New York’taki Moda Haftası kapsamında ‘Üzümün Kızı’ adlı defilesiyle ‘En Yenilikçi Tasarım Ödülü’nü alan tasarımcı Rabia Yalçın, Vatan gazetesinden İpek Yalaz’a verdiği röportajda, türbanıyla dekolte tasarladığını ancak vicdanının rahat olduğunu söyledi.
Yalaz’ın sorularıyla Rabia Yalçın:
Amerikan gazeteleri sizden “Avrupa’nın parlayan moda yıldızı” diye bahsediyor...
Bu gerçekten insanın ayaklarını yerden kesen bir duygu. Bir Türk tasarımcısı olarak dünyaya bu şekilde ismimi yazdırıyor olmak gerçekten çok güzel.
“En yenilikçi Tasarım Ödülü”nü aldınız. Ama “türban” ve “yenilik” bizim pek yan yana kullanmaya alışık olmadığımız kelimeler...
Dünya kullandı ama bizde kısır bir döngü var. Dünyaya dar bir çerçeveden bakıyoruz. Avrupa ve Amerika bu konuda yol almış durumda. Orada kimse benim eşarbımla ilgilenmedi. Sadece başarımla ilgilendiler. Başınızın kapalı ya da açık olması, camiye mi gazinoya mı gittiğiniz önemli değil. Önemli olan ne yaptığınız, nasıl bir insan olduğunuz ve insanlık adına hangi sorumlulukları yerine getirdiğiniz...
Türbanlı modacı olarak anılmaktan rahatsız mısınız?
Böyle şeylere hiç takılmadım. İnsanların görüşüdür dedim hep. Kişinin inancı nedeniyle tercih ettiği giyim tarzından dolayı kimse kimseyi yargılayamaz diye düşündüm. Kimseye “Neden kıyafetimi sanatımın önüne alıyorsunuz” şeklinde sorular sormadım. Çünkü benim amacım başka.
Amacınız ne?
Bir Türk kadının nerelere gideceğini, neler yapabileceğini, azmin sonunda neler olabileceğini herkese göstermek istiyorum.
Ancak amacınızın başka olduğunu öne sürenler, türbanı ticari bir araç olarak kullandığınıza dair eleştiriler var...
Bunlar dar görüşlü insanların sözleri... Böyle eleştirilerin yapılması çok büyük haksızlık. Yanlış anlaşılmamak adına, “Türbanı ticari malzeme olarak kullanıyor” demesinler diye tesettür defilesi bile yapmıyorum.
Dünyaca ünlü modacılar da bu yıl kreasyonlarında başörtüsüne yer verdi...
Prada yapınca sorun olmuyor, ben yapınca oluyor. Anlamak mümkün değil.
En çok göğüs dekoltesini kullanıyorsunuz...
Evet, tasarımlarında göğüs dekoltesini seviyorum.
Kreasyonlarınız gerçekten çok cesur. İslamcılardan tehdit alıyor musunuz?
Hayır, bugüne kadar başıma hiç böyle bir olay gelmedi.
Türban takan ve İslami kurallara göre yaşayan bir kadın olarak dekolte kıyafetler tasarlamaktan rahatsız olmuyor musunuz? İnsanlar “Vicdanı rahat mı” diyor.
Tabii ki rahat. Sonuçta bu bir arz talep meselesi. Dekolte isteyene dekolte tasarlıyorum, daha kapalı bir kıyafet isteyene daha kapalı bir kıyafet yapıyorum. O kadar çok kendimiz için yaşar hale gelmişiz ki kendimiz dışında başkalarına bir şey yapıyor olmamız insanların dikkatini çekiyor. İnsanlar kendileri gibi giyinmeyen, kendi gibi düşünmeyenlere yaratık gibi bakıyor. Ben bunu aşacağım.
Türbanlıların dar jean’ler, vücut hatlarını ortaya çıkaran kıyafetler giymesine nasıl bakıyorsunuz?
Bir dejenerasyon var. Çünkü onlara özel, tarzı olan bir seri üretim yok. Böyle giyinmeye mahkum kalıyorlar. Ortalığa çok estetik olmayan, olayın ruhuna çok uymayan görüntüler çıkıyor.
Siz nasıl giyinirsiniz?
Sade giyinmeyi tercih ediyorum. Spor da giyinirim, feminen de... Değişik çizmelerim ve paltolarım var. Ya uzun ya da küçük üçgen arkadan bağlanan eşarplar kullanıyorum. Kendimi asla bir rengin içine mahkum etmedim. Kırmızı da, siyah da, mor da giyerim. Ama cümbüşü sevmiyorum. Zaten başörtülü kadında çok renk olmuyor. Çünkü o zaman yürüyen bir top kumaşa dönüyorsunuz. Tek renk giymeye özen göstersinler.
Daha çok türbanlılar mı geliyor size?
Açıklar daha çok geliyor.
Kadınlarla sürekli iç içesiniz. En çok neye şaşırıyorsunuz?
Olduğundan farklı görünmeye çalışanlara... Tasarımcının elinde sihirli bir değnek olduğunu düşünüyorlar.
Kendi isteğinizle mi kapandınız?
Benim gibi bir kadının başkalarının zoruyla kapanacağını düşünebiliyor musunuz?
Alışveriş yapmayı sever misiniz?
Yok, bugüne kadar aldığım elbise sayısı iki elimin parmaklarını geçmez.
Çok güzel bir kadınsınız. Nasıl bakıyorsunuz kendinize?
Hayata pozitif bakıyorum. Çok çalışıyorum. Depresyona girmeye vaktim olmuyor.
Spor yapıyor musunuz?
Pilates yapıyorum. Bir antrenörüm var. Az et tüketmeye özen gösteriyorum. İki öğün yiyorum. Sebze ağırlıklı besleniyorum.
“Üzümün Kızı” koleksiyonu için ne kadar çalıştınız?
Yaklaşık bir yıl... Çünkü materyalleri elde etmek uzun sürdü.
Nedir bu materyaller?
Bizim Anadolu’da, doğuda, el tezgahlarında kadınlar tarafından dokunan ve tamamen yerli kumaşlar kullandım. Bunların bir kısmı pet şişenin geri dönüşümünden elde ettiğimiz polyester, bir kısmı ise soya liflerinden elde edilmiş tamamen organik kumaşlardı.
Neden böyle bir koleksiyon hazırladınız?
Plastiğin çevreye verdiği zararı hepimiz biliyoruz. Bir tasarımcı olarak dünyanın dikkatini bu konuya çekmek istedim. Eğer ünlüler organik kumaşlardan elde edilen kıyafetler giyerse bu yıllar içinde halka inecek ve organik kıyafetler yaygınlaşacaktır.
“Üzümün Kızı” nereden geliyor?
Üzüm kadını hatırlatır bana... Çok naiftir... Bir de tüm dünya insanı tarafından seviliyor. Kimileri pekmez olarak kullanır, kimisi şıra yapar. Hıristiyanlar için kutsaldır. Kısacası tüm dünyaya bir şeyler çağrıştırması için üzümü seçtim.