Asıl adı Ayhan Işıyan olan Yeşilçam'ın usta sanatçısı, 5 Mayıs 1929'da İzmir'de Selanik göçmeni bir ailenin 6. çocuğu olarak dünyaya geldi. Henüz 4 aylıkken ailesiyle birlikte İstanbul'a yerleşen Işık, ilk olarak Bomonti 44. Okul'da öğrenim gördü.
Usta sanatçı, 6 yaşında babasını kaybettikten sonra ortaokula başladığı sırada ailesine destek olmak adına Babıali'de çalışmaya başladı. Burada çeşitli gazete ve dergilere hikaye ve kapak resimleri çizen Ayhan Işık, yaz tatillerinde Paşabahçe Şişe ve Cam Fabrikası'nda "kırık şişe kontrolörlüğü" üzerine görev yaptı.
Lise döneminde şair ve yazar Mahir İz, Salah Birsel ve Rıfat Ilgaz gibi usta isimlerden öğrenim gören Işık'ın okul arkadaşlarından bazıları da senarist Safa Önal, karikatürist Ferruh Doğan ve ressam - karikatürist Semih Balcıoğlu'ydu.
Bir süre İstanbul Darphanesi'nde ressamlık yapan Ayhan Işık, İstanbul Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Resim Bölümü'nden 1953'te mezun oldu. Akademi'de Bedri Rahmi Eyüboğlu'ndan dersler alan Işık'ın buradaki dönem arkadaşlarıyla ise Fikret Otyam, Altan Erbulak, Remzi Raşa, Adnan Varınca, Nedim Günsür, Orhan Peker ve Turan Erol'du.
Işık, verdiği röportajların birinde resim yaparken daha çok empresyonizm akımının etkisinde kaldığını, bu anlamda da en çok Claude Monet'ten etkilendiğini belirtmişti.
Grafikerlikten sinemaya...
Akademi'de arkadaşlarının Hollywood starı Clark Gable'ye benzettiği Ayhan Işık, Türkiye Yayınevi'nde çalıştığı sırada Atlas Film'in sahibi Murat Köseoğlu'nun teklifi ve arkadaşlarının teşvikiyle 1951'de girdiği Yıldız Dergisi ve İstanbul Film'in artist yarışmasını kazanarak sinemaya geçiş yaptı. Aynı yıl yarışmanın kadınlar bölümünün birincisi de Belgin Doruk oldu.
Yarışmalardaki derecesinden sonra usta sanatçı, Işıyan soyadını Ermeni kökenli çağrışımı yapması nedeniyle "Işık" olarak değiştirdi.
İlk kez yönetmenliğini ve senaristliğini Münir Hayri Egeli'nin üstlendiği "Yavuz Sultan Selim ve Yeniçeri Hasan" filmindeki yardımcı rolüyle beyazperdede gözüken sanatçı, 1952'de Osman Fahir Seden'in sahibi olduğu Kemal Film'in himayesine girdi ve burada Türk sinemasında geçiş dönemini bitiren ve sinemacılar dönemine giriş yapıtı olarak kabul edilen Ömer Lütfi Akad'ın çektiği "Kanun Namına" filmindeki oyunculuk yeteneği ile büyük bir üne kavuştu.
Usta sanatçı, 1950'de Akad'la birlikte çalışmaya devam ederek "İngiliz Kemal Lawrence'e Karşı", "Katil", "Öldüren Şehir", "Vahşi Bir Kızdım", "Kardeş Kurşunu" adlı filmler ile Osman Seden'le birlikte 1957'de "Bir Avuç Toprak" filmini çekti.
1959'de Hollywood'a gitti
Daha sonra Hollywood'a girmek isteyen Ayhan Işık, 1959'da ABD'ye giderek bazı filmlerde küçük roller aldı ve sinema konusunda araştırmalarda bulundu. Setteki bir oyuncunun hakları ve disiplini konusunda Türkiye'ye döndükten sonra ilkeli bir davranış sergileyen Işık'ın bu duruşu, Türk sinemasındaki birçok yapımcıya da örnek oldu.
Işık, 1960'lı yılların başında Vedat Türkali'nin kaleme aldığı "Otobüs Yolcuları" filmiyle yeniden Yeşilçam'a döndü. Usta sanatçının bu dönem yine Belgin Doruk'la birlikte rol aldığı "Küçük Hanım" seyirciler tarafından oldukça beğenildi ve yine bu dönem içerisinde "Taçsız Kral" unvanını aldı.
Yeşilçam yıldızlarının 1970'lerde sahneye çıkma ve plak doldurma modasına 1972'de uyan Ayhan Işık, Münir Nurettin Selçuk'tan da bir süre ders alarak, klasik Türk müziği dalında sahne denemeleri yaptı ve bir tane 45'lik plak doldurdu.
Hayatı boyunca 200'de yakın filmde rol aldı
Çeşitli reklam filmlerinde de rol alan usta sanatçı, 1975'ten sonra oyunculuğunun yanı sıra yapımcı, senarist ve yönetmen olarak Türk sinemasına katkılarda bulundu.
Ayhan Işık, ilk olarak 1976'da başrolünde yer aldığı ve yönetmen koltuğuna oturduğu "Örgüt" adlı filmi çekti. Usta sanatçı, aynı yıllarda İtalyan yapımcılarla çektiği ve başrolünü Klaus Kinski ile paylaştığı "La Mano Che Nutre La Morte" ve "Le Amanti Del Mostro" filmlerini yaptı. Bu filmler, İtalya'nın yanı sıra Avrupa'nın bazı ülkelerinde vizyona girse de Türkiye'de sansür nedeniyle seyirciyle buluşamadı.
