değildi. Ona ait olup olmadığını sordum. Dedi ki ‘Evet bana ait. Ben bir süredir her sabah iş aramak için İŞKUR'un önüne geliyorum. Bu sabah da gelirken evden çıkarken kızım dedi ki, baba evde ekmek yok. Cebimdeki paraya baktım, buraya gelecek kadar bir yol parası var ama eve dönerken ekmek alacak kadar para yok. O çaresizlikle mutfak dolaplarını karıştırdım sadece evde çay buldum, demledim, termosa koydum belki satarım diye yanımda getirdim’ dedi. Yusuf Derin İŞKUR'un önüne iş aramak için gelmek zorunda olduğunu çünkü ertesi güne hiç bir geçim kaynağı olmadığını ve o dönem her yer kapalıydı başka iş arayacak bir yeri olmadığını da anlattı bize. Bu haber yayınlandıktan sonra gerçekten ses getirdi. Yusuf Derin’e çok yardımsever ulaşmaya çalıştı. Bana da çok anlamlı bir ödül kazandırdı. Ama maalesef biz şunu biliyoruz ki bir Türkiye gerçeği Yusuf Derin, Türkiye'de milyonları temsil ediyor. İşte benim için de bu haberin gerçekten amacına ulaştığı gün, bu ödülün daha da anlam kazandığı gün, Yusuf Derin ve onun temsil ettiği milyonların devlet yetkilileri tarafından seslerinin duyulduğu gün olacak. Herkese tekrar teşekkür ederim.”
“Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'nden böyle anlamlı bir ödül almak beni gerçekten çok gururlandırdı. Ekip arkadaşım Beril Ötkan ile birlikte biz bu haberi yaparken dünyada salgın bir hastalık olan Covid-19 pandemisinin, insanların yaşantısına, psikolojisine ve ekonomisine nasıl etki ettiğini göstermek istedik. Zor şartlar altında sadece Yusuf Derin’in değil birçok insanın evine ekmek götürebilmesi için vermiş olduğu zorlu mücadeleyi görüyoruz. Haberde de gördüğünüz gibi iş arayanların oluşturduğu uzun bir kuyruk vardı. Biz bu kuyruktan Yusuf Derin’in hikâyesini haberleştirdik. Gönül isterdi ki oradaki herkesin sesini ekranda duyuralım aslında daha umutlu haberler paylaşalım. Biz bu tür etkili haberleri sürekli bültenlerimizde yayınlıyoruz. Bu onlardan sadece biri.10 yıldır çalışmış olduğum bu kurumda ben, gazeteciliği tam anlamıyla ve özgürce yaptığımı düşünüyorum. Bu nedenle ben bu ödülü alırken başta Genel Yayın Yönetmenimiz Doğan Şentürk olmak üzere tüm Fox Haber adına almak istiyorum. Bu ödülü bize layık gören Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne teşekkür ediyorum.”
TV BELGESEL ÖDÜLÜ
Erman Yüksel - Ömer Kablan TRT Televizyonu World Kanalı’nda 27 Şubat 2020 tarihinde yayınlanan “Diplomat Katilleri” adlı ortak belgesel programı nedeniyle ödüle değer görüldü.
“Türkiye Gazeteciler Cemiyeti ve Sedat Simavi Ödülleri Seçici Kuruluna buradan çok teşekkür ediyorum. Hem kendi adıma hem de ekibim adına bu ödülü almak bizim için büyük bir onurdu. Biz Asala terör örgütü ile alakalı TRT World olarak bir belgesel hazırladık ve bu belgesel İngilizce dilinde yayınlanan bu konu ile alakalı ilk belgesel. Bu terör örgütünün kanlı eylemlerini platformumuzdan bütün dünyaya aktardık. Bu bizim için sadece profesyonel anlamda önem arz etmiyordu. Manevi olarak da çok büyük önem taşıyordu bu belgesel. Belgeselin çekimleri üç ülkede gerçekleşti ve yaklaşık 45 saatlik bir arşiv taradık. Türkiye'deki bulunan bütün arşivler, ayrıca uluslararası medya organlarının o dönemde yaptığı haber arşivlerini taradık. Hatta bazılarını onlardan satın aldık. Çok büyük titizlikle çalıştık ve buradan ekibime de teşekkür etmek isterim. Ve bir kez daha bu platformdan şehit diplomatlarımızı rahmetle anıyorum ve sizlere tekrar teşekkür ediyorum.”
