T24 - II. Uluslararası Yeni İletişim Ortamları ve Etkileşim Konferansı, Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Nişantaşı Yerleşkesi’nde başladı. Konferansa katılan Yardımcı Doçent Doktor Özçağlayan, "Sosyal medya 'yurttaş gazeteciliği' geliştirdi" derken, Gülay Öztürk de "İnternet sitelerinde güvenliği devlet değil, kullanıcılar sağlasın" ifadelerini kullandı. "Yeni Medyada Eşcinsel Kimlik ve Toplumsal Okunuşları" temalı bildirisini sunan Maltepe Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. H. Zeynep Altan da "Eşcinsellikle ilgili filmleri kadın yönetmenler tarafından çekilmesi daha uygun olur" dedi.
Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi Erdal İnönü Bilim ve Kültür Merkezi’nde başlayan 2. Uluslararası Yeni İletişim Ortamları ve Etkileşim Konferansı (II. International Conference of New Media and Interactivity), yeni iletişim ortamlarını masaya yatırıyor.
28-30 Nisan tarihlerini kapsayan 3 gün sürecek uluslararası konferansa Amerika, Malezya, Ukrayna, Fransa, Almanya, İngiltere, Hindistan, Tayland, Kosova, Avusturya, Nijerya, İran, İsveç, Finlandiya ve Kırgızistan’dan 75 akademisyen, Türkiye’den ise 20 ayrı üniversiteden 155 öğretim üyesi katılıyor.
'Sosyal medya yurttaş gazeteciliği geliştirdi'
Konferansta “Sosyal Medya ve Gazetecilik” başlıklı araştırmasını sunan Yrd. Doç. Dr. Mehmet Özçağlayan, sosyal medyanın son yıllardaki gelişimini ve bu kapsamda geleneksel medyanın rolünü çeşitli istatistiksel bilgilerle anlattı. Yeni medyanın gelişimine bağlı olarak geleneksel medyanın da değiştiğini belirten Özçağlayan, sosyal medyanın “yurttaş gazeteciliği” kavramını ortaya çıkardığını söyledi. “İran’da geçen yıl çıkan olaylarda hükümetin basını denetim altına alması sonucu eylem görüntüleri twitter’de yayınlandı. Böylelikle bütün dünyaya İran olaylarının görüntüleri ulaştırılabildi. Muhalefet lideri Musavi de görüşlerini kendi facebook sayfasında paylaşıma açtı.”
Oturumda Marmara Üniversitesi İletişim Fakültesi araştırma görevlisi Behlül Çalışkan da, yeni medyada gözetim konusunun eleştirel bir sunumunu yaptı. Çalışkan, insanların evde, işyerinde, sokakta sürekli bir gözetime tabii tutulduğunu dile getirdi. Çalışkan, bunun, Marx’ın emek – sermaye çelişkisinin bir unsuru olduğunu söylerken, Weber’in bürokratik gözetim ve Faucault’nun gözetimin içselleştirilmesi konularını da günümüz pratiğinde değerlendirdi.
'İnternet sitelerinde güvenliği devlet değil, kullanıcılar sağlasın'
Konferans kapsamında Yeşil Salon’da düzenlenen oturumda “sosyal medyanın etik kuralları” konusundaki bildirisini sunan araştırma görevlisi R. Gülay Öztürk, sosyal medyayı cinsellik ve özel hayatın gizliliği konuları çerçevesinde değerlendirdi. Öztürk, konuya ilişkin yapılan akademik çalışmalardan söz etti ve bu kapsamda sosyal medyada kullanıcıların büyük bölümünün birbirine saygı duymadıkları sonucunun ortaya çıktığını söyledi.
“Sosyal medyada ticari reklamın ise büyük oranda etik bulunduğunu” belirten Öztürk, şöyle devam etti:
“Gençler, sosyal medyayı hayatın bir parçası olarak görüyorlar ama birbirlerine karşı bir güvensizlik de taşıyorlar. Bunun sonucunda ortaya site içi güvenliğin sağlanması isteği çıkıyor. Ancak gençler site içi güvenliğin devlet tarafından değil, bizzat bu siteleri kullanan kullanıcılar tarafından sağlanmasını istiyorlar.”
'Eşcinsellikle ilgili filmleri kadınların çekmesi daha uygun olur'
Mavi Salon’da düzenlenen oturumda “Yeni Medyada Eşcinsel Kimlik ve Toplumsal Okunuşları” temalı bildirisini sunan Maltepe Üniversitesi öğretim üyesi Yrd. Doç. Dr. H. Zeynep Altan, “Türk sinemasında eşcinsellik konusunda büyük boşluklar var,”dedi. Yeni medyanın küreselleşmeye ve kültüre etkisine vurgu yapan Altan, yeni medyanın etkisiyle bir mücadele alanı haline gelen cinsiyet ilişkileri içinde eşcinselliğe toplumsal bir okunuşla bakılması konusuna dikkat çekti. “Eşcinsellik, cinselliğin bir parçasıdır. Eşcinsellik bir sorun değil, var olan bir olgu olarak kabul edilmelidir. Toplum bunu kabul etmelidir. Cinsellik ve cinsellik sorunundan çok aslında toplumsallığa vurgu yapmak gerekir. Cinsellik toplumsal okunuş yapıldığında erotizm haline geliyor. İnsanın kaba cinselliği, ancak kültürel bir okumayla erotik bir hale getirebiliyor. Bence sorun cinsiyet farklılığı değil, cinsellikle toplumsallığın iç içe olmasından kaynaklanıyor. ” Türk sinemasında eşcinsel ve yeni medya konusuna da değinen Altan şunları söyledi:
“Türk sinemasının başlangıcından bu yana belirli dönemlerde eşcinselliğin işlendiğini görmek mümkün. Son 25 yılda karşımıza iki farklı dönem çıkar; bunlardan biri 1978–1994 yıllarını kapsamında ‘Majörler’ dönemi, diğeri de 1994 sonrası olan ‘Bağımsızlar’ dönemidir.”
Eşcinsellik konusunda çekilen filmlere de vurgu yapan Altan şöyle konuştu:
“ Eşcinsellikle ilgili çekilen filmlerin yönetmenleri genelde erkek ve bir erkek penceresinden bakıyor eşcinselliğe. Kadın yönetmenler tarafından çekilmesi daha uygun olur. Lola Bilidikid, Güneşi Gördüm, Anlat İstanbul, Ağır Roman gibi filmler içinde eşcinselliği barındıran ve farklı bakan filmlerden sadece birkaçı. Eşcinsellere sadece gece kelebekleri, fahişelik yapan kişiler ve benzeri konumlarda sabitlemek çok yanlış.”
28-30 Nisan tarihlerini kapsayan 3 günlük 2. Uluslararası Yeni İletişim Ortamları ve Etkileşim Konferansı, “yeni iletişim ortamları” kavramı “sosyal medya”, “bilgi yönetimi”, “bilgi sistemleri”, “arama motorları”, “yurttaş gazetecilik”, “e-öğrenme”, “çevrimiçi halkla ilişkiler”, “internet reklamcılığı”, “mobilite”, “çevrimiçi radyo televizyon” ve sinema-müzik perspektiflerinde ayrıntılı olarak ele alınıyor.
Konferans bildirilerinin toplanacağı kitap ise, dünyaca tanınmış akademik yayınevi Elsevier’in Procedia isimli konferans bildiri kitapları platformunda yer alacak.
Yazı: Uğur Yıldız / Burhan Kaya (MİHA)