Deneyimli İngiliz gazeteci David Hearst, 92 kilometrelik sınırın IŞİD'den alınması ve Suriye kuzeyindeki Kürt güçlerini birleşmesini engelleme amacıyla yapılan Fırat Kalkanı harekâtıyla birlikte Suriye'nin kuzeyinde Kürt devletinin kurulma ihtimalinin kalmadığını ileri sürdü. Hearst, "Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devleti kurulması ihtimali görmüyorum çünkü Türk ordusu yaptığı operasyonla Rojava’nın iki kanadının birleşmesini engelledi. Bence bu konu kapanmıştır. Bu anlamda Kürtler bahsi kaybetti ve artık dikkatler Halep’in doğusunda neler olacağına çevrildi" görüşünü savundu.
David Hearst'in Habertürk gazetesinden Kübra Par'a verdiği söyleşi şöyle:
Uzun yıllar bölge üzerine çalışmış tecrübeli bir gazeteci olarak Türkiye’nin son dönemdeki Ortadoğu politikasını nasıl buluyorsunuz? Özellikle Suriye politikasını...
Türk dış politikası pek çok kez değişikliğe uğradı. Özellikle Davutoğlu’ndan sonra... Suriye’de en temelde uçuşa yasak bölge tezi üzerinde duruluyordu. Fakat uçuşa yasak bölgenin garanti edilebilmesi için bu alanı koruyacak 50 bin askere ihtiyaç vardı ve bu yüzden ne ordu ne de ABD bu teklifi kabul etmedi. Ne yazık ki Suriye’de hiçbir tercih bedelsiz değil ve her birinin dezavantajı var. 15 Temmuz’daki darbe girişiminden sonra Erdoğan orduyu daha fazla kontrol edebildiğini hissetti ve daha önce generallerin itirazına takılan Suriye operasyonunu başlattı. Bu operasyonun asıl hedefi PYD’ydi elbette. Rus uçağının düşürülmesi Türkiye için büyük problem yaratmıştı. Şimdi Putin ile ilişkiler normalleşti ama bence Rus tarafı Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki rolüyle ilgili kafa karışıklığı yaşıyor. Putin ile Erdoğan arasında son görüşmede tam olarak ne konuşulduğunu bilmiyoruz. Basın toplantısında sadece ihtiyaçlı bölgelere yardım gönderilmesi üzerinde durmuşlardı. Fakat şimdi Fransa, ABD ve İngiltere dışişleri bakanları, Rusya’yı BM’nin Halep’e giden yardım konvoyunu bombalayarak savaş suçu işlemekle itham ediyor. Bu, Rusya için çok zor bir durum. Putin, Suriye’de boğazına kadar batmış durumda. Daha önce çektiği savaş uçaklarını geri gönderdi. Halep’in bombalanması, şu ana kadar bu savaşta gördüğümüz en vahşice şeydi. Fransa, İngiltere ve ABD ile ilişkilerinin bu kadar kötü olduğu bir dönemde Türkiye ile ilişkiler Putin için çok önemli.
"Suriye'de son kazanan Rusya olmayacak"
“Rusya’nın Türkiye’ye ihtiyacı var” diyorsunuz...
Evet ama Türkiye’nin şeytanla anlaştığını düşünmüyorum. Erdoğan ile Putin arasında Suriye üzerine gizli bir anlaşma yoktur. Bu savaşta farklı taraftalar. Meseleler üzerine konuşabiliyorlar fakat kesinlikle birbirine karşıt kutuplardalar. Rusya’nın Halep’i böyle sert bir şekilde bombalaması, muhaliflerin de eline daha güçlü silahların geçmesine neden olacak. Putin, El Nusra milislerinin Halep’i terk etmesini istiyor. Hiçbir ülkenin El Nusra’ya “Buradan çık” deme gücü yok. Üstelik El Kaide ile bağlantısı olsun olmasın, Rusya’nın bombardımanı, Halep’te savaşan tüm muhalif güçleri halkın gözünde popüler hale getiriyor. Ayrıca El Nusra Halep’i terk ederse, Halep düşer. Batı’nın bunu istediğini sanmıyorum. Dolayısıyla, tablo çok karışık ve belli ki bu konuda daha çok konuşacağız. Ama ben Rusya’nın Suriye’de son kazanan olacağına inanmıyorum.
Neden?