“Bu güzel, anlamlı, gurur verici ödül için Türkiye Gazeteciler Cemiyeti Jüri Üyelerine teşekkür etmek istiyorum. Asala Diplomat Katilleri belgeseli bizim için çok önemli, anlamlı bir proje. Ne zamandır aslında üzerinde çalıştığımız, kafaya yorduğumuz bir projeydi. İlk önemli adımını geçtiğimiz yıl Aralık ayında Avustralya'da Sidney polisinin orada yaklaşık 40 yıl önce şehit edilen bir diplomat ve yardımcısının dosyasını yeniden açmasıyla atmış olduk. Daha sonra diğer dosyaları da açma kararı aldık. Amerika'da, Fransa'da, Türkiye'de burada çekimler yaptık. Şehit yakınlarıyla, aileleriyle, dostları ile avukatlarla, hukukçularla, tarihçilerle görüştük ve derinlemesine bir çalışma ortaya koyduk. TRT World olarak bizim misyonumuz insanı haberin merkezine koymak. Bu da o tarz işlerimizden birisi oldu. Tarihe de önemli bir not düştüğümüzü düşünüyorum. Uluslararası toplumun çok uzun yıllar göz ardı ettiği, çok kurcalamadığı, irdelemediği bir meseleyi, hem de İngilizce olarak ortaya böyle önemli bir proje ile koymuş olmak bizim için, çok önemli, anlamlı. Bu ödülle de gururumuz, sevincimiz ikiye katlanmış oldu. Tekrar teşekkür ediyorum bizi bu ödüle layık gördüğünüz için. Tabii sıkıntılı günlerden de geçiyoruz malum. Bu vesileyle herkese de sağlıklı günler diliyorum.
EDEBİYAT ÖDÜLÜ
Beşir Ayvazoğlu “Fikret” adlı biyografi çalışması nedeniyle ödüle değer görüldü.
“1990'lardan beri yazı hayatımı büyük ölçüde biyografik metinler işgal ediyor. Biyografisini yazdığım yazar ve şairlerden bazıları mesela Mehmet Akif, Peyami Sefa, Ahmet Haşim, Florinalı Nazım, beni ister istemez Fikret e götürdü. Çünkü hepsinin hayatında Fikret'in çok özel bir yeri var. Bu biyografileri yazarken kazandığım tecrübe ‘Fikret’e nasip oldu diyebilirim. Fikret biyografisi aşağı yukarı 40 yıllık bir birikimin üzerine ilave edilmiş dört yıllık büyük bir emeğin mahsulüdür. Bu emeğin fark edilmiş ve çok önemli bir ödüle değer görülmüş olması benim için bir gurur vesilesidir. Jürinin çok değerli üyelerine teşekkür ediyor saygılar sunuyorum.”
SOSYAL BİLİMLER ÖDÜLÜ
Doç. Dr. Yahya Araz “Osmanlı İstanbul’unda Çocuk Emeği: Ev İçi Hizmetlerde İstihdam Edilen Çocuklar (1750-1920)” adlı eseri nedeniyle ödüllendirildi.
“Bir tarihçi olarak imparatorluğun son, cumhuriyetin erken dönemlerinin toplumsal, kültürel ve siyasal yaşamının şekillenmesinde müstesna bir yeri olan Sedat Simavi adına verilen Sosyal Bilimler Ödülüne layık görülmüş olmaktan büyük bir mutluluk duyuyorum. Benim ödüle layık görülen kitabım ‘Osmanlı İstanbul'unda Çocuk Emeği, Ev İçi Hizmetlerde İstihdam Edilen Çocuklar (1750-1920)’ altı yedi yıllık bir emeğin ürünü. Bu süreçte başta TÜBİTAK olmak üzere çeşitli kurumların desteğini aldım. Hepsine müteşekkirim. Lafı fazla uzatmadan konuyla, çocuk emeği ile ve kitapla ilgili önemli bulduğum, vurgulamak istediğim iki hususa işaret etmek istiyorum. Birincisi, aslında imparatorluğun son dönemlerini ev içi hizmetlerde istihdam edilen çocuklar üzerinden anlamak mümkün. Zira bu çocuklar imparatorluktaki adetlerin, yoksulluğun, savaşların, kitlesel göçlerin, toplumsal ve kültürel dönüşümlerin ve nihai olarak belkemiğini merkezini memurların oluşturduğu orta sınıfların yükselişinin bir sonucuydu. İkincisi, batılı toplumlarda çocuk emeği büyük oranda geçmişe ait bir mesele artık. Fakat üzülerek ifade ediyorum, maalesef bizim toplumda, Türkiye'de halen güncelliğini koruyan akut bir problem. Ben nispeten konforlu diyebileceğim evimde, fakültedeki çalışma odamda, İstanbul'a uğradığımda arşivde tarihsel olarak, çalışan çocuklarla ilgilenirken, diğer taraftan dışarı çıktığımda, sokağa indiğimde, pazara gittiğimde bu defa pratik yaşamımda, gündelik yaşamımda, toplumsal yaşamımda, lokantalarda, sokaklarda, pazarlarda ve değişik iş kollarında çalışan çocuklarla karşılaşıyordum. Dolayısıyla bu süreç boyunca sürekli bir şekilde tarihsel olarak üzerinde çalıştığım çocuklarla, benim gündelik yaşamımın bir parçası olarak sağda solda çalışırken gördüğüm çocuklar arasında sürekli bir şekilde benzerlikler, özdeşlikler kurdum. Bunun biraz yıpratıcı bir süreç, bir durum olduğunu belirtmekte yarar bulunmaktadır ancak tarihsel olarak çocuk emeğini çalışmanın bugüne ilişkin farkındalığımı artırdığını da belirtmek istiyorum. Çocuk emeğine yönelik farkındalığın artırılması için hem tarihsel olarak hem de bugüne ilişkin çalışmaların yapılmasında büyük yarar bulunmaktadır.”
