Gündem

Tunus Nahda Hareketi lideri Gannuşi: İslamcılar laiklerle uzlaşmalı

"Diktatörlükler, tüm partilerin karşı karşıya gelmesinden beslenir"

16 Haziran 2016 15:07

Tunus'taki Nahda Hareketi’nin lideri Raşid Gannuşi, Ortadoğu’daki bütün İslamcılara, laikler ve Müslüman olmayanlarla 'uzlaşma' içerisinde olmaları çağrısı yaptı. Gannuşi " Müslümanlarla Müslüman olmayanlar, İslamcılarla laikler arasında hakiki bir uzlaşma olmalı. Diktatörlükler, tüm partilerin karşı karşıya gelmesinden beslenir" dedi.

Al Jazeera Türk'ün Middle East Eye’e dayandırdığı haberine göre, Raşid Gannuşi, laiklik ve İslamcılık ilişkisi hakkında konuşurken siyasi kurumlarla dini kurumlar arasında ayrım yapılması gerektiğini ifade ederek “ Câmilerde en ufak bir siyasi propagandadan bile kaçınmamız gerekiyor. Siyaset insanları güç ve zenginlik için yarışmaya iter ki, bu bizim kaçınmak zorunda olduğumuz bir şey” diye konuştu.

 

"Diktatörlüklere karşı ulusal birlik ve ulusal direnç olmadan, özgürlüğe ulaşılamaz"

 

Nahda lideri "Mısır, Suriye ve Yemen'deki Müslüman Kardeşler'e nasıl bir sinyal yolluyorsunuz? Bu insanları koruyacak bir devlet yok, oralarda serbest seçimler yapılmıyor, çoğu hapiste tutuluyor. Mısır'daki Müslüman Kardeşler ile ilişkiniz nasıl?" sorusuna şöyle yanıt verdi:

"Bölgedeki tüm İslamcılara daha açık olmalarını ve diğerleriyle uzlaşı içinde çalışmalarını tavsiye ediyoruz. Çünkü diktatörlüklere karşı ulusal birlik ve ulusal direnç olmadan, özgürlüğe ulaşılamaz. Müslümanlarla Müslüman olmayanlar, İslamcılarla laikler arasında hakiki bir uzlaşma olmalı. Diktatörlükler, tüm partilerin karşı karşıya gelmesinden beslenir. Bu da kimsenin kazanamadığı, herkesin kaybedeceği bir iç savaş ve kaosa yol açar."

 

"Siyasi alan ne mukaddes, ne de değişmezdir"

 

Gannuşi, tarihi bir karar alan Nahda Hareketi’nin ‘kendisini câmiden ayırıp sadece bir siyasi proje olarak tanımladığı’ yönündeki soruya da yanıt verdi. Bu durumun, geçmişlerinden kopuşu değil, devamlılıklarını gösterdiğini ifade etti:

“Geçen hafta parti kongresinde sivil bir parti fikrini benimsedik. Böylece İslam'da neyin mukaddes, neyin serbestçe yorumlanabilir olduğunun ayrımını daha iyi yapabileceğiz. Siyasi alan ne mukaddes, ne de değişmezdir. Sivildir, insanidir. İçtihada ve insani akıl yürütmeye açıktır. Çok az metni değişmez kabul ediyoruz. İslami metinlerin yüzde 90’ından fazlası nüansa ve yoruma açıktır.

Pek çok Müslüman bu iki tarz metni karıştırıp, bütün metinleri kutsal, dokunulmaz ve tek anlamlı olarak kabul ediyor. Siyasetle ilgili İslami metinler yoruma açık. Biz de bu alanda hareket etmeliyiz. Kendimizi itaatkâr Müslümanlar olarak nitelendiriyoruz. Biz İslam'a; İslam’ın yeryüzüne insanlığı özgür kılmak için, özgür kişinin tanımını yapmak için geldiğini inanıyoruz.”

 

 

"Siyaset insanları güç ve zenginlik için yarışmaya iter"

 

Câmilerin Müslümanları birleştirmesi gerektiğini vurgulayan Gannuşi,  “Siyasi kurumlarla dini kurumlar arasında ayrım yapmak zorundasınız. Örneğin, câmiler siyasi partilerin kapışma yeri değildir. Câmiler Müslüman toplumunu bölmemeli, birleştirmeli. Câmilerde en ufak bir siyasi propagandadan bile kaçınmamız gerekiyor. Siyaset insanları güç ve zenginlik için yarışmaya iter ki, bu bizim kaçınmak zorunda olduğumuz bir şey” diye konuştu.