Çünkü Rusya zannedildiği kadar güçlü değil. Rusya’nın gücü ya çok abartılıyor ya da çok küçümseniyor. Her şeyden önce Rusya’nın Suriye’de uzun bir operasyona maddi olarak gücü yetmez. Tıpkı Suudi Arabistan gibi onun da ödeme dengesinde kriz var. Dış kaynakları hızla tükenecektir. İkincisi, şu anki Rus ordusu eski Sovyet ordusu kadar güçlü değil. Rusya’nın Esad’ı desteklemesinin arkasındaki motivasyon, tamamen ABD ve Ukrayna ile ilgili. Putin, Esad üzerinde nüfuz sağlayarak uluslararası pazarlık masasındaki yerini geri satın almaya çalışıyor. Uzun vadede Suriye’de kullandığı gücü kısıtlamak zorunda kalacak. Rusya taktiksel hamleler yapıyor ama bunun arkasında büyük bir strateji olduğunu düşünmek hatalı olur. Putin’in verdiği kararlar, zannettiğimiz gibi doğru hesaplanmış değil.
Putin’in dikkatlice planlanmış bir oyun planı yok mu yani?
Var ama bu illa mantıklı bir plan olduğu anlamına gelmiyor. Suriye’deki savaş, Soğuk Savaş’tan beri Rusya’nın yürüttüğü en büyük sınır ötesi operasyon. Çeçenistan’da da yapmışlardı ama o bu büyüklükte ve bu uzaklıkta değildi.
"Rusya PYD'ye desteğini her an çekebilir"
“Rusya, Türkiye’nin Suriye’nin kuzeyindeki rolü üzerinde kafa karışıklığı yaşıyor” derken ne kastediyorsunuz?
Türkiye ve Rusya arasında ticarete dayalı bir ilişki var ama Suriye’nin kuzeyinde ne olacağına dair bir anlaşmaları yok.
Türkiye PYD’yi terör örgütü olarak görüyor ama Rusya PYD’yi açıkça destekliyor. Bu durum Türk-Rus ilişkilerini nasıl etkiler?
Ruslar şimdilik PYD’yi destekliyor. Hatta Moskova’da bir ofis açmalarına izin verdiler ama bu politikadan vazgeçip her an Kürtlerle aralarına mesafe de koyabilirler. Bunlar hep taktiksel hamleler. Rusya gibi ABD de PYD’yi destekliyor. Arada sadece nüans farkı var. Pozisyonları siyah-beyaz değil.
Peki, siz Suriye’nin kuzeyinde bir Kürt devleti kurulması ihtimali görüyor musunuz?
Hayır görmüyorum çünkü Türk ordusu yaptığı operasyonla Rojava’nın iki kanadının birleşmesini engelledi. Bence bu konu kapanmıştır. Ve bence Türk kuvvetleri bölgede bir süre daha kalmaya devam edecek. Bu anlamda Kürtler bahsi kaybetti ve artık dikkatler Halep’in doğusunda neler olacağına çevrildi.
"ABD birkaç aya yüzünü gösterecek"
Peki ya Esad’ın geleceği? Sizce gitmeli mi yoksa bu Suriye’deki kaosu derinleştirir mi?
Rusya’nın argümanı, Suriye’de devlet yapısının muhafaza edilmesiydi. Libya’daki en büyük yanlışın devleti yok etmek olduğunu söylüyorlardı. Buna karşı çıkan argüman ise “Suriye’de zaten muhafaza edilecek bir devlet kalmadı. Halkın çoğu kaçtı, Esad ülkenin büyük bölümünde kontrolü sağlayamıyor” diyordu. Bence pazarlık masasına geri dönüldüğünde Esad’ın geçiş dönemi içinde görevde kalması bile muhalifler için problem teşkil ediyor. Ne El Nusra ne de Özgür Suriye Ordusu, Esad’ın kalmasını istiyor. Ve herkes biliyor ki eğer bütün mültecilerin katıldığı serbest bir seçim yapılsa Esad kaybeder çünkü milyonlarca insan onun yüzünden acı çekti. Fakat gerçeklerle yüzleşmeliyiz. ABD önce “Esad gitmeli” dedi. Sonra politika değiştirip “Geçiş döneminde kalmalı” dedi, çünkü muhaliflerin zaferinin nasıl bir şeye benzeyeceğinden korkuyor!
Peki, ABD için Suriye’deki gerçek zafer nedir şimdi?