SOSYAL BİLİMLER ÖVGÜ
Seçici Kurul Ayrıca, Arş. Gör. Dr. Sedef ERKMEN’i “Türkiye’de Kürtaj: AKP ve Biyopolitika” adlı eseri nedeniyle övgüye değer gördü.
“Sedat Simavi Ödülleri'ne sosyal bilimler alanından Türkiye'de Kürtaj: AKP ve Biyopolitika kitabımla katıldım ve değerli jüri üyeleri tarafından kitabım övgüye değer görüldü. Öncelikle çalışmam bu ödüle layık görüldüğü için başta Türkiye Gazeteciler Cemiyeti'ne ve değerli jüri üyelerimize çok teşekkür ederim. Kitabımda kürtaj politikalarını tarihsel bir perspektifle inceledim ve günümüzdeki kürtaj politikalarına ışık tutmaya çalıştım. Kitapta açıklamaya giriştiğim ilk husus kürtajın neden ve nasıl iktidarın alanına dahil olduğudur. 19. yüzyıla kadar üreme, hamilelik, çocuk düşürme, kadının bedensel deneyimi ile ilgili iken bu alan nasıl tıbbi ve hukuki bir dile dönüştürüldü? Kürtaj özel alanın konusu olmaktan çıkıp çoğunlukla demografik, milliyetçi saiklerle yasak kılınan ya da yasallaştırılan medikal terimlerle ifade edilen bir iktidar tekniğine dönüşmüştür. Kitapta özellikle AKP döneminin kürtaj politikaları yer almaktadır. Ancak AKP dönemini farklı kılanın ne olduğunu bulabilmek için geç Osmanlı döneminden günümüze kadar kürtaj politikalarındaki süreklikleri ve kopuşları inceledim. Esas olarak odaklandığım 2012'den sonra AKP'nin kürtajı yasal statüsünü değiştirmeden defacto bir kürtaj yasağı uyguladığı tezini ortaya koyabilmek için hükümetin sağlık politikalarını, bu anlamda aile planlamasından üreme sağlığı anlayışa geçmenin ne demek olduğunu araştırdım. Kürtaja erişimi kısıtlayacak uygulamaların verilen demeçler yoluyla kürtajı cinayet olarak gösteren veya yasaklandığına dair oluşturulan algıyı ve devlet hastanelerinde kürtaj hizmetinin verilmediği ya da verilme biçimlerine dair prosedürlerin nasıl dönüştüğünü inceledim. Kitapta son olarak özellikle 2012'de patlak veren kürtaj tartışmalarına feminist çevreler tarafından nasıl tepkiler geldiğini feministlerin kürtaja ilişkin ne gibi söylemler ürettiklerini araştırdım. Bu dönemde öne çıkan hak ve beden temelli argümanlıkların nasıl sınırlılıklar yaratabileceğini tartışarak kürtaj masasına feminist politikanın olanaklarını ilişkin bir değerlendirme yaptım. Herkese teşekkür ederim.”
SAĞLIK BİLİMLERİ ÖDÜLÜ
Doç Dr. Savaş Taşoğlu “Orak Hücre Anemi Tanısı İçin Yenilikçi, Ucuz Maliyetli ve Taşınabilir Cihaz Geliştirilmesi” başlıklı çalışması nedeniyle ödül aldı.