Yeşilçam'da genellikle tuttuğunu koparan, mert, bıçkın mahalle delikanlısı karakterlerine hayat veren ve Osmanlı-Türk erkek görünümünün en tipik temsilcisi olarak işaret edilen Türk sinemasının "Taçsız Kral"ı hayatı boyunca 200'e yakın filmde rol aldı.
Her türlü rolde seyirciler tarafından beğeni kazanan, sinemada dram, politik, komedi ve macera gibi tarzlarda örnekler sunan, ayrıca Yeşilçam'ın bugüne kadar gelmiş, geçmiş en büyük oyuncularından biri olarak gösterilen Ayhan Işık, vefatının sonuna kadar her zaman filmlerde başrol oynadı.
Aynı zamanda usta sanatçı, Yeşilçam'da senaryo gereği bir filmde bir aktörün ölmesinin afişten silinmesi anlamına geleceği anlayışı üzerine film anlaşmalarına "Ayhan Işık filmlerinde ölmez" maddesi koydurttu.
Türkan Şoray'la oynadığı filmlerle ciddi bir kadın hayran kitlesi oluşturdu
Özellikle Türkan Şoray'la başrolü paylaştığı filmlerle kendisine ciddi bir kadın hayran kitlesi de oluşturan Ayhan Işık, usta edebiyatçıların eserlerinden sinemaya uyarlanan filmlerde de tercih edilerek, Peyami Safa'nın romanlarından sinemaya uyarlanan "Cingöz Recai" tiplemesini canlandırdığı yapımlarda, Vedat Türkali'nin "Otobüs Yolcuları", Kemal Tahir'in "Namusum İçin" filmlerinde rol aldı.
Usta sanatçının dikkati çeken yapımları ve çalıştığı yönetmenler arasında ayrıca Metin Erksan "Acı Hayat", Ertem Göreç "Otobüs Yolcuları", Halit Refiğ "Güneşe Giden Yol", "Kızın Var mı Derdin Var" ve Memduh Ün'ün "Namusum İçin" adlı filmi yer aldı.
Yaşamı boyunca birçok ödüle değer görülen Ayhan Işık, 1954'te Türk Filmleri Festivali'nde, 1962'de Ses dergisi ile 1965'te Artist dergisinin açtığı yarışmalarda "En Başarılı Erkek Oyuncu" olarak seçildi.
"İşine saygılı bir oyuncu"
Son derece tutumlu olmasıyla bilinen, sağlığına çok dikkat eden, dakik ve işine saygılı bir oyuncu olarak gösterilen usta sanatçının ayrıca 1970'lerde yazmaya başladığı ve vefatından sonra tefrika halinde yayımlanan "Hayatım" adlı bir hatırat kitabı ile yazıp, çizdiği "Aşka İnanmıyorum" adlı bir resimli romanı bulunuyor.
Yaşamı boyunca özel hayatını da hayranlarından gizli tutan Ayhan Işık'ın, Gülşen Işık ile evliliğinden 1962 doğumlu Serap adlı bir kızı oldu.
Usta sanatçı, 13 Haziran 1979'da İstanbul'da Bebek'teki evinin balkonunda istirahat ettiği sırada güneş çarpmasına bağlı beyin kanaması sonucu, üç gün yoğun bakımda kaldıktan sonra 16 Haziran 1979'da henüz 50 yaşındayken hayatını kaybetti. Cenazesi Şişli Camisi'nde kılınan namazın ardından, Zincirlikuyu Mezarlığında toprağa verildi.
Sadri Alışık ile dostluğu
Yeşilçam'ın siyah beyaz dönemindeki sayılı aktörlerden olan Sadri Alışık ile Ayhan Işık, 1951 yılında bir film setinde tanışarak, uzun yıllar birlikte çalıştı.
Özellikle "Küçük Hanım" serisi ile birlikte dostlukları pekişen ikilinin bağları zaman içerisinde olgunlaşarak, Işık'ın vefatına kadar hiç kopmadı. Ayrıca ikilinin dostluğu Türk sinemasında örnek olarak işaret edilerek, "Yeşilçam'ın Bıçkın Delikanlıları" olarak gösterildi. Aynı zamanda Sadri Alışık Kültür Merkezi tarafından uzun yıllar boyunca Ayhan Işık adına özel ödüller verildi.
Usta oyuncunun rol aldığı filmlerden bazıları şöyle:
"Yangın", "Doktor İgor Kara Haydar", "Her Şeyim Sensin" , "Şerefimle Yaşarım", "Çalınmış Hayat", "Dağların Kartalı", "Öleceksek Ölelim", "Şampiyon", "Zindandan Gelen Mektup", "Ekrem Küçük Hanımın Şoförü", "Yaşamak Kolay Değil", "Yüzbaşı Kemal Tel Örgü", "Sevdiğim Adam", "Aslan Yürekli Kabadayı", "Kumarbazın İntikamı", "Şoförün Kızı", "Ayhan Güneşe Giden Yol", "Sevinç Gözyaşları", "Hızır Dede" , "Necmi Koçum Benim", "Ayşecik Canımın İçi", "Kırık Anahtar", "Turgut Şaşkın Baba", "Bahriyeli Ahmet", "Çifte Nikah".