Gannuşi, “İmamlar siyaset hakkında konuşmamalı mı?” sorusuna da şöyle yanıt verdi:

“Hayır, konuşabilirler ancak sadece ortak ve milli çıkarlar hakkında. Ülke işgal altındaysa, imam halkı insanları buna direnmeye çağırmalı. Fakirliğe direnme konusunda veya toplumu ilgilendiren sosyal bir hastalık durumunda insanları harekete geçmeye çağırmalı, ancak siyasi partilerle ilgili olarak değil! Bazı imamlar bizim partimizin üyesi. Parlamentoya seçildiklerinde ya imamlığı bırakıp parlamentoda olmayı, ya da câmide imam olarak kalıp parlamentoya gitmemeyi seçmek zorundalar.”

 

"Din birlik nedeni olmalı"

 

“İslam’ı yaymayı ya da dine davet etmeyi (dâvah) bıraktınız mı?” sorusuna da “Evet, insanları İslam’a çağıranların toplumu bölmemesini ve birleştirmesini sağlamalıyız. Çünkü din toplumu bölmek için bir araç olmamalı,  birlik nedeni olmalı” yanıtını verdi.

Siyasi alanda dinle ilişki kurmadan Nahda Hareketi’ni yenilemek istediklerini belirten Gannuşi, “Devrimden önce câmilerde, sendikalarda, yardım kuruluşlarında saklanıyorduk. Çünkü gerçek siyasal hareketlilik yasaktı. Şimdi açık bir şekilde siyasi aktörler olabiliriz. Neden câmide siyaset yapalım? Partide açık bir şekilde siyaset yapmalıyız. Kimseyi dini siyasal gerekçelerle kullanarak yanlış yönlendirmedik. İnsanların ihtiyaçlarına yanıt vermeliyiz, dindarlığı kullanarak insanları yanlış yönlendirmemeliyiz” dedi.

 

"İslam’ın değil, insanların İslam’ı anlama tarzının reforma ihtiyacı var"

 

Gannuşi, “Siyasi İslam’a sırtınızı dönüyorsunuz. Sizce İslam’ın kendisinin reforma ihtiyacı olduğu yönündeki Batı eleştirisine hak mı veriyorsunuz?” sorusuna da yanıt verdi:

“İslam’ın reforma ihtiyacı olduğunu düşünmüyorum. İnsanların İslam’ı anlama tarzının reforma ihtiyacı var. Ancak İslam’ın kendisinin reforma ihtiyacı yok.”

 

Raşid Gannuşi kimdir?

 

1941 Tunus doğumlu. Okul öncesi Kur’an eğitimi aldı. Babası tarafından gönderildiği Zeytune Medresesin’de okudu. 1963 öğrenim için bulunduğu Mısır’dan Tunus elçisinden baskı gördüğü gerekçesiyle Suriye’ye geçti. Şam ( Dımeşk) Üniversitesi Felsefe bölümünü bitirdikten sonra yüksek öğrenim için 1968’de Paris’e geçti. Aynı yıl öğrenimini tamamlamadan döndü. 1969’da Abdülfettah Moro’yla birlikte İslami Yöneliş Hareketi’ni kurdu. 1981’de ‘kanuni örgütlenme hakkı’ istediği gerekçesiyle hareketin ileri gelenleriyle birlikte tutuklandı. 1984’de serbest bırakıldıysa da 1987’de tekrar tutuklandı ve ömür boyu hapis cezasına çarptırıldı.

Bin Ali’nin ülke yönetimini ele almasından sonraki Ramazan Bayramı’nda (18 Mayıs 1988) serbest bırakıldı. Ancak 1990’da, Bin Ali’nin baskı uygulamalarının artmasından sonra Tunus’u terk etmek zorunda kaldı. İslâmi Yöneliş’in ileri gelenleri de yönetimle uyum ve uzlaşma içinde çalışabilmek için hareketlerinin adını Nahda (Diriliş) olarak değiştirdiler.

1980 yılında Londra’ya sürgün edilen Gannuşi, 2011 yılında, Tunus'un 23 yıllık Cumhurbaşkanı Zeynel Abidin Bin Ali'ye karşı başlatılan Yasemin Devrimi'nin ardından Tunus’a dönerek aktif siyasete başladı ve 23 Ekim 2011’de Nahda Hareketi’nin genel başkanlığına seçildi.