“Sedat Simavi Sağlık Bilimleri Ödülüne beni layık gören değerli komite üyelerine öncelikle teşekkür etmek istiyorum. Kısaca US Berkeley’de doktora, Harvard Tıp Fakültesi’nde doktora sonrası çalışmalarımı 2014'te tamamladım. Genel olarak mühendislik bilimlerinin sağlık problemlerine uygulanması konusunda çalışıyorum. Mikro akışkan platformlar, hasta başı tanı kitleri ve biyosensörler üzerine yayınlarımız ve patentlerimiz oldu. Ödüle konu olan çalışmamız orak hücre anemi tanısı ve monitör edilmesi için yenilikçi, ucuz maliyetli ve taşınabilir cihaz geliştirilmesi üzerinedir. Bu çalışmaların alt bileşenleri iki patent ve dokuz akademik makaleye dönüştü. Çalışmamızda parmak ucundan alınan kan ve sonrasında bu kanın MRI kontrast agents galerisiyle karıştırılarak manyetik sensörün içerisine yerleştiriliyor. Sonrasında bu manyetik sensörü saran ve yine bizim geliştirdiğimiz cihaz hem gerçek zamanlı resim topluyor hem de görüntüleri işliyor. Numunesi konulan kişinin kan hücrelerinin yoğunluklarına bağlı olarak ölçülebilir metrikler oluşturuyor. Bunun sayesinde sağlıklı insandaki kan hücre profili ile annemi hastalarındaki kan hücre profillerinin farkını tekrarlanabilir şekilde gösterdik. Geliştirdiğimiz cihazı Harvard Tıp Fakültesinin Anemi Grubunun başında ki Profesör Matthew Heeney ile gerçek hasta numuneleri kullanarak test ettik ve bu bunu biyoteknoloji alanındaki prestijli Advanced Technologies dergisinde yayınladık. Tekrardan bu değerli ödüle beni layık gören komite üyelerine ve bu çalışmalarda emeği geçen bütün araştırmacılara teşekkür ederim.”
SPOR ÖDÜLÜ
A Milli Kadın Voleybol Takımı “CEV Kadınlar Tokyo Olimpiyat Oyunları Avrupa Kıta Elemeleri Birincisi” olması nedeniyle ödüllendirildi.
“Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2020 Sedat Simavi Spor Ödüllerine takım olarak değer görülmemiz bizleri çok mutlu etti. Bizler Filenin Sultanları olarak çok genç, dinamik, sahada asla pes etmeyi sevmeyen bir takım karakterine sahibiz. 2020 yılı da bizler için sportif başarı anlamında da çok güzel geçti diyebilirim. Olimpiyatlara katılma hakkı kazandık. A Milli Kadın Milli Voleybol Takımı olarak bizleri bu ödüle değer gören seçici kurul üyelerine ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne teşekkürlerimizi tekrardan sunuyoruz. Ayrıca ödül kazananları ve övgüye değer görülenleri de tebrik ediyoruz. Her zaman söylediğim gibi bayrağımızı gururla dalgalandıran voleybolla kalın. Çok sevgiler.”
SPOR ÖVGÜYE DEĞER
Seçici Kurul ayrıca, Fatma Demir’i “Atlet - (Kadınlarda 1.13.48’lik derece ile) Balkan Yarı Maratonu Şampiyonu” olması nedeniyle övgüye değer gördü.
“İstanbul Büyükşehir Belediyesi sporcusuyum. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2020 Sedat Simavi Spor Övgü Ödülü'ne değer görülmem beni çok mutlu etti. Yaklaşık 12 yıldır atletizm sporu ile uğraşıyorum. Birçok başarılar elde ettim. Bu yıl ise Balkan yarı maraton şampiyonu oldum ve daha sonra İstanbul yarı maratonunda ise genel klasman şampiyonu oldum. Dünya şampiyonasında ülkemizi en iyi şekilde temsil ederek kişisel en iyi derecemi geliştirdim. Beni bu ödüle değer gören seçici kurul üyelerine ve Türkiye Gazeteciler Cemiyeti’ne teşekkürlerimi sunarım. Türkiye Gazeteciler Cemiyeti 2020 Sedat Simavi Ödüllerini kazananları ve bu övgüye değer görülenleri kutluyorum. Herkese başarılar diliyorum.”
TGC Sedat Simavi Ödülleri’nde bu yıl Karikatür ve Fen Bilimleri dallarında ödül verilmedi.
© Tüm hakları saklıdır.