Cumhuriyet yazarı Özgür Mumcu, partili cumhurbaşkanlığı sistemini öngören anayasa değişikliği teklifiyle ilgili olarak "Bundan kimse için olumlu bir netice çıkması beklenemez. Bir defa bütün yetkileri tek bir kişinin şahsında toplar, denge ve denetim mekanizmalarını ortadan kaldırırsanız ileride kimin o tek kişi olacağını da bilemezsiniz. Türk tipi başkanlık sistemi derken Gambiya tipi başkancı sistem getirilmek üzere" dedi.
Özgür Mumcu'nun "Vebali ağırdır" başlığıyla yayımlanan (19 Ocak 2017) yazısı şöyle:
Kuvvetler ayrılığını tamamen ortadan kaldıracak, memleketi anayasa bile denemeyecek tuhaf bir metinle yönetecek değişikliğin Meclis’teki son aşamasına gelindi.
Başkanlık sisteminin en önemli özelliği kuvvetler ayrımının son derece keskin olmasına rağmen, kuvvetleri tek elde toplayan adına başkanlık bile denemeyecek ucube bir sistemle rejim değişikliği gerçekleşiyor.
Meclis ve cumhurbaşkanı seçimi aynı günde yapılacak. Böylelikle partinin lideri cumhurbaşkanı seçilirken, partisinin de Meclis’te çoğunlukta olması hedeflenmekte. Hâkimler ve Savcılar Kurulu’nun üyelerinin yarısını cumhurbaşkanı ve diğer yarısını ise o cumhurbaşkanının Meclis’te çoğunluğa sahip olan partisi atayacak.
Yasama, yürütme ve yargı bir kişinin şahsında birleşecek. Dünyanın en demokrat kişisinin dahi eline bu yetkileri verseniz
o sisteme demokrasi demek mümkün değil. Kaldı ki kuvvetler ayrımını bu şekilde ihlal ederseniz o sistem başkanlık diye de tanımlanamaz. Bu sisteme olsa olsa, bütün memleketin anahtar teslim bir kişiye devredildiği “başkancı” sistem adı verilebilir. Bunun da tarihte ve günümüzde özellikle üçüncü dünya ülkelerinde sayısız örneği var. Seçilmiş krallık da denen bu rejimlerden birinin bile demokrasiler arasında sayılmadığı ortada.
Kaldı ki, niyet de demokrasi değil. Hedef, AKP milletvekili Metin Külünk’ün açıkça itiraf ettiği üzere 200 senenin hesabını sormak. Yani bütün bir Osmanlı-Türk anayasa geleneğini yok sayarak devasa bir karşı devrimi hayata geçirmek.
Karşı devrim yoluyla bir rejim değişikliğinin arifesinde olduğumuz somut bir gerçek. Anayasa hukukundan idare hukukuna, oradan ceza hukukuna kadar kamu hukukunun bütün dallarının sarsılması, anlamsız ve işlevsiz kalması da bu sebeple tesadüf değil. Türkiye Cumhuriyeti’nin üzerine oturduğu kamu hukuku hedefe oturtulmuştur.
Cumhuriyet dönemini bir parantez olarak gören, Sened-i İttifak’a bile düşman son derece radikal ve hayalperest bir siyasi anlayış kendileri gibi düşünmeyenlerin zaten daracık kalmış son özgürlük alanlarına da zapt etmek niyetindedir.
Yönetimde istikrar için ya da devletin bekası sebebiyle bu değişikliğin yapıldığını ileri sürenler ve bu değişikliğin “milli irade”nin gereği ve hatta “başkanlık sistemi” olduğunu söyleyenler objektif gerçeklerle dövüşmekte ve onları çarpıtmaktadır.
Bu anayasa değişikliği gayreti, memleketi dibine kadar gelinen uçurumdan aşağı atlamaya ikna çabası. Bundan kimse için olumlu bir netice çıkması beklenemez. Bir defa bütün yetkileri tek bir kişinin şahsında toplar, denge ve denetim mekanizmalarını ortadan kaldırırsanız ileride kimin o tek kişi olacağını da bilemezsiniz. Türk tipi başkanlık sistemi derken Gambiya tipi başkancı sistem getirilmek üzere.
Kimileri nafile bir gayret olarak görebilir ancak yine de milletvekillerine çağrımızı sürdürelim. Memleketi uçurumdan aşağı atmayın. Vebali ağırdır.