T24 - Harem-Cankurtaran arasında yapımı süren Marmaray projesinin devamı olan tüp geçitin İstanbul'a geri dönüşü olmayacak tarihi zararlar vereceği iddia edildi. Anadolu yakasıyla Avrupa'yı boğazın altından birbirine bağlayacak ve trafik problemine çözüm olarak yapılacak olan tüp geçit, 2 bin 500 ağacın kesilmesine, park alanlarının yok edilmesine, tarihi yapıların tahrip edilmesine sebep olacak. Ntv Tarih dergisinde yer alan makalede, tüp geçitin yapılması adına Cankurtaran-Kazlıçeşme bölgesi arasında bulunan arkeolojik alanlar günışığına çıkamayacak.
Mehveş Evin'in Milliyet Cadde'de bugün (5 Ağustos 2010) yayımlanan yazısı şöyle:
Tünel, İstanbul’un sonu mu?
Buyrun size gündelik hayatımızın tam da göbeğinde yer alan, fakat hiç bilmediğimiz, tartışmadığımız bir sorun! NTV Tarih dergisinin son sayısında Harem-Cankurtaran arasında yapılacak tüp geçit hakkında çarpıcı bir habere rastladım. “Avrasya Tüneli tarihi karartacak ” başlıklı yazıda, tüp geçitin tarihi Yarımada’ya geri dönüşü olmayan zararlar vereceği yer alıyor.
Sorun sadece tarihi yapılar ve tahrip edilecek antik limanlardan ibaret değil. Bu konuda Türk insanı kadar duyarsız ikinci bir millet zaten yok! Habere göre 2 bin 500 ağaç kesilecek, halkın hafta sonları kullandığı park alanlarının yüzde 20’si yok olacak. Sahil yolu otoyola dönüşecek, çünkü genişletilmek zorunda. Bazı yerlerde deniz doldurulacak, özellikle Samatya ve Yedikule’deki mimari kalıntılar otoyollar arasına sıkışacak.
15 metrelik bacalar
Şimdiye kadar pek gündeme gelmeyen bir diğer konu da havalandırma bacaları. Tüp geçitteki karbonmonoksiti temizleyecek en az iki bacanın inşası gerekiyormuş. Çevre ve Sosyal Etkinlik Raporu’na göre bu bacalar 5 metre yüksekliğinde yapılacak diye yer alsa da NTV Tarih’e göre benzer örnekleri 15 metreyi buluyor.
Avrupa ve Asya yakasına dikilecek iki adet çirkin baca düşünün. Bu bacalar sadece görüntüyü bozmakla kalmayacak, havamızı da kirletecek.
İşin daha sofistike kısmına gelelim. Aynı raporda, karayolu çıkış noktası olan Cankurtaran’dan Kazlıçeşme’ye kadar olan bölge arkeolojik açıdan da incelenmiş: İnşaat güzergahında Bukeleon Sarayı ve Limanı, Eleutherious-Kaisarios Limanı, Theodosius Limanı, Kontoskalion Limanı, Yedikule ve Mermerkule gibi arkeolojik alanlara rağmen “İnşaata engel olacak tarihi eser bulunamamıştır” deniyor!
Yeter ki trafik rahatlasın
Şu anda Avrupa-Asya geçişleri iki köprüyle yapılıyor. Buna Marmaray raylı sistemi eklenecek. Sırada, tartışması bir haftayla sınırlı kalan, Boğaz’a üçüncü köprü ve Avrasya Tüneli projesi var.
Bu beş sistem tamamlandığında trafik önemli ölçüde rahatlayacak, ona şüphe yok. Peki sadece bu ülkenin değil, dünyanın en büyük değerlerinden biri olan tarihi yarımadaya verilen zararın telafisi olacak mı? Her yıl daha fazla turist ağırlayan İstanbul’da, pazarlamanın en önemli parçası olan bölgeyi tüp geçitle bağlamak, bize ne katacak, ne götürecek?
“2010 Avrupa Kültür Başkenti” İstanbul, bu yıl Dünya Mirası listesinden çıkarılmayı yine kılpayı atlattı. Ama bu gidişle bir dahaki sefere yırtamayacağız. Bakalım o zaman bunun hesabını kimler, nasıl verecek?
Sıradaki: Barnes&Noble
Dün Newsweek’in satışıyla ilgili yazım üzerine haberi Deniz Alphan verdi: Amerika’nın en büyük kitapçı zinciri Barnes&Noble da satışa çıktı!
Tam 720 satış noktası bulunan Barnes and Noble, kitap satışlarının önce süpermarketlere, sonra dijital ortama kaymasıyla sıkıntılı günler yaşıyor. Gerçi iPad ve amazon’un kindle’ının karşısına “nook” adını verdiği e-kitabı çıkardı.
Fakat uzmanlara göre tüketiciler kitapçıya gitme alışkanlıklarından hızla vazgeçiyor. Bu durumda Barnes&Noble’ın bu kadar çok dükkanla ayakta kalması imkansız gibi.
Çok garip
Biliyorum, her yer YAŞ dolu... Gazetelerin tümünde, ana haber bültenlerinin başında, ‘kriz’i yansıtan başlıklar, haberler... Günlerdir...
Medya, böyle kriz zamanlarına şerbetli. Hatta aksini yıllardır bilmiyor. ‘Sakin’ geçen, küresel iklim veya işsizlikle ilgili manşetlerinin yapıldığı son yaz hangisiydi, sorsanız kimse hatırlamaz.
Hangi ülkenin vatandaşları, ordu komutanlarının ismini bilir? Hangi millet, askeri atamaların satrancını çözmek zorunda bırakılır? Hangi medeni ülke günlerce bilmem kaç rakımlı tepede yapılan toplantıyı hayatının merkezine yerleştirir?
Hangi ülkede bir emekli koramiral çıkıp “Faili meçhul cinayetler devlet politikası olarak uygulandı” dediğinde haberi bir köşeye sıkıştırılır?
Çok garip. Çok.