ABD için bir zafer seçeneği yok. ABD’de seçim yarışı var, hükümet değişecek. Tüm enerjilerini yeni başkanın kim olacağına harcıyorlar. Trump’ın son seks skandalından dolayı Hillary Clinton’ın seçileceği neredeyse kesin. Bence Trump tamamen bitmiş durumda ve şu an kavga Hillary ve Trump arasında değil, Trump’la Cumhuriyetçiler arasında geçiyor. Bu durumda Hillary’nin başkan olacağını farz edersek ABD’nin Suriye’de çok daha müdahaleci, çok daha etkin bir politika yürüteceğini söyleyebiliriz. Muhtemelen Libya gibi olacak. Hillary tam olarak ne yapacak bilmiyorum çünkü Suriye’ye yüksek sayıda asker gönderme konusunda hâlâ büyük bir tereddüt yaşıyorlar. Dolayısıyla muhtemelen uçuşa yasak bölge kurulmasını isteyebilir. Kesin olan şu, Hillary Rusya’ya karşı daha sert olacak.
Neden?
Çünkü Rusya şu an ABD seçimlerini geçici bir fırsat olarak görüyor ve çok agresif davranıyor. Amerika diğer yüzünü göstermeden önce Putin’in birkaç ayı var. Bu süreçte Halep’e çok sayıda silah girecek. Ne İran’ın ne de Esad’ın Halep’i kuşatmaya yetecek kadar askeri birliği var. Bu yüzden Rusya bu kadar ağır bir bombardıman yapıyor.
"Muhalifler Halep'i bırakmayacak"
Rusya’nın bu arada Halep’teki savaşı kazanma ihtimali var mı?
Hayır, yok. Belki de yanılıyorum ama bence mümkün değil çünkü Halep’i sadece hava bombardımanıyla düşüremezsiniz. Karada da ciddi bir savaş yürütmeniz lazım. Muhaliflerin Halep’te asker sıkıntısı yok, tek eksikleri iyi kalitede silahlar ki bunu da alacaklar. Bence çok ağır bir savaş seyredeceğiz ama muhalifler Halep’i bırakmayacak.
"Irak'ta sünnilere temsil hakkı tanınmalı"
Ya Musul? Yapılacak operasyona hem Sünni hem Şii ekseni nüfuz etmeye çalışırken Musul’un sonu da Halep gibi olur mu?
IŞİD dünyanın her yerine yayılmış bir canavar ama kesinlikle dini değil politik bir problem sonucu ortaya çıktı. IŞİD, seçeneklerin sadece Sisi ve Esad gibi diktatörler ya da aşırı dincilik olduğu bir ortamda Sünni liderliğin krize girmesinin bir sonucu olarak ortaya çıktı. IŞİD’e karşı tek çözüm demokrasidir.
Peki Musul’da demokratik bir yönetim kurulabilir mi?
Musul’da yapılması gereken, Sünnilerin Sünni bir lider öncülüğünde şehre dönmesidir. Musul bir Sünni şehri, bu insanlar nereye gidecek? Bu söylediğim kulağa mezhepçilik gibi gelebilir ama bu savaş zaten mezhepsel bir savaş ve Musul’u özgürleştirecekler arasında Şii milisler de var. Eğer insanları Sünni ve Şii diye ikiye ayırıyorsanız, olayları yatıştırmak için Sünni liderliğe de söz hakkı vermelisiniz. IŞİD’in ortaya çıkış nedenlerinden biri de Nuri Maliki’nin politikalarıydı. Şiilerin Sünnilerden daha az Iraklı olduğunu söylemiyorum ama Maliki hiçbir çoğulculuğa izin vermedi. Şimdi yapılması gereken, gevşek bir federal yapı içinde Sünnilere de kendilerini temsil hakkı tanımak. Herkesin çatışma istediği bir ortamda bu kulağa çok idealist geliyor ama El Kaide’ye ya da IŞİD’e karşı alan kazansak bile onları ortaya çıkaran politik problemi çözmezsek daha radikal bir örgüt ortaya çıkacak. Aşırıcılığın bu kara döngüsünü durdurmamız lazım. Ve dediğim gibi bu dinsel bir problem değil, politik bir problem.
Dolayısıyla Türkiye’nin Musul operasyonuna Sünni güçlerin de katılması gerektiği tezine katılıyor musunuz?
Evet, bence de bu doğru olur.