Yaşam

Turan Dursun 21 yıl önce bugün aramızdan ayrıldı

Türkiye’nin faili meçhul cinayetlerde en karanlık dönemi olarak nitelendirilen 1990’lı yıllar tüm aydınlar gibi O’nu da aramızdan alıp götürdü.

04 Eylül 2011 03:00



Hülya Karabağlı


T24/ ANKARA - Türkiye’nin faili meçhul cinayetlerde en karanlık dönemi olarak nitelendirilen 1990’lı yıllar tüm aydınlar gibi O’nu da aramızdan alıp götürdü. 1960’da, kadın müftü vekili tayin ederek herkesi hayrete düşüren, imamlara 50 ağaç dikme genelgesi yayımlayan Turan Dursun, 21 yıl önce bugün 4 Eylül 1990 tarihinde susturuldu. Evinin önünde uğradığı saldırı ile hayata veda etti. Yokluğunda, doğadan, kuşlardan böceklerden, dağlardan söz eden, onlarla haşır neşir bir müftü girmedi hayatımıza.



Dursun, ‘Atatürkçü müftü’ diye tanındı. Din bağnazcılarına savaş açtı. Bu savaş canına mal oldu. Faili meçhulün kabarık dosyasında yerini aldı. Toplumsal Bellek Platformu Sözcüsü Abit Dursun, babasını, ‘Yaşanılası bir dünya olsun istedi. Bir de akılların özgür kalmasını’ diye anlatıyor. “Din bilimciydi babam. Yıllarca vaizlik, müftülük yaptı. Sarı basın kartı sahibiydi. Birçok tabuyu yıktı”. 



1960’ın hemen başında ilk öldürme girişimi 


Turan Dursun, İstanbul Koşuyolu’nda, birkaç yüz metre ötede polis karakolu olan evinin önünde tabancayla vurularak öldürüldü. Abit Dursun, babasına yönelik ilk öldürme girişiminin tarihini 1960’yılların başı olarak gösteriyor. İşte anlattıkları, “O zamanlar Türkeli Müftüsüydü. Sinop'un şirin, küçük bir kıyı kasabası. Babam, Atatürkçü müftü diye oraya sürgün gönderilmişti. Ben 6 yaşlarında bir çocuktum. Nurcular babamı öldürtmek için, Ankara'dan bir talebe göndermişler. Sonra babam onu ikna etti. Yardım toplattı o öğrenci için.”



 Mermi çekirdeklerinin konduğu mektuplar


Turan Dursun, 1968 Yılında TRT’ye geçiyor. Ankara Radyosu'nda prodüktör olarak Din ve Ahlak Programları hazırlıyor. Programı engellenmeye çalışıyor ve yine sürgünler başlıyor.


Abit Dursun o günleri, “Evimize yüzlerce, binlerce mektup geliyordu. Övgü dolu olanlarda vardı elbette. Ama çoğunlukla tehdit içerikliydi. Hatta bazılarını içine mermi çekirdekleri koymuşlar, “Bunu kabak çekirdeği zannetme” diye yazmışlardı.



‘Gizli olmasını istediği telefonu tehdit yağdı’


Turan Dursun, Erzurum, Diyarbakır, Trabzon Radyoları’na sürgün olarak gönderildi.  Sonunda TRT’den 1981 yılında emekli oldu. Kitaplarına ağırlık verdi. Çeşitli gazete ve dergilerde yazdı. O yıllarda çok satan ‘2000'e Doğru’ dergisindeki yazıları toplumun büyük ilgisini çekti. Tiraj patlaması yaşandı. Abit Dursun, “Babamdan sonra ne 2000'e Doğru ne de Aydınlık bir daha o tiraja ulaşılamadı” diyor.


Abit Dursun, daha sonraki günleri şöyle anlattı: 


Bizleri korumak için yerleştiği İstanbul'da gece gündüz üretiyordu. Tehditler durmak bilmiyordu. Telefon, mektup... Ne olursa. Çok ilginçtir, (basın tercihli) değiştirdiği telefonunun numarasının gizli kalmasını talep etmişti.


Ne hikmetse bir kaç saat sonra tehdit telefonları başladı. Yine o sıralar yaşanan ama ölümünden sonra arkadaşlarından öğrendiğimiz bir kaçırılma olayı da var. Tüm bunların yanında yurtdışından konferans talepleri de yoğunluk kazanmıştı. Londra, Paris, Berlin gibi. Biz Türkiye'ye dönmesini en azından uzun bir süre istemiyorduk. Yurtdışına çıkmadan bir gün önce yaşandı o meşum gün.



Sırtından 6, şakaktan tek kurşun 


Abit Dursun, babasını katledenlerle ilgili, “Suikast, Hizbullah'ın bir kolu olan İslami Hareket adlı örgütçe gerçekleştirildi. Örgüt, 1980'li yılların ortalarına doğru Batman'da kurulmuş. Önceleri, İlim-Menzil olarak (Tebliğciler-Cihatcılar) bir ayrışma süreci yaşıyorlar. Kavgayı cihadı savunanlar kazananınca malum eğitim dönemine girilmiş. İran'da Rafsancani'nin İstihbarat ve İrşat Bakan'ı olduğu dönem. Örgüt üyeleri, İran'da; Tahran ile Kum Kentleri arasında yer alan ''Falah Gani Hüseyin'' adlı bir kampta eğitime alınıyorlar.


Sayısız defa Türkiye’ye giriş çıkışlar yapıyorlar. Bunların tüm kayıtları devletin arşivlerinde mevcuttur. Örgüt,  İstanbul'a gelip eylemlere başlama kararını alıyor. Turan Dursun'u öldürmeyi aralarında uzun bir süre tartışıyorlar. Karşı çıkanlar oluyor. Benim bu anlattıklarım mahkeme tutanakları, polis sorguları gibi resmi belgelerde var. Sonra eylem, bilindiği gibi, 4 Eylül 1990 günü öğleden sonra saat 14.30'da evinden çıkıp 30-40 metre ilerledikten sonra gerçekleştiriliyor. Arkadan ateş ediyorlar. Balistik raporda, sırtından 6 kurşun, şakakta 1 kurşun olduğu yer alıyor”



Karakola en yakın eve polisler geç geliyor 


“Sonraki yaşananlar tam traji-komik. Karakol polisinin o kadar yakın olmasına rağmen çok geç gelmesi. Onlardan önce bir takım ‘sivillerin’ babam hala yer de yatarken, evine girilerek adeta talan etmeleri. Tüm emekleri olan basıma hazır sayısız çalışmasının torbalara konarak götürülmesi. Savcılık soruşturmasının ''soruşturmama''üzerine kurgulanması. Dönemin Savcısının,  benim yüzüme ''Abit bey, bu iş beni aşar'' deyip boyun bükmesi. Daha birçok absürtlükler.”



Tetikçi hala bulunamadı

“Yılarca süren mücadeleye rağmen ne evden alınanla ne de cinayeti işleyen ve işletenlere ulaşabildik. Zaten günümüz Türkiye’sini dikkate aldığımızda da hiç bir zaman amacımıza ulaşamayız diye düşünmekteyim.”