Montpellier Akdeniz Filmleri Festivali'nde Köprüdekiler ve Şavaklar yarışırken, Yeni Türk Sineması'nın önemli örnekleri de yer alıyor.
Fransa'nın şahane güney kenti Montpellier'de bugünlerde Türk sineması rüzgârı esiyor.
23 Ekim'de başlayan 31. Montpellier Akdeniz Filmleri Festivali'nin 12 filmlik uzun metraj yarışmasında yer alan Aslı Özge, Köprüdekiler ile Altın Antigone Ödülü'ne aday. 1 Kasım'a dek sürecek festivalin jürisinde İstanbul Film Festivali Direktörü Azize Tan da var. Kâzim Öz'ün Şavaklar filmiyse belgesel dalında yarışıyor. Festival, İtalya'dan Mısır'a uzanan geniş Akdeniz haritasından gelen, uzunu ve kısası yaklaşık 250 filmlik dev programıyla da dikkat çekiyor. Fransa'daki Türk Mevsimi etkinlikleri çerçevesinde festivalde özel bir bölüm ayrılan Türk sineması ise dörtbaşı mamur bir programla burada.
Mütevazı yönetmenler
Türk Sinemasında Rönesans' başlıklı bölümde 90'ların ortasından itibaren çektikleri filmlerle Yeni Türk Sineması olgusunu oluşturan Reha Erdem, Nuri Bilge Ceylan, Derviş Zaim, Tayfun Pirselimoğlu, Yeşim Ustaoğlu, Semih Kaplanoğlu ve Zeki Demirkubuz'un filmleri gösteriliyor.
İkinci kuşak yönetmenlerden Selim Evci'nin İki Çizgi, Hakkı Kurtuluş ve Melik Saraçoğlu'nun yönettiği Orada ve Mehmet Bahadır Er ile Marina Gorbach'ın yönetmen koltuğunda oturduğu Kara Köpekler Havlarken de festival programında. Önceki gün yapılan panelde bir araya gelen ve sinemamızın son dönem çıkışının 'sorumluları' olarak söz alan yönetmenlerimiz ise mütevazı ve temkinli konuştu. Elbette Türk sinemasının yenilenişi üzerine farklı görüşler vardı ve sinemamızın geldiği nokta hakkında epey ipucu barındırıyordu. Derviş Zaim 'ne pespembe, ne de karanlık' bir tablo çizerken, Reha Erdem dört yönetmen arasında en iyimser olandı. Tayfun Pirselimoğlu bugünü daha iyi anlayabilmek için 10 yıl beklemek gerektiğini ve sinemamızın bir geçis sürecinde olduğunu ifade etti. Grubun en genç yönetmeni Hakkı Kurtulus ise Türk yönetmen sinemasının geleceğini ortak yapımlarda gördüğünü söyledi. Ara Güler'in siyah beyaz fotoğraflarından oluşan serginin açılışından sonra kaynaşan sinemacılarımız icin Montpellier güzel dostlukların başlangıcı da oldu böylece. İlk kez burada tanışan Erdem ve Pirselimoğlu sohbeti hayli ilerletti. Tabutta Rövaşata ile 1997'de ilk kez burada aldığı ödüllerle uluslararası çıkışını yapan Derviş Zaim için festivalin önemi büyük. Festivale beşinci kez konuk olan Zaim'in yanısıra Pirselimoğlu da festivalin gediklilerinden.
Sinemamızın yükselişini yakından takip eden, Cannes'dan da önce keşfeden festival direktörü Jean-François Bourgeot'nun, "Türk arkadaşlar gibisi yok" sözleri Türk sinemasına verdiği önemi gözler önüne seriyor.